Rice'ın ardından yükselen psikolojik savaş

Türkler 1999'dan beri Kürt Milleti'ne karşı bu kadar şiddetli bir sıcak ve psikolojik savaş yürütmemişlerdi. Kendi deyimleri ile topyekun bir savaştır bu. Tüm hatları ile Kürt Milleti'nin genç evlatlarına, bireylerine ve insanlarımızın beyinlerine yüklenmiş bulunuyorlar. Bu kez aralarında Tarık Ziya Ekinci gibi gönüllü Türkiye hayranı Kürtler'in, Mihri Belli ve benzeri müseccel milli demokratik devrim çizgisindeki solcu "Kuvva-i Milliyeci"lerin zımni desteğinde. Bir yandan Sn Ekinci gibi ordusuz bir general PKK'ye emir üstüne emir yağdırarak; "derhal, kayıtsız şartsız silah bırakarak sınır dışına çekil!" diye diye türkiyelilik çizgisini daha da güçlendirmeye çalışırken, öte yandan da içi boş barış ortamı yaratma çağrıları ard arda yükseliyor. Türk basını yalan üstüne yalan üreterek moralleri bozmaya çalışıyor, kafaları bulandırıyor..

Bakınız haber dedikleri şeylere: "PKK'de büyük panik!", "Mahmur kampı yaralı dolu!", "Qendîl boşaltıldı!", "Asker düğmeye bastı!", "Türk Ordusu gerekeni yapacaktır", "Irak'a girildi", "PKK korku içinde", "PKK içinde büyük kavga".. "Kaçan kaçana!".. "PKK'de aklını kaybeden kızı amcası kurtardı"..

Bütün bunlar, PKK'nin şahsında Kürt Milleti'nin moralini bozmaya, dolayısıyla milletimizin mücadele azmini kırmaya yöneliktir. İşte biz bundan dolayı, karakol baskınını "Başkanımız'ın avukat görüşmesine engel olunduğu için yaptık" diyen ilkel zihniyete rağmen PKK dahil, Kürt Milleti'nin tüm birimleri için topyekun bir psikolojik savınma geliştirdik. Kürt Tarafı olarak bu psikolojik savaşta yalnız olmamıza rağmen, savaşımımızı genişleterek sürdüreceğiz. Kürt Milleti'nin boş yere ve en güçlü olduğu şu anda moral bozukluğuna uğramasına asla müsaade etmeyeceğiz. Gücümüzü direnişlerle dolu tarihimizden, davamıza olan imanımızdan, şehitlerimizden ve halkımızdan alıyoruz. Bu arada bütün Kürt basını'na, site'larına ve örgütlü güçlerine sesleniyoruz: Durumu görün, bir millet varolma mücadelesinde direnirken, onun evlatları olarak daha direngen, daha aktif, daha gayretli olun. Hepimiz aynı millete mensubuz. Türk bizi her hattı ile hedefe koymuşken daha ne bekliyorsunuz? Eğer Kürtlük diyarının kurtuluşunu ülkü edinmişsek,herkes gücü oranında Kürt Halkı'nın bu dar gününü iyi görmeli, mücadeleye gücü oranında katkıda bulunmalıdır. Bu bir zorunluluktur. Aksi taktirde tarihe hesap veremeyiz.. Yeteneği olanlar, Türk Metropollerinde onların anladığı dilde cevap hazırlamalıdırlar. Bir başkası diplomasi alanında grup oluşturmalı, Kürtler'in haklı davasını her yere ısrarla anlatmalıdır. Taş atabilen taş, onu da yapamayan düşmana nefretini kusmalıdır.

Türkler endişe içinde sağa sola laf yetiştirmekle meşgulken, biz nasıl olurda bu psikolojik savaş tam-tamlarına papuç bırakırız?

Ankara Yönetimi, Rice'in ziyaretinden sonra geri adım atmasına rağmen, basınlarına "sızan" haberlerle moral pompalamaya devam ediyor. Türk basınında "sızma" haberlerin tepen tırnağa yalan, fabrikasyon haberler olduğunu biliyoruz. Türk Tarafı, Rice ile görüşmelerinde her diplomatın anladığı şekli ile şantaja başvurdu. Bunun böyle olacağını zaten kaydetmiştik. Bu şantaj, Kerkük Sorunu, Iran Sorunu gibi önemli sorunları kapsayan bir skalada idi. Yapılan askeri yığınağın daha iyi meyve vermesi ve hem Güneyli Kürtler'in, hem de Kuzeyli Kürtler'in moralini bozması için sıcak takip olanağının elde edilmesi çerçevesindeydi. Bu istem Rice tarafından çok nazikçe ve yoruma da açık olabilecek bir diplomatik incelikle red edildi. Bunun yerine ABD ile Türk Devleti arasında daha sonraki ilişkilerin rayına tam oturması için bir belge hazırlanması kararlaştırıldı. Bunu Türk politik dünyasının her zaman kullandığı deyimle açıklarsak "öneri alt komisyona sevk edilmişti". Yani sınır ötesi müdahale gibi bir karar çıkmaması için iş yokuşa sürülmüştü..

Bu, Türk Tarfı için yeni bir diplomatik yenilgidir. Ama kısa vadeli. İşte bunu kompanse etmek ve Rice'ın o nazik sözlerini test etmek için Türk Ordu birlikleri sınırı aşma deneyine giriştiler. Bu deneme hem Irak Yönetimi'nin biraz sertçe, hem de Kürt Yönetimi'nin gereği kadar sert tepkisi ile karşılandı. İşte bu noktada psikolojik savaş terimleri ile "evet girdik" anlamına gelen "inkar" cümleleri kuruldu. Türk Dışişleri bakanı'nı dinleyen, sanki dünya kendileri sayesinde dönüyor gibi bir izlenim edinilsin diye düşündüren cümlele süslenmiş boş bir böbürlenmeden ibaretti.

İşte bugün ve dünkü Türk Basını'nda yer alan "Bordo Bereliler'in sınırdan 15 kilometre içerideki Amediye kasabası dahil yaklaşık sekiz köy ve kasabada karşı sıcak takip yaptığı kamuoyuna yansıyan haberler arasında yer aldı.", "Zaho yakınlarındaki Haftanin bölgesi içinde yer alan Geliye Pısaxa, Pirbela, Şeşdara, Şeranış ve Elanış noktalarının gece geç saatlerde iki saat süreyle bombalandığı öğrenildi" gibi Türk'e moral pompalayıcı haberler üretilmeye başlandı. Oysa sınır ötesi operasyon denilen bir iki münferid olay dışında hiç bir "sızma" olmamıştır. Bu Kürdisan Federe Devleti Başkanı Mesut Barzani tarafından da teyid edilmiştir.

Özetle;

-Türk Basınına inanan ya iman tazelesin, ya da bizden değildir

-Düşman her yola başvurarak kazanmaya çalışırken, biz elbette boş durmayacak, metropollerini yaşanmaz hale getireceğiz

-Akıllı olmayı teslimiyetçilik olarak anlayan zihniyeti red etmeliyiz

-ŞAHSA DEĞİL; KÜRDİSTAN'A TAPACAĞIZ; "DÎNÎMAN, AYÎNÎMAN, HER NİŞTİMAN!"

2006-04-28

Sirac Bilgin

2006-04-28




Gorusunuz