1 Mayıs Gösterileri, DTP ve Savaş

Eş başkanları Ahmet Türk'ün bildirdiğine göre DTP, 1 Mayıs gösterilerine bu sene kitlesel olarak katılacak ve sadece işçilerin, emekçilerin sorunlarını dile getiren pankartlar taşıyacaklar. Türk'e göre şimdiye kadar Kürtler'le ilgili sorunların kendileri tarafından ön plana alınmıştı. Ama bu seneki 1 Mayıs gösterisinde tamamen işçi sorunları ile ilgili olacaklar. Savaş ve Tehdit ortamını "yumuşatmak" gibi bir görev gereği yapacaklar bunu.

Şu anda pekçok Kürt siyasi gözlemcisinin kafasında da yumuşanın konuşma fırsatı doğuracağı, durumun normalleşmesinin siyasi çözümü hızlandıracağı merkezindedir. Bundan dolayı bilhassa bizi, "ateşe körükle gitmekle" suçluyorlar.

Şunu peşinen kaydedeyim, gerçek yumuşama ve normalleşmeyi her Kürt istemelidir. Çünkü GERÇEK YUMUŞAMA hiç kuşkusuz siyasi tartışma ortamını doğurur, bir hal yolunun önünü açabilir. Ama Türk Tarafı'nın GERÇEK YUMUŞAMA istediğini kim iddia edebilir? Türk Tarafı'nın bir Kürt programı vardır. Bu programın kısa, orta ve uzun vadeli aşamaları öngürdüğünü Hükümetleri'nin Başı ilan etmişti. Onlar yumuşamayı ve normalleşmeyi ancak, kantarın topuzu gibi, kendileri ayarladıklarında kabullenirler. Düşman bildikleri Kürt Tarafı'nın yararına olacak bir yumuşamaya hiç bir zaman hazır olmamışlardır. Onlar her zaman kendi öngördükleri teslimiyetçi bir yumuşama dayatmışlardır. Bunu gerektiğinde kuvvet kullanarak yapmaktadırlar. Hükümetlerinin Başı buna "dozu ayarlanmış şiddet" diyor.

İşte dozu ayarlanmakta olan yeni bir yumuşama döneminin dayatılması yine söz konusudur. Ama operasyonların devam ettiği bir ortamda. Türk Devleti yumuşatılmış bir ortamda gerillayı "daha yumuşak bir hava yaratarak" temizlemeyi arzulamaktadır. İtirazların yükselmediği rahat bir ortamda Kürtler'i vuracaklar. Türkler'in kafası hep komplo teorileri ile yüklü olduğu için, hiç bir konuda normal düşünemezler. Zaptedip üstüne oturdukları her karış toprağı, Doğu Asya'daki kadar Türk toprağı sayarlar ve sahiplerinin bunu geri almak için giriştikleri her çabayı "uluslararası komplo" ile izah ederler. Bunun bir örneğini Girit'in Osmanlı'dan kopuşundan sonra, günümüze kadar sürdürdükleri tahlillerde görürüz. Adım başı "Girit Meselesi", Girit Nasıl kaybedildi" yollu tahlillere rastlarız. Sanki babalarının malı.. Sadece iki yüzyıl egemen oldukları o topraklara yığdıkları Türk nüfusu ve zorla İslamlaştırdıkları insanlarla Türkleştirmeye çalıştıkları bu adanın kurtuluş çabaları onların daha sonraki Kıbrıs ve Kürdistan meselelerinde paranoyaya varan tavırlar takınmalarına yol açmıştır. Bakın ne yazıyorlar:

"13 Ekim 1912'de Balkan savaşının başlaması ile birlikte, Ege'deki adaları bir bir ele geçiren Yunanistan, Girit'e de asker çıkararak ilhak kararını hayata geçirdi. Böylece Yunan isyanının başlamasından 91, ilk Girit isyanının başlamasından (1770) 142 yıl sonra enosis gerçekleşmi? oluyordu. Bu sonuca ulaşılmasında başta İngiltere, Rusya, Fransa ve İtalya olmak üzere, Batılı devletlerin büyük rolü oldu.

Batılı devletler, Osmanlı Devleti'nin zayıf anlarında bazen yüzüne gülerek, bazen sahtekarlık yaparak, bazen de tehdit, şantaj ve baskı yoluna başvurarak, ama her zaman Yunanlıları silahlandırarak Türklerin üzerine saldırtmışlardır. Eğer Batı'nın bu desteği olmasaydı, onbinlerce Türk katledilmeyecek, yüz yıllarca Türk olan topraklar Yunan işgaline uğramaycaktı."
Yani hep komplo.. Böylece kafalarında adeta çivilenen bir slogan gelişir:

"Türkler savaşta kazanırlar; ama masada kaybederler"..
İşte bu slogan her cumhuriyet dönemi Türk Askeri'nin öğrendiği ilk diplomasi dersidir. Şimdi bunu şuna çevirmiş bulunuyorlar. "Kılıçla kazandığını masada müzakere konusu yapma!" Türk, 28-29 direnişte yendiğini düşündüğü Kürtler'e masa başında en ufak bir taviz verilmesini dahi "vatana ihanet" olarak görür.. Şu anda kader savaşı vermekte olduklarını düşünmeleri bu vatan ihaneti damgasını yememek içindir. Savaşın kapsamı bundan dolayı geniştir ve tüm Kürdistan'ı kapsar. İran'la, Suriye ile, Irak'taki el-Caferi ve Al-Sadr ikilisi ile ittifakları bundandır.

DTP'nin bu kadar paranoyak manyakça düşüncelere sahip Türkler'in "ortamı yumuşatabileceğine", veya siyasi bir anlam taşıyacak şekilde yumuşama sağlayacağına neden inandığını doğrusu ben kestiremiyorum. Bun sağlamak için 1 Mayıs Gösterileri'ni düzenleyenlerle yanyana bulunmayı içlerine sindirmeleri ise bir başka sorundur. Çünkü bu gösterileri düzenleyenlerin yüzde doksanından fazlası DTP dahil, tüm Kürt parti ve örgütlerinden nefret ederler. Neredeyse tümü ise;
-ABD'nin Irak'tan derhal çekişlmesini isterler.

-Güneyli partilerimizden nefret ederler ve onları işbirlikçi olarak görürler.

-PKK'nin kayıtsız-şartsız silah bırakmasını isterler..

-Bağımsız Kürdistan talebinin büyük bir ciddiyet kazanması halinde gönüllü olarak bizimle savşamaya hazırdırlar..

-Kürtler'in Batı ile ittifak kurmasına çok açık bir şekilde karşı olmaların akrşın kendi devletlerinin aynı yöndeki ilişkilerini tabii karşılarlar..

Türk İşçileri ise; Tarihlerinde hiç bir dönemde Kürtler lehine bir gösteri yapmamışlardır.

Haydi DTP kolay gelsin..

2006-04-25

Sirac Bilgin

2006-04-25




Gorusunuz