Direniş, mücadele ve Türk Ordusu

Türkler savaş yasalarını, silahların ölüm kustuğu 1990'lı yıllarda bile görülmedik bir şekilde sertleştiriyorlar. Yeni gelecek olan yasa, Türk Devleti'nin saldırgan kolu olan ordusunun, polisinin, kontralarının, caşlarının, MİT'inin, JİTEM'inin "yasa engeli olmayan" bir ortamda hareket edecekleri anlamına geliyor (ki onlar zaten hiç bir zaman yasa engeli tanımamışlardı). Türkler'in Kürt Ulusu'nun varlığına son verme planında yeni ve geri dönüşsüz bir aşamadır bu. İşte biz, Kürt Milleti olarak, bu aşamayı karşılayacak vasıtaları, kafa yapısını, kararlılığı, moral yüksekliğini, haklı davamıza olan inancımızı her gün gözden geçirmeli, yenilemeliyiz.

Mücadelede kısa vadeli yenilgiler moral bozmasın. Gerilemeler yeniden toparlanma anları olarak değerlendirilsin. Moral bozukluğu yasaklansın. Kürt Tarafı olarak, mücadele edenleri hayatlarından bıktıracak şekilde eleştirmeler terk edilsin. Kürtlük gurur ve onuru her yerde korunsun. Mücadele, Tewrat'ın da işaret ettiği gibi "göze göz, dişe diş" sürdürülecektir. Bu savaşta Düşman hiçbir moral değer tanımamaktadır. Dişe diş! Bu savaşta Türkler sivil göstericileri hedef almaktadır.. ekonomik veya askeri hedefe yönelirken, elbette bazı olumsuzluklar da olacaktır, dişe diş! Bu savaşta Türkler halkımızı açlığa mahkum etmiş, ekonomimizi çökertmişlerdir. Dişe diş! Bu savaşta insanlarımız bedenlerini satacak kadar çaresiz bırakılmışlardır. Dişe diş! Çocuklar hariç her şey, dişe diş!

Provokasyon edebiyatına artık paydos! Avrupa ne der? Amerika ne der? Bunlar tamamen güç meselesidir. Bakınız Amerika; Türkiye'de yapılan eylemler için PKK'yi kınıyor, çocuk kaatillerine ise sadece "dikkatli olun" nasihatında bulunuyor. PKK'yi bilmem, ama ben kendi hesabıma bu tek taraflı kınamayı red ediyorum. Bu durumda hedefe varmak için her şey mübahtır. Kürt'ü bir kez kınayanlar, Türk'ü bin kez kınamalıdırlar. Kuruluşu, yürüyüşü, ve imparatorluk dönemi ile ırkçı esaslara göre yürüyen 700 yılık bir Hitler karikatürüdür Türk Devleti.

İşte ulusal marşlarındaki sözler:

"Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal"

İşte iktidarı sımsıkı elinde tutan harbiye'nin marşı:

"Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız.."

Irkçılık bu kadar derinlemesine işlemiştir kanlarına. İnsanlığın yüzkarası olan bu devlet ya kıpırdayamaz duruma getirilmeli, ya da yok edilmelidir. Uygarlıklar yıkan, evladı asimile edip anasının babasının üstüne salan bir "ırkın ahvadı"dır bunlar. Balkanlarda, Ortadoğu'da taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayan bu "Ork"lar, insanlığın yüz karasıdırlar. Şimdi bu sosuzlar Kürt Milleti'ni yok etme azmi ile ve bütün güçleri ile harekete geçmişlerdir.

Biz kimi affedeceğiz? Hangi askeri güçle mertlik naraları atarak sahaya çıkacağız. Onlar, bütün kalleşlikleri ile ve esaretimizin verdiği dezavantajı da sonuna kadar kullanarak üstümüze gelmişken, yüzlerce çocuğumuzu sokaklardan toplayıp işkencehanelere göndermişken, barışçı gösterilerimizi kana bulamışken, başbakanları tehdit üstüne tehdit savuruyorken, biz hala lak-lak ile uğraşıp, bir şeyler yapmaya çalışanlarımızın moralını mı bozacağız? Asla kabul edilemez bir duruştur bu. Gün namus günüdür. Bu günleri başarı ile aşarsak ve bir iki ay ayakta kalırsak, artık anahtarı bulmuş olacağız..

Erdoğan "işverenler yatırım yapmaktan vaz geçti" diyor. Yalan olur da bu kadarı olur mu? Türk işvereni Kürdistan'a ne zaman yatırım yaptı ki? Kürdistan'da doğma yatırımcıyı ise hep engellemediniz mi? Yani ilhakın şartlarını bile yerine getirmeyen "bir ırkın ahvadı"sınız (tabii ki Erdoğan'ın devşirme kimliğini unutmuyoruz). Kürt'ün açlığından medet uman iğrenç bir kafa yapısı, iğrenç, insanlık dışı bir savaşın yürütücüleri nasıl olur da inandırıcı olabilirler?

Düşman, bütün kirli güçlerini harekete geçirmiştir. Başbakanları "bu milli bir meseledir" deyip Türk görsel, işitsel ve yazılı iletişim araçlarını tamamen savaş makinasının emrine sokmuştur. Bundan önce de bu yaratıkların hiç bir yazdığına inanmamamız gerekliydi, ama şimdi katmerli olarak inanmayacaksınız. Onlar her cenazeyi istismar edecekleridir. Merak etmeyin, bu da ayrışmayı hızlandırıcı bir yan etki gösterecektir. Bu Kürt Milleti'nin bir millet gibi kenetlenmesine yol açavaktır. Bizim lehimizedir. Fakat her fırsatı kullanarak örgütlenmeyi hızlandırmak kaydıyla.

Bu durumda biz de "bu artık bir milli onur meselesi haline gelmiştir". Başta PKK olmak üzere tüm örgütler yeni süreci böyle kavramalıdırlar. Kaçış yoktur. Yalvaracak olanlar bir kenara çekilsinler, üç yaşındaki şehidimizin aziz hatırasını hiç kimsenin kirletmeye hakkı yoktur. Geçmiş kapanmıştır.

Türk Ordusu üzerine hesap yapan bazı Kürtler'e nasihatımdır: Unutmayın, Düşman Ordusu'nun başına Büyükanıt mı gelir, fettah mı gelir, bu hiç fakr etmez. TÜRK ORDUSU BAŞLIBAŞINA BİR CUNTADIR! Van savcısı iddianame hazırlamış da, bu olaylar Büyükanıt'a yaramış da.. Laf bunlar.. Ne yani Ordu Büyükanıt'ı Kürt'e feda mı edecekti? Yapmayın! 2006-04-05

Sirac Bilgin

2006-04-05




Gorusunuz