WP ne yaptı? Halkı mı, Türkler'i mi desteklemeli idi?

Bana özel, WP'ye genel olarak bugünlerde ortalama olarak günde Türkler tarafından 100 mail, PKK extremistleri tarafından 50 cıvarında mail atılıyor. Bunun dışında diğer örgüt ve şahsiyetlerden de ortalama 10 mail geliyor. Bunları gözönüne alarak bu yazıyı kaleme alıyorum.

Bazı maillerde "siz daha dün PKK cinayetlerine karşı açılan imza kampanyasını desteklemediniz mi? Bu gün kü tavrınız PKK yandaşlarını güçlendirmek anlamına gelmiyor mu?
Bu mail sahiplerine şunu açık bir şekilde ifade edelim: Tavrımızda en ufak bir değişiklik yoktur. Biz o günde PKK üst yönetiminin Kürtler'e yönelik cinayetlerini takbih ettik, bu günde takbih ediyoruz. Bunda bir tereddüt yoktur. Bu tür ve buna yakın mail sahiplerinin anlamadığı şey bizi hiç bir iç kaygı, güdü ve hissin halkımızın dar gününde, gerekirse ve ulaşabilirsek canımızla ve kanımızla, Kürt Milleti'nin bir bölümünün de olsa mücadelesinde yanında yer almamızı engelleyemez. Bu ayaklanma durulsa da, durdurulsa da meşrudur, uğrunda ölmeye değer. Kürt Milleti rahatına düşkün tahlilcilere kurban edilemez, isyan hisleri köreltilemez. Hem şunu tüm açıklığı ile gördük; Kürt tahlilcilerin tahlilleri ile Düşman güçlerin tahlilleri geniş ölçüde çakışıyor. İşte Türk Hükümetinin Başı tarafından irad edilen "ulusa sesleniş" midir nedir, genel TV konuşması.. İşte köşe yazarlarının tahlilleri.. Hepsi ayrışmanın korkusunu yaşıyor. Buna sivil itaatsizlik diye bir de ad takmışlar. Biz, akıllı Kürt tahlilcilerin, komplo teorisdyenlerinin ve Türk psikolojik savaş makinasının aksine, Amed ve Kürdistan'ın diğer yerleşim merrkezlerindeki kavgayı, ayrışmanın bir parçası olarak algılıyoruz ve bu ayrışma uğruna atılacak tüm adımları kutsuyoruz.

PKK maillerinde ise daha ziyade "öncülük" kabadayılığı güdüsü ile tuşlara basılmıştır. Öcalan yine bayrak yapılıyor, yine Kandil fetişizmi dayatılıyor. Ben bir önceki yazımda İmralı'dan gelecek bir emir ile olayların sona ereceği kuşkusunu dile getirmiştim. Şöyle kaydetmiştim: "Bu durum böyle devam ederse, ya İmralı'nın bir emri ile, tıpkı Nisan-1999'de olduğu gibi olaylar bıçakla kesilmiş gibi duracak, ya da Kitle başa musallat olan bu liderliği aşarak kendisine yeni bir mecra bulacaktır." Nitekim İmralı avukatlara şu emri verdi:

"Yaşanan gerginliklerin halkın geldiği seviyeyi gösterdiğini ifade eden Öcalan, 'Bu gerginliklerin önüne geçmek için de Belediyelerin, DTP'nin, sivil toplum örgütlerinin, aydınların, siyasi partilerin ve diğer demokratik güçlerin de içinde bulunduğu bir komite gerekiyor. Bu komite barış ve demokratik bir çözüm için ilgili herkesle diyalog içinde olmalıdır' dedi.
Muğlak bir demeçti bu. Fakat pratikte eylemlerin durdurulması yönünde olduğu, tam olmazsa da açıktı. Bu sırada DPT eylemlerin durdurulması, PKK ise sürdürülmesi yönünde irade beyan etti. Bu "çelişki"yi, Türk açık ve gizli yasalarını gözönüne getirdiğimizde anlamak mümkün. Ama anlaşılan Demokratik Konfederalizm tezi de İmralı'nın beyanı ile tehlikede gibi görünüyor. Şöyle diyor Öcalan:

'....Ben formülü Demokratik Konfederalizm olarak açıklamıştım. Hem devletler hem Kürtler, hem bölge halkları bu çözümle tatmin olabilirlerdi ve herkesin yararına olan da budur."
Fakat ardından İtalya'daki Zeytin Dalı ittifakı'nı da ihmal etmeyerek, yani Türk Solu'nun gölgesinden çıkmayarak, ETA VE IRA ÇÖZÜMLERİNE "OKEY" ÇEKİYOR:

"ETA örneğinde çözüme gidiliyor, silahlar susuyor. Bu konuda Türkiye Başbakanı onların deneyimlerini sorabilir. Biz de ETA veya IRA örneği çözüme açığız. Böyle bir çözüme varız. Zaten burada yıllardır çözüme hazır olduğumuz dile getiriyoruz"
Bilindiği gibi ETA ve İRA örneğinde ülke sınırları bellidir. Bask'ın ve Kuzey İrlanda'nın kendi meclisleri, kendi kanunları, kendi güvenlik güçleri vardır. Okullarda Bask Dili ve İrlanda Dili ile öğrenim yapılır. Yani, bilhassa Bask bir İspanya federasyonu içinde imiş gibi bir yapıdadır. Bütün bunlar İmralı'nın konfederasyon tezine tümüyle zıttır.

İşte alınan yol bu kadar uzundur. Güvenilmez olan bir kişinin yarın hangi tezle ortaya çıkacağını elbette kestiremeyiz. Ama biz ayrışmayı farz kılan halkımızla birlik olmayı seçmeye devam edeceğiz. Bu kez ayrışma tamamlanırsa, Öcalan değil, yeni bir "peygamber" de gelse süreci geri çeviremez.

Sonuç olarak biz; orada bulunmayanlarımız itibariyle halkımıza yürüyün demeyeceğiz. Ama onlar yürüdüğünde sonuna kadar destekleyeceğiz. Ayırım yok! Her Kürt bir asker olmalı bugün. Tuşları ile, fikirleri ile, gösteri yürüyüşleri ile ve Türk Metropollerinde Türk'ün anladığı dil ile konuşurken hep bir Kürt Askeri olduğunu unutmamalı. Kürt Askeri'ni küçümseyen, onları "gaza gelmiş" gibi gösteren zihniyet Kürt Milleti'ne hizmet etmez. Onlar aşılmıştır! Bebek Kaatili bir Başbakan'ın ve bir genelkurmayın yönettiği Türk Devleti Kürdistan'dan elini çekinceye kadar (bu yüzyıl sürse de) Kürt Milleti'nin kendi kaderini tayin hakkı temelinde yürüttüğü mücadelesi devam edecektir. 2006-04-01

Sirac Bilgin

2006-04-01




Gorusunuz