Newroz'ın ardından.. Kürt Milleti muhakkak kazanacaktır!-I

Türk Askerbaşı şöyle konuşuyor: "Mesele yurt savunması söz konusu olunca her şey mübahtır!", Türk Gizli Anayasası "Kürtçülük en büyük tehlikedir" der. Türk basını, düşünce kuruluşları, basını site'ları ya ehven-i şer Kürt'e sarılmakta, ya da açık tehditler savurmaktadırlar.
Bütün bunlar Kürt Milleti'nin henüz harekete geçirilemeyen potansiyel gücüne duyulan korkunun dışavurumudur, psikolojik savaş taktikleridir. Düşman bence taktik yapmıyor. Bu barbarlarla geçmişteki boğuşmalarımızdan dersler çıkarmış ola gözlemciler, Türkler'in hiç bir moral değere prim vermediklerini bilirler. Türk güvenilmezliği, oyunbazlığı, vahşeti ve yıkıcılığı ile tanınmıştır. Avrupa insanı, çocuklarını korkutmak için boşuna "bak Türk gelir seni kapar" dememişlerdi. İşe bakın ki Türk bu vasfı ile övünür de. Bundan dolayı EN AZ TÜRK KADAR KARARLI BİR ŞEKİLDE SAHAYA ÇIKMAK ZORUNDAYIZ. Akıllı, örgütlü, ahbab-çavuş ilişkilerinden uzaklaşmış, Kürdistani düşünen bir kadro oluşturarak sahaya çıkmak önemlidir. Onlar Kurtuluş Savaşımı'mızı engellemek için hangi metodları kullanıyorlarsa, bizim, mazlum millet olarak misliyle şeddidini kullanma hakkımızın elbette saklı olması gerekir. Yalvarmak, Türk isteklerine hep boyun eğmek, taviz üstüne taviz vermek çıkar yol değildir. Milletler arası ilişkilerde esas olan haklılık değil, kuvvettir, elde bulunan kartlardır. Bunu defalarca, bıktırırcasına kaydettik, ama bazı odaklara yaşanan gerçeği kabul ettirmek mümkün değildir.
Kürdistan'da iki temel çizgi var:
Birinci çizgi; ki PKK ve satelitleri başta olmak üzere ve Türk Kürtleri'nin de içinde bulunduğu ve pratikte "ulusların kaynaşması"nı savunan çizgidir.
İkincisi; Türkler'le yaşadığımız tarihi deneyler ışığında tek çıkar yolun "biz ve onlar ayrışması" ve "ulusal kişiliği ön plana çıkaran Kürdistan Yurtseveri ve Kürt Milliyetçisi çizgidir.
Arada bulunan "griler"in bir sağa bir sola meyletmeleri, onların çözümü güçleştirici zımni bir rol oynamalarını kaçınılmaz kılmaktadır.
Birinci çizgiyi savunanlar, savaşın sorunu çözmek yerine karmaşıklaştırdığını, yürütülen 15 Yıllık Savaş'tan bir sonuç alınmadığı, buna başka yollarla devam etmenin Türkiye denilen coğrafyada yeni bir Yugoslavya yaratmaktan başka işe yaramayacağı tezini öne sürerler. Bu çizgi ana hatları ile İmralı Çizgisidir. Şöyle bir gelişme seyri izleyerek oturtuldu:
-Öcalan derdest edilip Türkler'e teslim edildiğinde, teslimiyetin işaretlerini vermeye başlamıştı.
-Türk Devlet Başkanı Demirel hemen bir kaç gün sonra verdiği demeçte "dağdakileri indireceğini söylüyor, bakalım, görelim" mealinde konuşurken Kürtler'in düştüğü duruma uygun düşen yeni ve en tepeden başlayan komplonun yürümeye başladığının işaretlerini vermişti.
-15 Şubat'tan itibaren başlayan büyük Kürt-Türk ayrışması, ki türk metropollerini sarsan bir ayrışmaya dönmüştü, Nisan başlarında İmralı'dan gelen bir emirle durdurulmuştu.
-Mayıs'ta başlayan duruşmalarda Türk Mahkemesi, Öcalan tarafından "yetkili" olarak kabul edilmiş, böylece "harp esiri sayılma şansını ebediyen kaybetmişti. Böylece Türk Devleti'nin Kürt Militanları'nı yargılama konusundaki otoritesi de kabul edilmiş, Türk Devleti'nin meşruiyeti tescil edilmişti.
-Haziran ayında tek taraflı ateşkes ilan edilmiş ve bu ateşkes, Avukatlar'ın yeni emrinin tebliğ edildiği 2003 yılının sonuna kadar sürmüştü. Bu tarihte ateşkesin bitmesi de oldukça ilginçtir..
-Ağustosta Gerillanın "sınırdışına çekilmesi kararı alınmış, sınır denilen Kuzey'den Güney'e çekilmiştir (Eylül'de).
-Bu süreç içinde "Halkların kardeşliği" ve "Demokratik Cumhuriyet" tezleri içi boşaltılarak kabul işlenmeye başlanmıştı. Demokratik Cumhuriyet "à la İmralı" tezinde Kürdistan sorunu kalkıyor, Kürtler için ise kültürel haklar isteniyordu. Biz o zamanlar bu tezi; İsviçre, Belçika Krallığı ve hatta İngiltere Krallığı modelleri olarak algılatmaya çalışmış ama akamete uğramıştık.
-Süreç boyunca Türk Solu'nun kuyruğuna takılmışlıkları onların giderek prestij kaybetmelerine, Kürdistan Sorunu'nu sadece garnitür olarak kullanan bir sağ-sol mücadelesine kilitlenmelerine yol açacaktı.
Daha sonra;
a) Türk Devleti'nin üniter yapısı,
b) Türk Ulusu'nun şemsiye ulus yapısı
c) Türk Bayrağının meşruiyeti,
d) Türk Devleti'nin sınırlarının değişmezliği
Kabul edilmişti. Bu ise pratikte Kürt Sorunu'nu bir dil sorunu derecesine indirgemişti.
İşte PKK Taraftarlarının anlamadığı budur. Bu duruş, Bağımsızlık talebinin yürürlükte olduğu süreç boyunca Şehit düşen, düzeni bozulan, ata yurdundan kovulan, hırsızlaşan, kendini satan, intihar eden Kürtler'e KARŞI İŞLENMİŞ BİR İHANET SUÇUDUR.
Evet PKK'liler, bu tezleri çürütecek bir tek adımı gösterin size katılalım. Aksi takdirde susun ve bizi anlamaya çalışın. TV'nin parlattığı o sahte, içi boş, işbirlikçi lider tipi hiç bir militan düşünceli Kürtçü'nün ve hatta Türkiyeli komünistin lider tipi olamaz.. (devam edecek) 2006-03-25

Sirac Bilgin

2006-03-23




Gorusunuz