Newroz'a Doğru.. Kürt Milliyetçiliği esas alınmalı

Kürtler arasında, Kuzey itibariyle, hala solun ağzına bakan, eleştirel de olsa onları ciddiye alan ve bu ciddiye alma gerçeği dolayısıyla sol literatürün yasakladığı alanlarda, özellikle Kürt Milliyetçiliği alanında gözükmek istemeyen bir entel çoğunluğu, her alanda gözükmekte, "her çalıntıda buluntu" misali her yere laf yetiştirmektedir. Bunlar, hem 1960-70'lerin sol ortamında yetişmiş olan eski şahsiyetlerden, hem de "ana arter" olan PKK'nin yetiştirmesi yeni militanlardan oluşuyor. En insaflılarının bana gönderdikleri maillere baktığımda "Kürtler için 'biraz da milliyetçilik gerek'" ibaresi bir akli sefaletin ifadesi değil de nedir? Adamlar yürümeyen, yanlış olan bir şeylerin farkında, ama cesaret edip teşhisi doğrudan doğruya koyamıyorlar. Çünkü işin ucunda tecrit edilmek de var.. Hatta "ihanet etti" denilip kurşunlanmak da.. Türk Kemalist Solcusu Mihri Belli'nin 90. yaş günü şenliklerine neredeyse öncülük eden bir Kürt Odağı'nın hakim olduğu kafalardan, yüreklerden başka ne beklenir ki? Kürt Konferansı denilen olayın bileşimine bakınız, Türk kesimi itibariyle tümü ex-komunist veya komunist değil mi? Kürt kesimi itibariyle, Haşim Haşimi ve Ş Elçi gibi bir ikisi dışında tümü aynı tandansta değil mi? Üstelik Haşim Haşimi'nin kendisi dincidir, Kürt Milliyetçiliği ile ilgisi yoktur..
Tabii ki bütün suçu bu yaban otu gibi başımıza musallat olan Marksist öncülüğe yükleyemeyiz. İlhakçı devletin sarıldığı sahte müslümanlık, Feodal bölünmüşlüğün yarattığı "bizim aşiret" konsepti, dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmalar hep birden etkileyici rol oynamışlardır. Kürt Milleti, neredeyse millet olarak bir yabancılaşma yaşamaktadır.. Diline yabancılaşma önce enteller arasında başladı, şimdi ise TV'ler sayesinde kitleselleşti. Geleneklerine yabancılaşma, iyi kötü gelenek ayırımı yapmadan bir yıkım gibi sürüp gidiyor.. Tarihine yabancılaşma, bilhassa silahı elinde tutan gücün inanılmaz saptırmaları ile bir kesim düzeyinde de olsa hedefini bulmuş durumda. Ülkesine yabancılaşma, zorunlu göçler, "ortak yurt" konseptine sarılan Apocular'ın da katkısı ile ivme kazanmıştır. Yani milleti millet yapan değerler tümüyle tehlikeli bir saldırı altında.
Peki, bu durumdan çıkış nasıl olacak?
Daha önce defalarca tekrarlamıştım.. Yineliyeyim; zik-zaksız, amasız, dosdoğru bir Kürt Milliyetçiliği bu çıkmazın en önemli, hatta kırmış gibi olmayayım, tek ilacıdır. Bunu hiç süslü cümlelere girmeden dolaysız yinelemek gerekir. Karşımızda, Türk Devleti'nin tüm ideolojik aygıtları ile her gün besleyip büyüttüğü yayılmacı, inkarcı ve ilhakçı haksız bir milliyetçilik boy gösterirken en önemli silahımızı, yani mazlum millet milliyetçiliğini, bazılarının gönlü olsun diye düşmana kurban edemeyiz Generalleri, Cumhurbaşkanları, rektörleri, basını, hükümeti, istihbaratı, kontraları, camileri, okulları vs ile Koskoca bir millet her gün marşlarla uyuyup her sabah marşlarla uyanırken, biz ulusal günlerimizi dahi dejenere edip "ortaklaştırmak"la meşgul olamayız. Düşman hiçbir tereddüte yer bırakmayacak şekilde "yok et ve hal et" politikası uygulamaktadır. Evet, bu konuda en ufak bir tereddüt yoktur. Düşünün eğer hükümetleri yetkili ise, şu anda işin başında, "eğer düşünmezseniz, Kürt sorunu yoktur" veya "Arjantinde Kürt Sorunu varsa bu bizi ilgilendirir" ya da "bayrak bir, vatan bir, millet bir konsepti bizim kırmızı çizgilerimizdir" diyen bir başbakanları var. Eğer alternatif bekleniyorsa, bir iki tane marjinal sol parti dışında basit bir çözüme dahi yanaşan hiçbir partileri yoktur ve böylesine bir parti ufukta dahi görünmüyor.. Üstelik biz, Türk Devleti'nin tapusuınun orduda olduğunu biliyoruz. Onların tavırlarını tartışmaya bile gerek yok.. Bu duruımda şu anda "kendin çal, kendin oyna" havasında olduklarını bilmeden ortalık yerde boy gösteren arslanlarımız ne yapıyorlar, bu soruyu ısrarla sormak gerekir. Her türlü taviz onlarda. Çıta yerlerde sürünüyor, ama yine de ciddiye alan yok, bunun farkında değiller mi?
İşte bu bir çıkmazdır. Bu çıkmazdan kurtulmak lazım. Önümüzdeki yolu açacak güçlü bir dozere ihtiyaç var. Bu çıkmazı parçalayacak dozer, düşmanın kalbinde ve düşmanın anladığı dilden konuşan Kürt Milliyetçiliği'dir.
Kürt Milliyetçiliği kuru bir şekilde tarif edilemez. Hele Marksist literatür kullanarak kalıp tarifler geliştirmek yanlıştır. Çünkü Kürt Milliyetçiliği sabit değildir, şartlara göre değişim gösteren bir dinamizm içinde olması gerekir. Hazırlık ve örgütlenme sürecinde başka, savaş şartlarında ise bambaşka bir sertlikte ve içerikte olacaktır. Barış şartlarında ise çok aşağılara çekilecek bir esnekliği olacaktır. "Milliyetçilik bir burjuva ideolojisidir", "milliyetçilik kapitalizmin şafağında doğmuştır".. vs vs gibi kavramlar, kafa karışıklığından başka bir şeye hizmet etmez. KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ, KÜRDİSTAN DENİLEN ÜLKENİN DÖRDE BÖLÜNÜP, DÖRT DÜŞMAN TARAFINDAN İLHAK EDİLMESİ, DİLİNİN YASAKLANMASI, TARİHİNİN İNKAR EDİLMESİ, KÜLTÜREL DEĞERLERİNİN TALAN EDİLMESİ İLE ŞİDDET KAZANAN DE FACTO BİR SAVUNMA REFLEKSİ VE ARACIDIR Biz buna doğrudan doğruya "inkarın inkarı" diyoruz. De jura bir gerçeklik haline gelmesi için, ciddi, yaygın ve etkili bir örgütlenme sağlanmalı, mutlaka düşmanın anladığı dilde ve düşmanın kalbinde onunla karşılaşmalıdır.
Kürt Miliiyetçisi olmanın ön şartlarından biri, kişinin kafasında ve beyninde düşman ile geri dönüşsüz bir şekilde boşanmasıdır. Bu gayri tabii evlilik, ki bunu cariyelik ile dahi karşılaştıramayız, devam ettirildiği müddetçe insan kişiliğinden bir çok tavizler vermek ve hatta ulusal kişiliği itibariyle kaybolmak gibi bir duruma düşebilir. İnsan olan bunu kabullenebilir mi? Şartların ikincisi; Vatanı olan Kürdistan'ı gerçekten çok sevmektir. Kürdistan çöle de dönüşse, o toprağı koklamak ve sevmek, o toprakların üstünde özgürce yaşamak için her türlü araca başvurmayı farz bilmek esastır. Şartların üçüncüsü; tarihini içine sindire sindire bilmek, yanlışı ve doğrusu ile bir zamanlar yaşananlardan dersler çıkarmak ve tarihi ile iftihar etmektir. Tarih akan bir nehir gibidir. Geçmişten gelir, geleceğe gider. İKİ DEFA AYNI SUDA YIKANAMAZSIN. Yani onun tekrarlanmasını bekleme. Geçmişin ışığını sana verecek olan tarihi gerçekliklerin rehberliğinde geleceğe yürürsen tarih bilincini alma yolunu açmış olursun. Tarih düşmanını çok iyi tanıtır sana. Sen anlamak istemezsen o senin sorunundur.. Şartların dördüncüsü; dilini çok sevmektir. Dil millet olmanın en temel unsurlarından biridir. "Ana dilin ile konuş" kampanyalarını ciddiye al. Sonradan uyduruk ve çalıntı kelimelerle beynimize çakılan Türk Dili'ni mümkün olduğu ölçüde kullanma. Böylece "biz ve onlar" ayırımı daha da güç kazanır. Olumlu geleneklerini koru. Bu geleneklerini küçümseyenleri kov. Onları ciddiye alma. 2006-03-16

Sirac Bilgin

2006-03-16




Gorusunuz