Kürdistani düşünen PKK'lilere

Sizler Kürdistan'ımızı bu beladan kurtarabilecek güçlerden birisiniz. Bundan dolayı milletimizin bu olağanüstü günlerinde yeniden size hitap etme lüzumunu hissettim. Değerli insanlarımız
İmralı Süreci başlayalı beri Kürdistanımız'ın neler kaybettiğine şahit olduğunuz halde, sırf "en büyük birliği" parçalamamak için PKK yandaşı olarak kalmakta direndiniz. Parçalanma halinde bir daha böylesine bir birlik yaratılamayacağı kanaatı ve bir mit haline getirilen Apo'ya olan hayranlığınız sizi bağladı. Bundan dolayı İmralı Kaynaklı ihanet senaryolarını hep iyiye yorumladınız. Hep "Apo bir şeyler sezmeseydi böyle davranmazdı" aldatmacasına yattınız.. Eğer normal bir mahpus ise, dört duvar arasında ve "hiç bilgi almamacasına" nasıl oluyor da yedi yıl boyunca sürece hakim bir şekilde içerden sizi yönetebiliyor? Neden hiç kuşku duymuyorsunuz? Neden her söyleneni lokum gibi yutabiliyorsunuz? Bunu hiç düşündünüz mü?
Sizi yönetenler dünyaya demokrasi dersi vermeye soyundukları halde, dünyanın en anti-demokratik tarzı olan şahsa tapma ve sizi de buna ortak etme çabasındalar. Hiç sorguladınız mı bu demokrasiyi? Lider belirlemeyi bir tarafa bırakın, lider kadroyu belirleme hususunda oyunuza başvuran oldu mu? Dünyanın neresinde "Başkan" yerine "Başkanlık" denilen bir tabir kullanılır? Bir tek şahıs hiç çoğul olan bir kurumun yerini alabilir mi? İşte bunları sorgulayamayanlara haklı olarak bir isim veriliyor ki, ben burada bunu belirtmeyeceğim.
Size empoze edilip, sizin dışınıza çıkmış olanlara ve buna ilaveten genel olarak sizin dışınızdakilere karşı kullandığınız bazı terimlerin içeriğine baktığımızda bunları ya hiç anlamadığınız ya da şartlanmış bir şekilde gerçekten inandığınız için kullandığınız kesindir. Bunlar nelerdir şöyle bir bakalım:
-Kaçkınlar, hainler, teslimiyetçiler, tırşıkçılar, alçaklar, işbirlikçiler...
İşte bu ve bunun gibi terimler sürekli bir şekilde ağızlarınızda. Bunları ifade ederken rahatlıyor, kendinizi önemli hissediyorsunuz. Peki hiç bu terimlerin içini doldurarak kullanmayı denediniz mi? Belki.. Ama bu terimlerin anlamlarının duruşa, bakışa veya savunulan objeye göre değiştiğini biliyor musunuz? Büyük bir ihtimalle hayır! O halde ben açıklayayım: Size sürekli bir şekilde empoze edilen; Apo'nun kurtulması ile Kürdistan'ın kurtulması eştir. "Apo'suz hayat olamaz" sloganı bunun en açık göstergesidir. PKK üst yöneticileri'nin; "Başkanımız'a yapılan muamele bizim hareket hattımızı belirler" saptaması ise daha açık bir şekilde Kürdistan'ı Apo'ya göre arka plana itmektedir. Apo'nun en son Avukat görüşmasinde taleplerini şöyle açıklıyor:
-Kürtler'in kültürel hakkı anayasada yer almalı
-Genel af çıkarılmalı.. O zaman silah bırakırız..
Şimdi bu talepleri açalım.. Diyelim ki Apo samimi bir şekilde bu taleplerde bulunuyor. O zaman bu taleplerin Kürdistani olması gereken neleri zımnen red ettiğine bakmak zorundayız. Kültürel haklar, bütün uluslararası literatürde azınlık haklarıdır. BELLİ BİR COĞRAFYADA YAŞAYAN BİR HALKIN VEYA MİLLETİN HAKLARI DEĞİL.. yani bu talepleri masaya yatıran biri, Kürtler'i peşinen bir Millet veya bir halk olmaktan çıkarmış, şuraya buraya serpiştirilmiş bir azınlık durumuna indirgemiştir.. O zaman eğer Kürt Milleti veya Komünistler'in sevdiği deyimi ile, Kürt Halkı varsa, Apo Kürt Milleti'nin varlığını inkar etmek suretiyle Kürt Milleti'ne ihanet etmektedir. Dikkatle okuyun.. Bu zurnanın zırt dediği yerdir. Bu belirlemeyi anlamazsanız veya anlamamazlıktan gelirseniz siz de aynı duruma düşersiniz. Şimdi, Apo'nun bu talepleri, bütün dünyanın ulusal değer olarak bildiği neleri otomatikman ortadan kaldırıyor, ona bakalım:
-Vatan; bu bizim açımızdan Kürdistan'dır.
Millet; bu bizim açımızdan Kürt Milleti'dir.
-Sınırlar..
-Ulusal sembol, bayrak..
Bütün bunları bir araya getirirsek, eğer PKK bunu baştanyani 1978'de deklere etseydi acaba Kürt Milleti evlatlarını yine de onlara teslim eder miydi? Yani bir dilekçe ile de halledilebilecek olan bazı talepler uğruna; 4000 köyün yıkılması, 30.000 Kürt'ün şehit düşmesi, ormanların yakılması, milyonlarca insanımızın Türk bölgelerine sürülmesi, gençlerimizin birer hırsız, fuhuş kurbanı haline getirilmesine değer miydi? Elbette hayır. O gençler dağlara "Bağımsız Kürdistan" şiarı ile çıkmışlardı. İnsanlarımız yaşadıkları bütün bu zulme bağımsızlık sevdası ile katlandılar. Ama olmuyor işte. Sonuçta her şey bir tek şahsa endeksli hale getiriliyor. Bir Millet=Bir Apo! Bu olur mu?
İşte şimdi bizim duruşumuzu açıklayalım (belki de yirminci kez): Kürdistan, bizim anamızdır, doğurgandır. Kürt Milleti olarak biz anamızı düşmanın tecavüzünden kurtarmakla mükellefiz (bu sorumluluğu taşıyoruz). Dolayısıyla hiç bir ferdin ve özel çıkarın bu idealin önüne geçmesine müsaade edemeyiz. Kürt Milleti, Kürdistan düşman tecavüzünden kurtulmadıkça asla özgür olamaz.
İki çizgi, iki duruş..
Bu durumda Apo'yu Kürdistan'ın önüne koyanlar bize; Hain, dönek, teslimiyetçi, tırşıkçı, alçak ve işbirlikçi diyebilirler. Biz bundan şeref duyarız. Çünkü onlar Kürdistani duruşumuza karşıdırlar. Onlar anamız olan vatanımızı tecavüzden kurtarma çabamıza karşıdırlar.. Onlar Türk'ün vereceği bir "af" kararı yeter diyorlar.. Biz deriz ki bu, şehit cesetlerini düşman postallarına ebediyen çiğnetmektir. Kürt'ün şeref ve haysiyetini, ulusal gururunu hiçe saymaktır.
Bu durumda tam tersine biz Apocu duruşu teslimiyetçi, kemalist ve işbirlikçi olarak niteleriz.
Haa, eğer neden kitlenin büyük kısmı hala PKK'den yanadır derseniz cevabımız oldukça nettir: TV şartlandırması, doğru bilgi akışının gecikmesi ve alışkanlık.. Bu elbette aşılacaktır..
Biz her şeye rağmen PKK'ye değil, Düşman'a yöneleceğiz.. Bu da böylece biline! 2006-02-14

Sirac Bilgin

2006-02-14




Gorusunuz