Siyaset ve Ahlak

Kürt Siyasi hareketinin durumu, seyri ve ne olması gerektiği hakkında çok şeyler yazıldı, çizildi. Ben kendi şahsım adına çok önemli prspektifler verdiğim kanısındayım. Bunlar arasında; geçmişin duygusal olmayan sistemli eleştirim, Türk genel sol hareketinin Kürdistan Ulusal Hareketi'ne verdiği zararları şahıslar düzeyinde -ki her biri bir hareketi temsil ediyor- ortaya koymam, 1999'dan itibaren yaşanan taviz yarışını neden red ettiğim ve alternatif olarak ne yapılması gerektiği hususuna tam bir açıklık getirmem, Türk Devleti'nin yürüttüğü sinsi yoketme politikasını detayları ile ortaya koymam, yine Türk Devleti'nin ince ayarlarla sürdürdüğü psikolojik savaşı gözler önüne sermem, Kürt Milliyetçiliği'ni nasıl anladığımı açmam, Yabancılaşma konusu, Kürt Tarihi'ni çarpıtmaya çalışanlarla, kelimenin tam anlamı ile, gırtlak gırtlağa mücadele vermem bir çırpıda sayılabilir.

Peki bunları neden hatırlatıyorum? Çok basit; çünkü ben buyum, başka giri değil. Bir siyasi gözlemci yazdıkları ile kendisidir. Hiç kimse bana silah zoru ile bunları yazdırmıyor.. Bilakis, güç yeterse, silah zoru ile beni susturmak isteyenler var. Tehdit almadığım gün aynanın karşısına geçer ve kendime; "bugün hangi hatayı yaptım" diye sorarım. Çünkü düşmanın sevmediği biri olmak, doğru işler yapmak demektir. Kişinin doğruyu dosdoğru yapması, kendisini siyasi ahlak konusunda sürekli bir şekilde süzgeçtem geçirmesi onun duruşunu etkiler kanısındayım ve bu kanı bende bir firi sabit haline gelmiştir.

İşte bu noktada önemli bir moral unsur olarak siyaset ve ahlak devreye girer. Siyasi şahsiyetlerin ahlak anlayışı, onların savundukları tezlerin gücüne bağlıdır. Tezleri güçlü, bunları geliştirirken kullanılan argümanlar, ben merkezcilikten uzaklaşmış, yurdunu ve milletini her türlü moral değerin üstünde tutan bir siyasetçi, ahlaki değerleri çürütmek yerine onları yüce tutar. Karşısındakini de bir değer olarak bilir ve onu da dinler. Bu konsensusa gidebilecek en emin yoldur.

Benim görüşlerime karşıt görüşleri olanlar, yazılarımı almalı ve hiç acımasız bir şekilde eleştirmelidirler. Bunun Kürt Milli Kurtuluş ve İstiklal savaşımına elbette faydası olacaktır. Ben, kendim dahil, fertlerin şeref, gurur, çıkar ve öz varlıklarını hep Kürt Milli menfaatlerinin çok altında bir noktada görmüşümdür. Ferdin şereflisi, gururlusu ve varlığı elbette önemlidir. Bu ruhi yapısal unsurlarını koruyamayanlar zaten Kürt Milleti'nin şeref ve haysiyetini de koruyamazlar. Ama istiklal sahibi olmayan esir bir millete mensup fertlerin zaten onurları, gururları ve övendükleri tüm maddi varlıkları ayaklar altındadır. Bundan dolayı ben, sen o eleştirilmeliyiz. Ama hayır, bu yapılmıyor; tam tersine kitle dedikleri iradesizleştirilmiş insanlara hedef gösteriliyorum/gösteriliyoruz.. "Sorumlu" dedikleri ve dedikodudan, papağanca ezberledikleri "çözümlemeler"den başka bir bildiği olmayanların bu forumda sunulan açılımlar için bir cevapları tabii ki olmayacaktır. Aynı şey, bir başka düzeyde, düşman Türk Devleti için de böyledir. Yazıp bana ya mail ile ve yada forum aracılığı ile gönderdikleri metinler paçavraya çevrildikçe Türk kesimi çılgına dönüyor, küfür ve tehditten başka bir şey yapamıyor. BİZ DÜŞMANDAN ELBETTE AHLAKLI OLMASINI BEKLEMEYİZ. Asırlardır tanıdığımız bu sahtekarlar ellerinden geleni ardına koymasınlar. Bizim asıl ilgilendiğimiz, Kürtlük deryasına musallat olan ahlak düşüklüğüdür.

Ahlaksız metodlarla yürütülen siyaset çürümüş bir siyasettir. Çünkü siyasi fikir olarak satacak hiç bir malı yoktur veya kalmamıştır. Kürdistan pahasına kendisini ayakta tutmaya çalışır böylesi siyasi odaklar. Siyasi çürümüşlük, örgütün/ örgütlerin çerçevesini zorlar ve bu ahlak yoksunluğu kitleye çok çabuk bulaşır. Bu kez kitlede inançsız bir laf kalabalığı başlar. Giderek mücadele tavsar. Düşman sonucun varacağı noktayı iyi hesapladığından siyasi ve giderek sosyal ahlak düşüklüğünü bilinçli olarak pompalar. Diri ve dinamik toplumsal hareket gider, insanların biribirlerine kuşku ile baktıkları, çıkarcıların, üç kağıtçıların, siyasi bukalemunların ön plana çıktığı iğrenç bir ortam boy verir. Böylesi bir ortamda "gemisini kurtaran kaptandır" felsefesi ön plana çıkar.

Ahlaklı siyaset, kendi şahsi ikbalini değil, ulusun uzun vadeli ikbalini ön plana alır. Kısa vadeli ve işlerliği asla olmayan hezeyanları "strateji" olarak sunmaya kalkan bir siyaset peşinen tuzaktadır. Türk Legalitesi'ne uygun siyaset yapmayıı fetişleştiren siyasetler görünürde belki yaygınlık kazanabilirler, ama özünde onlar marjinalleşmeyi peşinen kabullenmişlerdir. Çünkü Türk Devleti'nin psikolojik savaş stratejisini bir milim dahi anlamış değil bunlar. Şunu defalarca kaydettik; Türkler'in "hak" adına Kürt'e vereceği bazı sofra kırıntılarından başka bir şey değildir. Düşman zamana yayarak imha stratejisini uygulamaktadır. Bu stratejinin yerle bir edilmesi için Türk'ün anladığı dilden cevaplar, çok sevimsiz de olsa, şarttır. Basit bir gerçektir bu...

Vakti geldiğinde, bilhassa yorgun, yılgın ve çıkmaza girmiş siyasetçiler için EN İYİ YURTSEVERLİK, BİR KENARA ÇEKİLMEK; DİNAMİK KADROLARA YER AÇMAKTIR. Biliyoruz, bir fertte ebedi dinamizm olmaz. Ama millette dinamizmin sonsuzluğu söz konusudur. Yeter ki doğru politikalar saptansın ve pratik itibariyle satrançtaki doğru taşlarla oynansın.

Milletimizin dinamik unsurları gençlerimiz ve kendilerini sürekli yenileyen her yaştaki yurtseverlerimizdir. Bunlar, Kürt Milleti'nin kaderinin kendilerinin kararlı duruşuna bağlı olduğunu çok iyi bilmelidirler. Hiç bir şımarıklığa kapılmadan, geçmişi inkar etmeden, ben merkezci olmadan, bilhassa "ahbab-çavuş ilişkileri"ne kapılmadan, geçmiş kuşaklara saygılı, onların tecrubelerinden yararlanarak hareket edecek olan HER YAŞTAN GENÇLERİMİZ, Kürt Milleti'in "makus talihi"ni değiştirecek yeni atılımları gerçekleştireceklerdir. Buna inancım tamdır. İşte ahlaklı siyaseti yeniden rayına oturtacak olan anahtar budur. 2006-01-26

Sirac Bilgin

2006-01-26




Gorusunuz