Demirel; "...bayrak ve toprak isteği var" diyor, yanlış mı?-II

Demirel'in asıl derdi tüm röportaja serpiştirilmiş olmasına rağmen, asıl olarak sonlara saklanmıştır. Şöyle diyor Ex Türk Devlet Başkanı: (Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'nun bir kısmı ile Irak'ın kuzeyini ve İran'ın bir bölümünü Kürdistan olarak gösteren bir haritayı elinde tutarak) "Bizi korkutan budur. Bu National Geographic'te basılmıştır. Bizim Irak'taki hadiseden korkmamızın sebebi de budur. İstenen budur. Doğu'da yaşayan Kürt asıllı Türk vatandaşının istediği değil, bu arkadaki menajerlerin istediğidir."

Evet, derdi ne terör, ne PKK ve ne de demokrasidir. Onun asıl derdi, Kürt Milleti'nin tarih sahnesine çıkma iradesi ve hazırlığıdır. Güney'deki gelişmeler ve bunun Kuzey ile ilgili teslim alma planlarına indirmekte olduğu darbe, hegemonyacı, ilhakçı Türk'ü iliklerine kadar titretmektedir. İki uluslu bir üniter devlet olmaz gerçeğini dile getirmesi öyle sadece Erdoğan'a verilmiş bir mesaj değildir. O, devletinin, Kuzey itibariyle, kırmızı çizgilerini ortaya koyuyor. Bunları siyasete soyunan her Kürt doğru okumadıkça, doğru bir stratejik hedef ve bu hedefe varmak için doğru taktik yürüyüş tutturamaz.

Demirel tüm diğer Türk siyasetçileri gibi, Kürt Ulusu'na karşı topyekun savaşta, bir psikolojik savaş unsuru olarak yerini almıştır. Psikolojik savaş deyip geçmeyiniz, her anımızda, her adımımızda, düşmanın her demecinde, her yumuşama ve sertleşmede bu savaşı yaşıyoruz. Türk siyasi güçleri bu savaşta bölünmüş gibi bir manzara arz etselerde, ben bunların bir nevi görev bölümü yaptıklarına kuvvetle inanıyorum. En açık konuşanlar, ki bunlar kemalistler ve kontr-gerilla örgütü olan MHP'dir, imhayı dayatmaktadırlar. Kürt mallarını boykot etmek, Kürtler'e iş vermemek, onlarla iş yapmamak, her yerde Kürtler'in işyerlerine saldırmak, imha ve korkutma bunların stratejisinde yer alır. İkinci derecede yer alanlar: Aralarında Demirel, Mumcu ve Baykal'ın bulunduğu unsurların yer aldığı bu grup, ferdi olarak Kürtçe konuşma hakkına evet deme cömertliğinde bulunur. Fakat bunların hassas oldu nokta, "küme hakkı" dedikleri ve Kürtler'e "halk" olarak bakılan görüşlerdir. Bu grup, her türlü grup hakkına karşıdır. Yani; "Kürt Halkı" başlığını kullanarak bir hakkı konuşmak, Demirel gibilerin benimsemesi mümkün olmayan bir durumdur. Üçüncü derecede yer alanlar: Tayyip ve arkadaşları'nın dile getirdiği "kürt Sorunu vardır, fakat bu sorun, devletin toprak birliği, bayrak birliği ve ulus birliği çerçevesinin dışında bir çözüme kavuşturulamaz." Tezi ile ortaya çıkanlardır.

Üç derecede gruplaşmış gibi görülen bu unsurlar psikolojik savaş taktiklerinin çeşitli varyantlarını teşkil eden taktiklerin uygulayıcılarıdırlar. Amaç, sorunu yanlış zeminde tartıştırmak, gündemi yanlış yere kilitlemek ve böylece Kürt ve Kürdistan canibinden tartışmaya katılanlarda tereddütler ve karşıtlıklar yaratmak suretiyle onları hareketsiz kılmaktır. Böylece sorun zamana yayılacak ve giderek asimilasyon dayatılarak "yok et ve çöz" formülü olan devlet formülü çerçevesinde zahmetsiz bir sonuç alınacaktır. Niyet bu. Demirel çok utanmazca İRA ve Bask örneklerini verirken "PKK teröristtir" tezi için delil sunduğunu sanmaktadır. Oysa eğer gerçekten zır cahil değilse, İRA'nın bir müzakere aktörü olarak kabul edildiğini ve Kuzey İrlanda konusunda varılan antlaşmanın altında İRA'nın da imzası bulunduğunu bilir. Dolayısıyla, Kürt'e karşı bazan terör eylemleri geliştiren PKK'nin, İRA'nın yaptığının aksine Türk'e karşı hiç bir terör eylemi gerçekleştirmediğini domuz gibi görür. Ama hesabına gelmez. Zayıf olan tezini nasıl savunacaktır ki? Hele BASK'ı söz konusu etmesi, dünya ile alay etmekten başka nedir ki.. Bask'ı örnek verecek bir politikacı, ancak Basklılar'ın sahip oldukları hakları Kürtler'e tanımaya rıza gösterirse ciddiye alınır. Sen kalk kockoca bir milleti inkar et, ardından dünyadan hiç de uıygun olmayan misaller ver!' Vay gözaçık çoban Sülü vay! Sen neymişsin..

Demirel terör konusuna o kadar kilitlenmiş ki, bu konuda BM'nin bütün kararlarını toplayıp röportaja koymuş bulunuyor; şöyle:

-İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 3. maddesi şöyle der: ''Herkes kişisel yaşam, hürriyet ve güvenlik hakkına sahiptir.'' Terorizm bu en temel hakkı ihlal etmektedir.

- Terorizme karşı uluslararası hukuk belgelerinin tamamı hukuka saygılı ülkeleri yakın işbirliğine davet etmektedir. Esasen PKK terör faaliyetlerine destek, hatta hoşgörü göstermek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 380 (V) sayılı kararı uyarınca ''barış ve güvenliğe yönelik bütün suçların en vahimi'' ni teşkil etmektedir.

- Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 31/102, 32/147, 34/145, 36/109, 38/130, 40/61, 42/159, 44/29, 46/51, 8/122, 45/60, 49/185, 50/186 sayılı kararları uyarınca bütün devletler uluslararası hukuk gereği başka devletlerde terörist eylemlerin düzenlenmesinden, kışkırtılmasından, bu eylemlere yardım veya iştirak etmekten veya başka devletlerin topraklarında bu tür eylemlerin düzenlenmesine rıza göstermekten veya bu eylemleri teşvik etmekten kaçınmak yükümlülüğü altındadır.."
Fakat sorun bir terör sorunu değil, ulusal sorundur. Bu konuda BM'nin açık kapalı pek çok kararı vardır. Madem iş delil göstermek ise biz de bu kararları ve temel kuruluş maddelerini gösterelim.

-Article 73: Halkın kendi kaderini tayin hakkı

-Birleşmiş Milletler sömürgeler ile ilgili deklarasyonu, BM Genel Kurulu'nun 1514 (XV) nomaralı kararı: ¨All Peoples have the right to self-determination: by virtue of that right they freely determine their political status and pursue their economic, social and cultural development.¨

-BM İnsan hakları komitesi; article I; 1. bölüm, tüm halkların kendi kaderlerini tayin hakkı, kendi politik statülerini belirleme hakkından bahseder ve hatta BM'den; 3 bölüm itibariyle "Trust Territory'ler talep etmelerini hak olarak görür.

-The Sacred mission of Civilation: The Belgien Thesis. New York, 1953" adlı kitapçıkta sunar. Bu kitapçığın 14.'cü sayfasında Kürdistan, Pathanistan, Naglar'ın ülkesi, Karen ülkesi vs.. kendi hükümetlerine sahip olmayan ülkeler olarak sayılıyor. Yine Belçika heyetinden Sayın Ryckmans BM'de şöyle konuşmuştu:

¨he (UN secretary-NB) had a great deal of documentation to prove that a number of states were administering within their own borders territories which were not governed by the ordinary law; territories with well-defined limits, inhabited by homogeneous peoples differing from the rest of the population in race, language and culture. those population were disenfranchised; they took no part in national life; they did not enjoy self-government in any sense of the word. Some of them were still unconquered. Entry into many of those territories was prohibited by law. He could not see how anyone could claim that the States administering such territories were not what the Charter called States 'which have or assume responsibilities for the administration of territories whose peoples have not yet attained a full measure of self-government¨ (C. E. Toussaint, ¨The Colonial Controversary in the United Nations¨
----------

-BM Genel Kurulu'nun 14 Aralık 1974 tarih ve 3314 (XXIX) nolu kararında da belirtilen direniş hakkını kullanmaktadır. Bu kararın 7. maddesi aynen şöyledir:

¨Article 7. Nothing in this Definition.. Could in any way prejudice the right to self-determination, freedom and independence, as derived from Charter, of peoples forcibily deprived of that right and referred to in the Declaration on Principles of international law concerning Friendly Relations, particulary peoples under colonial and racist regimes or other forms of alien domination; nor the right of these peoples to strugle to that end and to seek and receive support, in accordance with the principle of the Charter and in conformity with the above-mentioned Decalaration¨

Ne dersiniz bay Demirel? 2006-01-23

Sirac Bilgin

2006-01-23




Gorusunuz