"Kürtler'in Kimliği" veya bir Türk'ten Kürt Kimliği...V

Üşümezsoy'un finali de bir harika. O, bu final satırlarında artık rahattır. Doğruluğu kendinden menkul "bilimsel" delillerini sunmuş, şimdi son darbeyi rahatça vuracaktır.. "Kürtler konusunda araştırma yapmış olan tüm Batılılar da Kürtler'in antropoljik olarak ilkel komunal topluluk aşamasında olduğunu, henüz bir uygarlığa çıkmadığını ve uygarlık aşamasına gelmediği için de feodal bir yapıya geçemediklerini vurgular" diyor.. Gel de anla! Üşümezsoy, bir yandan Kürt "yoktur", Kürt yaratılmış bir identitedir diyor, öte yandan bu alıntıda Kürtler konusunda araştırmalardan bahsediyor, Kürtler'in antropolojik olarak bilmem ne oldukları falan kaydediyor. Şimdi hangisine inanalım? Üşümezsoy, Merd-i Kıpti gibi kendini medh ederken sirkatini söylemekte.. Nasıl oluyor bu? Kürt var mı yok mu, şöyle bir net anlatsa da anlasak..
Oysa Üşümezsoy'un taraftar olarak ilan ettiği ve Kürtler'in bir ortak dilinin olmadığını, Kürt kavramının ise XX. Yüzyıl'da "yaratılmış bir kavram olduğunu iddia eder. Şimdi Üşümezsoy'un tezleri için müttefik olarak gösterdiği Batılı bilim adamlarından rastgele bazılarını Kürt Araştırmacı Faik Bulut'un, Kürt Dili'nin Tarihçesi, İstanbul-2002, künyeli çalışmasından alalım:
Minorsky: "Kürt Dili, birçok lehçeye ayrılmasına rağmen, büyük bir nitelik istikrarı gösterir ve hiç kuşkusuz İrani dillerin (ki farsça da bu gruba mensuptur) kuzey-batı grubuna mensuptur." Minorsky, Kürt Dili'ni Med Dili'ne bağlar.
Marr: Kuşkulu yaklaşmasına rağmen, Kürtçe ile Medce arsında sıkı bağlar buluyor..
Edmonds: "Günümüz Kürtler'i, Medler'in kral soyundan gelen torunlarıdır."
Prof Syies: "Med Halkı, sınırları Hazar Denizi'nin güneyine kadar uzanan ve Asur diyarı ile komşu olan Kürt Aşiretleri'dir"
Masay Xorinsky:Kürtler eğer Medler'in torunları değillerse, Böylesine büyük ve köklü bir halkın (Medler'in) nereye kaybolup gittiği ve şimdiki Kürtler'in nereden çıkageldikleri sorulmalıdır.."
WCF Wilson:"Kürt Halkı Medler'in torunu olup, konuştukları dil ise Batı Asya dil kümesindendir."
Nikitin: "Dilbilimciler, Kürt dilinin Keldanikökenli olduğuna ilişkin görüşleri çürüttüler, bu dilin çağdaş farsça ve Zend-Avesta Dili ile olan ilişkisini ortaya koydular"
Sidney Smith: "Kürt Dili'nin kökenine ilişkin görüşler, toptan değişime uğradı. Güvenilir araştırmacıların görüşlerine göre; günümüz Kürtçesi, Çağdaş Farsça'nın bozulmuş, derlenmiş bir türevi değildir. Tersine tümüyle bağımsız ve eski farsçadan çok daha eski bir dildir."
Prof Egon vonEickstedt: Kürt Dili eski Medce'ye dayanır."
Prof Sunderman: Sunderman iştirak ettiği ve Sirac Bilgin'in Avesta konferansına sunduğu; "Avesta Dili, antik çağ Kürtçesi'dir başlıklı tezini beğeni ile karışık şaşkınlığını ifade etmesine rağmen; Kürtler eğer Zerdüşt'ün doğu İran'da değilde Med Ülkesinin bir coğrafyasında yaşadığını ileri sürerek, Avesta'nın yazımının Kürtçe'ye dayandığını ileri sürüyorlarsa, o zaman bunu yaşadıkları dağlarda arayıp bulsunlar.."
İşte böyle.. Şimdi hala Kürtlük kavramının XX. Yüzyıl'da icad edildiğini idda ederek Batılı "araştırma müttefiği" arayacak mısın?
Yer ve zaman belirtmeden, bir social birimin, etnik grubun veya bir halkın antropolojik olarak, ki burada sosyal antropoloji kastedilmeli, ilkel komunal toplum sürecini mi yaşamaktadır, teknolojik devrim aşamasında mıdır, anlaşılmaz.. Ama Üşümezsoy, bir şatafatlı cümlelere meraklı ya, kullanacak bunları.. Biz yine karşı çıkalım Üşümezsoy'u; Kürtler konusunda araştırma yapan ciddi hiç bir Batılı bilim adamı söz konusu yazarın hayal ettiği gibi saçmalamaz. Kürtler, Proto-Kürtler'den başlamak üzere, devletler kurmuş, buluşlar yapmış, komşularını etkilemiş, derin felsefi düşünce sistemleri geliştirmiş, tıp alanında dünyaya öncülük etmiş bir gelişme ve bazanda, esaret yıllarında, yıkım sayılacak gerilemeler yaşamışlardır. Ama buna rağmen tereddütsüz bir şekilde devlet olarak tanımlayabileceğimiz sosyal bir örgütlenme altında yaşamışlardır. Metodolojik tarih araştırmacılığı alanında yetersizliğimize rağmen, tek tek fertler olarak başkalarının bu alandaki tekellerini kırma yolundayız. Şimdiye kadar onlarca devlet kuran bir halk nasıl olur da "ilkel komunal" bir yapıya kilitli olarak kalır? Saçmalığın dik alası. Ha eğer aşağılama amaçlı olarak kalem oynatıyorsa o zaman bizden günah gitti.. İşte Türk kaynaklarının Türkler hakkında kaydettikleri (bunda bizim hiç günahımız yok, ne derler? "Men dakka dukka" değil mi?): (turkdunya.de'den)
Köprülü Mehmet Paşa (1656-1661) Celali ayaklanmaları bastırmak ve eşkıya tedibi adı altında; Anadolu Türkmenlerini kırımdan geçirmiş sağ kalanlara da zülüm yapmıştır. Osmanlı Vak'a-Nüvisleri ( tarihçileri) Naima ve Hoca Sadettin Efendi gibileri; kitaplarında katliamları ballandıra ballandıra anlatmaktalar ve Türkler için; "nadan" yani "kaba Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk" ifadesini kullanmaktadır. Başka kitaplarda ise; 'Türk iti şehre gelince farisice ürür.' yazmaktadır. Osmanlının ünlü şairi Nef'i ise "Tanrı, Türk'e irfan çeşmesini yasaklamıştır." Demektedir. Divan-ı Hümayun yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde;

"Sakın Türk'ü insan sanma

Bir an bile olsa Türk'le birlikte olma

Türk eline şeker alsa o şeker zehir olur.

Türk'ün başını kesenken sakın gam yeme

Baban da olsa Türk'ü öldür."
Ama Üşümezsoy inatçıdır. Kürt ve Kürdistan tarihi gibi bir gerçeği kabule yanaşmayacaktır. Çünkü tarih çok önemlidir. Tarih ve dil birleşirse Kürt'ün önündeki "ulus-devlet" gibi milyonlarca şehide mal olmuş bir olgunun önü açılmış olacaktır. Türk'ün "birinci vazifesi içinde bulunduğu ahval ve şeraite bakmaksızın" bu "rüya"yı tersine çevirmek, Kürt'ün tarihinin, dilinin yokluğuna kilitlenmektir. Eh ne de olsa bizim Proto-Kürt olarak nitelediğimiz bazı gruplar "Turan Yaylası"ından gelmişler. Üşümezsoy bunu şöyle bir zikrediyor ve gerisini "tarih incelemesi"ne saklıyor... Peki bu "Turan" adı nereden geliyor? Turan gerçekten tarihsel olarak Türk'ün anayurdu ile eş anlamlı mıdır?
Turan Kelimesi'ni en aşağısından üç kez anlattım. Bu kelime Med döneminden kalmadır. Efsane'ye göre Kava Threatoana, Hükümdarı olduğu Aryan Ülkesi'ni üç oğlu arasında bölüştürür. Bu oğullarından biri olan Turaya'ya Doğu bölgesi düşer, merkez birinci oğlu Airya'ya, Batı ise üçüncü oğlu Sairima'ya verilir. Merkez bölge bugünkü Kürdistan ve Medya'dır. Batı; Anadolu, Doğu ise günümüzün Ortaasyası'dır. Bu efsane Avestasaldır, yani Proto-Kürt bir halkın efsanesidir.
Üşümezsoy hiç heveslenmesin, bu efsanenin işaret ettiği antik çağda Ortaasya bir TÜRK YURDU DEĞİLDİR. Oralar Aryanların "ARA" yurdudur. Uzun zaman burada kalan Doğu Aryanlar iki kol halinde, Hindustan ve bugünkü İran'a hareket etmeden önce orada devletler kurmuş, ardlarında mezarlar, sulama kanalları gibi eserler bırakmışlardır. Bunlar ve mezarlardaki kalıntılarda yapılan fizyo-antropolojik incelemelerde oradaki halkın aryani olduğu kesinleşmiştir. İşte Threotoana'nın Turaya'ya verdiği bu yurtta, o zamanlar Doğu Aryanlar hala yaşamaktaydı. Ülkeye; Turaya ismine izafeten Turan, orada yaşamakta olan halka ise Turani denildi. Bu yurdun yeni sahipleri olan çekik gözlü Türki kavimler ise o sırada Moğollar ile birlikte yaşıyorlardı. Daha sonra Ortaasya'ya gelmeleri ile bu Türki kavimlere de "Turani" denildi..Görüyorsun "süreretnos mensubu (!) Üşümezsoy, Hindi (Turkey) gibi kabarıp sahip çıktığın Turan ismi bile bizden kalma! Senin "Milletim" dediğin Türkler, Kürtler'in muazzam tarih birikimi karşısında sadece talancılıkları ile övünür durumdayken, hiç bir şekilde diğer kavimleri de altında barındıran bir"Orda" olacak pozisyon kazanmamışlardır.
Kürt Kavramı, Kürt Milleti ve Kürdistan Ülkesi senin gibilerin aklının alamıyacağı kadar eskidir. Bu Millet, yüzyıl direnseniz de, Ulus-Devlet olarak ortaya çıkacaktır. Bu ulus-devlet bir bağış olmayacak, bilek hakkıyla kazanılacaktır.
Son 2006-01-20

Sirac Bilgin

2006-01-19




Gorusunuz