"Kürtler'in Kimliği" veya bir Türk'ten Kürt Kimliği...III

Bu bölüme başlamadan bir-iki not:
Birincisi; Yavuz döneminde şafii Kürtler değil, Yavuz'un kendi ordusu Kızılbaşları kılıçtan geçirmişti, hem de az buz değil, tam 70 bin can.. İkincisi, Osmanlılar, Kürdistan'da sadece Çemişgezek'e değil, Palu'ya da Türk Beyleri göndermişlerdi. Burada amaç, belii bir türkleştirilmiş koridor yaratmaktı..Bunu bil Üşümezsoy.
Bu dil birliği konusuna ikide bir dalıp çıkan Üşümezsoy'un asıl derdi bilimsel tahlil değil, Kürtler'i yok saymak için bilimi katletmekten ibarettir. Daha önce dil konusunda verdiğimiz misaller, bu bölümdeki "Kürt, bir kimlik olmayıp dilsel birlikten yoksundur" başlığı ile sürdürülen "inadım inat" bilimselliğine de cevaptır. Yani Alman Birliği kurulduğunda onlarca Alman diyalektinin varlığı, kısa bir süre içerisinde "Yüksek Almanca"nın eğitim yolu ile genelleşmesi sonucu yerini yavaş yavaş ortak Almanca2ya bıraktı ve bu, İsviçre'ye de sirayet etti. Aynı şey Garibaldi'nin İtalyası için de söz konusudur. Biz Kimlik denilen ve çarpıtmaya gelmez bir sosyolojik terimin içini doldurmak zorundayız. Pek çok sosyal bilimci, Ulusal kimlik için ortak bir atadan gelmeyi ve ortak kültürel değerlere sahip olmayı şart koşarlar. Biz buna ortak vatanı da ekleyebiliriz ve Üşümezsoy'un biraz hayret dolu bakışları arasında dil birliğini de ekliyoruz. Fakat bu, tabii ki diyalektleri birer ayrı dil olarak gösteren Türki acarlık ile çatışacaktır. Fakat aynı Türkler'in, Ulusal Kimlik konusunda çok büyük bir çoğunluk itibariyle, Nilüfer Narlı gibi düşündüklerini biliyoruz. Şöyle diyor Narlı:
"Kimliğin oluşması, sosyalleşme koşulları kadar tarihi koşulların oluşturduğu faktörler tarafında da şekilleniyor. Tarihi koşullar, içinde yaşadığımız siyasi ve sosyal yapıyı şekillendirdiği gibi tarih ile ilgili perspektifimizi de belirliyor. Tarihe bakış açımız, kim olduğumuz, nereden gelip nereye gittiğimiz; tarihi objektif bilgiler kadar efsaneler ve inanışlar, kültürel kimliğin oluşmasında başat rol oynuyor. Ulusal kimlik açısından bakarsak, Türkiye'de ulusal kimliğin tanımlanmasında etnisite, ırk, din ve dil kesinlikle söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür."
Kısa ve öz.. Kürt'ü asimile etmek amacıyla hareket eden Türk resmi ideolojisi, "dil, din ve hatta etnisite"ye bakmıyor.. Yine aynı resmi ideolojileri, kim olduklarının, nereden nereye gittiklerinin önemine işaret eder. Bu arada tarihi "objektif bilgiler" ve efsane ve inançların kültürel kimliğin oluşmasındaki rolunu vurgular. Şaşıraksınız ama, biz de, bizim açımızdan, aynı şeyleri önemseriz. Destanlarımız, tarihimiz, müziğimiz bizi biribimize sımsıkı bağlar. Memê Alan'ı bütün Kürtler sever.. Newroz'u kutlamak uğruna az can vermedik. Mem û Zîn'i, Siyamed ile Xecê'yi, Ferhad ile Şirin'i uzun kış gecelerinde dinlemeyen eski kuşak insanımız yok.. Yazılı hale getirmemiz engellenen başkaldırılarımızı dengbêjlerimizden dinlerken, hırstan, kinden gözlerimiz dolardı. Govendlerimizdeki ortak ritm, yöresel farklılıklarla süslenir.. İşte bunlar kültürel kimliğimizin ögeleridir. Biz Türkler ile iki zıtız. Onlar kültür hırsızı, mitoloji hırsızı.. Biz ise bunları yaratan.
Ama Üşümezsoy, Kürt'ün bir devlet örgütlenmesine gidişini engellemek için diyalektleri bile "engel" olarak önümüze koymaya kalkabiliyor. Hatta Kurmanc ile Soran lehçelerini, sağolsun, birleştirme şaşkınlığını da gösteriyor. Bunlar elbette amaçlı cehaletlerdir. Ama Kürt Milleti'nin yeni nesli bu safsatalara cevap verecek donanıma sahiptir. Bilgi çağında, bu gök kubbenin altında hiçbir şey gizli kalmaz. Türkler ve Üşümezsoy bunu bilmeli. Kürt Milleti merkezli Ulus-Devlet ilişkisi ve Üşümezsoy'un karşı çabaları elbette çakışır. Unutmasın dünyadaki bilgi birikimi tekel tanımaz. Ne olursa olsun Kürt Milleti kendi kaderini tayin hakkını ele geçirmek isteyecektir. 50 defa yenilebilir. Ama Kürt Milleti varoldukça Üşümezsoy gibilerin çabaları ile elde ettikleri sonuç oldukça marginal kalacaktır.
Dünya, tıpkı Wikipedia'da yapıldığı gibi modern anlayış itibariyle ulus-devlet ilişkisini şu ayırımlara tabi tutar (İngilizce orijinali ile veriyorum, ki çarpıtma suçlaması gelmesin:
"Since the 19th century, it is considered the norm that a nation coincides with a sovereign state, called a nation-state. That norm itself derives from the ideology of nationalism, which asserts that each nation deserves its own state. Before the 19th century, it is difficult to find examples that fit the modern idea of a nation-state.
That does not mean that there is agreement on the number of nations, and their equivalence with a nation-state. Very few nations and nation-states have an undisputed territory and borders. There are many self-government movements, such as those in Belgium, the United Kingdom and Spain. There are nations which describe themselves as stateless nations, such as those of the Kurds and Assyrians. Claimed national territory may be partitioned, as in the Republic of Ireland and Northern Ireland. There are also examples of national identity without a corresponding state, or claim to a state. England is a nation in the United Kingdom, but unlike the other four component nations (Northern Ireland, Cornwall, Scotland and Wales) there has, until recently, been little sign of aspiration to self-government (see Campaign for an English Parliament)."
Bu ayırımda Kürt Milleti, Asuriler ile birlikte "devletsiz ulus" statüsünde. İşte bu durumda uluslararası hukuktaki "hak" terimi öne çıkar. Madem Kürt diye bir ulus, Kürdistan diye bir ülke var, o zaman bu milletin her türlü vasıtaya bnaşvurarak İstiklal Mücadelesi'ni başarıya ulaştırma hakkı vardır. Bunu ne kısır Sevr, ne de inkarcı Lozan engeleyebilir. 2006-01-17 (devam edecek)

Sirac Bilgin

2006-01-17




Gorusunuz