Türk Devleti neyi tartışıyor, biz neyi?-II

Darbeler öyle rastgele, bir gece kafa kafaya veren bir kaç yüksek komutanlarının emriyle gerçekleşmez. Bunların bir hazırlık dönemleri vardır. Türk darbecilerinin tümünün kemalist olduğunu söylemek, Amerika'yı yeniden keşfetmekle aynı anlama gelmez. Devletin iplerini her zaman ellerine tutan kemalist güruhun her dönem bazı hassasiyetleri olmuştur. Hassas noktaları eskiden komünistler, radikal dinciler ve Kürt Milliyetçiliği idi. Şimdi komünistler artık hiçbir tehlike arz etmiyorlar ve bunların önemli bir kesimi yedeklerindedir. Radikal dinciler için ise 28 Şubat gibi "görünmez" darbeler yeterli. Geriye her renkten Kürt Milliyetçileri kalıyor. Rejim; kanunları, kontraların dizilişi, JİTEM'i, MİT'i, Psikolojik Savaş Birimleri, ayrıca Türk Devleti'nin; üniversiteleri, alt öğrenim kurumları, camileri, kahvehaneleri, sineması, TV'leri, radyoları, gazeteleri gibi ideolojik aygıtları ile neredeyse tümüyle Kürt ve Kürdistan Sorunu'nun "yok et ve çöz" esasına göre düzenlenmiştir Buna rağmen yine de sonuç alıcı olunamayınca, bazı tıkanmalar görülünce açık kanunsuzluk dönemine geçişi farz olarak kabul eden apoletliler bilinen fiili müdahaleye hazırlık dönemine geçerler. İşte bu aşamada hiç bir şeyi rastlantıya bırakmamak zorundadırlar. Bunun için gerekçelerini kendileri yaratmak için, yukarıda saydığımız ve kontrolunu sımsıkı ellerinde tuttukları o büyük "yeraltı" güçlerini kullanırlar. Kemalistler'in yeni cuntası çekirdeği şu anda Büyükanıt komutasında faaliyettedir.
Şemzinan olayından sonra faaliyetlerini hızlandıran cuntacılar, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri ve 1. Ordu Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ve lider Büyükanıt'ın katıldığı bir de toplantı yaptılar. "Ulusal İhanet Site'ı"na göre toplantıda şu kararlar alınmıştır:
1. Gerçekleştirilecek yeni provokasyon eylemleriyle, kamuoyunda, JİTEM'in masum olduğu ve mağduriyete düştüğü izlenimi uyandırılacak.
2. Her iki taraftan (türk milliyetçileri ve Kürtler) hedefler vurulacak. Karşılıklı tahriklerle bu kesimler sokaklara taşınacak. Gösteriler, eylemler, bombalamalar, mayınlamalar, kurşunlamalar, çatışmalar birbirini takip edecek. Türkiye'de sanki bir iç savaş varmış görüntüsü sahnelenecek.
3. Daha önce başka oyunlarda figüran olarak kullanılmış bazı marjinal gruplar, büyük oyuna dahil edilecek.
4. Toplumun gözünde itibarı kalmamış bazı insanlar, önce onere edilerek basına çıkarılacak; ardından, yapılacak suikastla öldürülüp, suçu bazı insanların üzerine yıkılacak.
5. Önceden kurulmuş olan çalışma grupları yerine, daha aktif yeni bir birim oluşturulacak.
6. Gerektiğinde, düzmece belge ve bilgiler hazırlanıp basına verilerek, toplumun hassasiyetleri canlı tutulacak.
7. Bazı devlet kurumları içinde, meydana gelen olayları, konumu ve vazifesi gereği takip etmesi gereken şahıslar elde tutularak, oyunun detaylarının açığa çıkması engellenecek.
8. Genelkurmay Başkanı'na ulaşacak bilgi kanalları kontrol altında tutularak, Büyükanıt'ın belirlediği şekilde bilgilendirilmesi sağlanacak.
9. Oyun göğüslenemeyecek ölçüde deşifre olursa, bazı insanların koruması görüntüsünde ve korunan şahısla ilgili her türlü bilgiyi elde etmek amacıyla yerleştirilmiş olan astsubaylar, korudukları şahıslara yönelik suikast yapmaları için harekete geçirilecek. Bu astsubayların gerçekleştirecekleri suikastların suçu pkk üzerine atılacak."
Görüldüğü gibi öyle provokasyon yaratacak birilerine pek o kadar ihtiyaçları yoktur. Hatta MHP'lileri kullanmaya bile ihtiyaçları yok. Onların beklentileri, barışçı kanadı olsun, sıcak temas esasına göre örgütlenmiş kesimi olsun, Kürt İstiklal Mücadelesi'nin vardığı noktanın kontrol edilebilir bir seviyede kalmasıdır. Bu seviye ise kitlesel mücadedelenin boyutu ile ölçülür. İşte bunun için Kürt Milleti'nin Kurtuluşu için mücadele eden odakların tek sesliliğe ciddi bir şekilde yönelmesi cunta ve genel olarak Türk İlhakçı Devleti. Nezdinde alarm etkisi yaratacaktır.
İşte bu noktada Kuzey Bilgesi itibariyle, Kürt Tarafı'nın hal-i pür melali gözlerimizin önüne geliyor, kimsenin kimseyi kabul etmediği, etrafına bir kaç kişi toplayanın kendisini büyük lider gördüğü, artık tarihte kalması gereken örgütlerin hortlatılmaya çalışıldığı Cigerxwin'in şiirindeki tarife uygun bir hengamede buluruz kendimizi (hetta mirîşkê paşî, giştik bûne onbaşî).. Her grupçuğun ayrı bir gündemi göze çarpar..
Düşünün, devlet şeklinde örgütlenmiş, senin ülkeni ilhak etmiş, senin varlığına ambargo koymuş bir düşman, doğrudan doğruya senin ulusunu ortadan kaldırmaya yönelik iki elin parmağı kadar vurucu örgütü kullanıyorken, sen, Kürt olarak, mümkün olan en kısır tartışmalarla vakit kaybediyor, yok edilmeye çanak tutuyorsun. Ne bir dış desteğin, ne de iç birliğin yokken, olanı da yok etmeye uğraşıyorsun.. Bu ne mantıktır? Bu hangi radikal gündemdir?
Türk'ün en üst düzey itibariyle, kararlı bir şekilde bizi yok etme kararlılığı ile hareket ettiği bir dünyada veya en azından bu zaman sürecinde, ciddi bir gündem oluşturmanın yolu kararlılıktan geçer. Sürecin en ufak bir tereddüte tahammülü yoktur. Altın değerindeki zaman akıp giderken ve halkın umudu olması gereken bizim gibi kafalar yüzünden dibe vurmaya başlarken, biz bu kadar narsist, bu kadar megaloman, bu kadar bencil ve ben merkezci oluyorsak bir terslik var bunda. Sindirilmemiş bir ulusal kimlik mi desem? Yabancılaşmanın, kemalist ruhun güçlü izleri mi desem? Korku mu? Hatta ve hatta ulusal bilinç ekskliği mi söz konusu?
Biraz sert bir dil kullanmış olacağım, ama adamına göre bunların şu veya bu şıkkı veya neredeyse tümü söz konusudur diyebilirsiniz. Her devrin adamı olan bazı tipler gündem saptıranların başında gelirler.. Hep köşelerinde oturur, ne zaman ki olumlu bir iş yapılır, sırf öne çıkmak için yoğun eleştirel bir saldırıya geçerler. Amaç yapmak falan değil, ego tatmininden başka birşey değil. Diğer bazıları Türk Devleti'ni gözlerinde o kadar büyütmüşler ki, bu devletin kaşları yukarı kalkık generallerinde hep hikmet ararlar. Herşeyin bunların iki dudağı arasında saklı olduğu bu insanlarda bir mit haline gelmiştir. En büyük organizasyon ise başkanının derdine düşmüştür.Varsa o, yoksa o.. Kürdistan bir yana, başkanınız bir yana derseniz, onlar hiç tereddütsüz başkanlarına koşacaklardır.. İşte bu karmaşada örgütler kuruluyor, örgütler parçalanıyor.. İnsanlar bir araya geliyor, kucaklaşıyor, sonra kavga edip ayrılıyor.. Herkez lider. Herkes en büyük..
Tabii ki örgütler kurulmasın demiyorum. Kurulsun. Ama her fert, her örgüt Kürdistan için varolsun. Ben eylem içinde örgütlenmeye çok önem veririm. Ama bu, diğer fikirlere kapalı olduğum anlamına gelmez.
Demek istediğim örgütler ve fertler, en az düşman kadar kararlı olmazlarsa, düşmandan misliyle gözü kara olmazlarsa, gerekeni tereddütsüz yapmazlarsa bu iş olmaz. Bu tipler yol kısa iken vazgeçsinler. Kürdistan duaya oturarak kurtulmaz. Düşmanla, o düşmanın anladığı dilden konuşmayan baştan kaybetmiş demektir. Süreç çok sert geçecektir. Bunu bilerek kurtuluş kavgasına soyunmalıyız.
En önemli konu ise birliğe giden yolu tıkamamaktır. "Şunun mücadele metodu bana ters geliyor", bunun ideolojisi beni çıldırtıyor", "öbürünün geçmişini içime sindiremiyorum" vs gibi söylemlerin ardına saklanarak Kürt Milleti'nin örgütsel düzeydeki birliğini dinamitleyenleri teşhir etmek hiç de yanlış olmayacaktır. Hatta farzdır. Türk'ün üniversite gibi bir ideolojik mücadele aygıtının büyüklüğüne bakarak ders alınız... Bu sadece bir örnektir. Bunun dışında 100 Bini bulan cami, sinemalar, TV'ler hep bize karşı işletilirken, biz başkalarının veya düşmanın bu ideolojik aygıtlarının yarattığı gündeme kilitleniyor, el aleme laf yetiştirmekle yetiniyoruz.. Bu reva mı? 2006-01-02
Sirac Bilgin

2006-01-02




Gorusunuz