PKK'de deÄŸiÅŸim mi?

PKK Lideri Karayılan'ın son çelişkili demeçlerini ciddi ve yerinde bir tahlile tabi tutmam çok zor gibi görünüyor. Ben kişi olarak bazı ek açıklamalar olmadan konuyu kestirip atmaktan çekiniyorum. Bu açıklamaları alt alta koyarak sunalım:
Kürdistan için olumlu bulduğum sözleri:
1) "KÜRDİSTANİ BİR POLİTİKAYA İHTİYAÇ VARDIR" diyor ve bunun için dört parçadan parti ve şahsiyetlerin katılacağı bir genel konferans teklif ediyor.
2) PDK'nin son açıklamalarına yüksek değer biçiyor.
3) Bir paltalk konuşmasında "biz Güney'i destekliyoruz ve Kuzey için de benzer bir sistem kurmak istiyoruz.
Kürdistan için çok zararlı ve hatta Türk Devleti'nin politikasına uygun bulduğum sözleri:
1) Türkiyelilik üst kimliğinin kabulu..
2) Halkların kardeşliği ve içi boş barış konseptinde ısrar..
Şimdi bu iki cümleler grubunu alt alta koyduğumuzda ortaya kafa karışıklığı çıkabilir. Ama yine de hayra yorarak, PKK yeni liderliği'nin uzuuuun bir süreden sonra ilk kez "Kürdistani" bir politikadan bahsetmesini biraz öne çıkarma lüzümunu hissediyoruz. Öte yandan alışık oldukları üzere hep 4 parçada birden Kürdistani politika tesbitini toplantılarla tayin etmeye kalkıyorlar. Oysa realist olan ülkemizde bölge bazında, bizim görüş açımıza göre Kuzey'de, bir Kürdistani politika saptanması, herkesin uymak zorunda olduğu kırmızı çizgiler çizilmesidir. Bu hem çok daha kolaydır, hem de pratik eylemsel mücadele bakımından çok büyük faydalar sağlayacaktır. Buradaki güçlük, "Kürdistani Politika" saptanmasını isteyen PKK liderliği'nin bunu içine sindirmesidir. Samimi bir hazırlık döneminden sonra Kürt örgüt ve şahsiyetlerinin eteklerindeki taşlar dökülebilecek, insanlar biribirlerini daha iyi anlama noktasına gelebileceklerdir.
Şimdi eğer bu çağırıları, PKK'nin Güneyli Partiler'e karşı kaybettiği puanları geri almak ve Güneyli Partiler'in uzlaşmaz olduklarını ıspatlamak için, bir manevra ise bunun denenen bir taktik olduğunu ve kısır döngü içinde kalma çabasının bir diğer yolu olduğunu bilebilir durumdayız. Çünkü Güneyliler, belli ve arkasında durma şansını taşıdıkları bir programı yürütüyorlar. Büyük mesafeler kaydetmişlerdir. Şu anda "kendi kaderini tayin hakkı"nı bile telaffuz edecek düzeyde uluslararası destekleri ve kabul görmüşlükleri vardır. Bunu tehlikeye atacak maceracı bir yayılmaya yanaşmaları beklenemez: Kısaca böylesine bir davete "evet" demelerini beklemek safdilliktir.
Tamam, Hevbendi'nin düzenlediği "Paris Konferansı" türü bir konferans düşünülebilir. Ben bunun faydalı olabileceğini ve desteklediğimi şimdiden beyan ediyorum. Burada yine bir "ama" var.. Çünkü PKK'siz toplanabilen söz konusu konferansın bir Kürdistani politika tayin etmek gibi bir işlevi yoktu. Bu sloganla toplantı düzenlemeye kalksalardı, nasıl bir akibete uğrarlardı doğrusu net olarak kestiremiyorum. Kuşkusuz Güney'in iştirakı yine problem olacaktı.
Ben sadece Kuzey için bir konferansın toplanması teşebbüsünün çok daha gerçekçi olduğu kanısındayım. Böylesine bir kanferans, hayali sonuçlar yerine somut ve uygulanabilir sonuçlar verebilir. Vakit kaybı yaratmaz. Samimiyetin ispatı için çok büyük bir fırsat sağlar. Türk Devleti'ne toplu olarak verilecek bir cevabın temelleri ortaya çıkarabilir. Kürdistan'ın Kuzeyi için kırmızı çizgilerin saptanması için çok esaslı bir fırsat verir.
Şimdi gelelim Kürdistan için sarfettiği ve olumsuz bulduğum sözlerine ve diğer konuşmaları ile çelişen yanlarına (çok kısa olarak):
PKK, Kürdistani politika saptanması isteğini dile getirdiği aynı zaman kesitinde, bir iki gün arayla bu kez "Kürdistanilik" ile taban tabana zıt, "Türkiyelilik üst kimliği" ve "üniter devlet" yapısını kabul ettiğini, Hem İmralı düzeyinde ve hem de dağlarda kabul ettiğini bildiriverdi. Ben bu konuda daha önce uzun iki makale yazdığımdan bir daha aynı şeyleri tekrarlamayacağım. Ama "Türkiyelilik üst kimliği konusunda Türkler'in ne düşündüğünü aktarmak isterim. Görünürdeki en yetkili ağızları, ki siz buna MGK sözcüsü deyiniz, Erdoğan şöyle konuşuyor:
"Üst kimlik olarak kullandığım ifade; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır ve bunun defaatle açıklamalarını yaptık...."
"Tek bayrak, tek millet, tek vatan dememe rağmen adeta sanki ben tek millet değil de çift millet demişim gibi tam manasıyla sağırlık yapıyorlar..."
Aynı konuşmadaiki cümle. Kısa ve öz olarak şöyle diyor:
"Yahu siz anlamıyor musunuz be gazeteci kardeşlerim, biz Kürtler'i tuşa getirmek için bu yemi attık. Bakın balık gibi oltaya takıldılar. Bırakın da balıklarımızı toplayalım..".
Umarız bu yeme ulaşmak için çaba harcayan bazı Kürtler, tehlikeyi görerek veya en azından sezerek, gerçek bir KÜRDİSTANİ POLİTİKA'YA DÖNERLER ve ulusal menfaatlerimizin gereğini yerine getirmek için birleşirler.

2005-12-13




Gorusunuz