Örgütlenmeye doğru..I

Şimdiye kadar gerek benim yazılarımda, gerekse Welatparêz Yazarları tarafından çeşitli boyutları ile Kürdistan'ın içinden geçmekte olduğu dar boğazda boy veren sorunlar ortaya konmaya çalışıldı. Pek çok konuda çözümlemeler geliştirildi, tartışıldı. Bu tartışmaların kıran kırana geçtiğini Kürtler'e dost ve düşman olan gözlemci herkes gördü kendi değerlendirmelerini geliştirdi. Bu tartışmalar sonucu benim dikkatle izlediğim kadarıyla önemli saptamalarda bulunuldu.. Bu saptamalar arasında en canalıcı noktalar şunlar oldu:
1) Türkler ve onların en yüksek temsil organları olan orduları, Kürdistan'ın ilhak durumunun dört parçada, ama özellikle Türkiye adını verdikleri yapay devlet sınırları içinde olduğu gibi koruma iradesini göstermişlerdir. Bunu "tek vatan, tek bayrak, tek millet" konsepti olarak açıklamışlardır.
2) Türkler, Kürdistan'da ulusal taleplerin en yüksek noktada bulunduğu 21. Yüzyıl'ın başından beri, Kürt Milleti'ne karşı topyekun ve psikolojik savaş ağırlıklı bir seferberlik ilan etmişlerdir. Orduları sürekli hareket halinde bulunmakta, siviller pervasızca öldürülmekte, insanlar "gece işçileri" dediğim kontralar tarafından uykularından uyandırılarak meçhul bir akibete doğru götürülmektedirler. Üniversiteleri, TV'leri, gazeteleri, radyoları , camileri, dernekleri, kültürel faaliyet ürünleri, sportif faaliyetleri hep bu savaşımın hizmetindedir.
3) Bu durum karşısında Kürt Milleti de duruşunu yeniden ve radikal bir şekilde gözden geçirmekte, süreece cevap olacak bir duruş sergilemek için durum değerlendirmesi yapmaktadır.
4) Kürt Milleti, ulusal değerleri olan; başta vatanlarına, kendi kaderlerini tayin hakkına, dillerine, tarihlerine ve şehitlerinin kanına bağlılığını, kadın ve erkeklerinin ulusal dava uğruna verdikleri bedellerin ulusal mücadeledeki yerini bir daha bilince çıkarmıştır. Kürt Milleti unutturulmaya çalışılan bu değerlere bağlılığı her türlü gruplaşmanın ve partileşmenin önüne koymuştur,
5) Kürt Milleti, Türk savaş konseyi olarak kabul ettiği Türk Devleti'nin her adımını dikkatle takip ve layıkı ile değerlendirme uyanıklığını geliştirmiştir, aksi yöndeki iç sapmalara izin vermeyeceğini göstermiştir. Bunu her geçen gün daha gür bir sesle dile getirecektir.
6) Kürt Milleti, Türk Makamları'nın başındakiler tarafından sarfedilen ve pratikle kolkola yürümeyen hiçbir vaadi ciddiye almamakta kararlıdır. Bunu Erdoğan'ın "Kürt Sorunu vardır, bu benim de sorunumdur" dediği günlerde ve anında göstermiştir.
7) Kürt Milleti'nin mücadeleci evlatları, Türk Devleti'nin bağrımıza bir hançer gibi sapladığı kontraların eylemlerine misliyle ve onların candamarı olan kendi metropollerinde cevap verilmesi gerektiği iradesini beyan etmiştir. Türk Devleti'nin propaganda makinası tarafından üretilen "terör eylemleri" gibi baskı unsurları artık Kürt Milleti'nde tereddüt yaratmamaktadır. Türk Devleti milletimize uyguladığı terörle bizi bin yıl geriye götürmüştür... Bunun cevabı aynı dilden olacak gibi bir kanı tamamiyle yerleşmiştir..
Kürt Milleti'nin mücadeleci ve Kürdistani bir bilinçle hareket eden evlatları 1999'un ışığında geriye dönüp geçmişe baktığında bir tek kişiye, şefe veya rehbere bağlılığın ağır bedellerini ödeme durumunda bırakıldığını şimdi çok daha net olarak görmektedirler. Bu tek şahsa bağlılığı Türk stratejistlerin de zımnen teşvik ettiği artık bilinçtedir. Bunun karşısına kollektif ulusal liderliği koymanın arayışını sürdürmektedir.
9) Kürt Milleti'nin mücadeleci evlatları, bir yandan Türkler'in, öte yandan teslimiyetçi çeşitli odakların makasına karşı mücadele verilmeden sağlam ve Kürt Milleti'ni saptadığı hedefe taşıyacak mücadele makinasına taşıyamayacağının bilincindedir.
10) Kürt Milleti AB'nin Kürt ve Kürdistan Sorunu'nu çözme diye bir derdinin olmadığını, bu sorunun ancak ve ancak Kürt Milleti'nin kendi gücü ile vereceği mücadele ile çözüleceğinin bilincindedir. Bu bakımdan bütün umutlarını dış güçlere bağlayan odakları ibretle seyretmektedir.
İşte bu saptamaların ışığında artık adım atma zamanının gelip gelmediğini tartışmak, Kürt Milleti'ni şu veya bu nisbette temsil eden diğer Kürdistani güç merkezlerini de bu tartışmada dostça görmek umudundayız. Amaç, ben merkezci bir yürüyüş olmamalıdır. Fikir kompozisyonu oldukça zengin ve iki asrı bulan bir mücadele geleneğinin mirasçısı olan Kürt Milleti'nin birlik içinde hareket ederek hedefine yürümesini sağlamakla daha kolay bir çözüm yoluna girecektir. Kürt Milleti şimdiye kadar ne çekti ise ben merkezci diktatör bozuntularının kişisel kaprisleri, örgüt egoları uğruna Kürt Kanı dökmekten çekinmeyen liderlerin veya kadroların fahiş hatalarından dolayı çekmiştir. Örgütler arası kan davaları doğmuş, bu kan davaları KUK-PKK savaşında olduğu gibi 300'ün üstünde kafası işleyen, Kürt Milleti'nin kurtuluşu için fedakarlıklarda bulunan insanımızın toprağı öpmesi ile sonuçlanırken, "ama şu daha suçlu" tartışması neyi değiştirecektir. O toprak olan insanlarımızdan kaçı bugünkü lider kadrolarından çok daha iyi birer stratejist idi acaba düşünen var mı?
İşte milletimize ihanet noktasına kadar götürecek olan bu tür çatışmaları Türk Özel Harp Dairesi bütün gücü ile teşvik etmekte, bu stratejiyi "iti ite boğdurma stratejisi" olarak adlandırmaktadır. Bundan ders alınmadığı bugün dahi açık ve net olarak görülmüyor mu?
(devam edecek)

2005-11-10




Gorusunuz