İslam Dini'ninde Kürt Sorunu ve pratik.. IV

"Kötü ile uzlaşma, mücadele et!"
Aşo Zerdüşt
* * *
Kur'an-ı Kerim başkaldırı hak ve görevini sadece iman edenlere değil, tüm zulme uğrayanlara da verir (hak anlamında) ve yükler (görev anlamında). Bunu açık bir şekilde Kasas 4,5 ve 6'da görürüz, şöyle:
4. Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.
5. Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.
6. Ve o yerde onları hakim kılmak; Firavun ile Hâmân'a ve ordularına, onlardan (İsrailoğullarından gelecek diye) korktukları şeyi göstermek (istiyorduk).
Firavun'un güçsüz bulduğu zümre İsrailoğulları'dır. Bu halk Mısır'da ezilen bir halktı. O sırada tek ve sadece İsrailoğulları'na has bir tanrıya tapıyorlardı. Bu tanrı sadece İsrailoğulları'nı yaratmıştı. Burada zımnen diğer bazı tanrıların varlığı da kabul edilmiş olmaktaydı. Allah Musa AS'ı onlara önder kılmak istemişti. Neden? Çünkü Kur'an- Kerim'e göre Musa AS'ın Allah anlayışı vardı ve bu o zamanki İsrailoğulları'nın tanrı anlayışını aşıyordu. Ama bizi burada ilgilendiren, Kur'an-ı Kerim'de yanlış bir dini anlayış sahibi de olsa ezilen bir milletin başkaldırı hakkının savunulmasıdır. Tüm müslümanlar bunu unutmasınlar.
Kürt Milleti 1800'lü yılların başından beri bu gerçeklerin ışığında başkaldırı hakkını kullanmıştır. Abdurrahman Paşa ile başlayan, Mir Mıhemmed, Bedirxan, Yezdanşer, Seyid Nehrî, Abdusselam Barzani, Şêx Seid Berzenci, Mahmud Berzenci, Simko, Şêx Seid, İhsan Nuri Paşa Mustafa Barzani ve Qadi Mihemmed ile günümüze kadar başkaldırılar ve direnişler zinciri yaşandı. İşte şöyle:
Koçgiri: 1919 Sivas
Nasturi (Xristiyan) Başkaldırısı: 1924 yılında Hakkari'de
Raçkotan ve Raman: 1925 yılında Siirt, Sason ve Silvan'da
Şemdinan: 1925 yılında Hakkari'de
Sason Başkaldırıları : 1925-1935 yıllarında (beş kez) Siirt'te
Şeyh Sait: 1925 yılında Diyarbakır, Kulp, Varto, Bingöl ve Çapakçur'da
Beytüşşebap: 1926 yılında Hakkari'de
Koçuşağı: 1926 yılında Ovacık ve Hozat'ta
Mutki: 1927 yılında Bitlis'te
Bicar: 1927 yılında Hani, Lice ve Kulp'ta
Zeylan: 1930 yılında Tendürek, Muratbaşı ve Erciş'te
Ağrı Başkaldırıları:
1. Ağrıı: Mayıs 1926 yılında
2. Ağrı: Eylül 1927 yılında
3. Ağrı: Eylül 1930 yılında
Dersim:
1. Dersim: Mart-Ekim 1937 yılında
2. Dersim: Haziran-Ağustos 1938 yılında çıkmıştır.
Sonra 1961 PDK, 1976 PDK ve YNK, 1980'li yıllar ve sonrasında PDK-İran, PKK.. Hangi müslüman ülke imdadımıza koştu. Ama tam da bizi ezmek ve kökümüzü kazımak için geniş bir münafıklar cephesi kurulmadı mı? Oysa Hucurat Suresi, 9. ayet açıktır:
"9 - Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever."
Evet bu apaçık bir ayettir. İki Mü'min grup vuruşmaktayken veya İki müslüman millet savaşmaktayken, mü'minim diyenlerin veya müslüman bir başka milletin görevi bu iki müslüman milletin aralarını düzeltmeye çalışmaktır. Bunun anlamı, adalet üzere barış yapmaktır veya yapmaya çalışmaktır.
Peki hangi müslüman, hangi İslam Milleti Kürt Milleti can havli ile boğuşurken saldırgan tarafla haklarını savunmakta olan Kürt Milleti'nin arasına girdi? Kim veya kimler adalet üzere barış yapmaya kalktılar? Hiç! Üstelik nifak sokma çabaları da cabası.. İşte son zamanlardan örnekler: 1961, PDK Başkaldırısı, Güney.. Komşu Suriye 5000 Kişilik bir kuvveti Irak rejimi lehine, sadece hak arayan Kürtler'i ezmek için gödermedi mi? Türkiye sınırlarını kapatmadı mı? Mısır kuvvet göndermedi mi? Cezayir Kürt'ü ezme antlaşmasına ev sahipliği yapmadı mı? O Cezayir ki Kurtuluş savaşı'nı verirken Kürtler'in hiç olmazsa duasını almıştı. Neredeydi İslam devletleri? Şu anda bile Arap Birliği Sekreteri Irak ziyaretinde Saddamcı bozgunculara moral vermeye kalkmadı mı? İslam Konferansı kaç kez Kürt mücadelesini selamladı? Yok işte…
Hele bu ayetin devamında müslümanlara yüklenen görevlere bakın: Eğer (siz araya girdikten sonra) biri diğerine saldırırsa (yani adalet üzere bir barışı red ederse) müslümanım diyen kişi veya millet mağdurla birleşecek, karşı tarafı adalete uymaya zorlayıncaya kadar bu zalim tarafa karşı savaşacaktır.. İşte böyle diyor Kur'an-ı Kerim. Yani Müslümanların temel inanç direği..
Kıssadan hisse: Sorun ulusaldır. Kürt Milleti kendisini zayıflatacak bölünmelerden sakınacaktır. Kürdistan Sorunu, bir Vatanın İstiklal sorunudur. Vatan bir bütün halinde tüm milletindir. Çoğunlukta da olsa hiçbir dini inanç grubunun, sınıfın, felsefi düşünce sisteminin tek başına yükleneceği bir mesele değildir. Düşman, dinlisi, dinsizi, kemalisti, Saddamisti ve mollasıyla bize karşı tek cephe oluştururken, biz asla ve asla bölünmelere izin veremeyiz..
Not: Bu yazı serisinin herhangi bir bölümüne itiraz edenler lütfen açık bir şekilde ve Kur'an-ı Kerim'den delil getirerek itiraz etsinler de kısa bir süre tartışalım.

2005-11-01




Gorusunuz