İki çizgi, iki yanlış..III.. Biraz da çözüm..

Buradan pratiğe geliyoruz. Hep eleştiri olmaz. Eğer pratik için önerileriniz veya adımlarınız yoksa Kürt Siyasetçisi veya en aşağısından siyasi gözlemcisi olamazsınız. Şunu açıkça kaydedeyim, ülke sathında ve Evrupa'da hummalı bir örgütlenme çabası yürümektedir. Bu çabalardan bazıları oldukça çekingen bir düzeyde yürütülüyorsa da genellikle kilidi açma gayreti önde geliyor. Örgütlerden bazıları eski politik şahsiyetlerin öncülüğünde ve genellikle kitlesel, legaliteyi ön planda tutan, oldukça doğru programlı, doğru niyetli iken, diğer bazıları ise Türk Basını'nın öne çıkardığı şahsiyetlerin öncülüğünde yürütülüyor. Ben bunlardan biri hakkında bazı ipuçlarını vermek istiyorum, ki bu örgütlenme çabasında hiçbir şöhret yoktur, çoğu Kürdistan için cansiperane çalışmış genç bir kuşaktır söz konusu olan..
Bu açıdan önce şunu kaydedeyim; PKK'li, bir şekliyle, silahlı mücadele dahil, tüm sıcak mücadele alanlarında devam edecek olan bir tekele sahip olduğunu sanmasın. Elimizdeki eylem haritasını açıklamamamız, bu partinin siyasi program itibariyle, çaresiz yöneticilerinin, ülkede ve Türk çoğunluklu coğrafyada cereyan eden her eyleme sahip çıkmalarına yol açmaktadır. İlk defa ve yine kapalı olarak açıklıyorum; en aşağısından bir eylem itibariyle kırsal alan dahil, her alanda, sadece af için çalışan örgütün kontrolu dışındaki fedakar insanlar tarafından da anlamlı eylemler olmaktadır, hem de tamamen Kürtçülük temelinde. Hatta PKK, çok ses getiren bir kırsal alan eylemini üstlenmiş, propagandasını da yapmıştır, hem de Roj.TV'de ilk haber olarak vermek suretiyle.. Belki de çok kısa bir zaman içerisinde bu eylemin detaylarını açıklarız (merak edilmesin, eylem sahipleri eylemlerine sahip çıkıyorlar).
Peki durup dururken bunu neden yazdım? Şundan dolayı: Kitle ve özellikle gençlik sokağa da, diğer alanlara da çıkmak için sabırsızlanıyor. Şehit kanının, ciğeri beş para etmez kişilikler eliyle pazarlanmasına, Kürdistan ve Kürt Sorunu'nda babalarının tarlalarını pazarlar gibi; "şundan vazgeçiyoruz", "peki şu da sizin olsun" gibi iğrenç, kabul edilemez tavizci duruşlarla yerde süründürülmesine şiddetle itiraz ediyorlar. Yurt larına, onurlarına, ulusal onurlarına, şehit kanına sahip çıkıyorlar. Bir tüfeğin patlaması ile kulaklarını dikleştiren bilinçsiz Van Koyunu kompleksindeki "kitle"ye hayretle bakaraktan; ulusal yolda, sorgulayıcı bir tarzda yürüyorlar. Kısaca ulusal temelde örgütlenmenin yolunu açmak, durumu güçlü bir çıkış için olgunlaştırma temelinde sürekli bir uğraş içindedirler. İşte mutassavvar örgüt, bir yönüyle bu olgunlaşma temelinde vücut bulmaktadır. Belli bir merkezi "pilot bölge" olarak seçen bu insanlarımız, zorbalar tarafından sindirilme teşebbüslerini de püskürtmüş durumdadırlar. Yani icazet aramıyor ve bazı yanlış yürüyüş sahiplerinin iyiniyetine sığınmıyor, kendilerini dayatıyorlar.
Aynı paralelde ve ülkedekilerle, şu anda tam olmasa da (kapalı ifade için af buyurun) biribirinden haberdar bir şekilde çalışan, mesela İsveç'te de bir gençlik grubu çalışıyor. Üniversite öğrencisi veya benzeri okullarda okuyan ya da mezun olanlardan oluşan, ama aralarında değerli lise muadili okulları bitirmekle yetinen bu grup, sayısal olarak da önemli bir seviyeye ermiştir. Yani niteliksel erginlik, sayısal yeterlilik ile tamamlanmaya çalışılıyor. Tamamen bağımsız olan ve en ön sırada diplomasiyi çalışma alanı olarak seçen bu grubun kalite ve kantite bakımından ulaştığı seviye, artık meydanın "başkanın burnu akıyor, haydi eyleme" gibi, insanları gülünç taleplere alet eden kişiliklere kalmayacağının işaretleri ile doludur. Prensip itibariyle başka parti ve gruplara hiç bir şekilde hakaret etmemeyi prensip olarak seçen grubun Avrupa'nın geri kalan kesimindeki yurtseverlerlerle de ilişki kurma çabası var gibi görünüyor. Bu çabaları saygı ile karşılıyor, ulusal alnada yapacakları kararlı çalışmalarında naşarı diliyorum.
Bütün bu filizlenmelere rağmen ben kişi olarak hala diğer partilerin de durumlarını gözden geçireceklerini umuyorum. Değişmemekte direnen lider kadroların aşılması ulusumuz için olmazsa olmaz bir zorunluluktur. Türk Devleti'nin bin bir akrobasi ile bizi yok etmeye çalıştığı bu süreç çok önemlidir. Neden?
Şunu iyice belleyelim; Batılı liderleri, kurum sözcülerini, basını dikkatle takip edersek, Kuzey'in gözden çıkarıldığını, Güney'in tek Kürdistan olarak tanındığını acıyla görürüz. Elbette buna razı olmayacağız. Fakat bizim de çıkmazımız, Kürdistan ve Kürt Sorunu'nu büyük bir dejenerasyona uğratan İmralı takipçilerinin ilk hedef olarak seçilmesidir. Elbette gerillanın imhasını istemecek, buna şiddetle itiraz edeceğiz. Fakat neyi savunarak? Türk Bayrağını, Kürdistan'ın bir Türk yurdu olduğunu, Kürtler'in bir alt kültür grubu olduğunu mu savunacağız? İşte gel de katlan bu duruma. Bir yanda ısrarla değişime direnen ve amlunun ucuna evlatlarımızı yerleştiren bir şaşkınlar grubu, öte yandan da Kürt analarının feryadı... Hatta daha geniş düşünürsek, bin emekle oluşmuş bir Kürt Tabanlı örgüt yok edilmeye çalışılıyor. Türkler, bu örgütü yok etmek suretiyle Kürt Milleti'ne inanılmaz bir psikolojik darbe indirmeyi planlamaktadır..
Bu çıkmazı aşmak samimi PKK'lilere kalmıştır.
Aldanmaya paydos!
"Başkanın burnu akıyor" eylemlerine paydos..
Hep birlikte Kurtuluş Savaşı'na!

2005-09-21




Gorusunuz