Türk Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması nettir, ya biz?-II

Generallerin iddia ettiklerinin aksine, son bir yıl içinde PKK'ye büyük bir gerilla akışı olmadı. Verdikleri sayıda gerilla zaten orlardaydı. Türk Generalleri bu "aniden" artışı saldırılarını arttırmanın gerekçesi olarak sunuyor, Türk Ulusu'nun geleceği ve güvenliği konusunda ne kadar hassas olduklarını göstermeye çalışıyor olabilirler. Ama esas olarak Kürtler için kader yılı olan 2005'i ve sonrasını kazanmaya çalışıyorlar. Türk Devleti, daha önce de kaydettiğimiz gibi, Kürt Milleti'ne karşı Türkler'in birlikte hareket etmesinin orkestra şefliğini üstlenmiştir ve bu gürevini başarı ile yürütmektedir. Bütün çaba Kürt Ulusu'nun tarih sahnesine çıkmasını engellemektir. Neden bu aşamada? Çünkü tarih sahnesine çıkış fırsatı Güney'deki ulusal devrim niteliğindeki gelişim bu zaman sürecinde ya tamamlanacak, ya da herşey kaybedilecektir.. 2005'i ve sonrasını kazanmak bu bakımdan hem mazlum Kürt Milleti'nin zincirlerini kırması, hem de Türkler'in bir millet olan Kürtler'i ve bir ülke olan Kürt Yurdu'nu ebediyen yutması ihtimali bakımından hayatidir..
Türkler, Kürt Ulusu'nun ve Kürdistan'ın yutulması, yoklara karışması konusunda nettir. Hiç kimse "akıllı" tavizlerle, "provokasyonlar"a meydan vermeyen sakin ve "güven verici" bir duruşla, "silahlı mücadeleyi red" ile küçük de olsa bazı sonuçlar alabileceğine inanmasın. Mücadele siyasi, diplomatik, sıcak temas ve psikolojik savaş alanlarında kıyasıya olacaktır. Bu kaçınılmazdır ve generaller bunu açıkça ve hiç bir tereddüte yer vermeyecek şekilde ilan etmişlerdir. Savaşın ve bilhassa psikolojik savaşın dilini çok iyi bilen birisi olarak, ben, bunu net bir şekilde okuyabiliyorum.
Bu durumda Kürt Ulusu için generallerin açıklaması artık gözleri açmalı, insanları yaklaştırmalı, duruşları gözden geçirmeye yol açmalı idi. Uzun süredir dikkat çektiğim hususların bu savaş ilanı ile netlik kazanması, anlaşılan ne Kuzey'de ve ne de Güney'de layıkıyla değerlendirilmiş gibi görünmüyor.. Her iki bölgemizde de hala kısır ve hatta yıkıcı iç çekişmeler, bilhassa Kuzey'de cinayetler ve iç terör hızından hiçbir şey kaybetmeden sürüyor.. Sanki bazı değerli şahsiyetler yok oldu mu herşey yürüyecek, sindirilmiş, silik "aydın"ların desteği ile bir noktaya varılacak gibi bir inanç var gibi.. Ama elbette bu yanlıştır. Düşman bütün güçlerini muhafaza ederek üstümüze gelirken biz hala kan kaybetmeyi marifet sayabilen örgüt(ler)in öncülüğünde yürüyüp zafere ereceğimizi sanıyorsak elbette fahiş bir hataya düşeriz.. Bu satırlar hiç bir gücü dışlama amacı taşımıyor. Ama bazı güçlerin de kendilerini zora dayalı olarak dayatması da elbette ulusal düşünmek gibi devasa bir konsepte de elbette sonuna kadar aykırıdır. Hiç kimse savaşın sadece silah şakırtısından ibaret olduğunu sanmasın. Bazan psikolojik savaşa karşı geliştirilen başarılı ataklar bin tüfeğin yapacağı işten daha önemli olabilir. Bunu ise HİÇ BİR BASKI KABUL ETMEYEN, GEREKTİĞİNDE PARTİLERİ AŞABİLEN KAFALAR BECERİR..
Evet; maalesef Güney işin layıkıyla bilincine varmamış gibi görünüyor. Ne türk Tehdidi ciddiye alınmış, ne de Araplar'ın manevralarıla yıkıyla okunabilmiştir. Her şey, "ABD şuna, buna müsaade etmez" gibi bir düşünceye teslim olduklarını, büyük bir zihinsel tembellik yaşadıklarını, hatta parti çıkarları ve bu alanda "şah mat"çılık oynadıklarını işaret ediyorsa bu toyekun Kürt Milleti için tehlikedir. Eğer gerçekten işin bilincinde olsalardı, bugün müşterek güçlü bir hükümetleri olurdu. Ulusun ve yurdun büyük bir tehdit altında bulunduğu bir dönemeçte parti çıkarları aşılmalıydı. Nasıl Türk Generalleri partileri aşan ve onları bir araya getiren, neredeyse tek sesli bir politika ile güçsüzlüklerini güce çevirmeye çalışıyorlarsa, Kürt Tarafı, can derdindeki bir esir millet olarak bunu misliyle gerçekleştirmeliydi.. Güneyli Güçler şu anda bir nevi lokomotif görevi ile karşı karşıyadırlar ve uyarıları dikkatle okumalıdırlar.
Kuzey ise Güney'in avantajlarına bile sahip değilken hala dağınıklıkta, lokomotif örgüt düzende cinayetlerde, kendilerini bağımsız sayanlar düzeyinde ise olmadık tavizlerde ısrar vardır. İnsanlarımızın bazıları sanki demokratik bir devlet yapısı içinde yaşıyorlarmış gibi, neredeyse, "rahattır" diyebileceğimiz bir pozisyondadırlar. Bilhassa PKK'nin ben merkezci eğiliminin yarattığı kaos, farklı odakların birlik konusundaki ataleti elbette düşman çatlatır olgular değil.
Bu durumda ne önerebiliriz?
1) Herkesin yeni süreci bir topyekun savaş ilanı olarak algılaması, bu konuda tereddütler varsa bilgilenme yoluya giredilmesi gerekir.
2) Belli bir çözüme varmanın yolunun "akıllı" davranış denilen ve eskide kalmış olan taviz politikası olmadığının, Türk Tarafı'nın buna hazır olmadığının tereddütsüz olarak bilince çıkarılması gerekmektedir.
3) Ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir örgütün bu savaşımı tek başına kazanma şansının olmadığının artık gerçekten öğrenilmesi gerekir.
4) Aydın olma şartının, bilhassa bu yeni süreçte, ille de iç karışıklıkta ısrar eden derin ve gereksiz sertlikteki eleştirilerden geçtiği yolundaki ısrardan vaz geçilmelidir. Bu konu kısa bir süre için ve açık kartla tartışılmalı, ulus için hayırlı ne ise o sonuca hiç olmazsa aydın genelinin hatırı sayılır bir bölümünde varılmalıdır. Bu, kesinlikle yanlışların üstüne kararlılıkla yürünmeyecek ve hataya teslim gibi bir duruş sergilenecek gibi bir anlam taşımaz.
5) PKK, geçmiş öldürme olaylarından dolayı Kürt Milleti'nden özür dilemeli, bir daha böylesi bir eğilime girmeyeceği konusunda millete güvence vermelidir..
6) PKK Türk Solu'nun saptırıcı, marjinalleştirici gölgesinden kurtulmalı, Kürdistani duruşunu netleştirmelidir. Son zamanlar bazı PKK kalemlerinde gözlemlenen anti-Kemalist duruş umut vericidir. Kürt Liderleri'ne, özellikle Şêx Se'id Efendi'ye bakış açılarındaki yeni ayarı önemsiyorum. Ama bunların taktik değişiklik değişiklik düzeyinde kalmaması için özllikle Türk Solu'nun kafalarda aşılması gerekiyor.. PKK'liler bu değişimi sindirebilirlerse önemli adımlar atacaklardır.
7) Bağımsız bir aydın grubunun Kürt Örgütleri arasında mekik diplomasisi başlatarak ortamın yumuşaması için çalışması inanılmaz önemdedir. Bu aydınlar grubu çok yönlü onay aldıktan sonra ve mümkün olan en kısa sürede işe koyulması hayatidir.
8) Kürtler arası bir basın ateşkesi derhal sağlanmalı ve bu ateşkesi ilk olarak PKK deklere etmelidir..
Bu çerçevede görüşlerimi arz etmeye devam edeceğim.

2005-07-28




Gorusunuz