Türk Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması nettir, ya biz?

Türk Genelkurmay Başkanlığı'nın basın brifingini bu kadar öne çıkarmam, bu brifingle yeni bir sürecin resmen başlatılmış olduğunu ve bunun Kürt çevreleri tarafından layıkı ile anlaşılmadığını görmemden dolayıdır. Genelkurmayları, iki noktayı öne çıkarmaktadır:
1) Etnik milliyetçilik dediği Kürt Milliyetçiliği'nin kabul edilemezliği.
2) Güney'e müdahale etmek suretiyle oraya yerleşme ve oradaki Kürt oluşumunu boşa çıkarma..
Birinci şık, basını bilgilendirme toplantısında şöyle dile getiriliyor: "Her ülkede etnik ve kültürel farklılıklar olabilir. Ancak etnik farklılıklara milliyetçi yaklaşım hakim olursa, etnik milliyetçilik ortaya çıkar ki, etnik milliyetçiliğin terör örgütü veya legal kuruluşlar veya sivil toplum örgütleri tarafından kullanılması asla kabul edilemez. Bu, ülkenin bütünlüğüne ve üniter devlet yapısına karşı açılan bir mücadele olur, karşısında da Türk Milletini ve TSK'yı bulur. Bu konuda herkesin kesin kararlı olması, net tavır koyması zorunludur. Aksi durumlar toplumumuzun bölünmesine ve çatışmaların doğmasına neden olabilir. Bu konuda herkes dikkatli olmalı, toplumda ayrımcılığa yol açabilecek davranışlardan kaçınmalı ve herkes üzerine düşeni yerine getirmelidir. Terör örgütünün bu konudaki umutları kesinlikle söndürülmelidir, yok edilmelidir."
Şimdi alıntımız iyi okunduğunda, bunun sırf PKK'ye yönelik olduğunu algılamak mümkün değildir. Çünkü PKK, İmralı'nın dayatması ile ve yukarıdaki alıntıya hayret verici bir şekilde benzer sözlerle, etnik milliyetçiliği kararlı bir şekilde red ettiği, üniter devlet yapısını esas aldığı halde Türk Generalleri BU HALİ İLE DAHİ PKK'Yİ "ETNİK MİLLİYETÇİLİK" YAPMAKLA SUÇLAMAKTADIR.. Kısacası öyle bir döneme giriyoruz ki, bundan böyle "Kürt Sorunu" diye bir sorundan bahsetmek dahi suç olarak kabul edilecektir. O halde tek başına şu veya bu parti değil, HEPİMİZ EŞİT OLARAK HEDEFTEYİZ. Türk Devleti'nin yeni konseptinde, sadece örgüt değil, Kürt olmanın dahi suç sayıldığı karanlık bir geleceğe doğru yol alıyoruz.. Bu generaller her konudaki kanun boşluklarının doldurulmasını isterken, geçiş sürecinde mevcut kanunların dışına çıkılmasını dahi talep etmekte, öldürme, talan, korkutma, adam kaçırma, köy ve orman yakma, göçettirme açlığa mahkum etme gibi DEVLET'İN DÜNYADA MİSLİ GÖRÜLMEMİŞ TERÖRÜNÜN MEŞRU sayılmasını istemektedir. Hiç kimse devlet tarafından katledilen hiç kimseyi anamayacak, "şehitler ölümsüzdür" diyemeyecek.. Kürt renklerinin dahi taşınması yasaklanacak, şehit edilen sokaktaki adamın dahi fotografının taşınması veya bir yere asılması suç sayılacaktır..
Türk Generalleri ayrıca "terör" olarak adlandırdığı Kürt Milleti'nin kurtuluşu uğrunda mücadele eden ayırımsız her güç odağını alt etmek için; "Terörizmle topyekün mücadele için yeni bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Terörün, güvenlik, istihbarat, psikolojik harekat, sosyal, ekonomi, eğitim, boyutlarını inceleyecek, yapılacakları makro seviyede planlayacak, icracı makamlar arasında gerekli koordineyi sağlayacak, takip edecek, Başbakanlığa bağlı bir kuruluş"un hayata geçirilmesini istemektedirler. Bu kuruluş, açıktan hareket eden bir "sivil özel harp dairesi", yani hükümete bağlı bir psikolojik savaş birimi olacaktır.. Demek ki askere bağlı "Özel Harp Dairesi" bile yetersiz addediliyor. Tüm Türk siyasi partilerini içine alacak olan sivil yüzlü bir psikolojik savaş biriminin katılımcı bir mücadeleye taban teşkil edeceği hesaplanıyor.
İkinci şık, yani Güney'e müdahale, kontroversiyel olduğu için daha ziyade Qendil'e yönelik bir operasyon taktiği altına gizlenmiştir. Böylece ABD engelinin aşılacağı varsayılmaktadır. Generaller bu varsayımla ABD'ye "zarf" attılar, ama tutmadı. Nazikçe, ama sert bir şekilde generaller devletinin Irak'a müdahale talebi red edilmiş bulunuyor. Bu reddiye generalleri ve "Sivii" Hükümetlerini hem hayal kırıklığına uğrattı, hem de kızdırdı. Alttan almamak için "biz kimseden izin talep etmedik. Gerekirse her şeye rağmen Irak'a gireceğiz" demeleri bana Kıbrıs'ın işgali öncesi yaşanan söz düellosunu hatırlattı. Bunların Irak'a girmeleri zayıf bir ihtimal olsa dahi her zaman hesapta tutulmalıdır.
Fakat dolaylı müdahale ve Bilhassa Kerkük'te istikrarı bozmak suretiyle Kürdistan'ın bütünlüğünün sağlanması çalışmalarını sekteye uğratma çalışmaları hızla devam ediyor. Kuzey ile Güney'in kaderinin bu derecede açık bir şekilde birleştiği hiçbir zaman kesiti yaşanmadı. Unutmayalım; tüm Kürdistan'ın kaderi birdir. Parçalar bağımsız olarak nihai kurtuluşa varamazlar. Bunu Türk Kemalist Rejimi kafalara vura vura göstermiştir. Hala anlayamayan varsa kaydedecek hiç bir sözüm olmaz.
İşte bu noktada Kuzey'in birliği bir daha dayatıyor kendisini. (devam edecek)

2005-07-27




Gorusunuz