Türk yarı askeri idaresi Kürt Sorunu'nu bitirmek istiyor, ama nasıl?-IV

Önderlikler tarihten ciddi dersler çıkarabildikleri, objektif gerçekliğin ışığında tarih bilinci ile hareket ettikleri takdirde başarılı bir liderlik sergilerler. Tarihten ders çıkarmak, düşüncesi çerçevesinde tarihin akışı içinde delil aramak değildir. Mesela, birileri çıkıp "15 Yıılık gerilla savaşı akamete uğradı, o halde bu iş hiçbir şekilde silahlı mücadele ile halledilemez" derse olgusal mı davranmış olur? Oysa Kürdistan'ın Kuzeyi itibarı ile olayı tahlil ettiğimizde bu kadar sığ düşünmekle hiçbir yere varmayacağımız açıktır. Bu tür tezlerle ortaya çıkanları tümden suçlayarak ortamı sertleştirmek yerine "sığ düşünme" deyimini uygun gördüm. Neden sığ düşünme deyimi?
Çünkü şu anda yaşanan ve yenilgi gibi görünen olay aslında TSK'nin hazırladığı ve "Tek Adam", "Tek kişilik liderlik kurumu" (Serokati), "Tek peygamber" olarak kabul gören Öcalan vasıtasıyla yürürlüğe soktuğu ve PKK'nin şahsında Kürt Sorunu'nu "yok et ve çöz" konseptinin bir görüntüsüdür. Suriye'de iken hiç yanaşmadığı, Avrupa'da iken düşünmediği bir geri çekilmeyi neden İmralı'ya ayak bile basmadan dile getirdi? Yukarıdaki düşünce sahiplerinin bunu da parçalı bir şekilde düşündükleri ve dile getirdikleri muhakkak olmakla birlikte diğer tüm unsurlarla bütünlüklü düşünmedikleri bende bir kanı olarak duruyor.. Oysa daha henüz Suriye'de iken savaşı Türkler'in vatan bildikleri topraklarda yer alan metropollere yay diye kendisini ikaz edenler oldu. Ama bu ikaz (ki sahiplerinden biri İsmet Şerif Vanlı'dır) çok sert bir ve aşağılayıcı bir şekilde cevap bulmuştu..
Evet, görünen o ki, eğer başka amaçla kullanılmayacaksa, özünde bir köylü savaşı olan kır gerillası deneyi sona ermiştir. Nüfusu %80'in üstünde köylü olan toplumlarda başarıyla uygulanma ihtimali bulunan gerilla savaşı, çarpık bir şekilde de olsa değişen demografik yapı dolayısıyla bir zafere ulaşma mücadelesi olmaktan çıkmıştır. Kırsaldan şehirleri kuşatma ve en sonunda şehirlerdeki kitlesel ayaklanmalarla son nokta vurulması beklenen gerilla savaşı bu anlamda devrini tamamlamış, zafere giden yol anlamında, bir daha dirilmemek üzere tarihe karışmış gibi görünüyor. Ama bu, silahlı mücadelenin her türü tarihe karışmıştır anlamına gelmez. Hatta kır gerillasinin zafer dışı amaçlar uğruna kırsalda tutulabilirliği olasıdır. TSK güdümlü yok etme planına karşı bir korunma ve uygun cevap anlamında başka olanaklar ve hatta kırsalda bile bazı olanaklar vardır. Yeterki hedef net olsun. Oynak politikalara sapılmasın. Kişiye endeksli politikalar yerine Kürdistan'a endeksli politikalar güdülsün.
Bu anlamda "gerilla savaşı devrini tamamladı" veya "gerilla savaşı sadece zarar verdi" gibi kestirme cevaplara angaje olmak yanlıştır. Sadece siyasi parti kurarak ve rejimin insafına kalmış bir mücadele alanını kullanarak başarıya ulaşılacağı sanılıyorsa bunun da yanlış olduğu TSK'nin yoketme planındaki kararlılıkla anlaşılır. Siyasi mücadelenin yanında başka şeyler de gerektiğini "sezinlememek" mümkün değil. İster birlikte hareket edilsin, isterse ayrı odaklarda, fakat paralel hareket edilsin, öyle görünüyor ki karşısında mücadele ettiğimiz zalim yapı ulusumuzu bir şekilde, çok uzun vadeli de olsa, silah kullanmaya itiyor. Bugünkü şartlar şehir savunma birlikleri diyebileceğimiz yapılar, düşmanın söz konusu alanı daha kolay kontrol etme olanağına rağmen gereklidir.
Aynı şey "silahlı mücadele olmazsa Türk bitini bile vermez" diyen ve silah fetişizmine kapılanlar için de geçerlidir. Salt silahlı mücadeleciler de bir diğer sapma içindedirler. En yakın tarihimizin deneyleri bunun yanlışlığını ortaya koymuştur. HEP-DEP-HADEP vs deneyleri bunun en sağlıklı deneyleridir. Gerilla mücadelesi doruk yaptığında bu örgütler Kürt Ulusu'nun Türk Legalitesi'ndeki nefes boruları idi. Bu kitlesel siyasi örgütler sayesinde, kitle düzeyinde de olsa, çok mesafe alınmıştı.. İmralı Süreci ile birlikte kaybedilen bu mevzilerin başında Türk Sermayesi'nin en has örgütünün Kürt sorununa ilgi duyması ve bu uğurda Sabancı olayında olduğu gibi bedel ödemeye kadar gitmesidir. Dolayısı ile dengeli politikalar veya en aşağısından zıt imiş gibi görünen iki ucun aynı hedef uğruna sessiz de olsa bir konsensüs içinde olmaları gerekir..
İşte yukarıdan beri her yönüyle açmaya çalıştığımız gibi, TSK, PKK'yi süreç içine yayılmış bir tasfiyeye uğratmak suretiyle aslında Kürdistan Ulusal Mücadelesi'ni tümüyle hedef alıyor. Bu stratejisi ile düşman PKK'ye pratikte vurduğu her darbeyi psikolojik savaş amacıyla kullanacaktır. Buna paralel olarak PKK ve bu örgüte yakın duranların her tavizini not alacak olan rejim, tüm bu uğursuz, sorumsuz taviz demeçleri yeri geldiğinde veya gerektiğinde ulusal ve uluslararası platformlarda Kürt Ulusu aleyhine kullanacaktır. Bundan dolayı PKK yönetimi'nin, olmazsa kadrolarının o da olmazsa üyelerinin sürekli uyarılması ve girilen bu onursuz yoldan dönülmesi için herşey yapılmalıdır. İmralı bir misyon üstlenmiştir. Qendîl bu misyona ortak olmaktan vazgeçmelidir. Vazgeçtiğinde karşılaşacağı güçlükleri bütün olanaklarımızla gögüslemeye hazırız. Yeter ki bu en büyük örgütlenme onursuz bir duruşa kurban gitmesin...
Not: Umarım siz PKK'liler de bu yazıyı ilk kez ve tüm bağlarınızdan arınmış olarak okudunuz. Varsa eleştirileriniz, maddi temelleri olan çekinceleriniz buyurun tartışalım ve o büyük romantizmi ulus olarak yeniden yakalayalım..

2005-06-26




Gorusunuz