Türk Askeri kaş çattı.... "Kürdo, bu son ihtardır!"

Deyim yerindeyse "Konfederasyon Zat" bu kez feci bir şekilde şapa oturdu. Konfederasyon bayrağı açılıp, kardeş halkların sözde kucaklaştığı gün bir Türk Bayrağı, iddiaya göre, yerde süründürüldü ve film koptu. Omuzu kalabalık olsun, omuzu fakir olsun Tırko'nun askeri kükredi ve; ''Türk milleti, engin tarihinde iyi ve kötü günler görmüş, sayısız zaferler yanında ihanetler de yaşamıştır (....). Ancak hiçbir zaman kendi vatanında, kendi sözde vatandaşları (....) tarafından yapılan böyle bir alçaklıkla(!) karşılaşmamıştır. Savaş meydanında vuruştuğu bir düşmanın bayrağına dahi saygı gösteren bir ulusun, kendi bayrağının, kendi topraklarında, sözde kendi vatandaşları tarafından böyle bir muameleye maruz kalması, hiçbir şekilde izah edilemez ve mazur görülemez, bu haince bir davranıştır. Hem bir ülkenin vatandaşı olmak, havasını teneffüs etmek, suyunu içmek, karnını doyurmak, hem de o ülkenin en kutsal ortak değeri olan bayrağına el kaldırmaya yeltenmek gaflet, dalalet ve hıyanetten başka bir şekilde tarif edilemez." Dedi..
Kürt için, zımnen de olsa "sözde vatandaş" diyor kaşı yukarı kalkık Kemal'in askerleri. Sabrımızı denemeyin demeye getiriyor Türk Savaş makinası. Eğer ne yapabileceğimizi merak ediyorsanız tarihin sayfalarına bakın diyorlar.. Tehdit, açık ve net! Hem de sadece bir gencin belki de hislerini sert bir şekilde göstermesine karşı veya belki de kurban seçilmesi sonucu yaratılan havadan da istifade ederek Kürt Milleti'ni "gaflet, delalet ve hiyanett"le suçlamak suretiyle. Kürt Milleti kendi doğal hakkı olanı istemekten, hatta bu hakkın asgarisi ile yetinmekten başka ne yapmış ki? Gaflet, delalet ve hiyanet kelimelerini, Federasyon tipi, bağımsızlığı içermeyen talepleri ile ortaya çıkan bir milleti hem ezeceksin, ırzına geçeceksin, tabiatını yok edeceksin, ekonomik yapısını bozacaksın, köy ve kasabalarını topa tutacak yakacaksın, aralarından 4 Milyon insanı göçe zorlayacaksın ve ardından bu suçlamaları getireceksin. Nerdesin Ey Bediuzzaman, işte şimdi tam bağırma zamanıdır: "Zalimler için yaşasın cehennem!"
Tarih, Türk Askeri'ni zayıfa karşı acımasız, güçlüye karşı ise boynu bükük ordu ordu olarak tarif ediyor.. Çuval olayı bunu en iyi anlatır. ABD'li askerlerin Türk Askeri'ni çuvallattığı gün, onurlarının en açık bir şekilde çiğnendiği gündür. Ama o generaller sessiz bir şekilde bu onursuzluğu yuttular. Şimdi ise 14 yaşındaki bir Kürt genci bir bayraklarını çiğnedi diye tüm Kürt Milleti'ne gözdağı vermeye kalkıyorlar.. Zayıf ve arkasız bir Kuzey Kürt'ü ve onurumuzu ayaklar altına alan bir liderlik; Türk Askeri elbette kükreyecek.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım..
Türk Devleti yarı askeri veya askeri bir devlettir, ki bu kuruluşundan beri böyledir. Bu devletin bu yapısıyla bazı değişimlere gidebileceğini varsayabilir misiniz? Eğer varsayıyorsanız, yazının devamını okumanıza gerek yoktur. Yok eğer aksini düşünüyorsanız o zaman buna göre politikalar geliştirmek zorundasınız. Gördüğünüz gibi DC'ciler'in, çevreci politikaları sahiplenenlerin ve en nihayetinde sözde konfederasyon teorisini uygulamaya çalışanların çabaları bir tek günde yerle bir oldu. Bir tek gürleme, bu teori uygulayıcılarının "biz de sizdeniz" türü açıklamalarını bile boşa çıkardı. Adam açıkça "biz himmet edip sizin Newroz denilen 'bahar şenliği'ni barışçı ve türküler eşliğinde kutlamanıza izin verdik. Ama sizin gibi Dağ Türkleri'nden biri bayrağımızı çiğnemeye kalktı.. 'Güruh olarak' (halk olarak değil) ayağınızı denk atın, yoksa ne olacağını bilirsiniz, isterseniz şöyle bir tarihe gözatın" demişse veya o anlama gelen tehditler savurmuşsa, siz akıntıya karşı kürek çekiyorsunuz demektir.. Türk Askeri iktidardan düşmadikçe, Mısto Kemal heykelleri, tıpkı Saddam heykelleri gibi, yerde süründürülmedikçe siz daha çok rüyalar gördürürsünüz Kürt Milleti'ne..
Gerilla savaşı döneminde HADEP Kongresi'nde benzeri bir bayrak olayı cereyan etmişti. O sırada da Türk tarafı millet olarak, şimdiki gibi, bir "bayrakomania"ya kapılmıştı.. Her taraf bayrak dolmuş, bazı yerlerde Kürtler evlerinden çıkamaz duruma getirilmişti. İşte böylesi bir ortamda BİR ZİLAN ÇIKTI, BOMBALAŞTI VE TÜRK BAYRAK TÖRENİNİN İÇİNDE PATLADI.. Çoğu bayraklar o gün akşamı bulmadan inmişti.. Peki şimdi? Hani Zilan? Hangi ideoloji için nereye, kim patlayacak? "Yaşasın konfederasyon dernekleri" diyerek patlayacak olan bir aklı evvel çıkar mı? Zilan Kürdistan için Kürdistanlaşarak onurumuzu kurtarmıştı... O günler ve o günlerin bağımsız birleşik Kürdistan sloganı şimdi geride kaldı. Artık o takımdan kimsenin "yaşasın konfederasyon dernekleri" diyerek bombalaşacağını düşünmek bile abestir.
Bu durumdan çıkış yolu, şu anda Kürdistan'da yerel yönetimletin bazılarına hakim olan takımı aşacak şekilde ve hiç kuşkusuz demokratik, ama militanca örgütlenmedir. Yeni örgütlenmeye çalışan odakları da uyarıyorum. Eğer böyle devam ederse PKK engelini aşacak bir şekilde hareket etmeli, onların anladığı dilden konuşarak açıkça sahaya inilmelidir. PKK, taban olarak Kürt'ün bazı militanlarını toplamışsa, Sizler, doğru taleplerinizle daha kararlı militanları örgütleyebilir, onların Türkler lehine yarattığı bariyeri böylece parçalayabilirsiniz. Bu, bazı Batılı Kaynaklar'ın işaret ettiğinin aksine kavga isteyen bir radikalizm değil, dünyanın en son tehlikeli diktatörlüğüne karşı mücadelenin en akılcı yoludur.
Bu konuyu forum olarak eleştirel bir düzeyde açalım ve hislerden uzak, ama "gerçekçilik" uğruna teslimiyete kaymadan değerlendirelim.

2005-03-23




Gorusunuz