Yurtseverlik, bir dindir!

(Bu yazı Wikipedia, the free encyclopedia'daki derin ve özlü çalışma esas alınarak hazırlanmıştır)
Yurtsever kelimesi, yani patriotism, patria'dan gelir ki bunun anlamı "birinin atalarının (babalarının) ülkesine bağlılık ve o ülkeyi sevmek anlamına gelir. Ülkeye bağlılık elbette lafta kalamaz. Eylemli olarak bu bağlılığı göstermeyene, kendisi yurtseverim dese bile, yurtsever denmez. Bu tiplerin yurda bağlılıkları bir hobiden ibarettir. Yurtsever duygu, şartlar oluştuğunda yurtsever eylem ile bütünleşmediğinde yurtseverlik boş bir kavramdır kişi(ler) için.
Yurtseverlik, veya yurtsever duruş barış anında, kriz anında ve savaş anında başka başka anlamlar taşır. Sözde barış kesiti itibariyle (Tabii ki Kürdistan için), düşmanlarla nihai boğuşmaya götürecek olan organizasyonu inşa etmek, bu işin militanlığını yapmak yurtseverliktir. Kriz anlarında ise, düşmana karşı gösterilere katılmak, organize etmek için harekete geçmek, yazılı tüm vasıtalara başvurarak halkın aydınlanmasını sağlamak, düşmanın asimilasyon teşebbüslerini boşa çıkarmak için organize bir yeraltı kültür hareketi yaratmak için çalışmak yurtseverliktir.
Buradan (sıcak temas sürecinde) yurtsever eyleme geliyoruz. Ülkenin ve yurdun yaranına olan, ama kendisini düşünmeden girişilen eylemler yurtseverlik eylemleridir. Bunun en kesin örneği hiç düşünmeden hayatını riske atıcı askeri eylemlerdir. Kürt Pêşmergesi ve Gerillası tartışmasız bu kategoriye girer. Yurtseverliği boş laflarla geçiştirmeyen, şartlar oluştuğunda yurdu uğruna hayatını vermeye hazır olan kişi, bir milletin yetiştirdiği en ulu kişidir. Hiç kimse bu kahramanların sırtından politika yapmamalı, adlarını kullanarak onları küçük düşürücü bazı politik oyunlara alet etmemeli, teslimiyet poltikalarını; "gerilla benim emrimde, o halde ben her istediğimi onlar adına da ve hatta şehitler adına da söyleme hakkına ve tekeline sahibim" gibi bir düşkünlük göstermemeli..
Savaş anında ikinci dereceden yurtseverlik eylemi, gerilla ve pêşmergeye cephe gerisi hizmet vermektir. Eğer ulusal bir kapışma başlamışsa, halk; "biz ve onlar" olarak ayrılmışsa, artık lafın bir tarafa bırakıldığı dönemdeyiz demektir. Görev ya cepheye gitmek, ya da cephe gerisi görev yüklenmektir. Bunun ortası yoktur. Üçüncü dereceden yurtseverlik eylemi, savaşanların morâlini yükseltici müzik, yazı, gösteri türü eylemlerdir. Bunun dışında pullama, düşmanın araçlarına ulusal bayrak ve işaretleri takma, duvar yazıları yazma vs türü eylemlerdir.
Kürdistan gibi dört canavar tarafından ilhak edilmiş bir ülkeyi düşündüğümüzde yurtseverlik konsepti milliyetçilik konsepti ile belli şartlarda tamamen çakışır. Wikipedia'nın yayınladığı çalışmaya göre; yurtseverlik, bağımsız bir devlet kurmaya çalışan bir halk için neredeyse milliyetçilik ile eşanlamlıdır. Bu çalışma grubu, milliyetçiliğin ayırdedici özelliği olarak bağımsız devlet kurma niyetini gösterir. Yani yurtseverler arasında bağımsız devlet kurmak için ileri atılanlar milliyetçidir deniliyor ve bu bana, bazı komunistler de bağımsız devlet konseptine kitlenmiş olsalar, oldukça mantıki geliyor. Anlaşıldığı kadarıyla, yurdu istila edilmekte olan insanların militan duruşlarını "yurtseverlik", yurdu ilhak edilmiş bir millete mensup militan bir tavırla devlet kurmaya çalışan insanların duruşlarını milliyetçilik olarak belirleme eğiliminde. Bu çok önemlidir ve Kürt Milliyetçiliği "yağmur"undan kurtulmak isteyenlerin yakalandığı bilimsel bir "dolu"dur.
Bütün bu ezikliklerin altında Türk Solu'ndan ödünç alınan marksist eğitimin Kürtler'de yarattığı tahribatın izlerini yakalamamak mümkün değil. Oysa Türk Sol Yurtseverliği buram buram Türk Milliyetçiliği kokar. Bu koku İmralı'yı o kadar sarmış ki, "Türkiye Milleti" diye aklınca yeni ve fakat tümüyle 80 Yıldan beri varolan Atatürk Milliyetçiliği'ni enjekte ediyor. Böylece "Kürt" sözcüğü gibi "ilkelliği" anıştıran bir sözcükten kurtulunuyor.. Türk yurtsever solcuları ulusal sermayeye omuz verirler, ama bir Kürt sermayesinin oluşmasını gözleri yemez. Türk Devleti'nin bağımsızlığını savunurlar, ama Kürt, bağımsızlığı bir tarafa bırak, hafif bir özerklikten bahsettiğinde bile "bölücüdür", emperyalizmin uşağıdır. İşin garibi bunu yutturacak bir dizi Kürt de bulurlar.
Bu tür Kürtler, hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde asimilasyon şerbetini içmiş Kürtler olarak tanımlanırlar. Bu kişilikler yeri geldiğinde, mesela Güney'e karşı takınılan tavırda olduğu gibi, Kürtler'in kazanımlarına karşı bu unsurlarla birleşmekte hiç bir sakınca görmezler. Bunlar bir de Lider yaratmışlardır. Dünyanın en büyük blöfü olan bu "lider" maalesef şu geçmekte olduğumuz zaman diliminde Kürtler'in kazandığı bilinci köreltmek gibi uğursuz bir görev yüklenmiştir.
Kürtler, kendi kaderlerini kendileri tayin etme haklarını ellerine almak için mücadele edeceklerse bunu ciddiye almalıdırlar. Herkes göreve kalkacak kadar ulusal bilinç ve bunun yansıması olan yurtseverlik cevherini almalıdır. Bazılarının bekle-gör politikalarına kapılmadan dik yürümek, dosdoğru konuşmak, DOSDOĞRU YAPMAK, işte bütün mesele burada. Hep çarpışanların ardına sığınarak politika yapan takımlardan kurtulunuz. Dün PKK, bugün KDP veya YNK.. peki yarın? Eskaza bunlar olmazsa politika, Kürt Sorunu, bağımsızlık ruhu bitecek mi? Hiç meydanlarda görünmeyen, ama ağzı, yeri geldiğinde bol laf yapanlara kimliklerini sorun. HERKESİN KİMLİĞİ, ONUN EYLEMİDİR. Örgütlenmeye emek vermek, bilinçlenme sürecine emek vermek, hiç kesintisiz mücadele etmek, savaş sırasında en aşağısından moral destek vermek.. Bunların hepsi kişilerin kimliğidir.
Yineliyorum, yarınımız gençlerin omuzunda yükselecektir. Yurtseveriğe kilitlenmeden zafere yürünmez. Yurtseverliğe kilitlenmeden psikolojik savaşta düşmanın yönlendirdiği saldırıları püskürtmek mümkün olmaz. İnsan, herşeyden önce yaptığına inanmakla zafere yaklaşır. Kürt Milleti'nin şöyle veya böyle tarih sahnesine çıkması gerekliyse, buna inanılıyorsa ve bunun gereği yapılıyorsa, bu yolda hiçbir taviz verilmiyorsa zaferin kapısı aralanmış demektir..

2005-01-08




Gorusunuz