Kerkük istikbali belirleyecektir

Kürtler'in her türlü kazanımlarının baş düşmanlığına soyunan Kemalist Türk Rejimi, yaşadığımız sürecin en büyük yumağının Kerkük olduğunu biliyor. Bunun için her türlü oyunun içinde bulunuyor ve Ortadoğu'nun demokratikleşmesinin önünde bir baraj rolu oynamaktan dahi çekinmiyor. Bunun için krallarla, despotlarla toplantı üstüne toplantı düzenliyor, baskı oluşturmaya çalışıyor.
Kemalist Türk Devleti, ve generaller devleti, Güney için "kontrollu gerilim stratejisi" adını verdiği bir strateji uyguluyor. Doğrusu bu, yapabileceklerinin en iyisi. Akşam Gazetesi muhabirleri ile konuşan bir sözcüleri stratejilerinin bir bölümünü şöyle açıklıyor:
"1- Irak'ta ocak ayında yapılması planlanan seçimler beklenecek. Kerkük'ün statüsünün seçilmiş geçici Irak parlamentosu tarafından hazırlanacak anayasa ile oluşturulması planlanıyor.
2- Kerkük'ün statüsünün halk oylaması ile belirlemesini doğru bulmuyoruz. Kente yoğun bir Kürt göçü olduğu için referandum gerçeği yansıtmaz.
3- Dışişleri Bakanı Abdullah Gül (....) Kahire'de düzenlenecek Irak Konferansı'nda konuyu uluslararası platformun dikkatine sunacak. Komşu ülkelerin desteği istenecek.
4- Kerkük'te kurulan mal-mülk komisyonunun çalışmalarını adil bir şekilde yürütmesi izlenecek.
5- Kerkük'te istenmeyen gelişmeler yaşanırsa askeri müdahalede bulunulacak."
Bu tabii ki stratejinin sadece bir bölümü. Kontrollu terör eylemleri, Türkmenler'in optimal bir şekilde kullanılması, Komşu sömürgeci-ilhakçı rejimlerin tam desteğinin alınması ve birlikte belli bir plan dahilinde hareket edilmesi, ABD'nin gözünün korkutulması için kayıplarının azamiye çıkarılması, seçimlerin adil geçmemesi için her olanağın kullanılması, gerekirse seçim öncesi terör olayları ve bu olaylarda tırmanma yaratılması hesaplar arasında. Böylece seçimden hemen sonraki dönemde ABD'nin geri çekilmesinin sağlanacağı hesaplar arasında. Fakat esas olarak, bir bütün olarak Kürdistan'a karşı yürütüldüğü gibi, Güney'e karşı da yoğun. Bir psikolojik savaş yürütülmektedir. Bunu anlatsak onların dudak hareketlerini daha iyi anlarız.
Bağımsız veya Kerkük merkezli güçlü federatif bir Kürdistan'ın ortaya çıkmaması için her yola başvuracağı anlaşılan Türk Devleti, yakın hedef olarak Kerkük'ün kaderinin bir plebisit ile belirlenmesini engellemeye çalışıyor. Şimdiden "Kerkük'e 72 bin Kürt yerleştirildi, 50 bin Arap göçettirildi" diye bağırmalarının sebebi, istikbaldeki bir halkoylamasını kaybedebileceklerini görmeleridir (oysa gitmesi gereken 50 bin Arap yerine şimdiye kadar sadece 4 bin Arap eski yurtlarına geri döndü). Bir halkoylaması sonrası gerçekleşecek olan hukuki statü, fiili bir Kürdistan demektir. Bunun için hem muhtemel bir halk oylaması öncesinde, hem de sonrasında yaratmayı planladıkları istikrarsızlık için hazırlık yapmaktadırlar.
Türk Devleti, hiç ama hiç saklamadan, Irak Rejimleri'nin bozduğu demografik yapının olduğu gibi muhafa edilmesini dayatmaktadır. Bu kadar edepsizlik olmaz! Üstelik bunun için bölgedeki Amerikalılar'ı da kullanmaktadırlar. İşte örneği: "Amerikan haber ajansına göre, Kürtler'in akın akın dönüşü, bağımsız bir Kürt devletinden korkan Araplar ve Türkiye gibi Kürt azınlıkları barındıran ülkeler tarafından endişeyle izleniyor" veya; " Kerkük'ten sorumlu 1'inci Amerikan Piyade Tümeni'nin komutanı Tümgeneral John Batiste, nüfus yapısında bu göçten dolayı meydana gelen değişikliğin, uzun vadeli istikrarsızlığa yol açabileceğini söyledi." Bu konuda Amerikan mahalli kuvvet komutanları arasıra Türkler'e umut verecek davranışlarda bulunmuyor değiller. Bayrak olaylarında olduğu gibi, her hareketlenmeyi ajanları vasıtasıyla ABD Kuvvetleri'ne ihbar eden Kemalistler, böylelikle Kürtler ile Amerikalılar'ı karşı karşıya getirmeye de çalışıyorlar.. Oyun içinde oyun.
Kısaca dananın kuyruğunun kopacağı noktaya yaklaşıldıkça, yıllardır dile getirdiğimiz ulusal bilincin yönlendireceği geniş katılımlı bir ulusal duruşun önemi daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor. Kürt Milleti kendisini her ihtimale hazırlamalıdır. Kerkük referandumu veya plebisiti, seçimlerden sonra düşman güçler tarafından yaratılacak olan istikrarsızlık, iç savaş, ambargo, terör vs.. Bunların başında ise sancılı bir bağımsızlık ilanı gelebilir. İşte o zaman hiç bir mazerete sığınmadan Kürt Ulusu'nun bu şubeyi yaşatması gerekir. Türk'ün son açık ve gizli saldırılarının bu sebeplerden ileri geldiğini unutmayınız. ONLAR; ULUSLARI İLE; BASINLARI İLE; ÜNİVERSİTELERİ İLE VE BİLHASSA ORDULARI İLE BİR KÜRT SAVAŞI'NA HAZIRLANDIKLARINI SAKLAMIYORLAR. Bu sözler Güneyli Liderler'e de bir uyarıdır. Başımızı kuam gömmeden kararlı bir şekilde yürümenin savaşlarda esas olduğunu unutmayalım. Her şeye hazırlıklı oldukları belli, ama biz yine de geliyorum diyen bir savaş uyarısı yapacağız.. Birlik mutlaka sağlanmalıdır.
Bu geniş birlik Kongra-Gel'siz epey zayıf kalır ve Kürtler'in darbe almalarını kolaylaştırır. Biz Kongra-Gel mensuplarına bu vesile ile yeniden çağrıda bulunuyoruz: Türkiyeli olmaya çalışmak size şimdiye kadar hep kaybettirdi. Onurunuz ayaklar altına alındı. Sistem sizi hep dışlarken sizi yönetenler hep zorladı kapıları.. En son başbakanlarının konuşması da mı sizi uyarmadı? Hani şu Avrupalılar'a seslenirken dile getirdiği, "Neden Diyarbakır'a gidiyorsunuz da Erzurum'a gitmiyorsunuz" soru ile karışık kin kusan düşüncelerini hatırlayınız ve parti yönetimindeki asimilasyon hastalığına duçar kişileri aşınız. Partiyi bir bütün halinde Kürdistan'ın bu son kavgasına katınız.

2004-12-26




Gorusunuz