Güney; sessiz savaş

Güney üzerine yazılarıma ara vermenin burukluğu içindeyim. Son ve kısa yazım ABD Başkanlık Seçimleri'nden hemen öncesine rastlamıştı. O sıralar Türk Rejimi, Arap Alemi ve İran Mollaları Bush'un kaybetmesi için tüm Irak'ta terör eylemlerinin yaygınlaşması için ellerinden geleni yapıyor, bunun Bush'un sıkıştırılması ve alaşağı edilmesi için yeterli olacağını umuyorlardı. Kamuoyu yoklamalarında Demokrat Aday öne çıktıkça bu çevreler bastırıyor, terörün daha da yaygınlaşması için bastırıyorlardı. Ama olmadı, Bush Amerikan başkanlık seçimlerinde elde edilen en yüksek fiilki oy miktarı ile bir dönem daha Beyaz Saray'da oturma vizesi aldı..
İşte bu andan sonra, istihbarat kaynaklarının seçim boyunca topladıkları verilerin de ışığında Bush oyunun gerçek boyutunu gözönüne getirmiş olacak ki kapsamlı bir intikam ve gözdağı operasyonu başlattı. Felluce bu furyada ilk kurban seçildi ve buradaki terörist yuvaları yerle bir edildi. 1200 teröristin etkisiz hale getirildiği çatışmalardan sonra dağılan şiddet eylemcileri şimdi Musul ve Kerkük'ü gözlerine kestirmiş durumdadırlar. Bunu hesaplayan müttefikler şimdi daha sakin bir şekilde Musul'un temizlenmesini gündeme almış durumdalar. Anlaşıldığı kadarıyla Araplar'ın ve teröristler'in Musul'da bir Kürt Arap çatışması yaratma planı tutmamış, Kürtler, müttefikleri ile saptanan plana uygun bir şekilde ve serinkanlılıkla hareket etmekte ısrar etmiş bulunuyorlar. Oysa Arap kaynaklarından anladığımız kadarı ile istikrarı bozmaya matuf eylem yapan kaynaklar Kürtler'e yapılan saldırıların yoğunlaşması ile birlikle Kürt Askeri birlikleri'nin Musul'a kayacağını, bunu büyük bir Arap-Kürt çatışmasının fitilini ateşleyeceğine inanıyorlardı. Ama tutmadı..
Biz, Kürtler'i bölmeye yönelik olarak psikolojik savaş sürdüren Türk-Arap-Fars sol ve islami çevrelerinin Felluce için döktükleri timsah gözyaşlarının asıl sebebini biliyoruz. Bunların gözyaşları "ABD'nin islama uyguladığı zulüm"den dolayı değildir elbette. Bunlar Kürt'e; yani Kuzeyli, Doğulu ve Güney Batılı Kürt'e göz kırpıyorlar. Çünkü bu çevrelerin Kürtler hakkında açık ve seçik planları vardır. İnsanlığı düşünmek, çoluk çocuğun katledilmesine seyirci kalmamak gibi bir dertleri yoktur bunların. Mesela Komünist Türkler'in böyle bir dertleri olsaydı, dünya tarihinin üç büyük kaatilinden biri olan Stalin ve Lenin ikilisinin ardından yürümezlerdi (diğer ikisi Cengiz Xan ve Hitler). Bu çevrelerin gözyaşları Kürt'ü etkilemek ve Kürt'ü Kürt'e düşman kılmak içindir, sahtedir. Güneyli Kürt bir ittifağın içindedir. Bu kesim elbette ABD'ye karşı çıkmayacaktır. Ama olayların sıcaklığından uzak Kuzeyli, Doğulu ve Güney Batılı Kürt durumu doğru kavrayamayabilir. İşte bu çevreler bu umutla bilhassa Kuzeyli Kürt'ün kafasına okumakta, kardeşlerine karşı açıkça pervasızca kışkırtmaktadırlar. Oyun içinde büyük oyunların döndüğü bir aşamayı yaşıyoruz. Güney'de çözüm yaklaştıkça bu oyunlar daha da pervasızlaşacak, İmralı konuşturulacak, Kongra-Gel'in kaderini elinde tutan cunta konuşturulup belki de harekete geçirilecektir. Neden 17 Aralık bekleniyor? 17 aralık'ta Kürtler'in kaderi hakkında son söz mü söylenecek? Hayır. 17 Aralık'ın Ocak 2005'e açıldığını ve Irak'ta seçimlerle ilgili düğümün çözüleceği momenttir. Biraz da böyle bakalım ve acaba diyelim. Çünkü İmralı, Türk Devleti'nin de kapalı bir şekilde ifade ettiği gibi devletin yararına bazı şeyler söylediği ve söylediklerini tatbik ettirdiği için konuşturuluyor... .
Türk Devleti ve müttefiği bölgesel gericiliğin Irak Planı "oldu-bitti"ye dayanıyor. Önümüzdeki seçim oldu-bittiye getirilip Kerkük mahalli meclisi için de seçim yapılırsa artık hukuki açıdan Kürtler'in elinde bir koz kalmayacaktır. Bundan sonraki her Kürt teşebbüsü kolaylıkla püskürtülebilecek ve hatta Kürtler "bölgede istikrar istemeyen bozguncu unsur" durumuna dahi düşebileceklerdir. Ama şu anda Kürtler'in elinde vazgeçilemez hukuki kozlar vardır. Irak Geçici Yönetim Yasası'nın 58. Maddesi, Kerkük'te Saddam ve öncesi dönemde bu Kürt ilinin demografik yapısının bozulmasına yönelik olarak yaratılan Kürtler'i göçettirme ve onların yerine Araplar'ı yerleştirme fiili durumun ortadan kaldırılmasını amirdir. Bu geçici yasanın bir diğer maddesi ise Kürtler'e kanun ve yaptırımları veto yetkisi veriyor. Buna göre Kürt partileri, eğer Kerkük sorunu hakka dayanan bir çözüme kavuşturulamazsa seçimde engelleyebilirler.
Kürt Tarafı bu hakkını sonuna kadar kullanma ortak iradesini ortaya koymuşken, Türk Dışişleri Bakanı Bay Gül bu haktan habersiz imiş gibi atıp tutmaktadır. Türk Genelkurmayı da üst üste verdiği demeçlerle durumu takip ettiklerini, sinirli bir tavırla beyan etmekte psikolojik savaş açısından medet umuyor.
Öte yandan Türk birliklerinin Güney'e müdahale planları konusunda çeşitli planlar da "basına sızıyor". Bunları haber olarak kullanmakta acele eden Roj TV ne umuyor hala belli değil. Gerçekten, bu kesimin satrançta bir piyon olarak yer alıp almayacağı hala belirsiz. Bütün Ortadoğu'nun en tedirgin örgütü olan Kongra-Gel ve yöneticileri belirsiz bir geleceği bekler durumda. Gerisini siz tahmin edin..
Şu anda Güneyli parti ve kardeşlerimiz her şeye hazır bekliyorlar. Dünyanın en çamurlu coğrafyasında tarih sahnesine çıkmaya çalışmak elbette kolay değil. Avrupa'da yerleşik bazı Güneyli Kürtler'in geniş yerlerinden buraları "tavsiye bombardımanı"na tabi tutması da işin tuzu biberi. Hayatlarında belki bir karakolun önünden dahi geçmemiş olan bu kesimlerin bol keseden atışlarına kulak asmayınız. Gerçek onların hayal alemindeki gibi olsaydı, Kürdistan şimdi sömürgecilerle mücadele eden esir bir milletin ülkesi olmak yerine sömürgeci bir devlet olurdu.
Güney'i dikkatle takip edelim.
Güneyli partilerimizi destekleyelim.
Ama gölge de etmeyelim..

2004-11-21




Gorusunuz