Sn Gordenî (cevaplara devam)-II

Sn Gordenî, belli ve kendine özgü çizgisi çerçevesinde sorular soruyor. Bunların çoğu konuşulan ve hatta dedikodusu yapılan sorulardır. Bundan dolayı cevap verilmelidir.
Birinci sorusu şöyle: "Savaş esnasında gerillaların ve komutanlarin evlenmelerine nasil bakiyorsunuz. Yani gerillaya katilan insan evlenmek için mi yoksa savaşmak için mi dağa çikiyor?"
Eğer bu soruyu PWD kadrolarının önemli bir bölümünün evlenme durumu üzerine soruyorsanız, bu soruya cevap çok kolaylaşır. Yok eğer genelde soruyorsanız o zaman değişir. Biz önce geneli alalım. Gerilla savaşlarında değişik yollar izlenmiştir. Bu konuda genel bir kural yoktur. Ama pek çok gerilla savaşında evlenmeler tabii görülmüş, hiçbir kısıtlayıcı tedbir alınmamıştır. Mustafa Barzani Gerillası'nda, ki gerillayı yöneten komuta heyetinin tümü sıcak mücadele sahasında bulunuyordu ve gerillanın yaşadıklarının aynısını onlar da yaşıyordu, herkes evlenme hakkına sahipti. Hatta evli gerillalar bir şekilde izin süreleri boyunca aileleri ile birlikte olabiliyorlardı. PKK Gerillası'nda ise tersine, evlilik en büyük ihanet olarak değerlendirilmiş, hatta infazlara da yol açmıştır. Bu bakımdan konu ile ilgili bir fikir birliği yoktur. Elbette insanlarımız gerillaya "evlenmek amacıyla" gitmediler. Bu yan cümlecik amacı aşan bir sertliktedir. Sanki, kesinlikle amacın bu değil ve seni tenzih ederim, gerillayı kötüleyenlere malzeme taşır niteliktedir. İnsan fizyolojisi ile insandır. Cinsel tatmin güdüsü ve bunu düzenleyen mekanizmalar bu fizyolojinin en önde gelen unsurlarıdırlar. Cinsel tatmin, 15 yıl, 20 yıl veya ilelebed engellenemez. Gerilla, rahibe okulu öğrencisi değildir. Bu sorununa çözüm arar. Eğer resmi olarak bir çözüm getirilmezse, bu çözümü yaratır. Bundan dolayı oldukça hassas ve bilimsel olarak yaklaşıldığında sizi isyan ettirecek bir niteliktedir.
Ama eğer sözü PWD kadrolarının evlenmelerine getireceksek, bu sorun tüm Kongra-Gel üyeleri için çözülmüştü. Ben Sn Nizamettin Toğuç'tan, evlenmenin gerilla sahasında serbest bırakıldığını dinledim. Sn Toğuç, bir nevi "doğrucu Davut"tur ve neredeyse asla yalan söylemez. Bunu kendisine sorup dinleyebilirsiniz (tabii ki o da insanoğludur ve bu oluşumun üyesidir. İnkar etme ihtimali vardır). Zaten daha henüz 1999'da PKK'nin o zamanki önde gelenleri TV'de "biz dünyayı bile yenecek güçte olsak bir daha silah kullanmayacağız" diyerek savaşa noktayı koymuşlardı. Bu durumda, meşru yollarla, hiç zorlamadan, anlaşarak evlenen insanlara sadece saygı duyulur. Saygı duyulmayan, Kürdistan standardları itibariyle evlilik dışı ilişkilerdir.. Bu ikisi ayrı şeydir..
Sn Gordenî'nin ikinci sorusu şöyle: "Şu anda Kürtler'in ve Türkler'in konumuna baktiğimizda en gerçekçi çözüm nedir? Yani Kürt Halki bugünkü durumda ne istemelidir? Bağimsizlik, federasyon, otonomi ve ya demokratik birliktelik v.s. Sizce mantikli yani gönüllerin istediği degil de oluşacak çözüm şekli ne olmalidir?"
Kürt Halkı'nın ne istediğini, elbette biz direkt olarak bilemeyiz. Bu tamamen subjektif bir cevap gerektirir. Hiç kimse direkt olarak Kürt Halkı adına konuşamaz. Ancak; örgütler, belli ve kabul edilebilir bir seviyede örgütlenmeleri, eğer silahlı mücadele veriyorlarsa uluslararası kurallara uygun bir şekilde açıkta silah taşıyan ve ayırdedici bir kıyafetle dolaşan bir silahlı gücü bulunması, kabul edilebilir seviyede bir halk desteğine sahip olması kaydıyla halka adına talep ileri sürebilirler (PKK buna uyuyordu).
Şimdi soru bana yöneltildiğine göre, ben kendi açımdan cevap vereyim: Ben uzun vadeli bir mücadele (ki PKK 1999'dan beri takındığı tutumla bu süreyi uzatmıştır) gerektiren bir çözümü, federal bir yapının oluşturulmasının iyi ve gerçekleştirilebilir bir çözüm fırsatı olduğuna inanıyorum.
Sn Gordenî'nin üçüncü sorusu: "Kürtlerin birbirlerini karalamalarinda kazançlari nedir?"
Kürtler'in biribirlerini karalamalarından, kazancı bir yana bırakın, düşmanın büyük bir bir bütçe harcayarak sağlayamayacağı zararları vardır. Bence bütün Kürtler'in karalamayı başlatan ve fütursuzca sürdüren kaynağın üstüne gitmesi bu konuda kitlesel bir hassasiyet yaratabilir. Fakat bugünkü büyük "Kürt" boğuşmasının altında yatan sebebi doğru teşhis etmedikçe soyut gayretlerle sonuç almak mümkün değil. "Ah, vah" diye hayıflanmaktansa sebebi teşhis edelim. Çünkü şu anda bir taraf diğerini Amerikancı hain, Ortadoğu Halkları'nın iradesine karşı çıkan bir tutumda görüyor. Diğer taraf ise Kongra-Gel'i, Kürt Yurtseverliği'nin yerine Türkiye Yurtseverliği'ni koymak suretiyle tamamen Kürt Sorunu'nu saptırdığını iddia ediyor. Bu iki zıt kutup demektir. Çözüm birinin diğerinin çizgisine gelmesi ile ortadan kalkar..
Dördüncü soru: "PKK nin bugünkü hale gelmesinin en büyük sebebi sizce nedir?"
Bunun için gerçekten çok derin bir inceleme yapılması gerekiyor. Olayı sadece İmralı'ya bağlamak yetersiz kalabilir. Partinin kuruluşu itibariyle bir nevi "Türk-Kürt Ortak Marksist-Leninist Partisi" olarak boy vermesi, gerilla mücadelesi ve uygun şartların yardımı ile büyüyüp marksist ideolojinin kucaklayamadığı bir aşamada bu eksikliğinin farkına varmadan ketleselleşmeye gitmemesi gibi pek çok sübjektif olgu ile bazı objektif şartları gözönünde bulundurmak gerekir. Ama yine de İmralı sürecinin başlaması ile birlikte Abdullah Öcalan'ın partiyi yönetmesine son verilseydi ve Kongra-Gel'deki darbeci kesime fırsat verilmeseydi belki de bu büyük dağılma yaşanmazdı.
Beşinci soru: "PKK nin kürt halkına ne tür kazanımlari olmuştur?"
PKK'nin elbette Kürt Halkı'na kazandırdığı çok şey var. Bunların başında özgüven geliyor. Düşmana kurşun işlediğini göstermesi, sert bir mücadele olmadan kazanılamayacağını, barbar bir ordunun gerçek yüzünü göstermesi gibi önemli şeyler ilk planda sayılabilir. Fakat zora dayalı da olsa çok geniş bir örgütlenmenin sağlanması en önemli bir diğer kazanımdı. Fransız bir bakan; "Kürdistan'daki taşları bir araya getirmek, Kürtler'i bir araya getirmekten daha kolaydır" derken doğruyu söylüyordu. İşte PKK bu işi büyük ölçüde başarmıştı(r). Tabii ki yeniKürt nesli kitlesel olarak sadece PKK'yi tanıyarak hayata başladığından daha önceki bilinç düzeyini bilemiyor. Bundan dolayı hayatı PKK ile başlatıyorlar.. Bunu da anlayışla karşılamak gerek, ama gerçeği de anlatarak..
Son soru: "Sizce demokrasinin manasi nedir? Hangi şartlarda demokrat olunur? Demokrasinin yararları ve zararları nelerdir?"
Bu çok akademik bir sorudur sayın Gordenî. Ancak şu kadarını söyleyelim: Demokrasi, devletin etnik kompozisyonuna göre farklı şekiller alan, ancak kusurlarına rağmen en az kötü olan bir rejimdir. Konsensüsle oluşur ve konsensüsle yürür. Genelde "benim özgürlüğümün başladığı yerin senin özgürlüğünün sınırı olduğunu bilmekle onu anlamaya başlarız. Daha fazla yazmak gereksizdir…

2004-11-06




Gorusunuz