Cevaplar-I

Cevaplıyorum
Bu forumu klasik kullanım şeklinden çıkarıp bir nevi eğitim alanı haline getirme fikri bende belli bir süredir oluşmuş durumdadır. Bu eğitim karşılıklı yazışma ile olacak ve herkesi kapsayacaktır. Ben,sen, o; herkesin biribirinden öğreneceği birşeyler vardır. Bu kısa girişten sonra şimdi asıl konuya, cevaplara başlıyorum:
Sayın Aslan'ın ilk sorusu Güney'deki iki ana parti ile ilgili. Bu partilerin seçime neden tek liste halinde girmeyeceklerini soruyor. Bu sorunun altında yatan sebebi anlıyorum, fakat bu sebebi tartışmaya açmıyorum. Direkt cevaba giriyorum:
Güney'in iki ana partisi, son zamanlarda pek çok konuyu tartışarak belli ve bazı önemli sonuçlara varmış durumdadırlar. Fakat en önemli sonuç geçen Günlerde Selahaddin'de yağılan toplantı ile alındı. Mesut Barzani ve Celal Talabani'nin başbaşa görüşmeler ile vardıkları antlaşma Türk Devleti'ni epey rahatsız etmiş olacak ki, yetkili ağızları, yani genelkurmayları aracılığı ile memnuniyetsizliklerini bildirdiler. Bu antlaşmanın metni açıklanmış değil. Bundan dolayı etrafa yardımcı olmamak içinm tahmini olarak da üstünde fikir yürütmüyoruz. Fakat bu antlaşma, Kerkük'le ve ocak ayındaki seçimlerle ilgili tüm yapılması gerekenlerin masaya yatırıldığı bir toplantı sonucu sağlanmıştır. Akabinde yapılan Süleymaniye toplantısı, çok partili ve dışa bilgilerin kolayca sızacağı bir toplantı olduğu için siyasi açıdan taktik bir toplantı olarak ele alınabilir. Bundan dolayı, seçime nasıl gireceklerine veya girip girmeyeceklerine dair fikirler serd etmek için daha çok erkendir..
Sn Aslan'ın ikinci sorusu; bu forumda neden "sadece" PKK ile ilgili gelişmelere yer verildiği, diğer örgütlerin yaşadığı gelişmelerin neden tartışılmadığı konusundadır.
Evet, bu forumun yazarları veya iştirakçileri daha ziyade PKK ile ilgili yazılar yazıyorlar. Bence PKK bunu bir de kendisine sormalıdır. Ben, bunun yerinde bir davranış olduğunu, PKK sorununun çözümlenmesine kadar bu parti ile ilgili bilimsel yönü çok ağır basan tartışmaların bir süre daha yürütülmesi gerektiğine kaniyim. Çünkü PKK yirmi yıldan beridir Kürt Ulusu'nun evlatlarını cepheye sürüyor, Kürdistan'ın kaderi üstünde rol oynuyor. İşte bu örgüt İmralı süreci ile birlikte Kürdistaniliğini kademeli olarak kaybetti. Şu anda TÜRKİYE YURTSEVERLİĞİ çizgisine oturmuş durumdadır. Oysa Kürt Ulusu'nun kendi öz yurdu olan Kürdistan'ı var. Türkiye ve Kürdistan ayrı iki ülkedir. Bunu bilince çıkarmak Kürt Sorunu'nu kavramakta ve kavratmakta ilk adımdır. TÜM KÜRT ÖRGÜTLERİ ARASINDA KÜRT YURSEVERLİĞİ'Nİ LİDERİ DÜZEYİNDE YADSIYAN TEK ÖRGÜT PKK'DİR. Bu konuda genç arkadaşlar görüşme notlarını tarayarak bizi daha da aydınlatabilirler. En son olarak asli unsur, Kemalizm, Türk Solu ile bütünleşme konularındaki gelişmeler bizim için alarm niteliğindedir. PKK "asli unsur" olduğumuzu iddia etmekle ve savunmakla bizi asimilasyoncu-sömürgeci yapının yemi haline getirmiştir. Çünkü uluslararası hukuk, yoruma yer vermeyecek şekilde devletleri şöyle sınıflandırıyor: Ulus Devlet; tek ulusa dayanan devlettir. Almanya gibi.. Azınlıklara sahip devletler: Bu devletlerde her yerde tek ulus çoğunluk olduğu halde, yinede bazı yörelerde yoğun bir şekilde bzaı etnik gruplar yaşamaktadır.. Fransa gibi. Çok uluslu devletler: Bu devletleri bir ulus yerine iki ve3ya daha fazla ulus oluşturur. İsviçre, Belçika, Kanada, Hindistan ve Türkiye gibi.. Eğer "Türkiye'de iki ana ulus yaşıyor" demek yerine "Kürtler asli unsurdur" diyorsanız, o zaman Kürt ulusunun bağımsız varlığını ve Kürdistan denilen bir ülkenin varlığını da red etmiş olursunuz. Niyetiniz bu olmasa da pratikte bunun varacağı nokta aynıdır. Lozan'ı açın ve dikkatle bakın. Bunu net bir şekilde görürsünüz. Kemalizm konusu da aynı sonucu doğurur. Arkadaşın biri uzun bir yazı halinde PKK liderinin İmralı Süreci boyunca dile getirdiği Kemalizm'e övgü paragraflarını foruma getirmişti. Umarım bir daha getirir. Ölü Türk Solu'na dayanması ise izahı çok güç bir olgudur.. Ancak ve ancak "benimde yanımda Türk var, işte ben bölücü değilim" boyun büküklüğü ile izah edilebilir.. Bütün bunlardan dolayı forum iştirakçileri PKK'yi çözümlemeye ve Kürt olmayan yüzünü teşhire devam etseler hiç de yanlış yapmamış olurlar. Bu ideolojik mücadele sonucunda PKK'nin ulusal saflara dönmesi ise hepimizin isteğidir.
Sn Aslan'ın üçüncü sorusu PWD'deki "iç çekişme" ile ilgilidir. Bu konuda ilgili iki taraf ile de görüştüm. İki tarafı da çok yoğun bir örgütlenme mücadelesi içinde buldum. İki tarafın da böylesi bir tartışmaya vakti olmadığı kesin. Üzgünüm (sizin adınıza).
Bu cevap ile birlikte ilk faslı kapatıyorum. Sonraki saatlerde ikinci bölüm cevaplara geçeceğim.

2004-11-05




Gorusunuz