ABD saplantısı

Türk Devleti'nin, Türk Solu'nun ve milleyetçi sağı ile dinci kesiminin, buna ek olarak Kongra-Gel yönetiminin bir ABD saplantısı var. Türk Kesimi'nin bu saplantısını anlıyorum. Onlar ne de olsa Kürtler'in tarih sahnesine, şöyle veya böyle çıkmaması için ellerinden geleni yapıyorlar, ama ya Kongra-Gel? Bunu ben anlıyorum, ama pek çok Kürt anlamakta güçlük çekiyor. Neden apaçık bir şekilde düşüncelerini dile getirmiyorlar da, muğlak komplo teorilerine başvuruyorlar bunu anlamak äster halk. ABD Yetkilileri'nin Kongra-Gel'i yok etmek için sürekli düşündüğünü, halkların iradesine ters düştüğünü, Ortadoğu'dan kovulması gerektiğini yayın organlarında sürekli işleyip dururlar.
Evet, ABD, bölgedeki üç halk grubunun, yani, Araplar'ın, Farslar'ın ve Türkler'in iradesine ters düşmüştür (en aşağısından çoğunluğun veya devlet güdümlü bir çoğunluğun). Buna ek olarak Kongra-Gel de ABD'yi "kara listeye" almış bulunuyor ve bu kara listeyi Kürtler'in iradesi olarak lanse ediyor..
Şu anda okumakta olduğunuz yazı uluslararası bir yargıcın kaleminden çıkmış değildir. Bundan dolayı "şu haklıdır" veya bu "haksızdır"dan ziyade KÜRT ULUSU'NUN ÇIKARLARI NEYİ EMREDİYOR, o çerçevede kalem oynatıyorum, oynatacağım. Ortadoğu Halkları'nın tümünün çıkarları ile çatışsa da benim yapacağım şey Kürt Ulusu'nun çıkarlarının emrettiği yerde durmaktır. Hem defalarca ıspanlanmıştır, Ortadoğulular'ın neredeyse tümü, haktan önce ulusal çıkarlarını düşünürler. Gerçekler katıdır. Şu anda Kuzey'de hala önemli bir güç olarak varlığını sürdüren Kongra-Gel, son zamanlarda yaptığı bilinçli veya bilinçsiz tercihi ile bu çıkarları, en aşağısında Kuzey'de, korumaktan uzak kalmıştır. Kürt Ulusu'nun genel çıkarı ile Kuzey'de bir direnişin varlığı hep çatışır duruma getirilmiştir. Bu yönelişin yarattığı sonuçların tümü 2000'li yıllardaki iç değişimin sonucudur. Yeni politikaya paralel bir çöküş yaşanması asla şaşırtıcı olmamıştır. ABD'nin bölgeye gelişi ile bu çöküşü izah için bir sebep yakalamış, sürekli bunu işlemektedir. Ama ABD bölgededir. Hiç kimseden izin almadan bölgeye inmiştir. Bu yeni bir durumdur ve bu durum Kongra-Gel'in geleceğini yakından ilgilendirmektedir.
Evet, konuyu daha iyi anlamak için size üç senaryo takdim edeceğim.
Birinci senaryo; ABD'nin bölgede yenilgiyi kabul ederek çekip gitmesi çerçevesindedir. Kerry Kazanırsa bu senaryonun kısmen de olsa uygulama alanına sokulma ihtimali vardır. Böyle bir durum ortaya çıktığında Ortadoğu; Arap, Fars ve Türk devletlerinin keyfine göre şekillenecek demektir. Bilhassa Irak'ta duruma hakim olacak güçlerin niyetleri şimdiden bellidir. Bunların ilk işi Kürtler'i bir güç olmaktan çıkaracak bütün kanlı ve kansız tedbirleri almak olacaktır. Bu amaçlarına ermek için her metodu kullanacak, bölgesel işbirliğine başvurmaktan geri kalmayacaklardır.
İşte böylesi bir durumda Güney'deki kazanımlar, büyük bir direniş sergilense bile, gerek düşmanın silah üstünlüğü, gerek stratejik konuçlanması, gerekse uluslararası durumun ırkçı faşist güçler açısından elverişliliği sayesinde, bu çaba kırılabilecek ve Güney, artık geri dönüşsüz bir şekilde "Arap Vatanı"nın son parçası haline gelecektir. Bu arada "Ortadoğu Halkları'nın emperyalizme karşı ortak mücadelesi" şiarı ile, dolaylı olarak Kürtler'in Güney'deki kazanımlarına karşı çıkan şimdiki Kongra-Gel de bu gelişmelerden nasibini alacaktır. Güney'de duruma hakim olacak olan yeni Irak'ın faşist rejimi tüm Irak'ta sadece tek silahlı güç, yani Arap silahlı gücünü egemen kılmak için harekete geçecek, Türk ve Fars rejimleri ile birlikte gerillaları kıskaca almaya çalışacaktır. Bu arada tüm lojistik hatları kesecek ve mukadder akibeti hızlandıracaktır. Yani kısacası, Kongra-Gel'in sadece kendisi dünyayı yanlış yorumlamanın kurbanı olmayacak, Kürdistan'ı da bu akibete ortak edecektir.. İşte bu "Ortadoğu Halkları'nın emperyalizme karşı ortak mücadelesi" esprisinin tabii sonucu olacaktır. ÇÜNKÜ ORTADOĞU'DA KÜRT SORUNU SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA HALK MEVCUT DEVLETTE TEMSİLİNİ BULMAKTADIR.
İkinci senaryo: ABD'nin bölgeyi temizleme kararlılığına rağmen, Arap kesimindeki teröristleri alt edemeyip "pata durumu" yaratıldığını farz edelim. Sonuçta ne olur? Elbette Irak en akılcı bir çözüm uygulanarak üç ayrı devlete bölünür. Kürt Devleti bu üçlünün en güçlüsü olarak tarih sahnesine çıkar. Türk Solu ve onun yedeği durumuna düşmüş olan Kongra-Gel istediği kadar "ABD'nin kuklası" desin. Biz bu haset dolu sözlere alışığız. Kürt Ulusu için önemli olan Kürdistan'ın bekası ve demokratik bir şekilde çiçeklenmesidir. Bu durumda da Kongra-Gel büyük sorunlarla yüzyüze kalacaktır. Herşeyden önce Kürt Devleti'nin tek ordusu olacağı için, Kongra-Gel, silahlı güç bulundurma şansını kaybedecektir. Önlerinde iki yol bulunması kuvvetle muhtemeldir. Ya yeni devletin, en iyi ihtimalle "silahı bırakarak siyaset yapın" şeklinde formüle edilebilecek teklifini kabul edecek, ya da silahsızlandırılamaları için fiili olarak harekete geçilecektir. En aşağısından eşyanın tabiatı bunu emrediyor.
Bu senaryo gerçekleşirse Kongra-Gel'in de önünde iki yol bulunacak gibi. Birincisi; yeni devletin otoritesine uymak ve silah bırakmak. İkincisi; bu yönetim ile silahlı çatışmaya girmek. Bu arada gizli ellerin de devreye girmesi büyük bir ihtimaldir. Bunlar elbette Türk, Fars ve Arap devletleridir. Kongra-Gel ile fiili veya zımni bir ittifak gerçekleşebilecek ve bu sayede yeni devleti istikrarsızlaştırma amacıyla yapacakları çok şey olacaktır..
Üçüncü senaryo: Bu senaryoda ABD duruma tamamen hakim olur ve Roj TV'nin direnişçi dediği teröristler bertaraf edilerek yeni ve federatif bir Irak doğar. Bu Irak'ta Kerkük Kürdistan'a bağlanmıştır ve Kürdistan'da demokrasi, ekonomik ve sosyal gelişmeye paralel olarak yerleşmektedir.
Ama Lolan'da ve diğer bazı adacıklarda hala Kongra-Gel güçleri bulunmaktadır. Yeni devlet, toprakları içinde Kürtler'in özgür yaşadığını, bundan dolayı Kürt Federe Devleti güçlerinin dışında bir silahlı gücün bu topraklarda bulunamayacağını, dolayısıyla Kongra-Gel güçlerinin silahlarını bırakarak siyasi mücadele için Türkiye'de şartlar oluşuncaya kadar özgür Kürdistan'da kalabileceklerini teklif edecektir (veya muhtemelen böyle olacaktır). Bu durum karşısında da Kongra-Gel'in önünde iki seçenek olacaktır. Ya çatışmayı kabul etmek, ya da şartları kabul etmek.
Görüldüğü gibi mantık ölçülerine vurulduğunda, Kongra-Gel'in önünde, bu yönetim başta kaldıkça, hep çatışma ihtimali duruyor. İşte dışa vurulmayan bu güdülerdir Kongra-Gel'in kaderini elinde tutan grubun o müthiş Amerikan düşmanlığını kamçılayan. Oysa, her zaman tekrarladığımız gibi, 11 Eylül terör olayından sonra dünyadaki değişim yakalanabilseydi ve bu değişime uygun politikalar geliştirilebilseydi, Kongra-Gel bugün bu durumda olmayacaktı.
Şimdi gelin ABD'nin bölgedeki varlığı ve bunun Kürt Sorunu'na etkileri konusunda tartışalım. Soruların mantıklı olması dileğiyle (mantıksız sorulara elbette cevap verilmeyecek ve yok sayılacaktır)..

2004-10-20




Gorusunuz