PWD program taslağı ve legal örgütlenme-II

Program, sistemde yapılması tasarlanan siyasi, sosyal ve ekonomik değişiklik olduğuna göre bu tasarının gerçekleşmesi için seçilecek vasıta ön plana çıkıyor. PWD insiyatifi Silahlı mücadeleyi red etmiştir. PDW İnsiyatifi için gerilla savaşı artık tarihe karışacak demektir. Mücadelenin siyasi olacağı belli. Ama PDW, olması gereken yerde değil, biraz uzakta örgütleniyor. Dışarıdan veya uzaktan rejime laf yetiştirmek pek tercih edilir bir mücadele şekli sayılamayacağına göre, Türk Devleti'ne siyasi sahada ve yüzyüze laf yetiştirilmelidir. Bu da şu andaki legaliteyi kullanarak yeni ve daha ideal olan bir legaliteyi yakalamanın mücadelesi söz konusu olacaktır. Yani şu andaki TC legalitesine uygun olarak şekillenmiş olan bu antidemokratik legalitenin önündeki en büyük sorun olan Kürt Sorunu'nu adil bir çözüme kavuşturmayı hedefleyen, tabii ki bunun için yeni bir legaliteyi yakalayacak şekilde uğraş verecek bir siyasi parti doğmalıdır. Kitleden gücünü alan, kitlesel bir parti...
PWD Program Taslağı'na baktığımızda bunun hedeflendiğini yakalarız. Ama bilinir, tüm müteşebbis heyet siyasi yasaklıdır ve Türk Kanunları'na göre Kürdistan'ın kurtuluşu için mücadele vermek gibi ağır bir suç işlemişlerdir. Bu durum pratikte en az belli bir süre için onların devre dışı bırakılmaları anlamına gelir. Türk legalitesine uygun parti içte kurulacağına göre, bütün iş kilitlenmeyi ciddi bir şekilde kırmayı hedef almış politikacılarımıza düşüyor. PKK'nin etkili olduğu alanda yürütülen bir müdahalecilikten arınmış, üretken, çözümü rantın önüne koyan içi yanmış bir çok politik kadronun böylesi bir hamle için hazır olduğunu görüyoruz. Varsın Zat'ımız, bundan böyle elinde kalanlara Kemalizm'in faydalarını anlatıp dursun, eminim, onlar işlerine bakacaklardır.
PWD'lilerin destek verecekleri, deneyimlerini aktaracakları ve fakat müdahale etmeyecekleri demokratik işleyişe sahip bir kadro, kısa sürede, PKK tarafından geliştirilebişlecek tüm tehdit ve müdahale olasılıklarına rağmen geniş bir toparlanma sağlayacak şansa sahiptir. Bu görülebiliyor. DEHAP'ın dönüşüm çabalarındaki tıkanıklık, milyonların umutlarına cevap verecek ihtilalci romantizmin kaybedildiğinin, müdahaleciliğin artık kabul edilemez bir noktaya geldiğinin işaretleri ile dolu olduğuna göre, o coşkulu kitle gerçekten kayıplara mı karıştı gibi uğursuz bir soruyu akla getirmesin. O potansiyel olduğu yerde duruyor, yeter ki yeni ve ciddi bir müdahale gelsin. Bu ciddi müdahale elbette liberal rengi belirgin, ama Kürdistan'daki tüm siyasi yoğunlukları, Kürt demokratik ulusalcılarını, demokratik dincilerini ve demokratik solcularını kapsayacak bir yapı tarafından sağlanır.
Peki çözüm nasıl sağlanacak? 1982 antidemokratik anayasasının tamamen değiştirilmesi ile elbette. İşte burada yine başa dönüyoruz. Benim 2000'li yılların başından beri işaret ettiğim ve fakat sabırla dinleyecek bir merci bulamadığım noktaya geri dönüyoruz. Onca kayıp yılın acısını içimde his ede ede yazıyorum bunları.
Anayasayı Kürtler'in tek başlarına değiştirme veya yeni bir anayasa yazma gibi bir güçlerinin olmadığı ortada. Bunun için Türk tabanlı partner veya partnerlere ihtiyaç vardır. Çok kararlı bir duruş sergilenirse böylesi bir partnerin yaratılması mümkündür. Bilhassa TÜSİAD gibi düşünce üreten örgütlerin öncülük edeceği çağdaş Türk liberalleri ile artık fosilleşmiş kişiliklerden arınmış Türk sosyal demokratlarının silkelerek örgütlenme fursatını yakalayacakları güven verici Kürt tarafının sergileyeceği güven verici duruş inanıyorum ki çok şeyi değiştirecektir. 2001 krizinde böylesi bir çözüme çok yaklaşmıştık. Ama PKK tarafının bir türlü durumun ciddiyetini kavrayamaması, marjinal Türk Solu'nu bir tarafa bırakamaması her şeyi alt üst etti, bizleri bugünlere getirdi.. Hele son bir yıldır gemi azıya alacak bir şekilde 1970'li yılların dilini kullanmarı Kürt Ulusu'nu büyük kayıplara uğratmış uluslarası planda, Türkiye ve Ortadoğu planında müthiş bir prestij kaybına uğratmış, Kuzey'i büyük bir yalnızlığa itmiştir. Kürt Ulusal Hareketi eskiden motor görevi yüklenmişken, şimdi en adisinden solun bile yedeği olamayacak hale getirilmiştir.. Ne acı!
Sergilenecek ciddi ve inandırıcı bir duruşla yeniden uluslararası alanda, bölgede ve bilhassa Kürdistan düzeyinde eski çözüm fırsat ve gücünü yakalama olanağı vardır. Kürdistan düzeyinde uzlaşıcı, birliği yakalayıcı bir politika, dünya düzeyinde demokratik yapıya sahip ülkelerin dikkatini ve dostluğunu kazanma, bölge düzeyinde ise demokrasi söylem ve niyeti örnek alınacak bir yapı geliştirme elbette kazandırıcı olacaktır.
Dünya genelde büyük bir ve tek metropol haline gelmekte olduğuna göre, özgüç ile etkileyici dış güç tamamen biribirine karışmış durumdadır. Globalize olmuş dünyayı anlayamayanlar elbette zamanın gerektirdiği yürüyüşe cevap olamazlar. Dünyanın tamamen dışladığı Kemalizm veya onun yerli Kürt versiyonu gibi diktatoral yapılar kesinlikle yıkıntıların altında kalmaya mahkumdurlar. Eğer tarih sahnesine kendi kimliğimizle katılmak istiyorsak gidişin yönünü çok iyi anlamamız, piyasa ekonomisi kavramı gibi kavramların bir tercih olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline geldiğini görmemiz gerekir.
İşte bu noktada solun dramına geliyoruz. 1990'lı yılların başından beri yıkılanların yıkılış sebebini küçümsemek, bilgiççe günlük çözümlemelerle süreci saptırıcı bir şekilde taraftarlarına izah etmek onları diriltmediği gibi daha da çökertti. Marksizm, devletin geleceğini veya sönüşünü izah edememenin, özgün ve ekonomi biliminin kanunlarına uygun bir iş yaşamı teorisi oluşturamamanın ve en önemlisi devleti küçültecek bir teori geliştirememenin acısını çekiyor. "Devlet küçülmelidir" demek, kupkuru bir laftır. Bunun içi doldurulamadığı müddetçe gülünç bir ukalalık olarak algılanır. PKK işte bu çıkmazı hala aşamamanın şaşkınlığı içinde sarıldığı gerici, ilkel solun sarmalına girmiş, ulusumuzu da bu sarmala sokmuştur.
Vakit geç değildir. Bunları gözönüne getiren bir yapı, sağlam bir şekilde gereken konsensusu yakalayabilecek, Türkiye'deki geri zeka sömürgeci yapıyı kırabilecektir. Yeter ki dost düşman tahlili iyi yapılsın.

2004-10-03




Gorusunuz