Yurtseverlik mi, saticilik mi?-II

Imrali dizginsiz bir at misali kendileri disindaki herkese "isbirlikçi", hain", "çorbaci" gibi sifatlari layik görüyor. Kürt Ulusu'nun kaderini degistirmeye yönelik bu tür karalamalara sadece cevap yetistirmek gibi pasif bir savunma içinde olmayacagim. Ayni silahlarla savasmayanlar elbette kaybederler. Biz bugün gerçek isbirlikçi kendileri mi, yoksa baskalari mi ona bakacagiz.. Hem sadece gerçeklere bagli kalaraktan.
PKK'nin 1982'den beri isleyisini iyice bilmeyenler, yurtsever bazda ayrilanlari hep "peki neden yönetimdeyken birsey yapmadiniz da simdi etrafi suçluyorsunuz" deyip dururlar. Oysa PKK içinde eskiden beri, hiç kimse ne konusma ne de "hain" diye damgalanmadan ayrilma hakkina sahip degildi. Ta en bastan beri büyük bir üye çagunlugu Türk Devleti'nin agir suç olarak kabul ettigi bazi "sonuç alici" eylemlerle partiye daha siki baglaniyordu. 1981'den sonra, daha asagida belirtecegim gibi, durumunu vazgeçilmez bir sekilde saglamlastiran Imrali'daki Zat, sonraki günlerde parti içindeki tek isim olma durumunu daha pekistirecekti. Merkez Komitesi ve diger organlar sadece sözde organlar olarak kalacakti artik. Partinin herseyi söz konusu Zat'ti. Herkes iradesini bu Zat'a teslim etmis, parti içindeki konumu "Baskan" kelimesini asmis, "Baskanlik" ünvanina erilmistir. O artik tek basina bir kurumdu. Kendisine "neden islevsel bir merkez komiteniz yok" diye soran gazetecilere "Hazret-i Muhammed'in merkez komitesi mi vardi" diye akla gelebilecek en ilgisiz cevabi veriyordu.
Imrali Zat, dünyanin en süpheci insani oldugundan dolayi en yakin arkadaslarini dahi takip ettiriyor, arkadas konumundaki parti üyelerini biribirlerine ispiyonlatiyordu. Çok güçlü bir iç istihbarat örgütü kurmustu. Ben onlarin misafiri iken gittigim her yerdeki esprilerim dahi rapor ediliyordu, ki bunu çok iyi bir sekilde ortaya çikarmistim. Parti içinde herkes biribirinden kusku duyuyor, biraz abartma ama, serbestçe "ah, yoruldum" demeyi bile cesaret konusu yapanlar olabiliyordu. O artik ulasilamaz bir zirvedeydi. Her sabah "bi can bi xwîn em bi te re ne ey Serok" slogani ile güne baslayan gerilla, ruhunu ona teslim etmekteydi.. "Hiç kimse Baskani anlayamaz" cümlesi herkesin kafasina isleniyordu. O büyük bir dahi, Kürtler için bir sansti.. Bundan dolayi yaptigi hiç bir antlasma ve görüsme sorgulanamazdi.
Simdi Bu Zat önüne geleni ajanlikla suçluyor, gerçeklerin ebediyen sakli kalacagindan emin bir sekilde etrafa çamur atip duruyor..Simdi gelelim kim isbirlikçidir sorununun çözümüne.. Bu anlatacagim gerçegi, bu derecede çiplak bir sekilde, Imrali'daki Zatin çok küçük bir çevresi hariç o partiye mensup hiç kimse bilmez.
Sene 1981.. Zat'imiz Suriye'de biraz da perisan bir sekilde dolasiyor, Sam Rejimi ile ciddi iliski kurmak için çare ariyordu. Iste böylesi günlerden birinde Ali Sincari ile tanisir. Ali Sincari o sirada PDK'den ayrilmis, Sehit Sami Rahman ile birlikte hareket ediyordu. Kendisinin de küçük bir grubu vardi. Suriye Istihbarati'nin o zamanki kuvvetli adami Rif'at Esad ile çok samimi iliskiler içindeydi. Imrali'daki Zat'i alip dogruca Esad'a götürür. Tanistirir ve istemlerini bildirir. Toplanti bittiginde tam bir isbirligi anlasmasi ortaya çikmisti. Buna göre Suriye, basta maddi yardim dahil, gerilla savasi baslatmak için her türlü ihtiyaçlarini karsilayacak, Suriye'deki ve Güney-Bati'daki Kürtler arasinda PKK'nin örgütlenmesi için her türlü kolayligi saglayacakti. Buna karsilik PKK Lideri Suriye Rejimi ile tam bir isbirligi halinde olacakti.. Bunun canli tanigi Ali Sincari su anda PDK'lidir ve eger açik konusacaksa ona sorulabilir. Hatta ben bu gerçegi üstü biraz kapali bir sekilde gerillanin gözleri önünde ona da ilettim.. Bu band bende saklidir...
ISTE SIZE SOMUT ISBIRLIKÇILIK! Zati'mizin ipleri artik Esatlar'in elindeydi.. Bu isbirlikçilik Kürtler'e çok pahalliya oturdu. Güney'deki olusum her olumlu noktaya erdiginde bu isbirlikçilik sayesinde Suriye rejiminin dolayli saldirsisina, yani Imralisal saldirisina ugruyordu. 1992'de Güney'de parlamento kuruldugunda Mesut Barzani'nin Apo'ya Lübnan'da temsilciler seviyesinde görüsme talebi bu isbirlikçilik ruhtan dolayi cevap bulamadi ve tarihimizin en talihsiz iç savasi basladi. Ardindan 1995 Dublin Antlasmasi ile Güneyliler bir baris firsati yakaladilar. Bu antlasma da yine Suriye rejimi'nin "itirazi" ve Imralisal bir saldiri ile islemez kilindi. Ardindan yikimlar oldu..
Bölgedeki istihbarat teskilatlari ile isbirligi bununla da sinirli kalmadi. Iran Istihbarati ile de Suriye'lilerle yapilana benzer bir antlasma yapildi. Bu antlasmanin mimarlari Riza Altun ve Cemil Bayik'tir. Riza Altun, bu görüsmelerden birini anlatmisti. O Iran Istihbarati ile görüsmeye oturmusken ben TV'de Mollalar Rejimi'ni yerden yere vuruyordum. Bu sirada TV'yi birlikte seyrettikleri SAVAMAK'in adami "bu ne?" diye sorunca Altun; "bizim TV'de çesitli çevreler konusur. Bu da onlardan biridir. bizden degil, demis.. Kisaca bu görüsmeler de uzun sürmemis, esasli bir isbirlikçilik ortaya çikmisti. Bu isbirliginin derinligini 2002 yilinda farkettim. O sirada yapilacak olan kongreye davet edilmistim. Bu davete icabet etmek istedigimi söyledim. Bunun üzerine bana yolu tarif ettiler. Tahran'a inecektim. Orada beni karsilayacak adam ile birlikte Ormiye civarinda bir yere gidecek, oradan da Iran makamlarinin araci ile kongrenin yapilacagi alana kadar götürülecektim. Evet Iran istihbarati beni kongre alanina götürecekti. Gidemedim. Çünkü bu sirada Türkiye'nin dayatmasi ile bu birlik bozulmustu..
Üçüncü antlasma 1996 yilinda Saddam ile yapilmis, bu sayede Suriye sinirindan Güney'e girmek isteyenler hiç bir engele takilmadan sinirdan Maxmur'a kadar araç ile gidebiliyorlardi.. Eskiden çatisma ihtimali bulunan PDK'nin kontrolundaki sahalardan gece ve yayan gitme zorunlulugu vardi... Bu antlasmalarin diger yüzlerini elbette bilmiyorum..
Iste bu fiili ve açik isbirlikçilige ragmen eger kalkip da elaleme "isbirlikçi" derseniz çok komik olur. Girtlaginiza kadar battiginiz pislikte simdi de Türk Derin Devleti ile kolkolasiniz. Bunu siz de biliyorsunuz. Ama öyle bir çikmazdasiniz ki, biribirinize yapismis hiç birakamiyorsunuz. Battikça batiyor, ama elinizde bulunan TV denilen asrin en büyük yalan makinasi sayesinde baskalarini batmis gibi gösteriyorsunuz.
Iste sizinle ABD arasindaki temel çeliski yukaridaki iliskilerden kaynaklaniyor. Siz bu dünya devinin "terörist ülke" listesine aldigi Ortadogu'nun üç diktatörlügünün istihbarat teskilatlari ile içiçe geçmis ve Marksist-Leninist bir parti olmakta israr ederken nasil kabul görecektiniz? ABD ile nasil anlasabilecek, terörist damgasi yemekten kurtulacaktiniz? Bütün gücünüzle antlasmak için çaba harcadiniz, ama Lider'iniz birakmadi... Neden? Çünkü eli baskasinin elindeydi... Haydi dürüst olun da itiraf edin.. Su anda aranizdan ayrilanlar bu konuda en masum olan insanlarimizdir. Çünkü bu iliskilerin hiçbirinden zamaninda haberleri olmadi. Botan hep dagdaydi, düsmanla bogusuyordu. Sakine zaten belli.Kani Avrupa'daydi. Osman Öcalan ise tecritte. Diger komutanlar da öyle.. Geriye entrikacilar kaliyor. Alin tepe tepe kullanin.
Zafer Kürt Milleti'nin olacaktir.

2004-09-26




Gorusunuz