İki Yurtseverlik, hangisi Kürt?

İmralı ve Kongra-Gel cephesi ortamı, kelimenin tam anlamı ile, zehirlemiş durumda. Artık eski PKK'lileri bırakın, iki sempatizan bile cesaterle bir araya gelip birşeyleri tartışamıyorlar. Tam bir terör havası ortalığa hakim. Kimin kime "hain" diyeceğini, kimin kime "kişilik" diyeceği belirsiz. Ülkede, gerillada, Avrupa'da hep aynı ortam. Bu ortamı bilerek, isteyerek hazırlayanlar belli. Buna karşılık seslerini çıkaranlar da belli. Bu ortam çarpıtmalara, tartışmaları saptırmaya, Kürt Sorunu yerine her herşeyi tartışmaya davetiye çıkarıyor.. "Kıyameti koparmanız lazım. (TV'de-NB) 'Bu şerefsizler' deyip başlayacaksınız anlatmaya" diye emir veren İmralı şiddete davetiye çıkarmanın telaşında.. İşte bu noktada yurtseverliği tartışmaya açıyor. "benim yurtseverliğim", "onların yurtseverliği" belirlemesi onundur.. Bakalım hangi yurtseverlik nedir, biraz açalım.
İmralı ve Kongra-Gel, bilhassa süratle örgütlenip sürece, kendi metodlarınca müdahale etmek isteyen yeni insiyatife ağza alınmayacak küfürlerle saldırıyor, onları adete hiç mücadele etmemiş, kaçak, seks düşkünü, ABD'nin maşası, likidatör insanlar olarak göstermeye çalışıyor. Yüksekten atmak her zaman başarılı bir taktik olarak bilinir, ki İmralı, tam da bunu yapıyor. Oysa o "onbin kişinin kaatili" olarak gösterdiği.Botan'ın sadece bir yıllık sıcak çatışma günleri bile onun bütün yıllarını kapsayan bir mücadeleyi işaret eder. Evet, organizatördür İmralı. Evet, bağlılık sağlamakta ustadır İmralı. Evet örgütçüdür İmralı.. Ama ne pahasına? Geriye dönüp baktığında cesetlerle dolu bir geçmiş görür.. Dikta görür. Gözyaşı görür.. Bunları iyice belleyemeyen bir halk elbette doğru bir değerlendirme yapamaz.
İmralı ve kongra-Gel'in son zamanlarda herkesi kapsayan bir yönelişlari var; yurtseverlik.. Bu konuda kendilerine hiç toz kondurtmayan bir pozisyondadırlar. Bence yurtseverlik kavramının çıplak bir şekilde tartışılmasında çok fayda var. Hiç evelemeden, gevelemeden doğrudan doğruya kafanın içindekilerin ortaya dökülmesi gerekir. Eğer İmralı ve KG'de bu cesaret varsa, buyursunlar, gerçekten yurtseverlik konseptlerini ortaya döksünler. Ama dökmeyecelerdir. O halde biz arayarak çıkaracağız düşüncelerini.
Kongra-Gel'in yönlendiricisi İmralı'ya götürüldüğü ilk günlerden itibaren gittikçe netleşen bir şekilde kendisinin ve dolayısıyla Kongra-Gel içindeki darbecilerin yurtseverlik anlayışlarını ortaya koymuştur. Burada ilk olarak Yavuz Selim'le işe başlar ve Kürt-Türk işbirliğinin temellerinin sağlamlığını dili döndüğünce anlatır (AlpArslan'ı da unutmamak lazım). Ama bu arada 40.000 ile 100.000 arasında Alevi Kürt'ünün kurban gittiğini hasır altı eder. 1512'deki işbirliğine ortak vatan için birlikte hareket etmek demesi tesadüfi değildir. Ardından Atatürk'ü örnek verir ve "kurtuluş Savaşı" denilen Türk-Grek Savaşı'na Kürtler'in Türkler'le "ortak olarak" katıldıklarını anlatır durur. Oysa bir çocuk bile Kemal'ın tamamen taktik amaçlarla hareket ettiğini, durumunu sağlamlaştırdıktan, bilhassa Lozan'a giden engebeli yolu başarı ile atlattıktan sonra Kürt denilen yükü sırtından atar, dillerini bile yasaklar. Bu Osmanlı Paşası tarafından Kürtler söz konusu olduğunda, hiçbir geri adımın "İsyanlar"dan sonra atılmadığını, Kürt diline yasağın 1924'te geldiğini, ardından korkunç bir assimilasyon harekatının başlatıldığını bilir. Yani "İsyanlar"ı bu adımlar çabuklaştırdı, isyanlar "karşılıklı hatalar"a yol açmadı. Ama İmralı yurtseverlik anlayışını belli bir temele göre şekillendirdiği için mutlaka kardeşler arası hatalardan, bilhassa "İngilizci" Kürt Önderler'in gericiliğinden dem vurması gerekirdi.
Irak'ın işgali ve Saddam rejimi'nin yıkılışından sonra ise Güney'de Kürtler'in bütün kazanımları veya muhtemel kazanımları İmralı tarafından hedef alındı. Her türlü federatif oluşum veya bağımsız devlet, "bölgede kanlu savaşlara yol açar" gerekçesi ile tu kaka edildi, savulunması neredeyse yasaklandı. ABD süreç içinde baş hedef olarak belirlendi. "Emperyalizme karşı Ortadoğu Halkları'nın birliği" adını verdiği hayali mücadele birliğini alternatif olarak öne sürdü. Buraya kadar özetlediğim deliller, İmralı ve takipçilerinin Kürt Yurdu'nu tümüyle boşladığını, "yurt" diye bir bütün olarak Ortadoğu'yu veya alt birim olarak Türkiye'yi esas aldığını gösteriyor.
Yurt, bir ulusun üstünde yaşadığı coğrafya olduğundan, bu kavramdan uzak durmak için, "Kürt Halkı uluslaşamadı" tezi ortaya atılmıştır (Bkz kongra-Gel program ve tüzüğü). Bu durumda Kürt Yurdu yerine müşterek yurt kavramı kullanılacaktır. Tamamen tutucu bir komunist tezdir bu. Stalin'den kalma tezleri Kürt yurtseverliğinden arınmak, Kürt Milliyetçiliği'ne prim vermemek için kullanan bu zihniyet, milliyetçiliği "en büyük tehlike" olarak gördüğünü söylerken, Atatürk Milliyetçiliği denilen en büyük belayı aklıyor, hergün beş vakit namazda bu milliyetçiliği zikrediyor. Oysa Kemalist Milliyetçilik, kelimenin tam anlamı ile ırkçılıktır, Türkçülüktür. Kürt Ulusu bu gerici rejim tarafından tarihinin en büyük katliamlarına , asimilasyonuna, aşağılamalarına maruz kalmıştır. Kemalizm'i örnek almak, Kürt ulusunu bir daha ve bu kez içten aşağılamanın adıdır. Bu da İmralı hariç, dünya tarafından bilinir.
İşte ben buna Kürt Sorunu'nu "Türkçe düşünmek", yani bazı anlamaz insanlara daha açık anlatmak için başka türlü yazayım; Kürt Sorunu'nu bir Türk'ün kafa yapısı ile düşünmek diyorum. Bu yurtseverlik'te Kürt ikinci sınıftır. Kaderini tayin hakkı yoktur. Her türlü bağımsızlık teşebbüsü "ihanettir".
Benim ve pekçok Kürt'ün savunduğu yurtseverlik ise ayağı toprağa basan ve üstünde Kürt Ulusu'nun yaşadığı coğrafya çerçevesindeki yurtseverliktir. Bu yurtseverlikte KÜRT'ÜN HİÇBİR ZENGİNLİĞİ BAŞKALARINA PEŞKEŞ ÇEKİLMEZ. KÜRT ULUSU'NUN ÇIKARLARI HER ZAMAN EN ÖNDE GELİR. KÜRT ULUSU, YANİ BÖLÜNMÜŞ BİR ULUS OLARAK BİZİM ULUSUMUZ, NEREDE KURTULUŞU DOĞRU GİDEN BİR ADIM ATARSA, DİĞER BÖLGELERDEKİ KÜRTLER BUNU SEVİNÇLE KARŞILAR, KAZANIMLARIN SAĞLAM BİR ZEMİNE OTURMASI İÇİN ELİNDEN GELEN YARDIMI ESİRGEMEZ. Kürt Tarihi şahsiyetleri küçümsenmez. Kürt Tarihi karartılmaz, Kürt Ulusu aşağılanmaz, Kürdistan bir kerhane olarak gösterilmez. Çağ yakalanır, çağa göre tavır alınır. Kürt Milleti arasında kan dökülmesine yol açacak gerginlikler yaratılmaz. Robotlara "yok et onları" diye emirler verilmez. Demokrasi önce kendi bünyesinden başlamak üzere kurulur. İşte ben buna Kürt Sorunu'nu Kürtçe düşünmek olarak adlandırıyorum. Yani bir Kürt gibi düşünmektir bu.
Arası yoktur bunun, Siz KİMSİNİZ?

2004-09-04




Gorusunuz