Kerkük minyatür bir Irak mı?

Kerkük sorunu çözümü dayatıcı bir temelde her tarafı zorladıkça, Kürtler'e karşı psikolojik savaş, sıcak savaşa yakın bir seviyeye yükseltilmiş bulunuyor. Bir taraftan "halkların kardeşliği" yaftası altında Kürdistan'ı düşmana peşkeş çekmeye çalışanlar, diğer taraftan düşmanın Kürt'e karşı cephe kurmak için attığı adımların sıklaşması ve buna bağlı olarak terörist eylemlerdaki tırmanma gözle görülür bir şekilde artmış bulunuyor. Biz bu tartışmayı açacak ve tavır belirlemeye çalışacağız.
Evet, Kürt Milleti'nin içinden çıkan "halkların kadeşleri" sadece PKK ile sınırlı değildirler. Londra'da verilen bir seminerde ortaya çıktığı gibi, kendilerini Talabanici olarak tanımlayan bir kısım kişilik de bu koroya katılmış bulunuyor. Bu ne kafa anlayamıyorum. Bu ne biçim halkların kardeşliğidir ki uğruna hep Kürt geri adım atacak? Bu ne biçim halkların kardeşliğidir ki, bunun uğruna Kürt, bırakın bağımsızlığı veya federasyonu, kültürel özerklikten bile vaz geçecek? Bu ne biçim halkların kardeşliğidir ki, "kardeşler bizi, bir daha doğmamak üzere tarihin çöplüğüne atma hazırlığı içinde iken biz hala "Kürt Milleti" ibaresini bile kendimize yasaklayacağız? Doğrusu bu anlaşılmaz, bilimsel olmayan bir kardeşlik anlayışıdır ve Kürt'ü yeni bir felakete sürükleyici bir özelliktedir. BUNDAN DOLAYI NEFRET EDİYORUM BU KARDEŞLİKTEN.
Şimdi bütün oyun Kerkük üstüne.. Türk'ün aba altından gösterdiği sopa Kürdistan'daki bütün kişiliksiz tipleri ve siyasi odakları sindirmiş ve hatta bu tipleri, içe, Kürtler'e dönük bir mücadeleye dahi itmiştir.. "Aman şunu söyleme Türk kızar, Arap kızar, Fars kızar" türü frenlemeler, barış uğruna tek taraflı olarak verilen envayi tür tavizlerin sayısını artık takip etmekte güçlük çekiyoruz.. Düşmanın hiçbir şey söylemediği bir ortamda, biz kendi kendimize taviz pazarlıkları yapıyor, sonra bu tavizlerin kabulü için biribirimizle boğuşuyoruz. Şimdi daha iyi anlıyorum Sn Talabani'nin Şêrko Bêkes'e verdiği cevabı.. İçi Kürt Mileti'nin ateşi ile yanan Bêkes'in oğlu Şerko, Talabani'nin hazır bulunduğu ve yönettiği bir seminerde Kerkük konusunda net politika isteyen ve "ya hep, ya hiç" anlamına çekilen dilekçe türü konuşmasına verdiği cevapta, politikada ya hep ya hiç olmaz.. Biz Kerkük için ÖZEL BİR FORMÜL BULACAĞIZ demişti.. "Özel formül" ibaresini halk diline çevirirsek, Kerkük'ün Kürtler'in tam kontroluna girmeyeceği, zaman içinde daha da Araplaşarak kopacağı bir formüldür. Bu konuşmanın ardından " Kerkük minyatür bir Iraktır" benzetmesi ortalığı kaplamış, Barzani'nin tepkisini çekmişti.. Karşı tez olarak, "Kerkük minyatür bir Kürdistandır" sloganı yükselmeye başladı.
İkisi de yanlış. Bence Kerkük, Kürdistan'ın maddi bir minyatürü değil, kaderidir. Kürt, eğer Kerkük'e sımsıkı sarılmak suretiyle o kötü kaderini değiştirmezse, Ortadoğu'da tutunma şansını kaybedecek, şahsiyet bulamayacaktır. Kerkük sadece bir toprak parçası değil, Kürt'ü ayakta tutacak olan zenginliktir. Başkasının değil, kendi zenginliğidir. Ortadoğu gibi bir coğrafyada devletler ancak güçlü oldukları ölçüde ayakta kalabilirler. Doğal zenginlikleri ile, bir dereceye kadar dünyayı sömüren Arap emirlik, sultanlık ve sözde cumhuriyetlerine bir de Kürtler'in atayurdu Kerkük'ü hediye etmek, kendisini ise Arap ağanın insafına terk etmek nasıl bir poltikadır? Yetişmiş beyin gücü çok az olan, sermayesi sadece ticaret ve hizmet sektörü ile sınırlı bir milletin, Kürt Milleti'nin, Ortadoğu denilen bu canavarlar ormanında ayakta durması için zenginliklerine sarılması, onları koruması ve kaptırılmış olanı da geri alması şarttır. İsrail bu gün ayakta durabiliyorsa, bir dereceye kadar devletin kuruluşundan önce kurulmuş olan derin örgütlenme ağı sayesinde, Yahudi beyin gücünü ve giderek sermayesini yeni kurulan devlete aktarabilmesine borçludur. Bunu unutmayınız. Ama bizim "halkların kardeşleri" kesimi ne yapıyor? Kerkük'ü şu statü veya bu statü ile düşmana altın tepsi içinde sunmanın adeta savaşını veriyorlar! Ne acı..
Ama iç ve dış engellere rağmen, Kerkük merkezli Kürt Direnişi meyvelerini vermeye başladı bile. Daha önce nüfus yapısını değiştirmek amacıyla Selahaddin denilen Arap vilayetine bağlanan Pırd (Altın Köprü) yeniden Kerkük'e bağlandı. Yakında geri gelenlerle ilgi olumlu tedbirler de yolda. Demek, Roj TV'nin iddia ettiğinin aksine, Kerkük'te halkın sorunu "ekmek, iş ve demokrasi" üçlemesi değil, "ulusal kişiliği özgürlüğün ayrılmaz bir unsuru olarak gören bir anlayış" hüküm sürüyor Kürtler arasında.. Roj'cuların unuttuğu şey, demokrasinin bir yönetim biçimi, hem de tüm kusurlarına rağmen en iyi yönetim biçimi, Kürt Ülkesi'nin bütünlüğünün ve doğal kaynaklara sahip çıkmanın bir kader sorunu olduğudur. Kaderin değişmediği ve Kürt'ün olmadığı bir demokrasiyi buyursun Roj TV'ci kendi sofrasına koysun.. Kürt Milleti bu kez hiç bir manuplasyona gelmeden yürüyecektir… Ben yine de bu çevreleri de politikalarını gözden geçirmeye davet ediyorum.
Ya hep ya hiç, peşmergenin eski sloganı "ya Kurdistan, Yan neman"ın günümüze uyarlanmış şeklidir. Zaferin Kürdistanlılar'a ait olacağına olan inancım hiç bir zaman bu kadar güçlü olmamıştı.. Bazılarının sinirli olması bundan dolayı olmasın?

2004-08-04




Gorusunuz