DEHAP'ın özeleştirisinin ve eleştirilerinin eleştirisi-II

Eleştirinin ve özeleştirinin eleştirisinde bugün en canalıcı noktaya yani güçlerin dizilişine geliyoruz. DEHAP'ın ve onu yönlendiren iradenin ya anlamadığı veya daha korkuncu, ki bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum, ANMAMAZLIKTAN GELDİĞİ nokta budur. Demokrasi sorunudur bu. Demokrasiyi, düşünceleri ne kadar totaliter olursa olsun, pratikleri hala daha diktacı olan bir odak, herkese demokrasi dersi vermeye kalkıyor. Ne acı.. Demokrasiyi hiç anlamamış insanlar edasıyla çarpıtan bu kafa nereye varmak istiyor yeniden ve yeniden düşünün..
"Demokrasi, TC denilen bir coğrafyada Kürt Sorunu çözülmeden düşünülemez," diyenleri "ilkel milliyetçilik"le suçladığını sanan İmralı, Kuzey'de Kürt Milleti'ni halktan topladığı paralarla kurulan TV, Radyo, gazete ve kadro gibi olanakları, eskinin aksine yanlış kullanarak Türkler'e peşkeş çeken ve zihinsel özürlü hale getiren bu zat, şimdi milletimize en son ve en kesin darbenin indirileceği manevralarda bulunuyor, esrarıengiz emirler veriyor pozu altında dağdaki evlatlarımızı ateşe sürüyor.. Böylesi ben merkezci bir düşünce yapısına da "demokrasi" havariliği süsü veriliyor.. Millet, DEHAP'ın tepelerini tutan ve bu dikatatoryal mirası red etme şansı olmayan zayıf kişilikli kadroların elinde malul hale getirilmiş, Kürt Milleti adeta Türk siyasi oluşumları arasında alternatif arayacak kadar itilmiştir.
Evet demokrasi Türkiye denilen coğrafyaya Kürt ayağı kopuk olarak gelemez. Hele bir avuç "ilkel solcu"yu "demokrasi gücü" olarak lanse ederek hiç gelmez. Demokrasi bir KONSENSÜS GEREKTİRİR. Bu konsensüsün bütün tarafları oluşmalı, bir araya gelerek yeniden yapılanmayı konuşmalı, sonuçta halk tarafından hazmedilmiş bir metinle ortaya çıkmalıdırlar. BU ANLAŞILMALI..
Demokrasi dünyanın hiçbir yerinde sadece solun sorunu ve MALI OLMAMIŞTIR. Sadece sağın sorunu ve malı olmadığı gibi.. Demokrasi bir kültür meselesidir ve temelde sanayileşmenin ürünüdür. O meşhur makamın arz buyurduğu "Makedonyalı İskender demokrasisi İran'ı yendi" belirlemesi hayali zorlamak değilse hastalıktır (MÖ 330). Oysa Makedonyalı İskender, İran'daki uygarlığı yerle bir etmiş olan bir zalimdir. Avesta'yı, Akamenidler'den sonra ikinci kez yakan kişidir. Bu büyük bir araştırmacı kitlesinin ortak görüşüdür. Yıkabildiği her şeyi yıkan bu zalim, ardında sadece kan ve gözyaşı bırakmıştır.. MÖ'sinin Cengizi. Bu mudur demokrat?. Yok efendim site demokrasisinden büyük bir imparatorluk yaratmışmış. Yani demek istiyor ki biz tarihte de demokrat olmadığımız için yıkılmıştık. Eh bir kitap okuyup üç kitap yazarsak sonuç tabii ki böyle zorlama bir vargı olur.. Zaten herkes bizim o sırada Persler'in elinde inlediğimizi bilir.
DEHAP yönetiminin kaydettiğini doğru kabul edelim ve o bir avuç ilkel Türk Solcusu coğrafyadaki tek demokrasi gücü olarak varsayalım. DEHAP'ı da üstüne eklediğimizde %6'da kalan bu büyük "halk çoğunluğu" mu demokrasiyi getirecek? %6, %94'e karşı! Demokratik cephe budur.. hoy limino! O zaman demokrasinin bu coğrafyaya geldiğini görmek kimseye nasip olmayacak demektir.. Çünkü bu %6, yerinde durmuyor, verilen emirlerin de katkısıyla gittikçe eriyor.. Artık bu masallara son verilmelidir. Kürt Sorunu'nu çıkmaza, çözüğmsüzlüğe itmenin en adi, en vicdansız yolu budur. Bu yol şehit kanı edebiyatı eşliğinde yürünüyor ya, bu tüm aileleri, kafasını işletmeyi durdurmamış olan aileleri şoka sokmuş bulunuyor. Bu şoktan çıkmak lazım. Bir ışık lazım.
Demokrasi sorununda eğer bir konsensüs gerekli ise, demokrasinin bütün ayakları oluşmalı ve hükmi şahsiyetlerini hiçbir tehdide prim vermeden sürdürmelidirler. Türkiye denilen coğrafyada bu ihtimal iki kez yakalandı. Birincisi, TÜSİAD üyesi Cem Boyner'in Yeni Demokrasi Hareketi'ni kurduğu zaman yaşandı. O sırada Kürtler'in yoğunlukta olduğu parti, Yeni Demokrasi ile ortak olarak seçime girmeyi red ettiği için iyi bir çekirdeğin oluşması engellendi. Bu engellemenin mimarı Sn Öcalan'dır. Eğer birlikte seçime girilseydi, daha o sıralarda bile demokrasi yanlıları meclise girebileceklerdi. Belki de tek adam olma arzusu, çözüm olanağının kapısını aralayacak kararı almayı engelledi ve sonuçta her iki taraf da kaybetti.
Buna rağmen AB'ye girmek, ürkek olan sermayenin serbestçe coğrafyaya akmasına yol açmak ve istikrar ortamını yakalamak için de olsa TÜSİAD ve biraz da TOBB gayretlerini sürdürdü. Rahmetli Sabancı'nın bu konudaki gayretleri sonucunu kardeşini kurban verdiği hatırlardadır. Doğu Ergil'e hazırlatılan rapor herhalde biliniyor. TÜSİAD'ın o sırada hazırladığı çözüm formülü DEHAP yönetiminin bugün sarıldığı ucube çözüm formülünden çok ileriydi. Dileyen TÜSİAD'ın bu raporlarını bulur ve okur. İnformasyon çağındayız. Kimse sizi engelleyemez. Sn Öcalan esir alındıktan sonra da Türk Liberalleri'nin bu gayreti devam etti. 2001 krizi sırasında bu değişim rüzgarı tepe yapmıştı. O sırada ÖP'de yazdığım makalede üç ayrı örgüt önermiştim. Orta sağ, orta sol ve Kürtler üç ayrı küme halinde örgütlenmeli, seçime değişim programı, yani kısacası Kopenhag Siyasi Kriterleri ve konsensüsle oluşacak sosyal bir programla girilmeli demiştim. Böylesi bir gidiş, Kürt Sorunu'nun çözümüne giden yolu açabilecekti. Bu hala da geçerli, ama DEHAP yönetimi ve İmralı sayesinde en zayıf günlerini yaşıyor. Türk Liberalleri dağılmış, Türk Sosyal demokratları ise Baykal denilen bir zatın esiri haline gelmiştir.. Şimdi herkes, DEHAP yöneticilerinin ve İmralı'nın girdiği bu dağıtıcı yolun sonunu bekliyor. Bundan dolayı da tam aksi yönde bir birleşme, Kürt Hareketi'ni tam tasfiyeye yönelik bir birleşme gerçekleşti Türk Siyasi hayatında. Bunun bu yola girişini teşvik eden(ler)i iyi tanıyınız.
Ama DEHAP yönetiminin sırtını dayadığı "demokrasi güçleri"nin hal-i pür melali de ortada.. Kimisi Enver Hoca denilen Arnavut liderin geliştirdiği çizgi yanlısı.. Kimisi Eski Sovyetçi. Kimisi ise Güney Amerika'nın o hep tokat yiyen devrim modeli yanlısı.. Bazıları ile Sol Kemalist. Aslan asker Şıvayk taburu! İşte bu tabur bize demokrasiyi getirecek. Bunlar ilerici, bunlara karşı duranlar ilkel!
İşte DEHAP yönetiminin özeleştiri ve eleştirisinin temel direkleri bunlardır. Gelecek yazıda çözümü tartışalım.

2004-05-22




Gorusunuz