Şehit Sami Rahman'ın ardından

Bu sabah işe giderken eşim Rahime kapıya kadar geldi ve; o kadar eleştirdiğiniz Sami Rahman artık yok.. Şimdi düşün bakalım, onun ne kadar değerli olduğunu.. Gözleri ağlamaklıydı. Suçluyordu beni, suçluyordu biribirlerini yemekten başka önemli işi olmayan Kürtler'i. Bugün akşama kadar sersem sersem dolaştım. Röntgen filmlerine bakarken gözlerim yaşarıyor, teşhiste güçlük çekiyordum. Değer miydi ideolojik ve partisel ayrılıklar temelinde bir değerimizin üstüne bu kadar insafsızca gitmek? Asla!

Sami Rahman ile ayrılığımız Barzani'ye karşı tavır alması ile başladı. Bize karşı KUK'u desteklemesi ayrılığı daha da derinleştirdi.IKDP'nin 1979'da yapılan kongresinde kaybedince kendi partisini kurdu ve Barzani'ye karşı mücadeleye girişti. Neticede çatışmalar çıktı, her iki taraftan da bir çok yurtsever can verdi. Daha sonra mücadelesini siyasi alana taşırdı. Güneyli partilerin kurduğu Kürdistani Cephe'ye katıldı. En nihayetinde Mesut Barzani ile anlaşarak partiye geri döndü ve o ayrılık sayfası da kapandı.. Ama ben bu ayrılığı hep sürdürdüm.. Ne oldu? Şimdi O'nu kaybetmenin büyük üzüntüsünü yaşıyoruz. Ölümünden sonra kadir bilirlik adil midir? Asla!

Peki Sami Rahman sadece bu mudur? Şimdi biraz da gerçek Sami Rahman'a bakalım. Hukukçuydu. 1963'te KDP'ye sığınıncaya kadar Irak Kommunist Partisi'nin üyesiydi. O yıldan itibaren Şehit Sami, hayatını Kürdistan Davası'na adadı. Kararlı bir şekilde partisinin hizmetindeydi. Parastın'a girdi. Parti içinde, bilgisi ve kararlılığı sayesinde yükseldi. 1975 komplosu ile Eylül devrimi geri çekildiğinde Parastın'da çalışan bir avuç arkadaşı ve Mesut Barzani'nin desteği ile Geçici Komite'yi kurarak partiyi yeniden diriltme mücadelesinin içinde ve en önünde yer aldı. O sırada arkadaşları bizimle ilişki kurup devrimi yeniden örgütlemeye başladılar. Herkesin ortalıktan kaybolduğu o zaman kesitinde Sami Rahman dağlardaydı.. Sami Rahman Barzani ile çelişki yaşadığı ve kendi partisini kurduğu zaman da Kürt Davası'nın neferiydi. Bizim unuttuğumuz buydu işte.. Kendi inancı doğrultusunda tavır almasını kolaycı bir şekilde karalamak doğru muydu? Asla!

Daha sonra partisi ile barıştı ve çok yaman bir diplomat olduğunu herkese gösterdi. Kürdistan'ı bundan sonra görev gereği ayrıldığı günler hariç, hiç terketmedi. Zorlu 1990'lı yılları, 2000'li yılların başını hep mücadele içinde geçirdi. Nihayet mücadelenin en kızgın anında Türk Derin devleti'nin parmağı olduğu kesin bir terör eyleminde iki oğlu ile birlikte şehit düştü. O, Kürt Önderler zincirinin içindeki şerefli yerini almıştır.

Ben ve ailem O'nun şahsında tüm Hewlêr şehitlerinin önünde saygıyla eğiliyoruz.

Kürt Milleti

Bu katliam hiçbir şekilde moralinizi bozmasın. Düşmanın istediği zaten budur. Bu katliam kararlılığınızı en üst düzeye çıkarsın. 7 Şubat'ta Köln'de olun. Bu defa tüm parti bentlerini kırın! Kolkola sadece Kürdistanlı olun..
Kongra-gel Başkanı Sayın Aydar, hiç bir komplekse kapılmadan partisinin taraftarlarını bu mitinge katılmaya çağırmalıdır. Bunun için vakit çok dardır. Düşünmesini salık veririm..

Bir not: Canbek adlı değerli bir forum yazarı kelime anlamına takılarak "Cengiz'in torunları" ibaresini kullanmanın yanlış olduğunu, Cengiz'in Moğol olduğunu yazmış.
Oysa benim yazı stilime tamamen vakıf olanlar ne demek istediğimi, niçin bu ibarede ısrar ettiğimi iyi bilirler. Biraz açayım: Ben bütün yazılarımda Türk Derin Devleti ile Türk Halkı'nı kesin bir şekilde ayırıyorum. Türk Derin Devleti, Kemalist Darbeden beri Türk Halkı'nı, iradesini ortaya koymaya fırsat vermeden, adeta hayvan gibi gütmeye çalışmıştır, hala da aynı şeyi yapmaktadır. Işte bu derin devlet (ki şimdiki şekli itibariyle; ordu ve ona bağlı MIT, Kontr-gerilla ve sivil bürokrasinin önemli kelleleridir bunlar) 1930'lu yıllarda emirle bir Türk Tarihi oluşturma emri verdi. Türk Tarih Kurumu'na verilen görevle dünyanın dört bir yanı sahiplenilmeye başlandı. Bu ekibin pekçok şey arasında sahip çıktığı Ergenekon masalı, aslında ismi dahi Moğolca olan bir söylencedir. Işte aynı kafaların sahip çıktıkları isimlerden biri de Cengiz'dir. Bu kanlı çapulcuyu, hiç bir belge göstermeden "anası Türk olan, Türk soyundan gelip Moğolları yöneten yüce bir hünkar" olarak kabul etmiş, emirle okullarda da okutmuşlardı. Kafa yapısı itibariyle bugünkü Türk Derin Devleti'nin gerçek babası gibi görünen bu Moğol'u işte bundan dolayı bu çapulcuların dedesi olarak "kabul" ediyorum.




Gorusunuz