Sayın Aydar'ın açıklaması üzerine..

Sayın Aydar MHA ajansına yaptığı açıklama ile bir çok konuların yanında, benim PÇDK'ye ve asıl olarak Kogra-gel'e yönelttiğim eleştirilere cevap veriyor. Cevap genel hatları ile yapıcı gibi görünüyor. Bu cevapta PÇDK ile "demokratik" bir şekilde karşı karşıya geliyor, yani söz konusu partinin vilayet esasına göre Irak'ın yeniden yapılandırılmasına karşı çıkıyor, ama aynı zamanda Kerkük'ün statüsü zımnen ve federasyonun temelini göründüğü kadarıyla fiilen saptırıyor.

Cevabım kısa ve özlü olacaktır.

Sayın Aydar demecinin bir yerinde; "Kerkük ortak bir şehirdir, Kürtler'indir, Türkmenler'indir, Araplar'ındır. Ama bu Kürdistan coğrafyasının bir parçasıdır ve şu anda kendi kendisini yönetiyor, (Türkler'i ve Araplar'ı kastederek) buraya niye karışıyorlar?" diyor. Görünüşte haklı ve kararlı bir karşı çıkış.. Ama iş temeli itibariyle öyle mi? Kerkük gerçekten ortak bir şehir midir? Yoksa demografik yapısı Arap rejimlerinin oldu bittisi ile değiştirilmiş has bir Kürt şehri midir? Bunun çok iyi saptanması, Kogra-gel yöneticilerinin çok sevdiği "halklar" konseptinin ardına saklanmadan söylenecek olanın söylenmesi gerekir. Aksi takdirde havada kalan ve laf kalabalığının ardına saklanan bir nevi sapmaya yol açılır. Eğer Kerkük Şehrinin kendisi Kürt nüfus çoğunluğunu kaybetmişse ve bu tabii yollardan olmamışsa veya politik oyunlar icabı demografik yapı yakın bir geçmişte tahrip edilmişse önce bunun düzeltilmesi istenir. Mustafa Barzani'nin; "Kerkük'te bir tek Arap mezarına rastlamazsınız" dediği günler pek uzak değil. Arabizasyonla yaratılan fiili duruma dokunmamayı tavsiye etmek ve bunu, "aman etnik çatışmalara meydan vermeyelim" gibi saçma sapan bir hassasiyete bağlamak bir yoldur. Ama hak haktır deyip yaşanan zulmün düzeltilmesini talep etmek ve bu şehrin Kürt kimliğini ısrarla geri istemek bir başka yol..

Birinci yolu, kelimenin tam anlamı ile böyle olmasa da, Kongra-gel yönetimi tavsiye ediyor ve "etnik temelde dönüşüm hem tartışmalara hem de çatışmalara götürür" diyor. Etnik yapıyı öne çıkararak çatışmaya sebep olmak dedikleri, ama sadece ve her nedense Kürtler'in taviz vermesi gerektiğini vaaz etmelerinin adalete sığıp sığmadığını izah edemiyorlar. Haa kendilerine sorarsanız, onlar, her iki tarafa da aynı şeyi tavsiye ediyorlar. Ama Arap'ın ve Türk'ün kendilerini taktığı yok, o halde ne yapılsın? Milyonu bulan kurbanlar veren Kürtler taviz versin.. Bu olur mu?

Sayın Saydar iyi dinleyiniz: EĞER ETNİK ÇATIŞMANIN BESLENECEĞİ ORTAMI ORTADAN KALDIRACAK SAĞLAM SINIRLARA DAYALI VE DEMOKRATİK TEMELLERE OTURAN GERÇEK BİR FEDERASYON OLUŞTURMAZSANIZ, NE TAVİZ VERİRSENİZ VERİN, ETNİK ÇATIŞMA SİZİ MUTLAKA BULACAKTIR.. Etnik çatışma sadece bir tarafın iyi niyeti ile önlenemez. Bu bir kültür meselesidir, bir demokrasi meselesidir ve her şeyden önce yeniden yapılanmanın sağlam temellere oturması meselesidir.

İkinci yolu ise başta Barzani olmak üzere Güneyli liderler ve daha da önemlisi Güneyli HALK tutturmuştur. Sloganları "Kerkük dilê Kurdistane" olan bu halk çok tereddütsüzdür. Elbette Kerkük'te bir kısım Türkmen ve hristiyan halk da vardır. Elbette bu halk gruplarına gerekli ihtimam gösterilecektir. Bu halk grupları mücadeleleri ile hak ettikleri haklarını alacaklardır. Ama atayurdu Kerkük Kürt'tür. Onun Kürdistan'ın başkenti olması kadar doğal bir şey yoktur. İşte Güneyli Liderler ve halk bunun mücadelesini veriyor ve varını yoğunu bu uğurda ortaya koymuş bulunuyor.

Durum böyle iken, Sayın Aydar "etnik çatışmalara meydan vermemek için" Arabizasyonla asrın başlarında kaybettiğimiz Musul'u başkent olarak tavsiye ediyor. Yani Kürdistan, Kürt karekteri geri gelmeyecek olan Musul'dan yönetilsin diyor.. Ne saptama! İyi ki Basra'yı başkent olarak tavsiye etmiyor..

Bu gerçeklerin ışığında görüşlerinizi yeniden gözden geçireceğinizi umarım.




Gorusunuz