Kürt Sorunu ile ilgili konferansa açık mektup

"Ortadoğu'da girilen yeni süreçte Kürt Sorunu'nun çözümü" adı verilen konferans hazırlayıcılarına:

Hazırladığınız ve önemli bulduğum konferansınıza, Kürt Sorunu'nun çözümü için çalışan önde gelen hizmet adamı, değerli yurtsever Nizamettin Toğuç vasıtasıyla ve telefonla yaptığınız nazik davete, bana geç olarak ulaşmanız nedeniyle, iştirak edememekten dolayı üzgünüm. Umarım başarılı geçer ve Kürt Sorunu'nun daha iyi ve özüyle anlaşılmasına katkı sunmak suretiyle çözüme giden yolu aralayıcı bir rol oynar.

Sayın iştirakçiler,

Eminim, çoğunuz tebliğinizi sunmaya başladığınızda, "en önemli tarihi günlerimizi yaşıyoruz" diyeceksiniz. Evet, her geöilen sürecin kendine has önemi vardır. Dünkü süreç de önemliydi, bugünkü süreç de önemlidir. Dünü cömertçe harcayan bir neslin torunları olarak dün olduğu gibi, bugünlerde de çok şeyler harcadık, hem de "en büyük yurtsever benim" şiarının eşliğinde. "Her Kürt Lider olarak doğar" sloganının eşliğinde biribirimizi kırmanın en büyük marifet sayıldığı günlerimiz az değildir. "Bırakuji"yi az bulduk, "xwekuji" aşamasına geçtik. Düşmana yönelmediğimiz şiddette biribirimize yöneldik. Düşman zayıflıklarımızı çok iyi bilerek, bu zayıflıklardan istifade etti ve bizi daha fazla kırdırttı, hem de sıfır masrafla.. İslam'ın Kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim; "her qawim layıkı tarafından yönetilir" derken bu bana her zaman Kürt Liderlikleri'nin tutumu dolayısıyla Kürt Milleti'nin düştüğü esaret durumunu hatırlatıyor. Ben kendi adıma böylesi bir geçmişten utanç duyuyorum.

Sayın iştirakçiler

Bunları niçin kaydettim? Gerçekleri, sadece gerçekleri konuşarak iç sorunlara çözüm bulunmazsa, büyük sorunu, Kürdistan'ın kurtuluşuna giden yolu açacak anahtarı nasıl ve en önemlisi nasıl birlikte bulacağız? Sorunların çözümüne giden yol, güçlü olmaktan geçer. Süreç yüzyılda bir bugünkü gibi esaslı fırsatlar sunsa da, güçlü olmadığınız, kararlı olmadığınız zaman, fırsat gözlerinizin içine baka baka kaybolur, gider. Güçlü olmak için ise öncelikle Kürt Milleti'ni ve belkide sadece Kürt Milleti'ni partiler ve fertler düzeyinde biraraya getirmek gerekiyor. Acıyı asıl çeken Kürt Milleti'dir, sağı, solu veya demokratı ile çevre milletler değil. Acıyı çekenler boğazlaşırlarsa, boğazlaşma potansiyeli taşıyan ideolojik ve pratik bir yönelim içinde iseler sürecin sunmakta olduğu fırsata dokunmaları bile mümkün olmayabilir. Öyleyse en başta boğazlaşma potansiyeli taşıyan yönelimleri sorgulamalısınız. Güney'de, dayatmaların da etkisi ile birlik konusunda belli ve esaslı bir mesafe alınmış gibi görünüyor. Parlamentoların birleştirilmesi, hükümetlerin birleştirilmesi teşebbüsü, sürekli yapılan toplantılar umut vericidir. Ama bu elbette, sadece oradaki güçler açısından bile, yetersizdir. Güneyli kardeşlerimizin ve giderek tümü ile Kürt Milleti'nin şimdilerde muhtaç oldukları devrim, beyinlerindeki bariyerleri yıkmak, PARTİ TARAFTARLIĞI TEMELİNDE OLUŞAN GRUBA AİDİYET BİLİNCİNİ AŞARAK, KÜRT ULUSUNA MENSUBİYET BİLİNCİNİ ÖNE ÇIKARMAKTIR. Oradaki ve Kürdistan'ın her köşesinde en büyük tehlike ulustan ziyade parti taraftarlığını öne çıkaran tutucu zihniyettir. Kürt Sorunu ile esaslı bir şekilde meşgul olanların çok iyi bildiği tarihi kan davaları halledilmedikçe kaybetme potansiyelimiz devam edecektir. Beyinlerdeki bariyerdir söz konusu ettiğim. Bu devrim Kürtler'i her türlü fitne ve dalavereden koruyacak sihirli formüldür..

Ama tümümüzü etkiliyen bir başka kırılma noktası daha vardır. Bu da partiler arası ideolojik mücadelenin vardığı noktadır. Bu konuda hiç kimsenin hatırını kollamadan doğruları sıralamak, uyarı görevini yerine getirmek, en başta bağımsız şahsiyetlerin görevidir. Bu şahsiyetlerin kesin bir şekilde partiler üstü bir tutum takınması ve çekinmeden eleştirilerini çözüm yolları ile sunması yol gösterici olabilecektir. Partiler'in çoğu bu hastalıklarla muzdaribdir. Bunları biraz açalım:

KADEK, Liderliği düzeyinde, diğer tüm Kürdistani partileri İLKEL MİLLİYETÇİ olarak tanımlamak suretiyle herkese hakaret etmekte bir sakınca bulmuyorken, nasıl, kimlerle ve hangi temeller üzerinde Kürt Sorunu'na çözüm bulmak için ortak bir yol haritası arıyor, bunu doğrusu büyük çoğunluk merak ediyor, sizler de merak etmelisiniz. BU büyük organizasyonumuzun Liderliği şöyle bir düşünsün, ya karşısındaki de kendilerine "ilkel komünistler" demeye başlarlarsa bu tırmanışın sonu kime çıkar sağlayacaktır? Şu her zaman bilince çıkarılmalıdır; KÜRT MİLLETİ DE DİĞER BÜTÜN MİLLETLER GİBİ BİR MİLLETTİR. Bağımsız yaşama özlemini giderememiş olmak hariç, ne eksik ne fazla. Kürtler'in de sağcıları, solcuları, komünistleri, dincileri ve anarşistleri olacaktır. Bir milleti tek bir kalıba dökemezsiniz. Herkesi komünistleştiremezsiniz, liberalleştiremezsiniz,  dincileştiremezsiniz! KADEK aynı hızla, bilhassa 3 Kasım seçimlerinden sonra, çözüme giden yol haritası olarak kabul ettiği bir tarzı Türk Kesimi'nin bir kısım küçük grupları ile birlikte hazırlıyor ve yürütüyor. Kürtler'le karşılaşmaktan adeta kaçıyor gibi bir intiba veriyor. Kuzey'de yol haritasını bir avuç Türk Solu ile birlikte tayin etmek eğer esaslı çözümse, böylesi toplantılara ne gerek vardı? Bir parti belli bir zaman kesitinde çok güçlü olabilir. Hatta bu gücü ile onu tek parti gibi görenler çoğunlukta olabilirler. Ama unutmayınız, partiler geçici, ulus, tarih sahnesinde kaldığı süre boyunca, kalıcıdır. PARTİLERİN VARLIĞI ULUSUN VARLIĞINA BAĞLI OLDUĞU HALDE, ULUSUN VARLIĞI PARTİLERİN VARLIĞINA BAĞLI DEĞİLDİR. Bir tek soru, nerede o muhteşem Sovyetler Birliği Komünist Partisi? Ama Rusya hala yaşıyor.. Bunu dikkatle hazmediniz ve ideolojinizden ziyade Kürt Sorunu'nun şerefli bir çözüme kavuışturulmasının yollarını ciddi bir şekilde arayınız. Gün bu gündür. Umarım bundan sonra "ilkel miliyetçilik" şeklindeki haksız ve tecrit ettirici, giderek tüm Kürtler'i zayıflatıcı suçlama kesilir. Konferansın bu konunun üstüne gideceğini umarım.

Aynı şey KADEK karşıtlarının, bu güç odağına yönelttiği suçlamalar için de söyleyebiliriz. Evet, suçlamalar, delillere dayanmadan, sadece muhakeme yürütülerek yapılınca yıkıcı oluyor ve neticede hiç kimsenin yararına olmayan kan davalarına dönüşüyor. Yanlış veya doğru, bu dışardan bakanları hiç ilgilendirmez, KADEK'liler, Başkanları'na tartışmasız bir bağlılık gösteriyorlar. Böylesi bir durumda cepheden onların kutsal saydıkları bir değere saldırmak, onların kesin tavır almalarına, kabuklarına çekilmesine ve uzlaşma yollarını kapatmalarına yol açabilir. Bu bir realitedir. Etki, tepki meselesi. İkincisi, sırf bazı güçlerin gözdesi olacağım diye kalkıp, yaşı 25'i bulmuş bir partiyi, PKK'yi  "provokasyon hareketi" olarak niteleyen biri parti lideri olabilir, ama LİDER OLAMAZ. Bunu böyle iddia edenler, sadece PKK'lileri karşılarına almazlar, aynı zamanda PKK'den şu veya bu sebeple ayrılmış yüzbinleri de karşılarına almış olurlar. Böylesi zihniyet sahipleri birleştirici olabilirler mi? Tut ki sadece PKK'lileri karşılarına almış olsunlar, kazançları ne olacak? PKK ve giderek KADEK'i bu tavırları ile yıkacaklarını mı sanıyorlar? Biz söyleyelim, bu bilimsel olarak mümkün değildir. KADEK bir sürece damgasını vurmuştur. KADEK'siz hesaplar, en aşağısından Kuzey'de boşa çıkar. Önemli olan KADEK'i yıkmak değil, eğer varsa, yanlışlarını ortaya koyarak değişmelerini sağlamaktır.

Bir diğer önemli nokta KADEK, çok nazik bir süreci geçiyor. Kendisini kuşatılmış his ediyor. Bir taraftan ABD gibi bir dünya gücü ile sürtüşme ihtimali öte yandan Türk Generaller Devleti, Suriye Baas Faşizmi, İran Mollalar Rejimi ile fiilen sorunlar yaşamaya başlamış durumdadır. Buna Güneyli bazı siyasilerin moral bozucu, "yakında Kuzey'e süreceğiz" türü demeçleri de eklenince yaşanan ruh halini siz anlayınız. Ben düşmanı ve yabancı güçleri bir tarafa bırakıyorum, sadece Güneyli Kürdistani odaklara sesleniyorum ve konferansınızın da bu konuyu derinlemesine tartışmasını diliyorum. Bu ulusal güçlerimiz, sıkıntı içindeki kardeşlerinin imhasını getirebilecek olan bir planı boşa çıkarabilecek bir pozisyondadırlar. Kuzey Kürtleri bu tavrı, bu hayırlı davranışı hiç bir zaman unutmayacaklardır. Aksi takdirde, ÖLECEK OLAN HER GERİLLANIN ACISI KUZEYLİ KÜRTLER'İN ÖNEMLİ, HATTA EZİCİ BİR KESİMİNİN KALBİNDE YARA AÇACAKTIR. Beşbin, onbin gerillanın tümü yok edilse de Kuzey'deki Kürt Anaları yeni yiğitler doğurmaya devam edeceklerdir, hem de kinle besledikleri yiğitler! Vakit daralıyor. Türk Devleti harika bir fırsat daha yakaladığını sanıyor. Kuzey'de Kürt Sorunu'nu kökten halledebileceği bir fırsatı. Kürtler'in en büyük düşmanı olan bu generaller devletinin RAHAT NEFES ALMASINA, GÜNEY'İN İLERDEKİ YARARI İÇİN DE OLSA, FIRSAT VERMEYECEĞİNİZİ UMARIM. Bunun anlaşıldığını umarım. Konferansınızın bir yanıyla Kürtler arası barış ve kardeşliğin tesis edilmesinin yollarını da araması gerektiği, saydığım bu gibi sebeplerden dolayı daha da anlaşılır hale gelmiştir sanırım, ki bu çoğunuzun da malumudur.
Konferansınızın çok acil bir eylem planı ortaya koyarak harekete geçmesi hayatidir. Bu eylem planının, ABD'nin bölgedeki varlığını da hesaba katarak, hayalci değil gerçekçi olması için gerçek ve geri dönüşü olmayan bazı taahhütlerle yürütülmesi gerekiyor. Bu taahhütlerin ilkini Konferansınızda birçok kurumu ve partisi ile temsil edilen KADEK'ten sağlamalısınız. Koltuğunun altındaki böylesi bir taahhütle, seçeceğiniz bir yürütme ve temas heyetinin başarıyı yakalama şansı olacağı akla yakındır. Prestij sahibi şahsiyetlerden oluşacak bu heyet, Güney Kürtleri, ABD ve KADEK arasında mekik dokuyarak kısa vadeli sorunlara, ki temel sorun haline gelme ihtimali yüksektir, çözüm bulabilecektir. Yeter ki bu gruba tam destek verilsin, asla kösteklenmesin, prestijlerini zedeleyici davranışlara meydan verilmesin.

Yarın mektubun ikinci bölümünü vereceğiz.




Gorusunuz