"Ulusal Hareketimi Ä°stiyorum"

Kendi sayfamda yazmaya başladığımdan beri, bilhassa son DEHAP merkezli yazılardan sonra pek çok destekleyici mektup, telefon ve mesaj aldım. Bunların arasında ciddi eserler veren ögretim görevlileri, kurum yönetip içini doldurmuş beyinler, federasyon yönetmiş şahsiyetler, fotoğrafları Avrupa'daki konfederasyona bağlı derneklerin tümünde asılı büyük şehidin ailesinden bir zat, bir başka çok şehitli aileye mensup bir zat, "yasaklı" soyadlı dört zat (ki bunlardan üst seviyede olmayan ikisi küfür olarak algılanabilecek şekilde yazmıştı), HADEP emekçisi, düşünen ve yol gösteren bir bayan, halkımızın çeşitli kesimlerinden gelme insanlarımız arasında eleştiri kaabiliyeti yüksek şahsiyetler en fazla ilgi çekenlerdir. Bunun yanında yanlışın farkında olduğunu söyleyen pek çok kadro da sayılabilir. İlerde, süreç bittiğinde, eğer sağ kalırsam ben, eğer ölürsem aile mensuplarından biri bu değerli isimlerin tümünü yayınlayacaklardır. Şimdi ise hiç kimseye zarar vermemek için, fikir değiştirseler de, onların yazılarını izinleri olmadan yayınlamayacağıma tamamen emin olsunlar.

Bu mektup ve mesajların tümü terbiye kurallarına uygun olarak kaleme alınmıştı. Hepsinde ortak bir yan yakaladım, ifade edilmemiş, ama özlemle yaklaşılan bir hedefti söz konusu olan.. İnsanlarımız, aydınlarımız, halkımız ve değerli düşünürlerimiz adeta; "ulusal hareketimi geri istiyorum" diyorlardı.. Ortak noktalar, birincisi; Türk Kesimi ile tehlikeli bir şekilde iç içe geçilmiştir. Hiç bir ulusal hareket bunu kaldıramaz. Sonuç maalesef bir yıkıma gidişi işaret ediyor, bu durdurulmalıdır. İkincisi; Kürtler, "milliyetçi" ve komünist anlamında "demokrat" olarak ayırıma tabi tutulmamalıdırlar. "Bizim için, kurtuluşu özleyen her Kürt önemlidir" gibi ortak bir mesajları var.. Üçüncüsü; şehitler ve acılar Kürt Ulusu'nundur. Dördüncüsü; kişilikli bir müzakereci, istenen her tavizi vermeye hazır bir kararsızdan, mukayese kabul edilmez bir şekilde daha başarılı olacaktır. Bunu dünya mücadele tarihi göstermektedir.. Beşincisi; taleplerde berraklık şarttır, ikide bir taleplerle oynanamaz.. Altıncısı; Partiler geçici millet kalıcıdır. Partiler sadece ulus veya halk için varolduklarını bilince çıkarmalı, parti fetişizmi yaratmamalıdırlar.. Yedincisi; Kürtler tek parça halinde mücadele etmeli, karar oluştururken dar bir "cunta"nın içinde değil, geniş kitlelere danışarak oluşturmalıdırlar.. Sekizincisi; Kürtler gerçekten çok hassas bir dönemden geçiyorlar..

Burada bir gerçeği yakalamak mümkün; çok geniş bir kitle özde aynı düşünüyor.. O halde bu kitlenin bir baskı unsuru olarak görevini yerine getirmesi gerekmez mi? Bu kitle bir fikir üretim atelyesine dönüşemez mi? Burada aklıma "İstanbul Forumu" adını taşıyan ve neredeyse bünyesinde kalburüstü bütün demokrat Türk şahsiyetlerini taşıyan fikir üretim merkezi olarak algıladığım odak geldi. Başkanlığını Yavuz Canevi'nin yaptığı bu gurupta Tevfik Altınok, Osman Saffet Arolat, Ali İhsan Karacan, Nuri Çolakoğlu, Asaf Savaş AkatOsman Ulagay, Selahattin Beyazıt (Kürt), İshak Alaton, Aydın Doğan, Jak Kamhi, Şarık Tara, Bülent Eczacıbaşı, İlter Türkmen gibi isimler bir anda dikkat çekiyor. Tabbi ki destekçi kurumlar da var. Kürtler neden böylesi bir kulüp oluşturmasınlar? Neden ülke içindeki ve dışındaki insanlarımız, partilerüstü olabilecek böylesi bir fikir üretim merkezi oluşturarak ciddi bir yol göstericiliğe soyunmasunlar? Bunu düşüneceğinizi umarım..

Saygılar ve teşekkürler. Çizgimi aynı kararlılıkla sürdüreceğime emin olabilirsiniz..

2003-06-06




Gorusunuz