Nasıl bir DEHAP, nasıl bir duruş-III

Önce şuna dikkat edilmesi gerekir; bu yazının amacı DEHAP'a program önermek değildir. Sitelere, sanırım yazıma cevap amacıyla, asılan programı okudum. Tek kelime ile, olumlu. Benim izlenimlerimin biraz ötesinde bir taslak hazırlamışlar. DEHAP'lıların veya onları destekleyenlerin bu duyarlılıkları iyi. Buraya kadar güzel. Umarım başka konularda da olumlu bir yöneliş olur. Benim üstünde durduğum, Kürt Sorunu'nun çözümüne giden yolu açmayı amaçlayan programı uygulayacak uygun bir kadro ve o kadroda çağdaş bir zihniyet olmasıdır ki, bu ikisi de, geniş yürekli, kucaklayıcı bir parti liderliğini gerektiriyor. İşte Kürt Sorunu'nu ve buna bağlı olarak Türkiye'nin demokratikleşmesi meselesini barışçı metodlarla çözüme götürmek amacıyla hazırlanacak bir eylem planı ve sonuçta bir konsensüse temellik edebilecek öneriler demeti, benim yol haritası dediğim vizyonun temelidir. Bu işi insanlar yapacak. Yani işi yapacak insan unsuru önemlidir. Oysa HADEP-DEHAP gibi iki önemli partimiz son zamanlarda adam yiyen birer değirmen gibi işlemişlerdir. Deneyimli insanlarımızın dağıldığı bir gerçektir. Bundan ne fayda umulduğunu anlayamıyorum.  El alemi "takkiyeci" olarak niteleyenler, acaba kendileri demokrasi konusında takkiyeci davranarak kadroları dağıtmıyorlar mı diye sorasım geliyor.

İşte burada bir parantez açarak, önümüzdeki kongrede seçilecek kadrolar tarafından, ki bunların liderinin Osman Özçelik olması fayda sağlayacak gibi görünüyor, küskünlerin, hiç bir mazeretin ardına saklanmaksızın yuvaya çağrılması, tecrubeli, ama yasaklı insanlarımızın da sürece dışardan omuz vermesinin sağlanması hayati öneme haizdir. Mücadele içinde bedel ödeyerek yetişmiş Demokrat Kürt İnsanı artık üç buçuk Türk Solu partisi uğruna veya kişisel bazı kapışmalar sonucunda harcanmamalıdır. Sen öldüğünde kemiklerini saklayacak olan senin kardeşindir başkası değil. SİZ TV'YE TÜRK SOLU'NDAN ÇIKARDIĞINIZ HER YENİ YÜZ İLE, GAZETE'DE CİRİT ATTIRDIĞINIZ HER YENİ YABANCI KALEM İLE KÜRDİSTAN DAVASINDAN BİR ADIM DAHA UZAKLAŞIYORSUNUZ.. Oysa Kürtler yürümek, nefes almak için biribirlerine muhtaçtırlar. İşte insan unsuru dediğim şey, karşısındakine ideolojik kavgayı değil, demokrasiye giden yolu açan deneyimli insanlarımızdır. Bu insanlarımız, bazı yorumcuların tavsiyelerinin aksine genelkurmay ile antlaşmak için değil, genelkurmayı siyasetin dışına çıkaracak yollar arayacaklardır. Ama DEHAP'la seçim bloku oluşturan ve bu partinin bir parçası olduğu hususunda tereddüt bulunmayan HADEP'in eski üyeleri şimdilerde harıl harıl sosyalist bir parti kurmakla meşguller.. DEP'ten itibaren daima kitle partisi olarak örgütlenen bu mücadele zinciri, dünyanın değiştiği bir zaman kesitinde ulusal sorunu çözüme götürecek vasıta olarak "bilinen" sosyalizmi yeniden keşfetti. Kürt Halkı'nı "demokrat" ve "milliyetçi" olarak ayıranların yüzleri daha bir açıklıkla ortaya çıktı herhalde. Demokrat demekle kast ettikleri açık bir şekilde başka takıları ile birlikte marksist sol oluyor. Oysa biz bir ulus olduğumuzu sanıyorduk. Ulus olmanın gereği de bir ulus gibi birlikte, bir kitle halinde hareket etmektir. Bundan, sadece bundan kuvvet doğar diye biliyorduk. Ama beriki ne yapıyor? Kitle çizgisini en olmayacak bir zaman kesitinde terk ederek, bizim yeni komşumuz ABD dahil, tüm çevrenin dikkatini celb ediyor. Büyük başarı! Bence yapacakları en hayırlı iş, bu partinin kuruluşunu ya tamamen rafa kaldırmak, ya da bilinmez bir tarihe ertelemektir..

Bütün insan unsurlarının hazır olduğunu var sayarsak, Türkiye'yi değişime yaklaştıracak, Kürt Sorunu'nun çözümüne giden yolu açacak olan yol haritasında, Türkiye'de demokrasi isteyenlerin eğilim çeşitliliği açısından dağılımına baktığımızda dört ana eğilim görürüz. Birincisi ve örgütlü bir güç olarak Kürtler. İkincisi; liberaller, üçüncüsü; sosyal-demokratlar, dördüncüsü; islami demokratlar.. İş, bunları bir araya getirecek ve bu odaklar arasında konsensüs yaratacak bir program ortaya çıkarmaktır. Ben buna Kopenhag Kriterleri diyorum.. Dikkat ediniz, bu kriterler demokrasinin tesisi ve kimlik sorunu ile ilgili bazı ön koşulları getirici karekteri  sayesinde ön açıcı olacaktır. Nihai çözüm demokrasiyi sindirme düzeyine de bakılarak iki halkın eseri olacaktır. Şerefli bir barışa giden yol birlikte açılacaktır.
Peki Kopenhag Kiriterleri'ne Türkiye'de kimler karşı çıkıyor? En başta Kemalist çağdışı Ordu.. Sağda politik güç olarak MHP, DYP ve AK-PARTİ. Solda ise çok kalabalık bir topluluk.. En başta, açık farkla Perinçek. Ardından DEHAP Bloku'nun baş oyuncusu EMEP ve diğerleri, Ecevit'in partisi, CHP'nin halihazırdaki yönetimi.. Komünist Partisi. Demek ki Kürt Sorunu'nun Kopenhag Kriterleri çerçevesinde çözülmesini isteyenler, bunlardan uzak duracaklardır.. Peki kimler bu kriterlere uyulmasını istiyorlar? Başta TÜSİAD olmak üzere klasik iş dünyasının yöneticileri, İstanbul Forumu adlı fikir üreten ve Türkiye'nin kalbur üstü insanlarınca oluşturulan kulübün önemli bir kesimi. Siyasi parti olarak örgütlenmiş gruplar arasında ANAP'ın gövdesi ve bir dereceye kadar DYP ile sosyal demokratlar. Kürtler, bunlara gerçekten katılıp katılmamaya artık geri dönüşsüz bir şekilde karar verecekler. Bu kongre bir yerde bu açıdan bir duruş kongresi olacaktır. Ya Kopenhag Kriterleri'ne karşı duranlarla bağları koparacaklar, ya da onlarla birlikte meçhule doğru yürüyecekler. Sloganların yarattığı coşkunun yerini serinkanlılık alırsa gerçekten yenilenme sağlanacaktır. Bu yenilenme ise yol haritasını çizecek olan şahsiyetlere güç verecektir..

Demek aşılması gereken şey, slogancı kafalardır. Bazı Kürtler'in ruhu slogandır desem yeridir. Önemli olan bunların sürece damgalarını vurma fırsatını yakalamamalarıdır. Eğer sürecin istediği kişiler çalışma şansını elde ederlerse Kürtler'in dışındaki odaklarla ilişki olanağı artacak, Türkiye bu kez hot zotçu generallerin naralarına aldırmaksızın değişim sürecine girecek, yeni örgütler ortaya çıkabilecektir. Yeter ki niyet sabit olsun.. Devam edecek..

2003-06-04




Gorusunuz