Nasıl bir DEHAP, nasıl bir duruş

Öncelikle şunu kaydetmeliyim: Kürtler'i hedef alan ve Türk Generalleri'nin üst üste verdiği demeçleri küçümseyen, Türk Ordusu içinde çatışma olduğunu hayal eden, Hükümet'in tavrının her an değişebileceğini beyinlere sokmaya çalışan beyanatların tümünün sadece durumu saptırdığını, girilen sürecin ciddiyetini kavramayan "vakti bol" Türkler'in ve onların hayranı bazı Kürtler'in bu demeçleri ile umut tacirliğine soyunduğunu belirtiyorum. Umut tacirlerinin satışa çıkardıkları ürünlerin toplumsal devinimde her zaman karşıtına, umutsuzluğa dönüştüğünü en son 3 Kasım Seçimleri bütün açıklığı ile göstermiş olmalı. Tam sekiz aydır; ne seçim konusuında, ne seçim sonrası konusunda, ne Irak Savaşı'na gidilen günlerdeki belirlemelerinde, ne savaş sırasındaki tahminlerinde, ne savaş sonrası öngörülerinde hiç bir tahmin tutturamayan vizyonsuz, şabloncu kafaların emrindeki ağızlar hala konuşuyor.. Saptırıyorlar.. Onlarla birlikte hareket eden Kuzeyli en büyük organizasyonun liderleri, artık tam isabet doğru kelimeleri seçerek söyleyelim, bilerek onlara katılıyorlar gibi bir izlenim var.. Dünyanın hiç bir hareketi bu kadar gönüllü bir şekilde intihar etmemiştir. Kuzey Kürdistan Hareketi'ni yöneten güç, adeta, "guro were min bixwe" (ey kurt gel de beni ye) diyor. Umarım bu dönemecte kaydettiklerimizin kendilerinin, giderek Kürt Milleti'nin (veya onların sevdikleri deyimi ile Kürt Halkı'nın) hayati ihtiyaç duyduğu samimi bir uyarı olduğunu kabul ederler..

Şimdi DEHAP'la ilgili saptamalara geçiyorum..

DEHAP yeni dönemde demokrasi güçlerini kucaklayacakmış.. Şimdi biraz bu demokrasi güçleri denilen dillere destan, her derde deva güçleri açalım.. Kim bunlar? TV'lerde dört yıldır süren tartışmalardan anladığımız kadarıyla bunlar, sendikalar, TMMOB, TTB, Eczacılar birliği, İnsan Hakları derneği, İHV, MAZLUM-DER, bazı küçü(cü)k partiler ve aydınlar.. Peki bunların gücü nedir? Oya tahvil edecekleri hangi sermayeleri var? Demokrasiyi hangi zorlama ile getirecekler? Bunu tabii ki halk da merak ediyor. Bu satırları okuyanlar, Türk Gerçek Aydınları'nın, o güzel insanların gayretlerini küçümsediğimi sanmasınlar. İnsan Hakları Derneği'nin, İHV'nin, Mazlum-DER'in yüksek çabalarını, bedel ödeyerek verdikleri mücadeleyi yok saydığımı sanmasınlar. Ben teşekkürü unutmuş bir Kürt siyasi gözlemcisi değilim. Bunların birer kafa gücü olduğu kesindir ve bunlar halkın vicdanıdırlar. Ama aynı şeyleri, yönetimleri bazan iyi işler yapıyor olsa da, diğer kurumlar için söyleyemem. Zaten bunların bir güç olduklarını da kabul etmiyorum.. Hele buçuk partileri "parti" olarak kabul etmek, abesle iştigaldir. DEMOKRASİNİN GELECEĞİ VARSA BUNLARI GÖRÜP KAÇAR.. Dolayısıyla bizim, "demokrasi güçleri" yerine, "demokrasi isteyen odaklar"dan bahsetmemiz daha uygundur gibime geliyor.. Bu ikisi tamamen ayrı iki kavramdır. Birincisinde, bir nevi kolluk kuvveti görünümünde ve demokrasiyi tekeline almış havası veren, ama geçmişte verdiği imtihanla sınıfta kalmış, DEVLETÇİ EKONOMİYİ SAVUNAN, ULUSLARARASI GELİŞMELERE KAPALI, ÇAĞIN GERİSİNDE KALMIŞ bazı odaklar var.. Diğerinde ise dünyadaki gelişmeleri zamanında takip eden, doğal ve vaz geçilmez bir ihtiyaç haline geldiği için demokrasi isteyen odaklar var. Bunların kusuru örgütsüzlüktür.. Bunların arasında sosyal demokratlar, liberaller, iş adamları, işçiler, demokratik islami hareketler, sosyalistler ve komünistler var.. İşte seçim bu iki kamp arasında yapılacaktır. Ya angaje oldukları ve "demokrasi güçleri" dedikleri blok hareketini kemikleştirip, dışa açılma şanslarını tamamen kaybederler, ya da kişilikli bağımsız bir politikanın eşliğinde kapılarını bu bedavacılara kapatıp, onlara kendi "partileri"nin yolunu gösterip, dostça ilşkilerine devam ederler..

Ama bunun için öncelikle KENDİLERİNİN DEMOKRAT OLMALARI, EKSİK TARAFLARI VARSA DÖNÜŞMELERİ, YÖNETİMLERİNİ BAZI DAR KADROCU KİŞİLERDEN DEĞİL, GERÇEK POLİTİK KÜRT İNSANLARINDAN SEÇMELERİ, PROGRAMLARINI GERİ ZEKA DEVLETÇİ EKONOMİ ARTIKLARINDAN ARINDIRMALARI, HER ŞEYDEN ÖNCE DOSTLARA GÜVEN VERİCİ SABİT BİR POLİTİK DURUŞ SERGİLEMELERİ GEREKİR. YANİ GERÇEK BİR KİTLE PARTİSİ OLMALARI GEREKMEKTEDİR. Bu sadece işin ABC'sidir..

Yeni DEHAP'a göre Türkiye'nin önemli sorunlarından biri Kürt Sorunu imiş.. Hayır! Bunu red etmeleri, Kürt Sorunu'nun, Türkiye'nin en temel sorunu, bütün sorunları anası bir sorun olduğunu yeniden programlaştırmalıdır. DEHAP, sorunun çözümüne giden yolu açmaya soyunmalıdır. Sorunun tümünü programlaştırmaları gerekmez.. Zaten generaller devletinin anayasası ve yasaları buna izin de vermez. Bunun için ikinci bir adımı programlaştırmaları önemlidir; Ordu Sorunu.. Türkiye'de demokrasi isteyen bütün odaklarla konsensüse vararak orduyu siyasi hayattan uzaklaştıracak bir yol haritasını çizmeleri gerekir. Çünkü Türkiye'de demokrasinin önündeki nerdeyse tek engel ordudur. Ordunun yarattığı derin devlet, en aşağısından kontrol altına alınmadan Kürt Sorunu ve giderek demokrasi sorunu çözümlenemez. Bu gerçek bilince gereği gibi, ama gerçekten gereği gibi çıkarılırsa tavırlar daha bir değişecektir. Bu tabii ki uzun vadeyi kapsayabilecek bir adımdır. Ama bu adımın başarılı olması için, öyle sözde değil, kararlı bir şekilde ve işin ehli kadroları devreye sokarak, demokrasi isteyen güçleri bir konsensüste buluşturacak yoğun bir temas trafiğini başlatmaları gerekir.. Bu görevi tabii ki her önüne gelen yürütemez. Kafa yapısı itibariyle demokrasiye tam yatkın, kuş dili konuşmayan, demokrasi kültürünü belli bir ölçüde almış şahsiyetler gerekir. Adam yiyen değirmenden bu vasıflara sahip kaç kişi kurtuldu bilmiyorum. Ama samimi olunursa, balık baştan kokmazsa, yeniden bir araya gelip başarılı olmamak için hiç bir sebep yoktur..

Devam edecek..




Gorusunuz