Kuzey'de durum ve öngörüler

Bir notla başlıyorum bugünkü yazıma: Yazılarım siyasi rekabet havası içinde okunmasın.. Ben hiç kimsenin siyasi rakibi değilim. Yazılarım "şuna buna taraftarlık" aranarak okunmasın. Ben sadece Kürt Milleti'ne, onun birliğine taraftarım. Benim neden şu veya bu Kürt Örgütünü hain ilan etmediğim sorulmasın. Buna cevap alınamaz. Benim mücadelem dışa, yani Türk Devleti'ne, onun kolları olarak gördüğüm "sızmacı" Türk Solu'na ve saptırıcı Türk İslamistleri'ne, İran'a ve Suriye'ye karşıdır, içe değil. Vicdan sahibi herkese selamlar. Şimdi yazıma geçiyorum.

Dikkat edilirse uzun süredir direkt olarak Kuzey'de durumu irdeleyen bir yazı yazmadım. Kuzey'le ilgili görüşlerimi daha ziyade Güney'le ilgili yazılarıma serpiştirdim. Bunda amaç Kuzey'deki en büyük örgütü yönetenleri biraz daha izlemekti. Bir nevi bekle gör politik gözlemciliği.

Fakat son zamanlarda Türk Generaller Devleti'nin hakim olduğu coğrafyada öylesine çok fazla oyun ile gerçek karışımı olay boy verdi ki bekleyemezdim. Bunun için kısa bir süre yorumları beklemek ve bilhassa KADEK GBK'den gelecek yorumlara ve yorumlardaki sözcük seçimine dikkat etmek, Türk Derin Devleti'nin daha henüz derinliklere dalmamış genç subaylarından gelen tepkilerle birleştirmek ve tabii ki Amerikalılar'la Güneyli parti sözcülerinin demeçleri ile birleştirip değerlendirmek, durumu kısmen çözümlemek için ipuçları verecekti. Şimdi bunu yapıyorum..

KADEK GBK'li yorumcular, geniş kapsamlı bir af kanunu çıkarsa, Kürt Sorunu çözüm yoluna girerse ve KADEK Başkanı Öcalan'ın durumunda bir iyileştirme sağlanırsa kendileri açısından silah bırakmanın bir sorun olmadığını beyan ediyorlar. Olayın dört yıllık mantığı açısından ve gelinen durumdaki tıkanıklığı aşmak bakımından Türk Generaller Devleti'nin red etmemesi gereken bir karttır oynanan.  KADEK yöneticilerinin açtıkları af kampanyasında ortaya koydukları acelecilik fırtına öncesi bir durgunluk yaşamakta olduğumuzu ortaya koyuyor. Bu ise Tüm Kürtler'i incitecek bir felaket, ABD'nin Ortadoğu planına uzun vadede darbe indirici bir gelişme olur. Çünkü herkes şunu görmeli; PKK-KADEK falan gidebilir, ama evlatlarımıza yönelik bir katliam bunun yerine daha sert ve belki de "sıfır numara terörist" bir "Kürt İntikam Partisi" doğar.. Bunu önlemek için Kürt Milleti'ni Ermeniler'in uğradığından daha büyük bir katliama uğratmaları gerekir.. Bu da biraz sıkar. Neyse biz tahlilimize dönelim.. Evet, "biz devletlerden daha direngeniz, ABD ile bile yıllarca savaşabiliriz" şeklinde formüle edilebilecek sözleri ile bir saldırı planı sezdikleri, buna karşı tüm olanaklarını seferber ettikleri anlaşılıyor. Umarım bu ihtimal gerçekleşmez. Çünkü bu tatlı baharda Kürtler'in en son savaşmayı düşündükleri güç, ABD Güçleridir. Türk Generaller Devleti bunu sağlamak için elinden geleni yapacaktır. "Kuzey'e kaydıracağımız güçlerimizle Türk Askerleri ile boğazlaşmamız isteniyor" demelerinde ise ABD ile kesin bir şekilde savaşa girmek istemediklerini ortaya koyar gibi bir duruş seziliyor. Bu noktada Türk Devleti'ne göz kırpmak pek yerini bulmadığı gibi, tam tersine, Türk Devleti'nin bu tür demeçleri zayıflık olarak algıladığı gözden kaçmıyor. Türk Derin Devleti'nin çözüm yerine imhayı dayattığı çok çabuk unutuluyor.. 
Öte yandan ABD tarafı tüm Irak Coğrafyası'na hakim olma niyetini bir kenara koymayacak gibi. Yani ortalığı silahsızlandırmada, KDP ve YNK Güçleri hariç, kararlı görünüyor. Ama, hiç sevmedikleri ve açıkça marksist olduklarını varsaydıkları KADEK gibi bir gücü destekler konuma düşmek istemedikleri halde, Kürt Milleti'ni incitmek gibi bir niyet de taşımadıkları anlaşılıyor. Bunun için "Kürt Sorunu ile KADEK'i ayrı tutuyoruz ve Kürtler'in haklarının tanınmasından yanayız" gibi ortalığı yumuşatıcı bir formül geliştirmeye çalışıyorlar. Ama Kuzey'de varolan şartlarda KADEK'e dokunmak, binlerce ailye direkt olarak, milyonlarca Kürt'e de indirekt olarak saldırmak anlamına geliyor. Bunu biliyorlar ve bunun sıkıntısını çekiyorlar. HER ŞEYE RAĞMEN KADEK, BİR SÜPER GÜCÜN ÇIKARLAR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA DÜŞÜNME SÜRESİNİN OLDUKÇA KISA OLACAĞINI UNUTMAMALI. O halde bu süre içerisinde gerçek bir yol ağzına gelindiği bütün derinliği ile bilince çıkarılmalı, belli bir TEORİK SINIFIN değil, gelinen nokta itibariyle kendilerinin şahsında tüm Kürt Ulusu'unun çıkarlarının tehlikede olduğu bilinerek süratle yön saptamasına girilmelidir. Bunun için imaj değiştirme dahil, KADEK yönetiminin bir çok konuda adım atması için hala fırsatı var.. "Teorik sınıf" belirlememde Kürdistan işçi sınıfının oluşmadığı gerçeğini yakalayacağınızı umarım. Var olan işçiler ise ya "dayısı olan" torpilli bir "mutlu azınlık"tır, ya da işini dev işsizler ordusuna kaptırmamaya çalışan ufak bir kitledir..

Güneyli partilerin sözcüleri çok sert olmayan demeçler vermelerine rağmen, KADEK'in son dokuz ay boyunca daha bir şevkle adımladıkları marksizm kokan yoldaki bu organizasyonu kolay savunamayacaklarını fısıldamaktan da geri durmuyorlar. KADEK bünyesinde oluşturulan PÇDK'nin silah bırakmasını bile siyaset yapabilme zeminine hazır gibi görme niyetinde olmayan bir KDP var. KADEK bundan dolayı GBK kanalıyla bu partiyi demokrasiyi benimsememekle suçluyor. Ben kişi olarak KDP'ye daha fazla tolerans tavsiye ediyor, PÇDK'lilere, diğer bütün partiler gibi davrandıkları müddetçe, politik hayata katılma fırsatı tanınacağını umuyorum.

Anlaşıldığı kadarıyla, kapalı kapıların ardında ABD, Türkiye'yi Kürt Sorunu'nu hal yoluna sokması ve dağdakilerin düze indirilmesi için bastırınca, bu, Türk Generaller Devleti'nin derinliklerinde bir "iç çatışma yarattı" görüntüsü eşliğinde hükümetleri yeni bir paket açma yoluna girdi. Sahte ve tahrik edici. Kürt Sorunu'nun ABD'nin sorunu haline geldiği işgal olayından sonra bazı gelişmelerin olacağını hepimiz, endişe ve umut karışımı hislerle bekliyorduk. Çok geçmedi, Amerika bastırdı, Türkiye bu baskı altında, AB paketi adı altında yeni bir adım atma yoluna girdi. Geri ve anayasal bir güvence altına alınması düşünülmeyen bir paket. İşte bu "değişim tasarısı" o ilkel hali ile bile devletin derinliklerine takılmış durumda.. Genç subaylar, generaller vs çerçevesinde sahneye konan yeni bir Osmanlı oyunu söz konusu.. ABD buna sonuna kadar tahammül edecek mi onu da göreceğiz.

Bütün bunlar olurken KADEK'in desteklediği bir insiyatif uzun bir süreden sonra ilk kez bu kritik günlerde KİTLE PARTİSİ ESPRİSİNİ TERK EDEREK ÇİZGİ PARTİSİ ESPRİSİ İLE HAREKET ETME KARARI ALMIŞ BULUNUYOR. Yani kitlesel destek yerine sınıfsal dar desteği yeğleme durumları var.. Marjinalleşme tercihi mi? Dokuz aydan sonra bloklaşmada vardıkları harika seviye! Şimdi sıra, Ortadoğu Halkları'nın devrim için büyük yürüyüşüne geldi. Sovyetler Birliği'nin yıkılışından sonra ilk sosyalist devleti kuracak olan Türk Proletaryası canla başla çalışacak, işler kızışınca Kürtler'i orta yerde bırakarak devrimi tamamlayacak.. Bu mudur bu sürecin ihtiyaç duyduğu legal parti örgüt modeli? Bunu düşüneceklerini umarım..

KADEK hala 2002'de girdiğini beyan ettiği büyük değişim, gerçekten demokratikleşme ve kitle hareketine dönüşme şansına sahiptir. Bu değişim onları daha geniş Kürt Kitleleri ile buluşturacaktır. Kemalizmin öldüğü bir noktada, putların yıkıldığı bir Ortadoğu'da söylemi ile, eylemi ile, yönelimi ile daha bir ulusalcı çizgi seçecek olan böylesine değişmiş olan bir örgüt, yeni simalarla takviye edilmiş kadroları ile gerçekten kurtuluş yolunu da açabilecektir. Durumu hiç bir komplekse kapılmadan bir daha, bir daha düşüneceklerini umarım.




Gorusunuz