Güney'de son durum ve öngörüler

Kürtler'in bir kısmı eski 'Genel Vali' Garner'in verdiği demeçlerin ışığında Güneyli Kürtler'in artık "federasyon"dan vazgeçtiği sonucu çıkarmıştı. Kürt Aydınları'nın bir kısmı, ki bu kesim genellikle desinformatif haberleri ciddiye alır, bu vazgeçişe gerçekten inanmıştı. Oysa aydın ve siyasi gözlemcilerin görevi süreci sonuna kadar, detayları ile ve büyük bir ciddiyetle takip etmek, doğru sonuçlar çıkarmak, bu sonuçları baz alıp belli bir vizyon geliştirmektir. Bu çerçevede en aşağısından KTV ve KURD-SAT gibi Güneyli Örgütler'in yararlandığı görsel yayınları ve genel anlamda internet bağlantılarını kullanabilir, doğru bilgilere ulaşabilirlerdi. Kürt TV yayınlarda yayınlarda Kürt lider kadrolarının "Birleşik, federe, demokrat Irak" şiarını dile getirmediği gün görmezsiniz.. Bazıları "birleşik" ile "federeyi" biribirine karşıt birer kavrammış gibi algılıyor. Bu tabii ki doğru değil.. Labil federasyonlar, ki bunlar bazı devletlerde konfederasyondur, ortaklarda büyük bir siyasal olgunluk gerektiriyor. Ortadoğu'da buna hazır hiç bir halk grubu yoktur. Bundan dolayı, Irak federasyonu dengeli ve güçlü merkezi bir yapıyı gerekli kılıyor. Taraflar şimdi bu dengeyi sağlayacak formülü arıyorlar. Kürtler bunun için üç önemli mevki olan cumhurbaşkanlığı, başbakanlık veya meclis başkanlıklarından birini anayasal "tapu ile almak istiyorlar. Lübnan deneyinde görüldüğü gibi bu sağlanabilir.. Tabii ki bir Arap muhatap oluşabilirse.

Daha önceki yazılarımı takip edenler 18 Nisan tarihli makalemde iki önemli konuya değindiğimi unutmamışlardır (umarım). Bunlardan biri Kerkük'te oyun tezgahlanacağını anıştıran saptamam, diğeri de Saddam yanlılarının istikrarı bozmak için tetikte bekledikleri idi. Her iki saptamam da, geç kalaraktan, işgal güçleri tarafından doğrulandı.. Hatta Bush'un Irak temsilcisinin değişmesine yol açan tersliklerden biri de bu istikrar bozucu unsurlara karşı tedbir alamamaktır. Anlaşılacağı kadarıyla durum hep kritikliğini devam ettirecektir.

KDP Başkanı Barzani'nin rejimin devrilmesinin ilk günlerinde çok aceleci davrandığı, ABD'nin fazla kalırsa işgalci duruma düşeceğini sık sık tekrarladığı bilinir. Ben 6 Nisan tarihli yazımda Kürt Liderliği'nin acele etmemesini, ABD'nin bölgede kalması gerektiğini, bunun istikrar ve Kürtler'in geleceği için önemine işaret etmiştim. KDP Lideri'nin şimdi bu görüşü terk ettiğini memnunlukla izleyebiliyorum. Rızgari Online'de İngilicesi yayınlanan bir demecinde ABD ile Kürtler'in ilişkisinin stratejik olduğu, ABD güçlerinin Irak'ta gerektiği kadar kalacağını belirtiyor, ki bunun Kürtler için önemini anlamak gerekir (bkz; Kevin Dougherty, Stars and Stripes, 21.05.2003, Rızgari)).. Aynı demeçte, tıpkı daha önce kaydettiğim gibi, ABD ve Amerikan Askerleri ile ilişkinin 'stratejik' olduğunun beyan edilmesi ise düşman çatlatan cinsten. Bu durumda KÜRTLER TARİHLERİNDE İLK KEZ BİR KART OLMAKTAN ÇIKIP GERÇEK BİR PARTNER DURUMUNA YÜKSELİYORLAR. Daha henüz bir federasyon çerçevesinde bile resmi haklara kavuşmamış olan bir halk için bu az bir şey mi? Bundan sonra Kürtler'e yaklaşacak olan güçlerin artık bir karta yaklaşmadıklarını, gerçek bir "karşı taraf" ile el sıkışmakta olduklarını his edeceklerdir. On yıl öncesine dönüp bakıldığında inanılmaz bir gelişme, ama tümüyle gerçek.

Şimdi biraz durumdan hareket ederek geleceğe bakalım. Bence ABD temsilci ve hükümet yetkilileri hala iki önemli hata işliyorlar. Bunlardan birincisi; Irak'ın içinde şehirli, gerçekten modernizme açık odakları öne çıkararak belli bazı Arap politik yoğunlukların ortaya çıkmasına fırsat vereceğine, sürekli olarak Arap aşiret liderleri el sıkışmaları uzun vadede kendileri için de yarar sağlamayacaktır. Bilindiği gibi Saddam, elinin altında bulundurduğu cinayet makinaları sayesinde hem ülkenin tüm finans kaynaklarını hem de insan kaynaklarını elinin altında bulunduruyordu. Bu durumda sınıfların belirginleşmesi sürecine girilmediği gibi ülkedeki entellektüel gelişmenin de önüne set çekildi. Sonuçta belli bir özgürlük ortamı sağlandığında Şii'sinin gözünün İran'da, Sün'isi'nin gözünün ise şeyhi vasıtasıyla çevre gericiler sürüsünde olduğu görüldü. Sonuçta soru şudur; ABD bu realiteye teslim mi olacak yoksa değişimi teşvik için yeniden yapılanmayı zamana mı yayacak? İşte bu sorunun cevabı biraz da Kürtler'e bağlıdır. Eğer Iraklı Kürt Liderler, dünya birinci liginde oynayan ve bir daha ezilmeyecek bir ülkede yaşamak istiyorlarsa, ABD'nin ikinci tercihi kullanma yoluna girmesi için direneceklerdir. Böylece AŞİRETTEN MİLLETE geçiş süreci ile birlikte modern bir coğrafya yaratma olanağını da Ortadoğu Halkları'na sunmuş olacaklar, hem de hiç zorlanmadan. Bu ise onların gelecekte modernizmin mimarları olarak anılmalarına yol açacaktır. Yapacakları tek fedakarlık, Kürtler'in ulusal birliğini pekiştirici tedbirler alırken bazı kişisel zaaflardan kurtulmaktır.. Baksınlar Hidustan Tarihi'ne.. Gandi hiç bir zaman devlet başkanlığına oynamadı orada. Ama şu anda bütün dünya bu fedakar Hindu'yu tüm diğer Hintli devlet adamlarından daha fazla tanır.
Amerikan Makamları'nın yaptığı ikinci hata, bilhassa Türk Generaller Devleti'ni hala ciddiye alıyormuş gibi bir intiba vermeleridir. Bilhassa "güvercinler" grubu denilen dışişleri çevrelerinin takipçisi olduğu konservatif diplomatik misyonun yürüttüğü bu ihtiyatlı politika generalleri ve kontr gerillayı cesaretlendiriyor, Kürtler'in tarih sahnesine çıkma fobisinin etkisiyle, Irak'ta istikrarın tesis edilememesi için türlü gizli ittifaklar geliştiriyor, Türkmenler'i kışkırtıyor, İran, Suriye ve Saudiler nezdinde girişimlerde bulunuyor. Şimdi ise Batı'da sığınacak bir liman olarak tekrar AB'ye yanaşıyor, manevra alanını genişletmeye çalışıyor.. Bilahassa Kerkük'teki kışkırtmaların bölgede konuçlanmış olan Amerikan kuvvetleri komutanı da yeteri kadar farkında ve beyan da etti. Kurrnazları oynayan entrikacı Türkiye'nin kendisi değişmeden bölgede değişim beklemek, Türkiye engellenmeden, değil bölgeye, Irak'a bile istikrar gelmesini beklemek çok zor. Bu generaller devletini değişime zorlamak için öyle kaba tedbirlere değil, Türkiye'de demokrasi isteyen politik güçlerin ortaya çıkmasını teşvik edip bunları desteklemek inanılmaz sonuçlar doğurabilir (tabii ki bu güçlerin Türk Solu ile bir ilgisi yok). ABD her şeyden önce liderlik yapmasını beklediği Türk Ordusu'nun ırkçı, entrikacı, demokratikleşmeye karşı bölge düzeyinde direnen bir ordu olduğunu bilmeli. Washington ayrıca Türkiye'de ordunun iktidarı elinde tutmak için sürdürdüğü direnişinde başlıca kozunun çözülmemiş Kürt Sorunu ve islamizm olduğunu artık anlamış durumda. O halde bu sorunların, ama özellikle Kürt Sorunu'nun hakkaniyet dahilinde çözülmesine katkıda bulunması da gerekiyor..

Kuzey'de Kürt Meselesi'nin çözülmemiş olması, ayrıca Güneyli Kürt liderliklerini de zorluyor. Bu açıdan, Güneyli Kürt liderler kolaycılıktan medet ummamalı, yeni çatışmalara ve giderek iç çürümeye yol açacak eğilimleri şiddetle red etmelidirler. KADEK'in içinde bulunduğu çıkmaz Kürdistan'ın tümü için tehlikelidir. Gidecek hiç bir yeri olmayan ve onurlu bir çözümle Türkiye'deki politik hayata katkı sağlamaya hazır olan bu en büyük Kuzeyli Kürt Örgütü aşağılanırsa, Kuzeyli Kürtler kendilerini aşağılanmış sayacaklardır. Bu ise gerçekten pek çok kazanımı, Irak'taki lider konumumuzu unutmamız anlamına gelebilir. Şu anda artık zamanı geri çevirip, şu şu olmasaydı gibi hesaplaşmalara girişemeyiz. Olan olmuş, şu anda bu noktadayız. "Ben demedim mi"ci fırsatçı bozgunculara meydanı terk etmeden beraberce çözüm aramaları gerekir. KADEK'in Türk Solu'na bu kadar yatması, Kemalizm'in olmayan "antiemperyalist" karekterinin abartılması gibi eğilimleri elbette solun malum kesimine ve diktacılığa karşı oldukça hassas olan Amerikalıların kolay kabullenecekleri bir durum değildir. Bu durumu KADEK hala düzeltebilecek şansa sahiptir (tabii ki eğer isterse). Ne demek istediğimi, Venezuella ve Sandinistler'e karşı geliştirilen tavrı doğru algılayıp, neye ne kadar ve niçin hazır olduklarını hesaplayarak anlamaya çalışsınlar..




Gorusunuz