Mihri Belli ve İlkel Milliyetçiler, Güney, vs..

Türk Solu ile hesaplaşmada az önce bir okuyucum tarafından maillenen, Mihri Belli'nin Yeniden Özgür Gündem'de çıkan demeç-makale karışımı beyanatının eleştirisi ile başlıyorum.

Öncelikle şunu kaydedeyim; ben Mihri Belli'nin kendi sahasındaki mücadele geçmişine büyük saygı duyuyorum. Omuz omuza savaştığı Grekler'in, Nazizm'e karşı direnişi sırasında vücuduna giren kurşun, bu marksist şahsiyeti gözümde devleştirmiştir. Daha sonra sayısız kez yara alması, ölümlerden dönmesi kendi politik çizgisinde ne kadar samimi bir yürüyüş içinde olduğunun en bariz delilidir. Ama O, benim halkımın hakları için hiç bir şekilde yara almadı, incitilmedi. Bekaa'ya gidişi bile Hareketi MDD lehine ne kadar etkiliyebilirim hesabı üstüne kuruluydu. Benim ulusumun mücadelesindeki bin yıllık kurtuluş ruhunu asla kavrayamadı. Çünkü o, bir Milli Demokratik Devrim teorisyeni, özünde bir Türk milliyetçisidir. Renkli Aydınlık'ı okuyan bilinçli Kürtler bunu çok iyi anlamışlardı. Mihri Belli, 1968'den sonra oluşmaya başlayan ve Baasist hareketi anıştıran askeri cuntaya onay verenlerin başında geliyordu. Bu "8 Mart Cuntası"na Kürt örgütü DDKO hariç Türkiye'deki tüm sol oluşumlar destek vermişlerdi. Askerden sosyalist devrim bekliyordu Türk Solu.. Bu cunta Atıf Erçıkan adlı bir general tarafından ihbar edilip alternatif müdahale (12 Mart) tezgahlandığında bilinen iki kişi Türk Solu'nu temsilen bu generalin evini bombaladıklarında artık çok geç kalmışlardı. Sayın Belli bu eylemin karar organında mıydı, bilemem..

Sayın Belli'nin temsil ettiği MDD çizgisinin takipçileri hep "milli burjuvalar"ı arayıp durdular. Coca Cola yerine "Uludağ cola" içtiler.. Yerli burjuvazinin mallarını kullandılar. Kantinlerde yabancı markaları, komprador burjuvaziye darbe olsun diye yasakladılar. Millileştirme diye nara atıp durdular. Bütün hal ve tavırları ile, tabiri caiz görünüz, sapına kadar Türk Milliyetçisi idiler.. İşte bu zihniyet şimdi Kürt Ulusu'nun Güneyli önderlerine çamur atıyor. BUNA DUR DİYORUZ SAYIN BELLİ! Kişi olarak bana veya bir başka Kürt'e saldırsaydınız, mücadele geçmişinize, Kürtler'in büyük bir kısmını hiç ilgilendirmeyen mücadele geçmişinize bakıp hoş görecektik. Ama şimdi bir başka Kürt oluşumunun arkasına sığınarak Kürt Ulusu'nun tarih sahnesine çıkma şansına saldırıyorsunuz. İşte bu noktada eyleminiz beni aşar.. Neye sığınırsan sığın cevap alacaksın.

Sayın Belli, Wolfowitz ve Grossman'a epey celallenmişsiniz. Bu iki adamın "yakınması bizim askerlerden" diyorsunuz... BİZİM ASKERLER.. Bu iki adamın, Türkiye, sınırlarını Amerikan askerlerine açmadığı için celallendiğini söylüyorsunuz. Sonra; "biz Türk Ordusu'nun, Kurtuluş Savaşımız'ın geleneğine sadık kalarak Wolfowitz gibilerini düş kırıklığına uğratmaya devam edeceğine inanıyoruz" diye ekliyorsunuz. Halkın oyu ile oluşmuş Türk Meclisi'nin Türk Halkı'nın %90'ının arzusuna uyarak ABD'nin geçişine engel olduğunu da özenle kaydediyorsunuz.. İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burasıdır.. O günlere dönelim de, gerçeklere, sadece gerçeklere şöyle bir bakalım isterseniz. Bu gerçeklere bakalım da bir daha fikir serdederken, istisnalar hariç, siz tüm Türk Solu, daha dikkatli yazın.

Teskere meclise sevk edilmeden önce hem hükümetinizin, hem de askerlerinizin ABD'ye garanti verdiğini sizin basınınız günlerce kaydetti ve yalanlanmadı.. Yani birincisi; siz ahde vefayı yerine getirmemiş, ABD'yi Urfa ve Mardin ovalarıda oyalamıştınız. Amacınız, kornerden kendi ordunuzu da Güney'e, Senin deyiminle Kuzey Irak'a, sokmak için vize almaktı. Böylece bedavadan Kerkük'e girecektiniz. Asıl hesapta bu çok az konuşulmuştu. ABD, Ordunuzun bağımsız olarak değil, koalisyon güçlerinin emrinde Güney Kürdistan'a girişine izin verme eğilimindeydi. Ama siz öte yandan da fiatınızı arttrırmanın derdindeydiniz. Amerikalılar, sizin "sözde" onurunuzu koruma kahramanlığınıza değil, yalancılığınıza bozulmuşlardı. Diplomaside bu tavrınız aslında saldırı olarak kabul edilir. Bunu hala anlamadınız mı?

İkincisi ve asıl önemlisi, sizi tuşa getiren Barzani'nin o çok kararlı duruşu oldu.. Barzani daha henüz savaş başlamadan hem size, hem de ABD'ye resti çekmiş, Türk Askeri'nin her ne şekilde olursa olsun, ister koalisyon güçlerinin emrinde, isterse bağımsız, Güney'e girişini savaş nedeni saymıştı. Çok ciddiydi ve güçlerinin gövdesini gerilla savaşına göre dizmişti. Bu kahramanca duruş, dört parçada hayranlık uyandırmış, coşkunca gösterilere yol açmıştı. İŞTE EFENDİLER; ASIL KIRMIZI HAT BUNA DENİR! Hat çizildi, kelle koltukta arkasında duruldu. Türk Generaller Devleti de sus pus oldu.. Şimdi anladınız mı Kürtler'in kabul görmesinin asıl sırrını.. Fırsatçı olunmadı. Müttefik olundu. Anlayın artık! Kürtler'i kart olmaktan çıkaran bu duruşa selam durulmaz da ne yapılır?

Demeç-makale karışımı beyanatınızın ikinci önemli noktası "ilkel milliyetçilik" gargarası eşiliğinde Kürtler'in birşeyler kazanma ihtimaline nasıl çomak sokarım hesabı ile ettiğiniz kelamlardır. Dünyada yaşanmamış yıl bırakmayan ömrünüze sığınarak ve bu ömür boyunca okuduğunuz bilimsel eserlerin çokluğunu dikkate alarak soruyorum; siz okuduğunuz marksist ustalardan herhangi birinin "İLKEL MİLLİYETÇİLİK" gibi bir terminolojik öge kullandığını gördünüz mü? Bilinir, ilkel komunal toplum çerçevesinde "ilkel komunizm" var. Ama toplum bilim analizlerinde ilkel milliyetçilik adı altında bir terim yoktur, olamazda. Eğer feodal yapı arzeden bir toplumda gelişen milliyetçiliği "ilkel" kategorisine sokuyorsanız bu elbette cehalettir. Çünkü zaten her ileri toplumsal kategori bir geri toplumsal kategorinin bağrından çıkar. Bu ise ilerici bir sıçrama yaratır.. Yani İLKEL DEĞİL, İLKELLİKTEN KURTULUŞUN SIÇRAMA TAHTASIDIR BU MİLLİYETÇİLİK. Yok eğer çağımızdaki tüm milliyetçiliklere ilkel diyecekseniz, o zaman yine işiniz var demektir. Çünkü sizin saflardaki Küba ve Viet Nam dahil, tüm devletler bir çeşit milliyetçi temelde yükselirler. Peki gerici milliyetçilikler yok mu? Elbette var, işte örnek; sizin sömürge Kürdistan'a yutturmaya çalıştığınız MDD çizgisi, Mustafa Kemal Milliyetçiliği, Baas Miliyetçiliği vs.. Görüyorsunuz ki Kürtler'i kol kola yürütmeye çalıştığınız tüm çizgiler "gerici" giderek "ilkel" milliyetçilik kategorisine giriyor.
İşte Sayın Belli, Siz bu beyanatınızla, başı dik, alnı ak bir milliyetçiliği balçıkla sıvamaya çalışıyorsunuz. Bu reva mı? Kürt Devleti kurulacak da, İsrail gibi saldırgan olacak da Türkiye'de istikrarsızlık unsuru olacakmış. Bu sizin iddianız. Peki kurulacak olan Kürt Devleti ortalığı nasıl karıştıracak? Kuzey Kürtleri'ni tahrikten başka ne silahları olabilir ki? Şimdi bu soruların ışığında kafanızdakileri okuyalım.. Türkiye'deki Kuzeyli Kürtler, Güney'de bir Kürt Devleti kurulsa dahi, sizin kafa yapınıza baktığımızda hala "tahrik edilebilecek bir noktada" bulunacaklar. Yani hak gaspı devam edecektir Siz ise bu hak gaspının selametle devamı için dua ediyor, Güney'de bir Kürdistan'ın kurulmaması için yorulmamacasına çarpışıyorsunuz. Kuvva-i Milliye Ruhu diye buna derim ben. Ama sayın Belli, müsaade et ben de "kuvva-i ilkeliye" gücümü kullanarak size DUR diyeyim.. Saygılar.

Bir not: Sayın okuyucularım; Türk Solu'nun önde gelenlerinin benzer yazılarının tümüne ulaşmam güç. Bana e-mail ile gönderirseniz ilgilenirim. Bu mücadelede yardımcı olacağınız inancıyla




Gorusunuz