Düşman düşmandır

Kürtler başlatmadıkları, kendileri düşünülerek başlatılmamış olan bir savaşı yaşıyorlar. Bu savaşla birlikte yeniden, bu defa temelleri daha sağlam olan bir umut deryasında bulunuyorlar. Savaş kendileri için başlatılmadı, bu doğru, ama yan etkileri doğrudan doğruya Kürtler'i ilgilendiriyor. Acaba tarih sahnesine mi çıkacaklar? İşte bu soru Türk Generaller Devleti'ni çıldırtıyor. Boyuna tehditler savuruyor, olmadık metodlar kullanarak, hatta başkalarını da kullanarak massiv bir psikolojik savaş sürdürüyor, Kürt Halkı'nı moralman çökertmeye çalışıyorlar.

Psikolojik savaş hızından hiç bir şey kaybetmeden sürerken bazı Kürt çevreleri bu sinsi mücadelede Cengiz'in torunları tarafından geliştirilen propagandaya kapılmış, onların "Kuzey Irak'a girdik" şeklinde yaydıkları haberleri baz alan yorumlarda bulunarak saflarda endişe yaratacak haberlerin yayılmasına çanak tutmuşlardır. Bunu hem PDK ve YNK'yi, hem de KADEK'i gesteklediklerini söyleyen çevreler yaptı. Bu haber doğru veya yanlış olabilir. Ama psikolojik savaş şartlarında bu tür haberlere, tümden doğruluğu ıspatlanmadıkça itibar edilmez. Savaşın gidişatı ile ilgili yanlış olabilecek haberler daha sonra da yayılacaktır. Halkı bu konuda çok uyardım, daha da uyaracağım. Adı üstünde, SAVAŞTIR BU! Olmaması gereken, tıpkı bir Kürt TV kanalında yapıldığı gibi, bu olayı direkt gerçekleşmiş gibi kabul ederek bazı katılımcılara tartıştırmak ve olmayanı olmuş kabul edip sonuçlara varmaktır. Bu olmamalı. Cengiz'in torunları tarafından ortaya sürülen psikolojik savaş taktiklerine güç katmamalıydık. Oysa ABD, diplomasinin tüm inceliklerine rağmen, bir aptalın bile anlayacağı netlikte Türk Askeri'nin ayak altında dolaşmasını, Türk Devleti'nin şuraya buraya müdahale etmesini göründüğü kadarıyla red etmiştir.. Daha nasıl anlatılsın? Zaten birinci önerge Türk Meclisinde red edildiğinde aynı Türk kökenli TV tartışmacıları bunu "halkların direnişinin bir zaferi" olarak nitelememişler miydi?. Ama söz konusu önerge bir kez daha meclise geldi ve büyük bir çoğunlukla geçti.. Yine aynı çevreler bilmem "fi" tarihinde yapılmış bir kamuoyu yoklamasını hep esas alıp "Türkiye'de halkın %90'ı savaşa karşıdır diyor, halkların muhalefet gücünün harekete geçmesini bekleyip duruyorlar. Oysa bu Türk kökenli ve iyi niyetli oldukları muhakkak olan yorumcuların ne saflarına katılan oldu, ne de görünen bir gelecekte o saflara katılacak bir kitle olacaktır. Hem durum o tarihten beri hızla değişmiş, müdahale taraftarlarının yüzdesi elliyi aşmıştır! Bu kadar da olmaz. Böylesi afaki görüş sahiplerini ciddiye alıp bir ölüm kalım savaşına hazırlıklı olunmaz. Oturup yeniden düşünmek, bu tip yorumcuların "desinformasyonun desinformasyonu" olarak nitelediğim yorumlarından kurtulmak, çok saydığım ve varlığına önem verdiğim bu liderliğe yakışan, dahası gerekli olan davranış olacaktır.. Bir tek soruya cevap verilsin, yeter; seçim öncesinden beri bu değerli Kürt dostlarının hangi tahmini doğru çıktı?

Öte yandan (kendilerini öyle görmeleri anlamında) Cengiz'in torunları, yani Türk Generaller Devleti'ni yönetenler elbette, her şeye rağmen, emr-i vaki yapıp Kürdistan'a girebilirler! Bu modern Dahaklar, Kürtler'le mukayese edildiğinde açık bir şekilde silah üstünlüğüne de sahiptirler.. Bu dengesizliğe rağmen karşılarındaki "düşman" bellediği insan topluluğu, yani Kürt Halkı, canı, namusu ve yarını için mücadele ediyor. Şimdi artık son fırsatı yakaladığının bilincinde, ama dikkatli. Cengiz'in torunları tarafından uygulanan baskıyı günlük olarak yaşıyor. Barbarlar gün geçtikçe daha tehditkar bir şekilde, Kürtler'in sımsıkı sarıldıkları son özgür vatan parçasından onları koparma niyetlerini kusuyorlar. Ama Kürt Ulusu köşeye sıkıştırılmış kedi misali tırmalamaya hazır! Kürtler böylesi bir oldu-bitti deneyi gerçekleştiğinde Türk Generaller Devleti'ne gerektiği zamanda ve kendi seçtiği zeminde cevap verecektir.. Bunda tereddüt yok! Bu kez özgürlüğü yakalama ahdi var.. Bunu, başta Ankara olmak üzere, hiç bir düşman başkenti unutmasın. Kürdistan'ı ezen zulüm merkezlerinin Kürtler'e karşı birleşmeye, birlikte yoketmeye yönelik dirsek temaslarının başlarına patladığını görmeleri yakındır. Anlasınlar artık, cin şişeden çoktan çıktı. Özgürlük stranlarının gürleştiği ve Kürtler'in tarih sahnesine çıkışını getirecek olan bu süreci durduramazsınız. ARTIK ANLAYIN VE BU TAZE ORTADOĞU GÜCÜ İLE DOST OLMANIN YOLUNU TIKAMAYIN.. Bu dosluk her iki tarafa da kazandıracaktır.

Hiç bir Kürt yorumcusu unutmasın, Güney Kürt Liderliği belli bir ittifakın içinde hareket ediyor. Ama yine de uyarmalıyız: HER AN SATILMA İHTİMALİNİZ VAR. BU, TÜM LEHTEKİ FAKTÖRLERE RAĞMEN VAR. Dünya böyle işliyor. Bunun için sakın ola ki manevra kaabiliyetinizi kaybetmeyin. DEKLERE ETTİĞİNİZ ŞEKİLDE, TÜRKLER'İN GÜNEY'E HER SIZMA TEŞEBBÜSÜNE ANINDA KARŞILIK VERİNİZ. EĞER BUNU YAPMAZSANIZ KAYBEDERSİNİZ. UNUTMAYINIZ BU GÜNLER "YA HERRU YA MERRU" GÜNLERİDİR.

Neden Böyle davranmalıdırlar? Bu konudaki görüşlerimizi biraz açalım.

Türk Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı kadarıyla, bazı şartlarla da olsa Türk Askeri'nin Güney'e yürümesine ABD tarafından izin verilmiştir. İşte sonun başlangıcı olabilecek hata burada başlar. Türk Devleti, bu fırsatı, eğer hala değerlendirmemişse, büyük bir ihtimalle değerlendirecek, Kürtler'in gururunu, moralini ve umutlarını yerle bir etmek amacıyla Kürdistan'a çıkacaktır.. Bu durumda Kürt Liderliği eğer kılını bile kıpırdatmadan durursa, karşı taraf daha da yayılacak ve bir süre sonra, Başkan Barzani'nin kabul edilemez bulduğu şey gerçekleşecek, Kürt Ulusu'na "kelepçe" vurulabilecektir. Oysa daha işin başında tavır alınırsa, arkalarında hissettikleri dünya ve Amerikan kamuoyunun da baskısıyla, ABD, işlerin çığırından çıkmaması için müdahale edecektir. Müdahale olmasa bile Türk ordusu oldukça ciddi bir Kürt direnişi ile karşılaşacak, ertelenemez karşılaşmayı Kürtler'in istediği yer ve zamanda kabullenmek zorunda kalacaktır. Şu unutulmasın, Türk Ordusu'nun zihniyeti, "baskın basanındır" tümcesi ile özetlenir. Buna karşı kararlı bir duruş, zaman alsa da, kaçınılmaz bir zaferle sonuçlanacak, STATÜ KEMİKLEŞEBİLECEK, EN NİHAYETİNDE TÜRK DEVLETİ'NİN KORKULU RÜYASI OLAN BİR SONUÇ DOĞURABİLECEKTİR. Aksine bir duruş korku alameti olarak algılanacak, "direniriz" sözlerinin bir blöf olduğu ortaya çıkmış sayılacaktır. Bu ise inanılmaz acılarla sonuçlanabilecek bir sürecin başlaması anlamına gelir.

Bir konuya daha değinmeden geçmeyeceğim. İki gün önce Genel Sekreter Talabani'nin verdiği bir demeci seyrettim, onun sesi ile dinledim. Bu demecinde Sayın Talabani, Ankara toplantılarının sonuçlarını anlatıyor, bu arada Türk Devleti ile gerginleşen durumu yumuşatmak amacıyla aşırı, mübalağaya kaçan kelimeler kullanıyor, her sözün başında "Türk Biraderlerimiz" ibaresini tekrarlıyordu. Şu unutulmasın, Türk Tarafı her sözcükten anlam çıkarmaya çalışır. Sayın Talabani'nin bu sözlerini bir korku işareti olarak algılayacaklarından korkarım. Bundan dolayı şu psikolojik savaş şartlarında seçilen her sözcük önemlidir. Evet, aklı başında hiç bir Kürt, Sayın Talabani dahil, hiç bir Kürt Lideri'nin her an meydan okuyucu, tahrik edici sözcükler kullanmasını istemez. Ama o kadar da alttan almasını da istemez. Umarım değerlendirilir. Bu yazının yayına hazırlandığı şu dakikalarda, TRT'de, Dersim kasabı bir general, "ben Saddam'ın yerinde olsam, I. Körfez savaşında olduğu gibi bu (Kürtler'e) yönelir onları biçerdim (kastettiği kiyasal silahtır). Kopya vermiş gibi olmayayım, ama hala daha fırsatı var." İşte benim Cengiz'in torunları dediğim zihniyetin sahibi bunlardır ve bunlar Türk Generaller Devleti'nin asıl sahipleridirler.. Bunları dikkate alarak; İYİ DÜŞÜNÜN, İYİ ANLAYIN, İYİ (gerekeni) YAPIN. Yani, KÖTÜ'YE DİRENİN. Size Zerdüşt böyle diyor.

 Not: Artık sayfa adresim tamamen doğru bir antlaşmaya bağlandı.. Şöyle:

www.kekuyon.com




Gorusunuz