Savaş şartlarında tavır nasıl olmalı?

Ben, kişi olarak Kürdistan'ı 11 Eylül saldırılarından sonra hep savaşın içinde, kaderini belirlemeye çalışan bir halk olarak düşünecek şekilde tavır aldım, yazılaraımı bu temelde, KÜRDİSTANİ BİR DÜZEY TUTTURMAYA ÇALIŞARAK, kaleme aldım. Özgür politika'yı o günden beri dikkatli olarak tarayınız, tüm örgütlere, araya eleştiri payı bırakacak şekilde belirli bir mesafe koyarak, EŞİT DESTEK ve elimden geldiğince verdim.. Bazılarının şu anda lanse ettiği bir eğilimi, yani KADEK'i dışlayan, ama diğer iki büyük örgütü tanrılaştıran bir eğilimi yazılarımda asla yakalamazsınız. Tam tersine, bazılarına yaman bir karşı koyuş gibi gelen yazılarım tamamen dostçadır ve gözardı edilemez uyarılar içermektedir. Yazılarımda satır aralarını iyi okuyanlar, son haftalarda bile her üç örgütü uyarıcı eleştirilere tabi tuttuğumu iyi bilirler. Dizai Olayı'nı, "Dış Kürtler" zihniyetine karşı eleştirimi, sol sapmaya karşı tavrımı, "Saddam ile öpüşme" sahnesine gönderme yaptığım yazımı okumamış olanların bu yazılarımı bulup dikkatle, psikolojik savaş koşullarını dikkate alarak, okumalarını tavsiye ederim. Ulusumuza yönelik çok ağır bir psikolojik savaşın yürütüldüğü bu şartlarda hiç bir önde yürüyen kadroyu, yüreği yurt sevgisi ile çarpan insanımızı (haşa) aşağılamam beklenemez. KADEK, PDK, YNK.. Üçü de benim için değerlidir ve Kürt Milleti'nin kaderi ile ilgili belirleyici bir hata yapmadıkları sürece benim için eşit derecede değerli olmaya devam edeceklerdir.. Kürt Lider Celal Talabani ve Neçirvan Barzani'nin Ankara'da büyük bir diplomatik zafer kazanarak, Türk Generaller Devleti'nin Türkmenler'i asli kurucu unsur olarak sokuşturma isteklerini kursaklarında bırakmaları Türk Devleti'ni çileden çıkarmışken, bilgili adam lafazanlığı ile bu başarıya gölge düşürmek de neyin nesi olacaktı? Düşman saldırılarının fiili bir durum arz ettiği bir sırada onların bu başarılarına gölge düşürmem, "orada ne işleri vardı" gibi anlamsız sorular sormam anlamsız olmaz mıydı?. O toplantıyı Türk Devleti'nin değil, ABD'nin önerdiği bilinmiyor mu? Bütün Kürt Önder Kadroları kelle koltukta bizim namusumuz için sıcak hatta bulunurken, ben bugün kalkıp, "şu şundan daha iyidir" gibi bir tavır sergil/emem/iyemem. Lider Talabani'ye yapılan ve fiilen devletin organize ettiği kesin olan gözdağı saldısına bundan dolayı şiddetle tavır koydum ve herkesten bu tavrı bekledim. Bu saldırı, Ankara'nın Bakanlıklar semtinde meydana gelmiştir. Bu semt, yasayla, gösterilere tamamen kapalıdır ve Türk polisi buralarda gösteri yapılmasını engellemek için gerektiğinde adam bile vurur. Üstelik aynı yere ABD temsilcisi Khalilzad'da gelecekti, ki böylesi durumlarda Türk Devleti oldukça abartılı tedbirler alır. Ama ne oldu? "Demokratik bir protesto" gelişti!! Anlayın, bu saldırı sadece Lider Talabani'ye karşı değil, Tüm Kürt ulusuna, bu arada bana karşıdır. Yani bu saldırıda Talabani aslında sen, ben hepimiz oluyoruz. Başka izahı varsa buyurun..

Hayatı boyunca herhangi bir partinin üst düzey yetkilisi olmamış, böylesi görev tekliflerini hep red etmiş olan bana hiç kimse madalya veremez. Madalya için tavır almadığımı, RIZGARİ HARİÇ, TÜM KÜRT ÖRGÜTLERİ'NİN MUSTAFA BARZANİ ALEYHİNE YAZI YAZMA YARIŞINA GİRDİĞİ 1975 SONRASINDAKİ TAVRIMI HATIRLAYANLAR İYİ BİLİRLER. Ben hala aynı tavrı, yani Kürdistan'ın bir parçasında silahlar patlıyorsa, o süreci nihayete erdiği ana kadar destekleme tavrımı sürdürüyorum. Hiç kimsenin malı değilim. Bağımsızım. Eğer sadece kendi çıkarımı düşünürsem, benim için şu anda en uygun tavır Üniversite Hastanesi Röntgen Kliniği'nde doktor olarak çalıştığım işime dalmak, etrafa duvar örerek bazı kişilerin saldırısına kulak tıkamak suretiyle boş vermektir. Buna ek olarak Zarathuştra ve Avesta merkezli Mitoloji alanında yaptığım ve dünyadaki araştırmacıların seviyesini yakalayan çalışmalarımı da yürütmek mümkünleşir. Mitoloji konusunda sunduğum ve Berlin Kürt Enstitüsü'nün Almanca yayınladığı "dokumentation der Konferenz zu Avesta" eseri incelerseniz, bu çalışmalar konusunda vardığım seviyeyi daha iyi anlarsınız. Orada Alman ve İngiliz Profesörlerinin yayınladığı tebliğler ile benimkileri karşılaştırma fırsatı da bulursunuz. Ama madalya beklemeden, Kürt Lider Kadroları'na, durumun nezaketini de göz önünde tutarak, uyarılarıma devam etmeyi yeğledim. BEN BUNA AYDIN TAVRI DİYORUM. Aydınlarımız bugün kesin olarak militan bir tavır sergilemelidirler. Örgütler arasında çelişki yaratacak tavırların üstüne gitmelidirler. UNUTMAYINIZ HER KÜRT ÖRGÜTÜ TEDİRGİN BİR DİKKATLİLİK SÜRECİ YAŞIYOR. Bu tedirginlik içinde her an ufak tefek hatalar gelişebilir. Bunların üstüne, düşmanca değil, uygun bir dille gidilmelidir. Kürt Örgütleri her an bir saldırı bekliyorlar. Bu durum karşısında ayırımsız tümüne moral vermek, kendilerini "cephe gerisi" olarak gören kişi, örgüt ve partilerin görevidir. Türk Generaller Devleti şu anda tüm Kürt Milleti'nin en büyük düşmanıdır. Bu devletin kukla meclisi yazının yayınlandığı sırada Kürdistan'a asker çıkarma yetkisini hükümetine verecektir. Şimdi bu nazik durumda ne yapılır? Elbette toptan ayağa kalkılır. BENİM, KİMSENİN DİNLEMEYECEĞİNE MAALESEF EMİN OLDUĞUM BİR TEKLİFİM VAR; HAYDİ BU NEWROZ GÖSTERİLERİNİ MÜŞTEREK SERİHILDANLARA DÖNÜŞTÜRÜN VE BÖYLECE ÇELİK BİR DUVAR HALİNE GELDİĞİNİZİ GÖSTERİN.  Kürt Aydınları'nın kesin olarak yerine getirmeleri gereken, ama onlar yerine getirmekte yavaş kaldığı için bu uyarı görevlerini bir yazar olarak bir ucundan tutarak ben yerine getirmeye çalışıyorum.

Şu anda Türk Generaller Devleti'nin bize karşı yürüttüğü psikolojik saldırıdan korunmamız için hepinize bir temel önerim olacak: Sanal dünyada yazı yazan bütün Kürtler, kendi öz kimlikleri ile ve bulundukları ülkeyi, şehri belirterek yazsınlar. Neden? Çünkü desinformatörlerin sızmaları böylece açığa çıkarılabilir. BU yapılmadığı takdirde, sizi biribirinize düşman kılacak her makaleyi şüphe ile karşılayınız ve sorgulayınız. Desinformatör deyip geçmeyiniz, onlar sizden görünerek bazı doğruları dile getirirken, aynı zamanda zehirlerini enjekte ederek sizi yanlışlara inandıracak her şeyi yaparlar. Desinformatörler, konularında çok iyi eğitim almış uzmanlardır. Aranızdan tek tek insanları seçerek, desinformasyon bombardımanı ile öldürmek, sizi biribirinize düşürmek onların işidir. Şu anda uzlaşmaz gibi görünen ayrı kamplara ayrılmanızda bunların katkısı, örgütlarin hatalarından daha fazladır dersem inanınız. Benim psikolojik savaş alanında yaptığım ve parasızlıktan dolayı yayınlayamadığım yaklaşık üçyüz sayfalık bir araştırma-inceleme yapıtım var. Bundan dolayı emin bir şekilde konuşuyorum.. Desinfomatörler, her an sinsi bir şekilde sizi inceliyorlar. Yazılarınızı sınıflandırıp bilinç seviyenizi, kararlılığınızı kolluyorlar. Moral durumunuzu en iyi yazdıklarınız ortaya koyar. Bunu unutmayınız.. Bundan dolayı tereddütlü olduğunuz anda yazı yazmayınız. Kalbi Kürdistan için çarpan herkesin NEWROZ'u kutlu olsun.




Gorusunuz