Irak Sorunu, Kürdistan Sorunu-II

Savas açiktan açiga gelmekteyken bile Kürtler'in önde gelen örgütleri biribirlerini hedefe oturttuklari fiili ve sözel kavgalar gelistiriyorlar. Bunlardan özellikle biri, YNK, ne yazik ki hala yasanan sürecin tarihi önemini kavramis degil gibi görünüyor. Oysa belki de tarihi bir firsat kapimiza kadar gelmis bulunuyor. Türk Devleti'nin saptirmak için çesitli hesaplar yaptigi böylesi tarihi bir dönemecin Kürtler için önemini anlatmakta "büyüktür" kelimesi yetersiz kalir. Bu her gün bir ibadet gibi hatirlanmali, atilan her adim buna göre hesaplanarak atilmalidir. Bize karsi ölümüne düsmanlikla yüklü olan Türk (derin) Devleti'nin, ABD izin verirse, Güney'i silip süpürmasi isten bile degildir. Güney'deki hiç bir kazanimi içine sindirmeye hazir olmadiklarini defalarca ve en yetkili agizlardan açikladiklarini unutmayalim. O halde Sayin Talabani'nin, Türk Devleti'ne sirin görünmekle hiç bir seyi kurtaramayacagi açiktir. Ranya'da kurulan ve baslica görevi gerillaya karsi psikolojik savas yürütmek olan radyo istasyonunun yüklendigi misyon tam anlamiyla Kuzey Kürtleri'ne karsi dolayli bir saldiridir. Hele ele geçirilen gerillalarin Türk Subaylari tarafindan sorgulandigi yolunda gelen haberler tam iç karartici.. Sayin Talabani bu gibi manevralarla, eger sürdürmekte israr ederse, Kuzey Kürtleri'ne elbette zarar verebilir, ama belli bir hedefe varmak için büyük bedeller ödeyen bu kardeslerinin kinini kabartacagini, karsilikli yikima yol açacak bir yola girilecegini bilmiyor. Sayin Talabani yöneldigi hedefin basit bir hedef olmadigini, Kuzey Kürtleri'nin degme evlatlari oldugunu unutmamali. Onlardan herhangi birini yok etmekle veya buna sebebiyet vermekle, kendi kendini vurdugunu bilmeli. Bu süreç, Kürt Tarihi'ndeki hiç bir sürece benzemiyor. Mukayese kabul etmez, olaganüstü anlardir yasadigimiz.

Yineliyorum, çevre ile iliski kurulabilir, kurulmalidir da. Ama, bütün Kürt Ulusal Çevreleri'nin de dile getirdigig gibi, bu iliski sonucu eger kardesine karsi bir komplonun içine girmissen ve ona zarar vermissen, isbirligi yaptigin güç sonunda sana dönecek, sana da ayni akibeti yasatacaktir. Çünkü iliskiye geçtigin güç, en nihayetinde senin varligina tahammül etmeyen düsman bir güçtür. Birinizden birini digerine tercih edecek hali yoktur. Bu hala anlasilmadi mi? 1975'i unuttu isek hiç olmazsa 1983'ü veya 1988'i hatirlayalim. Humeyni 1983'te 8 nokta planini Türk Devleti'nin baskisi ile red etmedi mi? Saddam ayni yil içerisinde Sayin Talabani ile "özerklik görüsmeleri" sirasinda dalgasini geçmedi mi? Dayandiginiz Iran 1988'de sizi yüz üstü birakmadi mi? Türk Devleti Güney Kürtleri'ni 1982'den beri kaç kere bombaladi, unutulmasin.

Bir de KDP'nin "biz KADEK'i ciddiye almiyoruz" sözleri var. Ne kadar yerinde olmayan bir ifade. Nasil, olur, KADEK daha henüz dogum halindeki bir gerilla hareketini yönetmeye aday, zayif PKK iken ciddiye aliniyor, bu örgütle 1983'te isbirligi için antlasma imzalaniyor da simdi, 2 milyon oyu arkasina alan bir harekete dönüsünce ciddiye alinmiyor?.. Eger "biz PKK'nin gerçek yüzünü bu isbirligi esnasinda anladik ve onlarla olan bu antlasmayi 1986'da bozduk" diyorlarsaniz ve iplerin o zamandan beri kopuk oldugunu göstermek istiyorsaniz bu da olmaz.. Çünkü Siz, 1990'da "Kürdistani Cephe" içerisinde PKK ile bir dizi görüsme yapmistiniz. Bunu Sami Rahman Paris'te 100 kisinin üstünde bir seçkin Kürt dinleyici kitlesinin önünde açiklamisti, durum zaten herkesin malumu idi.. Demek ki ortada ciddiye almamak gibi bir sey yoktur. Zaten siyasette "ciddiye almamak" olarak formüle edilebilecek bir tabir bulunsaydi, bir milyonluk ordusu ve NATO Üyeligi ile (düsman) Türk Devleti sizi ciddiye almaz, görüsmelerde bulunmazdi. KDP su anda tercih edilen konumunda gibi görünüyorsa bu aldaticidir. Yarin ne olur bilinmez. Eger durumu biraz daha iyi gibi görünen iki kardesten biri "aman kardesimle bir arada görünürsem düsman elimdekini alir" gibi bir düsünce tasiyorsa yandi demektir. Çünkü o düsman firsatini buldugu ilk anda digerine de çullanacaktir. Bu bilinmeli. Bu biliniyor!

Ayni çerçevede KADEK'in de uslubu gündeme geliyor. KADEK'i destekleyenlerin milyonlarin karsisina geçip okuduklari yorumlarinda simdi hayatta olmayan, kendileri hiç bir zarari dokunmayacak olan Mustafa Barzani'ye kadar varan bir silsile takip ederek etrafa çok agir elestirilerde bulunmalari (bence elestiri sinirlari çok zorlaniyor) karsilarindakini daha da sinirlendirmekten baska bir ise yaramaz. Bu egilimin gözden geçirilecegini umarim. Velhasil; Sayin Talabani'nin fiili saldirisi, KDP ve KADEK'in karsilikli incitici elestiri ve küçümsemeleri hiç bir problemi çözmez. Bilakis iliskileri savas düzeyinde gerer, ülkeyi dis müdahalelere daha da açik hale getirir. Fiili müdahale aninda ise Kürt Tarafini kuvvetten düsürür. Bu ise, KESINLIKLE NE GÜNEY'E NE DE KUZEY'E FAYDA GETIRMEZ!!. Umarim karsilikli olarak bu egilimden vazgeçilir. Bu konuda önerilerim:

a) YNK derhal Ranya'daki radyo saldirisina son vermeli, Türk Devleti'ne psikolojik saldiri üssü görevini terk etmelidir.

b) Her üç güç odagi, yayin organlarinda karsilikli suçlamalardan vaz geçmelidirler.

c) YNK Türk Devleti'nin kendi bölgelerinde ele geçen veya kaçarak oraya siginan gerillalari sorgulayip sorgulamadigi konusunda kamuoyuna bir açiklamada bulunmalidir.

d) Her üç taraf alt düzeyde de olsa iliski kurmali veya varsa gelistirerek sürdürmeli, psikolojik düsmanlik ortamina son vermelidirler.

e) Eger uygun görürlerse Kürt sahsiyetlerinden bir grup her üç tarafla sürekli temasta bulunmali, yanlis anlamalara derhal mügdahale edebilmelidirler.

***

Bu arada blok bilesenlerinin son zamanlarda TUSIAD'a karsi bir haçli seferi baslattiklarini görüyorum. Karasu ayni gün bir köseden "Isçi ve memur sendikalari ve TÃœSIAD da Kürt sorununa çözüm istemelidir" diyerek belli bir politik yönelimi dile getirirken, blokun bilesenlerinden bir Türk Solu yazari "TÃœSIAD bir ‘demokrasi gücü' olarak görülmüs, bu örgütle ‘ittifak' yapilabilecegi bile söylenmisti" diyerek seçimden bir kaç ay öncesi politikalari ile dalgasini geçmekteydi. BU SALDIRI KELIMENIN TAM ANLAMIYLA KASITLIDIR. Neden? Çünkü Blok içinde yer alan Türk Solu'nun bir kesimi demokrasinin bir konsensusla insa edilmesi, demokrasinin kurallarinin içinde açikça yer alacagi bir anayasanin sekillendirilmesiyle sözde ilgili olsalar da özde buna hiç hazir degildirler. Varsa yoksa Kürdistan Ulusal Hareketi'nin olanaklarindan yararlanarak palazlanmak, bu yolda önlerindeki bütün engelleri karalamak. Baska ne var ki yaptiklari? Onlarin demokrasi tarifi ile AB'nin ve giderek eski söylemini sürdürecekse KADEK'in demokrasi tarfi arasinda daglar kadar fark vardir. Onlar, en asagisindan bir kesimleri, hala eski Sovyet Sistemi tarafindan gelistirilen rejimi özlüyor, bunu veya buna yakin olan bir sistemi demiokrasi olarak algiliyorlar. Içlerine çogulcu demokrasi anlayisini sindirmis degildirler. Türk Devleti'nin hakim oldugu bir cografyada bir siyasi blok için en temel nokta demokrasinin tarifi olduguna göre, buyursunlar demokrasiden neyi anladiklarini, tarifte anlasirlarsa bunu nasil kuracaklarini anlatsinlar. Eger çogulcu bir demokrasi anlayisinda anlasirlarsa, buyursunlar sag kesimde en müsait güç odagini zikretsinler de biz de anlayalim.

Aksi takdirde saldirinin kasitli, amacin Kürdistan Ulusal Hareketi ile Türkiye'deki leberal sag arasindaki köprüyü atmak oldugu hususundaki saptamamiz güç kazanacaktir. Zaten blok olayindan sonra soguyan iliskiler daha da geriletilecek, diyalog yoklugu müzminlestirilecektir. O zaman buyursunlar da %de bilmem kaçla Türkiye'yi degistirsinler! Bu konuya daha sonraki bir firsatta tekrar dönecegim.

***

Öte yandan Türk Derin Devleti'nin gerilla ile savasi kiskirtmasi dogrudan dogruya bir firsatçiliktir. Savas agalarinin bu egilimi çok dikkatle çözümlenmeden, onlarin istedigi alana mücadeleyi kaydirmak düsünülecek bir konudur. Bu konuda daha açik yazamadigim için üzgünüm. Ama satir aralari dogru okunursa ne demek istedigim de ortaya çikar..




Gorusunuz