Kitaplarım - Zarathuştra


VIII. BÖLÜM

DİNİN YAYILMASI, SAVAŞLAR VE ZARATHUŞTRA'NIN ÖLÜMÜ

Din artık kitleleri kucaklamaya başlamıştı. Yeni müminlerin sırtlarını dayadıkları bir devlet vardı ve bundan dolayı onların kimseden korkuları kalmamıştı. Bu ilk Behdiniler'e Paoiryoı-tkaişas (İslamların Asahbeleri gibi) diyorlardı. 13. Yaşt bunları içeren uzun bir liste vermiştir.

turaniler

Aryanlar, şimdiki adı Türkmenistan olan toprakları bir anda ve toplu olarak terk etmediler. İran'a yerleşen Aryanlar, kendilerinden ayrılıp gelmeyen bu guruba "Tur" dediler. Bu terimi bir de mit ile süslemişlerdi. Buna göre; zalim Aji Dahaka'yı alt eden Kava Thraetoana, başında bulunduğu krallığı üç oğlu arasında bölüştürmüştü. Bu oğullarından Sarima'ya batıyı, Tûrya'ya doğuyu, Arya'ya da orta bölümü vermişti (bu isimlerin orijinallerini daha önce vermiştik). Bizim burada konuşmak istediğimiz doğuda "kalan" veya göç etmekte geciken gurup ile ilgilidir, ki bunlar da diğer göçmenlerle aynı ırktandı, yani Aryan'dı.

Sonraları, uzak doğudan gelen bir başka halk grubu bölgeye yerleşmişti. Fakat İran'a yerleşmiş olan Aryanlar'ın, eski düşman kardeşlerine verdikleri ad, bu defa yer değiştirerek yeni gelen; çekik gözlü yuvarlak kafalı halka verildi; Turalar... Ülkenin adı da değişmeyip olduğu gibi kaldı; Turan.. İşte takriben miladi yıllarda başlayan bu değişim, yine aşağı yukarı M.S. 4.yüzyılda tamamlanmış ve yeni gelenlerin doluştuğu Maveraünnehir'de hemen hemen hiç bir Aryani kabile kalmamıştı. Demek oluyor ki, millattan önceki Turalar'la, miladın 4.yüzyılından itibaren bölgeye hakim olan ve günümüzün Türkleri'nin de mensup olduğu Turalar arasında hiçbir akrabalık ve ırksal bağ yoktur.

Nyberg, Avesta'da Tura oldukları varsayılan tüm şahısların isimlerinin İrani isimler olduklarını (biz bunların bir kısmının açıkça Medce olduğunu biliyoruz), böylece en aşağısından o dönemde, yani Avesta'nın şekillendiği dönemdeki Turalar'ın İran'a göçen Aryanlar'ın ataları olduklarını kaydeder. Christensen, "Tura" tabirinin, İranlı olsun veya olmasın ama mutlaka Aryan, genelde göçebe kabileleri betimleyen bir tabir olduğunu söylüyor. Bilindiği gibi Avesta'da İrani olmayan Turalar'la ilgili bir ize rastlanmıyor. Sasaniler döneminde ise Xwarizm'de Tura, bir bölgenin adı olarak geçer. Markwart, Turalar'ın Aryani bir halk gurubu olan Massagetler'e verilen bir ad olduğunu iddia eder. Herodot ise Massagetler'in Aras Vadisi'nin kuzeyinde yaşadığını bildirmişti. Bu durumda, dinsel yapılanmalarına da bakılırsa; Turalar Mazanalar'la aynı kabileler gurubuna mensup değillerse bile, bu iki Aryani gurup biribirine çok yakın olan yerleri yurt edinmiş olsalar gerek. Anlaşıldığı kadarıyla bunların bir kolu, Zarathuştra'nın yaşadığı dönemde Ortaasya'nın İran'a yakın bölgelerinde hala etkin bir biçimde varlıklarını sürdürüyorlardı.

13.Yaşt'ta; Gaupivanghu adlı bir adamdan başlayan ve Tura kökenli olan kabarık bir azizler listesi yer alıyor. Bunların bir kısmı Fryâna adlı bir aileye mensuptur. Fryâna ismine birçok dinsel metinde rastlanabilir. Bu aileden, en emin dinsel metinler olan Gathalar'da şöyle söz ediliyor (Yasna:46.12); "Sen Ey Gerçek; Turahyalı (Turani) Friyâna'nın, -ki bu şahıs, kendi ailesini Dindarlık'ın şevkiyle zenginleştirmiş olan birisidir-, dikkate değer çocukları ile torunları arasında doğduğundan beri (onların Seni benimsemelerinden beri), Mazda Ahura -kendisini (onların) destekçisi olarak ilan etmek suretiyle- onları İyi Düşünce ile birleştirmişti.” Friyâna'nın ismi ayrıca 13.Yaşt'taki listenin 110.sırasında da yer alıyor. Listede Friyâna ailesinden bir Yôista'da görünmektedir, ki aynı isim Yaşt-5.81'de tekrar ortaya çıkar.

Bu Yaşt'ta ayrıca sekiz kral'ın ve adları Miza, Raozdya, Tanya, Vidat-gau ve Apakşira olan, beş ayrı ülkenin adı yer alır. Bunun dışında, Aryan ülkelerinin, Turahya ülkesinin, Sairinyam (Rum) ülkelerinin, Sâini (Çin) ülkesinin ve Dâhi (Ox'un güneyindeki) ülkelerin imanlı erkek ve kadınlarına da saygı duyaca(ğımız) belirtilir. Bu da, Zarathuştra'nın dininin ulusal veya ırksal değil, uluslararası bir din olduğunu gösteriyor.

dinsel propaganda

Eskiden dinlerde 33 sorulu sorgular çok yaygındı. Zarathuştra kendi döneminde yapılan bu tür sorgulamalarda, büyük bir performans gösterirdi.. İslamiyet'teki 33 tesbih'in, bu 33 sorulu dini imtihanlarla ilişkisi açıktır. Bu sorgulamalarından birini Kavi ve Karapanlar'a karşı (Zt.Sp. 23.5) kazanan Zarathuştra, bir diğerinde de (Yaşt 13.16) "kâfir" Gaotama'yı mat etmişti. Araştırmacılar Gaotama'nın kimliği üzerine çeşitli görüşler öne sürerler. Bazıları bu Gaotama, Brahman bir Hintli rahiptir iddiasından bulunur. Bu Hintli rahip, Viştaspa'nın öğretmeniydi. Prens, Zarathuştra'nın takdim ettiği dini kabul edince, adı Cangranghâcah olan bu Brahman, Viştaspa'ya bir mektup yazarak "bu sonradan türeme sözde peygamber"e inanmamasını ister. Bunun üzerine Viştaspa eski hocasını Zarathuştra ile tartışmak üzere davet eder. Brahman rahip bunun üzerine yanına kalabalık bir rahipler topluluğunu alarak Tusa'ya, bu "sahte peygamberin haddini bildirmek üzere" gelir. Fakat Cangranghâcah umduğunu bulamaz ve kendisi din değiştirir. Arkasından memleketine dönen Cangranghâcah, artık yeni bir din için çarpışan bir azizdir..

Fakat bu tamamen propagandaya yönelik bir hikâyeye benziyor. Çünkü dini kitapları şöyle bir taradığımızda, Viştaspa'nın sarayında Brahmanizm'in değil, daeva-yasnacılığın bir versiyonu gibi görünen bir başka dinin hüküm sürdüğünü görürüz. Hikayenin bir diğer yorumunda ise, Gaotama; Batı İran'da İsa'dan en yakın 200 yıl öncesine kadar iyice kök tutmuş bir dini akımın lideridir. Tartışmayı yapanın ise Zarathuştra'nın kendisi olup olmadığı da belirsizdir. Çünkü olayı nakleden Yaşt-13.16'da; "Onların şeref ve parlaklıkları (fravaşilerin) arasında, karşılaşma ve toplantılarda en önemli (yeri olan) bir adam"ın bu tartışmayı yaptığı kaydediliyor. Ancak olay, Ahura Mazda dininin yayılmasında eski dinlerin temsilcileri ile, yeni dinin yüreği heyecanla çarpan mensupları arasındaki tartışmaların belirleyici olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bunun dışında, okuyucunun sıkıcı bilimsel belirlemeler arasında böylesine hazmı kolay destansı bilgilere de ihtiyacı vardır sanıyoruz. Ama yine de kaydedelim; her destanda bir gerçek gizlidir.

kayaniler

Zarathuştra'nın yaymaya çalıştığı yeni dinin yerleşmesi hep barışçı yollar kullanılarak sağlanmadı, sağlanamazdı da.. Sağlanamazdı, çünkü eski dinin pusuda bekleyen taraftarları ve şefleri Ahura Mazdacılar'ın ayaklarının sürçeceği anı büyük bir dikkatle kolluyorlardı. Eğer herhangi bir zayıf anlarını yakalarlarsa üstlerine çullanacakları muhakkaktı. Bu, zaten eşyanın doğasında yatan bir gerçektir. Öte yandan Bahdiniler de uyumuyor, bu durumun bilincinde olarak etrafı kolluyorlardı.

Avesta; Varedhaka ve Huyaon=Khayan=Kayan aşiretlerine mensup; Tathravant, Peşana ve Spingauruska adlı Bahdini düşmanlarından bahseder. Abân, Gus ve Zamyad Yaşt'larında yer alan bu şahısların ve ülkelerinin adları da araştırmacılarca tartışma konusu yapılmıştır. Elimizdeki ipuçlarına bakarsak; bunlar daeva-yasnacıdırlar, Huyaonalar'la aynıdırlar veya ilişkilidirler ve isimlerinden de anlaşıldığı kadarıyla Aryan'dırlar. Darmesteter (1883), Huyaonalar veya Hayaonalar'ın "Chionita"lar olmaları gerektiğinden söz eder. Kavgacı bir kabile olduklarını ve Gilan'a yakın bir yeri yurt edindiklerini söyler. Varedhakalar hakkında aynı kesinlikte görüşler öne süremeyen Darmesteter, bu halktan da Chionitalar'dan dolayı söz edildiğini, coğrafi durumlarının belirsiz olduğunu, ama genelde düşünüldüklerinde Dâitya Nehri cıvarında yerleşmiş olmalarına, birinci ihtimal olarak bakılması gerektiği kanısındadır.

Hayaonalar veya Xayanlar yada Kayanlar'ın durumu son dönemin araştırmacıları arasında bilimsel tartışmalara yol açmaktadır. Bu tartışmaların asıl sebebi ise, o dönemin krallıklarında ya günlük olayları kaydedici bir sistemin geliştirilememesi, ya da böylesine bir sistem bulunuyor idiyse de kayıtların günümüzün araştırmacılarının eline geçememesinden dolayı kullanılan yöntemlerin değişik sonuçlar vermesinden dolayıdır. Daha zayıf kaynaklara bağımlı araştırmacıların elinde; dinsel kitaplardaki abartılı betimlemeler, linguistik, coğrafi terim avı, kullanılmış bir iki kelimenin içerdiği anlam avı veya Grek yazarlarının kalemlerinden çıkanlarla, yerli kaynak kırıntılarının mukayesesinden başka birşey kalmıyor. Dolayısıyla biri Airyanem Vaeco'yu Hindukuş'ta ararken, bir diğeri de çıkıp Dicle Vadisi veya Volga kıyıları daha münasiptir diyor. Biri Turalar'ı günümüzün Turani kavimleri ile karıştırırken, bir diğeri onların izlerini Don Vadisi'nde sürüyor. Ama biz, ayağımızı yere nisbeten daha sağlam basma gayreti içinde olacağımız için, şimdiye kadar hep gerçekliği mümkün olmayan teorileri de verdik ve bu teorilerin neden geçersiz olduklarını, mümkün olan en sağlam delillerle anlatmaya çalıştık. Bu konuda -tüm abartılı içeriklerine rağmen- en büyük yardımcılarımız yine dini yayınlar olmuştur.

Kayanlar olayında da göze çarpan iki önemli yol gösterici unsur vardır; birincisi, bilinen Kayani şahıs isimleri, ikincisi ise bu halk gurubunun dinidir. İsimler arasında bulunan; Peşu-cinga, Arecat-aspa, Tathravant, Asta-aurvant, Vispa-thaurvu-asti, Spingauruska ve Peshana gibi isimlerin tümü Aryani'dir. Dolayısıyla bir Tura kabilesi sayılan ve Tura'ya ülkesinden olduğu kaydedilen Kayanlar da diğer İrani halk grupları gibi Aryani'dirler. Bunların, millattan sonraki 4.yüzyılda Ortasya'ya doluşan ve Ural-Altay grubundaki dilleri konuşan halk guruplarıyla hiç bir alakaları yoktur. Onlara, sadece İranlılar'ın kendilerine verdiği isimlerini satmışlardı: Turan..

Kayanlar'ın kimliklerini ele veren bir diğer olgu yine Avesta'da kendilerine izafe edilen dinleridir. Yaşt 5.109; "... Daevalara tapıcı kişiler..", Yaşt 3.113 "... ceset gömücü... Daevalara tapıcı...", Yaşt-19, Yaşt-9 ... hep aynı nitelemeler. Bu durumda dinleri, Mazanalar'ın ve Azerbaycan'daki diğer bazı kabilelerin dinleri ile aynıdır: Daeva-yasnacılık, yani Zarathuştra'nın en fazla zarar gördüğü, kendisine en fazla direnen insanların dini.. Kendi ailesinin, familyasının ve çevresinin dini.. Bu halkın yaşadığı coğrafya hakkında çeşitli görüşler var. Bazı araştırmacılar bunları iskitlerle özdeşleştirirken, bazıları da onların Sogdiana'dan (Amu-Siri derya arası topraklar) ayrılmayan bir Aryani grup olduğunu kaydeder. Bunları Baktria'nın ötesine yerleştiren araştırmacılar da yok değil.

Bizce bu kavim, Viştaspa'nın yerleşik bulunduğu Parthiya'ya yakın bir ülkede yaşamaktaydı. Hem de savaşçı karakterlerinden dolayı Viştaspa yönetimini haraca bağlayabilecek bir mesafede, yani kapı komşusu gibi bir şey olmalıdırlar. Takip edebildiğimiz kadarıyla bunlar Viştaspa yönetimini yıllık haraçlara bağlamışlardı. Bunu daha önce Dinkart'tan aktarmıştık. Pathia'ya bu yakınlıkta bulunan üç ülke vardır; Kuzeyde; şimdiki Türkmenistan'ın güneyinde bulunan Margiana, Doğu'da; Baktria ve Herat, Kuzey Batı'da ise Hazar Denizi'nin güney-batısında yer alan Hyrcavia.. Parthia'ya yakın bir de Raga vardır, ki Parthialılar'ın buradaki yönetimle çatışmayı göze alması imkansızdır. Çünkü burası çok güçlü bir devlet olan Medya'nın en değer verdiği bölgesidir. Fakat gerek dini özellikler ve gerekse halklarının savaşçı özelliği dolayısıyla büyük bir ihtimalle Kayanlar; Hyrcavialı veya daha az bir ihtimalle Margianalı idiler.

dinî savaşlar

Şimdi geleneksel yayınlardan Jackson tarafından derlenmiş olan bu en büyük Mazdacı-Turaya veya Turanlı çatışmalarının bir özetini verelim:

Geç Mazdacı yayınlarda nitelendiği şekliyle; Viştaspa'nın en ölümcül düşmanı, "imansız 'Türk' Arecat-aspa'tır (Arcasp). Yt.5'in; "Drvantemca" (günahkar) sıfatını taktığı bu adam "ulusal" inancın en amansız düşmanıydı. Dini savaşlarda, Viştaspa'ya karşı düşman Hyaonlar'ın (Khyon-Pehlevice) lideri olan bu şahsı, geç dönemin klasik Mazdacı yayınları; düşman Turan, Türkistân ve Çinli putperest güçlerin de başı olarak tanıtıyorlar. Arecat-aspa'nın Mazdacı Viştaspa'nın kuvvetlerine iki ayrı saldırı düzenlediğine dair geleneksel yayınların sunduğu deliller var. Zat Sparam'ın bildirdiğine göre, bu saldırıların birincisi, dinin 30.yılında meydana gelmiştir.

Dinkard ise savaşa "Kava Viştaspa'nın, eskiden beri Khayanlar'ın şefi Arcasp'a vermekte olduğu haracı ve yıllık vergiyi artık vermeyi red etmesi sebep oldu" diyor. Yani bu Kava yabancı düşmanlara baş kaldırıyordu, hem de yeni bir dinin verdiği heyecanla (acaba Kürt menkibelerinde adı geçen Demirci Kava bu mu?) Kava Viştaspa'nın yıllık haracı vermeyi red etmesi üzerine Arcasp, derhal "yazılı" bir ültimatom kaleme alarak elçileri vasıtasıyla ona gönderdi. Bu ültimatomda vazgeçilmez iki şart koşuluyordu: Birincisi; yıllık haracın savsaklanmadan verilmesi, ikincisi; yeni dinin derhal tasfiye edilmesi. Bu şartlar iki ay içinde yerine getirilmezse, İran saldırıya uğrayacaktı. Bu iddialar veya "yazışma"lar Yâtkâr ve Şahname'de geniş bir şekilde yer almaktadır. Bu eserler, Arcasp'ın elçilerinin adlarını da -nereden almışlarsa- veriyorlar. Bunlar Vidrafş ve Nâmkhvâst'tır. Şahname'ye göre Arcasp'ın ülkesi Amuderya Nehri'nin ötesindedir. Bu eser ciddi bir şekilde (ve tabii yanılarak) Arcasp'ın Türk-Turani olduğunu ileri sürüyor. Aynı eserin belirttiğine göre elçiler, Khallukh şehrinden, -ki bu başkent olmalı-, Viştaspa'nın bulunduğu Balkh'a yani başkent Tusa'ya gönderilmişlerdi.

Bu çatışmada kilit adamın Zarathuştra olduğu ortada. Yeni din, onun "yüzünden" tutunmuştu. Balkh Halkı'na direnme ruhunu, dinin baş prensibi olan; "Kötüye diren!" ibaresi kazandırmamış mıydı? Kava Viştaspa'ya akıl veren ve çatışmaya bundan dolayı yol açan bu adam değil miydi? Dinkart'ın, kayıp "Viştâsp-sâstô Nask"a dayandırdığı bir iddiaya göre; "Gazap ifriti" (İblise) olan bir kötü ruh Khyônlu Arcasp'ı, kendisi için üzüntü kaynağı olan Zarathuştra ve onun koruyucusu Viştasp'ı ortadan kaldırmak için görevlendirir. Bu tür abartılar, bizi bu kitapları okurken ve bunları temel alarak savaşın cereyan ediş şeklini değerlendirirken dikkatli olmaya itiyor.

Bu kaynakların verdiği kabarık savaşçı sayısına, savaşın adım adım anlatılışına ve orduların diziliş şekline burada uzun uzun yer vermeye pek gerek yok.. Biz iki taraf ordularının liderlerini vermekle yetinelim: Şahname'ye göre; Arcasp, kendi ordularının genel komutanlığını merkezden yönlendiriyordu. Artçı kuvvetlere Huşdiv, kanatlara; seçme komutanlarından Kuhram ve Andarimân komuta ederken, öncü güçler Khaşaş'ın emrindeydi. İranlılar'ın ordularına ise tabii ki Kava Viştaspa komuta etmişti. Bu orduların üç komutanının adları, Avesta'da geçen şekliyle; Zairivairi, onun oğlu Bastavairi ve Viştaspa'nın kahraman oğlu Spentô-dâta (İsfendiyar) idi.

Savaş boyunca iki meydan muharebesi cereyan etti. Birinci çatışmada yenilen Viştaspa kuvvetleri, Zairivairi'yi de yeni dinin ilk önemli şehidi olarak toprağa vermişlerdi. Fakat sonunda Spentô-dâta'nın (İsfendiyar) büyük kahramanlıkları sayesinde toparlanan Bahdiniler, iki kol halinde ilerlediler. Birinci kol Turaniler'in başkenti Khallakh'a (Xallax) yönelirken, ikinci kol, Khorasan'ı "temiz"ledi. Birinci savaş böylece zaferle sonuçlanmıştı.

* * *

Barış yılları, bu kazanılan başarının da verdiği hızla çok parlak geçti. Dini elçiler dört bir yana dağılarak hükümdarları ve ülkelerinin insanlarını yeni dini kabul etmeye davet ediyor, ciddiye alınıyorlardı. Yine dini kitapların kaydettiğine göre; bu dönemde Avesta, Zarathuştra'nın gözetiminde "Gamasp" (Jamaspa) tarafından yazılı hale getirildi. Dinkard; 3.ve 5. kitaplarda, Zarathuştra'nın öğretisi olan Avesta'nın, Viştaspa tarafından verilen bir emirle yazılı hale getirildiği kaydediliyor. Yeni öğretinin nesilden nesile aktarılması için, öküz derisine (parşömen kâğıdına) yazıldığı ve hazine dairesinde saklandığı da yine aynı kaynağın bize aktardıkları arasındadır. Grek yazarlarının iddia ettikleri; "barbar bir dille yazılmış kitaptan" Magu rahiplerinin ayinlerde okudukları "şeyler", Jamaspa'nın kalemiyle yazılı hale getirilen Avesta olması kuvvetli bir ihtimaldir. Bunları; Damascus'lu (Şam'lı) Nicolas'ın M.Ö I. Yüzyıl'da yazdığı kitabında bize aktardığı, Lidyalı Xanthus'un (Herodottan önce veya aynı dönemde yaşamıştır; M.Ö. 465-425) bir mitolojik metinde; "Zarathustracı Logia"dan bahsetmesi, Proclus'un Gathalar'dan 70 dörtlük toplayıp bunlarla ilgili yorumlar yazması gibi deliller izler. Bütün bunlar ve yine eski Grek Pliny'nin, Hermippus'a (takriben M.Ö.2.yüzyıl) izafeten yazdığına göre, bu yazar Zarathuştra'nın iki milyon satırdan oluşan kitaplarını incelemiştir. Bütün bunlar Avesta'nın, herhangi bir şekilde o dönemde yazılı hale getirildiğinin işaretleridir.

Öte yandan barış yıllarının sonlarına doğru İsfendiyar, yaptığı kahramanlıkların karşılığı olarak, babasına başvurarak tahta çıkma hakkını almayı düşünmüştü. Fakat, Avesta'nın Yaşt-13'ünde adı Kavârazem olarak geçen kıskanç kardeşi, kendisini babaları Viştaspa'nın nezdinde bir iftira ile lekeledi. Bunun üzerine yeni dinin bu kahraman askeri lideri zincirlenerek bir dağın başında Gumbadân kalesine hapsedildi. Bu dağa daha sonraları Kuh-i İsfendiyar denilecekti.

* * *

İsfendiyar'ın hapse girmesi Turani Arcasp'ı yeniden umutlandırdı. Hemen harekete geçerek, önceki savaşta yenildiği Viştaspa kuvvetlerine karşı bir intikam vuruşu yapmak üzere ordularını toparlamaya başladı. Bu arada Viştaspa'da Seistan ve Zabûlistân'a, Zal'ın oğlu Rustem'i ziyarete gitmişti. Bu, Balkh'ın, hazırlıksız ve önemli askeri liderinden yoksun bir şekilde, savaşla yüzyüze geleceğinin işaretiydi. Arcasp, Balkh'ın başkentine düzenlediği baskın saldırıda başarılıydı. Yaşlı Lohrâsp saldırıda, şehrin duvarlarının dibinde şehit düşmüştü. Turani askerler, kıymetli herşey gibi, en fazla nefret ettikleri Nûş-Adar tapınağını da yağmaladılar ve sonra yıktılar. Tapınaktaki din adamları, dinsel tören esnasında yakalanmış, kılıçtan geçirilmişlerdi.

Turaniler, en son olarak Zarathuştra'nın kendisini yakaladılar. 77 yaşındaki Peygamber o sırada bir mabette ibadet ediyordu. Şâhnâme, O'nun kutsal ateşin önündeyken nasıl öldürüldüğünü aşırı detaylara kaçarak anlatır. Biz bu ölüm olayını yeniden ele alacağız. Şimdi savaşa dönelim:

Viştaspa saldırıyı, Lohrâsp'ın ve Peygamber'in şehadetini Seistan'da iken öğrenmişti. Hemen harekete geçti ve Horasan'da bulunan oğlu Farşidvard'ın kuvvetlerine iltihak etmek için, hızla oraya yöneldi. Fakat işler hepten ters gitmekteydi. İsfendiyar'ın mahpusluğu, Lohrâsp'ın ve Peygamber'in ölümü yetmezmiş gibi Farşidvard'da ölümcül bir yara almış, ebediyete intikal etmişti. Viştaspa ise elinde kalan kuvvetlerle, Nîşâpûr bölgesinde sığındığı bir dağ silsilesinde Turaniler tarafından kuşatılmıştı. Zarathuştra'nın Bahdinisi zordaydı. Din, nefret dolu Arcasp ve Turaniler'in karşısında sendeliyor ve belkide yıkılıyordu.

Fakat herşey bitmemişti. Büyük insan Jamaspa hapiste yatan prangalı prens İsfendiyar'ı ziyaret etmekle herşeyi bir anda değiştirdi. Bu bilge insan, onuru kırılmış olan prensi, kendisine karşı yapılan haksızlıkları unutması için ikna etmiş, hapisten de salıvermişti. İsfendiyar'ın önünde eski kurtarıcı rolüne soyunmasına mani olacak hiçbir engel kalmamıştı. Viştaspa'nın kraliyet ordusu kısa bir süre içerisinde İsfendiyar'ın komutası altında toparlanıp savaş durumu aldı. Ordunun yönetimi artık tümüyle İsfendiyar'ın elindeydi. Sol kanadın komutasını, aldığı yaraların etkisiyle ölen Farşidvard'ın yerine Gurdoê (Kerûî), sağ kanadın komutasını ise Nastûr üstlendi. Savaş kısa sürmüş ve İsfendiyar büyük bir zafer elde etmişti. Arcasp Turan'a geri kaçtı. Fakat ülkesi tümüyle ve insafsızca Bahdiniler'in istilası altına girmiş olduğundan, bu maceraperest "kafir" için kaçacak delik kalmamıştı, sonunda yakalanıp öldürüldü. Bu durumda ortalık sakinleşmiş, artık yeni dinin yayılmasını engelleyebilecek hiçbir güç kalmamıştı.

zarathuştra'nın ölümü

En önemli dinsel kaynaklardan biri olan Avesta'nın bize ulaşan bölümlerinde, Zarathuştra'nın ölüm şekli, tarihi ve yeri ile ilgili herhangi bir ima yer almıyor. Bu tabiidir; çünkü Avesta'nın Zarathuştra'dan sonra kaleme alınan bölümleri bile, sanki Peygamber tarafından yazılmış gibi sunuluyor. Zarathuştra kendi ölüm şeklini anlatamayacağına göre, tabii olarak bu kaynakta böylesine bir bilgi yer almayacaktı.

Fakat Pehlevi kaynakları ve eski Grek yazarları bu konuda da susmuş değiller. Çoğu işe, "efsane yazarlığı" gözlüğüyle bakan bazı Roma ve Grek yazarları; O'nun ölümü konusunda değişik görüşler ileri sürerler. Bunlardan Pliny (M.S.79); "ıssız bir yerde kurduğu bir yıldız gözlem evinde süt ürünleri ile beslenerek yaşıyordu" diye bir iddiada bulunurken, aslında M.S. I. yüzyılda yaşamış olan Clemens Romanus'un; "Zoroaster (Grek ve Roma yazarları Zarathuştra'ya bu ismi vermişlerdi-NB) Nemrut'tur" teorisine de kaynaklık etmişti. M.S. 2.yüzyılda "Pseudo" Clementine, bu Nemrut-Zoroaster'in astrolog olduğunu, gözlem evinde yıldızları gözlemlerken yıldırım çarpması sonucu öldüğünü, veya tanrılar tarafından cezalandırıldığını yazar. Eh, yıldız gözlemlemek için bulutlu ve yıldırımlarla bombardıman edilen sağanak yağmurlu bir havayı tercih eden sözüm ona, bir Zoroaster bu cezayı fazlasıyla hak etmiştir... Bu iddiada, "Magu şefi" diye bahsettiği Zarathuştra'yı aşağılama arzusunu da sezmemek mümkün değildir.

Bir diğer grup yazar, Hellanicus, Dinon veya Ctesias'tan etkilenerek kaleme sarılmış; "Zarathuştra Baktriya Kralıydı" hükmünü kağıda dökmüşlerdi. Bunlar "Oxyartes" diye birinden bahsederler. Bu ismin diğer şekilleri; Ekhaortis, Khaortis (veya Xaortis) ve Zaortis'tir. Buradaki Zaortis, Zoroaster ile karıştırılarak, "Baktriya Kralı Zoroaster" sonucuna varılıyor. Oysa bu Oxyartes, Avesta dilindeki Ukhşyatêreta'dır ve Zarathuştra ile ilişkisi yoktur. Yukarıdaki yazarları esas aldığı belli olan Paulus Orosius (M.S. 5.yüzyıl), Ninus'la savaşa tutuşan Baktriya Kralı Zoroaster'in yenilgiye uğratılıp öldürüldüğünü kaydeder. Kaynaklar; Ninus ve Semiramis'i M.Ö. 8.yüzyıla yerleştirirler. Bazı kaynaklar, bu olayda Zarathuştra'nın galip geldiğini de kaydederler. Fakat hem tarih ve hem de olayın cereyan ettiği iddia edilen şekli, tamamen efsane imiş gibi bir izlenim veriyor.

M.S. 2.yüzyılda yazıldığı söylenen ve Rufulus'un latinceye tercüme ettiği "Clementinae Recognitiones" adlı yapıttan bir pasaj, Zarathuştra'yı Nuh Peygamber'in ailesinden Ham veya Mesraim olarak takdim ediyor. Yazar, Magu şefi olduğu defalarca kaydedilen Zarathuştra'nın bu "Magu"luğunu, Magicilik veya büyücülük ile karıştırıyor. Böylece Zarathuştra "bir büyücü ve astrolog" olarak lanetleniyor.. Buna göre O, halkı etkilemek için yıldızları veya onların ruhlarını kontrol altına alabiliyordu. Fakat sonunda belli bir yıldızın koruyucu veya "yönetici deha"sı Zarathuştra'nın yıldızları böylesine kontrol edebilmesine kızmış, bu "başbüyücü"den öc almak için bir ateş dalgası neşr ederek onu öldürmüştür. Fakat bu başbüyücü tarafından baştan çıkarılmış olan "Persler", Ham'ın bu yıldız tarafından yakılmış olan vücudundan arta kalan külleri tanrılaştırmış, buna sebebiyet veren yıldıza da tapmaya başlamışlardı.. Bu sebeple Başbüyücü'nün adı, "yaşayan yıldız" anlamına gelen "Zoroaster" olarak kalmış.. Tourlu Gregory'de (M.S. 538-593) hemen hemen aynı teoriyi destekliyor.

Bir diğer betimleme Chronicon Paschale veya Chronicon Alexandrinum'da (son çıkış tarihi M.S.629) yer alıyor. Bu peryodik yayın; Zarathuştra'nın yanarak öleceğini önceden haber verdiğini ve Persler'e, yanmış kemiklerini muhafaza etmelerini emrettiğini kaydediyor. Bu emir gereğince Persler, onun küllerini büyük bir özenle günümüze kadar (629) muhafaza etmişlerdi. Bu iddia hiçbir değişikliğe uğratılmadan Johan Malalas (6.yüzyıl), Suidas (10.yüzyıl), Georgius Cedrenus'un (11.yüzyıl) eserlerinde de yer alır.

* * *

Elimizdeki ikinci kaynak gurubu Pehlevice'de yayınlanan dini eserlerdir. Grek ve Roma kaynaklarının sergilediği düşmanca yaklaşımların tersine, bu eserlerde dindarca abartılarla karşılaşıyoruz. Zat-Sparam, Dinkard, Sad-dar, Datistân-î Dînîk bu dinsel yapıtların en önemlileridirler.

Zat-Sparam, M.S. 881'de Kirman'ın 120 kilometre güneyindeki Sînkân'da "Dastûr" idi. Aşağı yukarı 900 yılında, dini yayınlardan üç serilik bir derleme yaptı, ki bunların arasında Dâdıstân-î Dînîk de bulunuyor. Bu elyazmaları, Hindistan'a göçmüş olan Zarathuştracı Parsiler tarafından muhafaza edilmişlerdir. Bu derlemelerin 23.bölümünde, Zarathuştra'nın ölümü ile ilgili şöyle deniyor (Zt-Sp 23.9); "(Dinin) kırkyedinci yılında 'Zaratûşt' öldü. (Öldüğü zaman) 77. yaşından 40 gün almıştı. Öldüğü ay, Artavahişto, günün adı; Khûrdur (Xur). Bu eserin, Peygamber'in ölüm günü diye öne sürdüğü gün, Zarathuştracı takvimin ikinci ayının onbirine rastlar. Bugünkü takvime çevirirsek, ölüm olayı Mayıs ayının ilk günü vuku bulmuştur. Ayın Avesta dilindeki adı, bir "başmelek"ten geliyor; Aşa Vahışta..

Pehlevice dini kitaplardan Dinkard; Zaratûşt'un ve dinin efsanevi hikayesini, mucizeleri, yaradılıştan yeniden dirilişe kadar olan olayları anlatır. Bir kitaplar grubu olan Dinkard'ın 7.Kitabı, 16.000 kelimeden oluşan uzun bir bölümdür. 20.500 kelimeden oluşan Spend Nask'ın beşte dördünü içeren bu kitap çok önemlidir. Bu Nask'da Zarathuştra'nın pekçok mucizesi yer alıyor.

İşte Dinkard'ın bu 7.kitabının 5.bölümünde şunlar yer alıyor: "(Bu bölümde), Viştaspa'nın dini kabul etmesinden, Zarathuştra'nın (Zartûşt) ebediyete intikaline kadar vuku bulan mucizeler anlatılır. Koruyucu ruhuna hürmet edilmiş en üstün varlığın (yani Zarathuştra'nın) doğumunun üstünden 77 yıl, (Peygamber oluşunun) üstünden 47 yıl, Viştaspa'nın dini kabul etmesinin üstünden 35 yıl (geçtiğinde Peygamber ölmüştü)". Bu pasaj bize Zarathuştra'nın ölüm şeklini izah etmezse bile, 77 yaşında hayata veda ettiğini bildiriyor.

Dinkard'ın 5.Kitabının 2.bölümünde ise, Zarathuştra'nın Turani Brâdrôrêş tarafından öldürüldüğü yer alır. Dinkard'ın 5. ve 7. kitaplarının kaydettiği olguları birleştirdiğimizde, Zartuştnama'nın uzun uzadıya anlattığı ölüm olayının bir bölümü belli bir "temel"e oturmuş oluyor. Yani, Zarathuştra 77 yaşındayken öldürülmek suretiyle hayata veda et(tiril)miştir. Katil bir "Tûrani"dir.

Dâtistân-i Dînîk, Zarathuştracılığın sonradan saptanan toplumsal kurallarını içeren bir kitaptır. Müslümanlar'ın Şeriatı'nın Bahdiniler'deki karşılığı sayılabilir. Bu kitabın 72. bölümünde en iğrenç günahkarlar arasında Turani bir Bâtarvakhş'dan bahsedilir. Buna göre; "geçerli dini inançları kabule asla yanaşmayan" bu sihirbaz, Zarathuştra'yı "ölüme havale" etmiştir. Dinkart'la Datistan-i Dinik arasındaki isim çelişkisine bu kez Büyük Bundahışn (yaradılış) adlı dini eser karışıyor ve Dinkart'ın iddiasını, yani Zarathuştra'yı öldürenin Bratrok-reş adlı bir "Turani" olduğu tezini destekliyor. Sad-dar adlı sorulu-cevaplı dini eser; "Ahriman ile aynı düzeyde bir günahkar" olarak Tur-i Bratar-vakhş'tan bahseder. Onu, Zarathuştra'nın kaatili olarak kabul etmek suretiyle Dâtistân-î Dînîk'e arka çıkar.

Sonraki Pehlevi eserleri de, "kaatil" hakkında hemfikir değillerdir. Fakat tümü, ağız birliği etmişçesine Peygamber'in ölümünün tabii olmadığını, katilin bir "Tûr" olduğunu kaydeder. Bu yayınların, katilin ismi konusunda anlaşamamaları, yazılırken ayrı kaynaklara başvurularak şekillendiklerini gösterir, ki biz bu "namevcut" kaynaklardan maalesef yoksunuz. Fakat çoğunluk; Turbaraturhaş'ın (Tur-i Bratar-vakhş) kaatil olduğunda birleşir. Bunlar ağız birliği etmişçesine, Arcaspa tarafından Balkh'a karşı düzenlenen ikinci saldırı hareketinden bahsederler. Bu saldırıyı anlatan; Şâh Nâma, Şâh Nama Nasr, Dabıstân gibi son dönem eserlerin tümü, hikâyelerini "eski İran Otoriteleri"ne dayandırdıklarını iddia ederler. Bunlara göre, saldırı başladığında İsfendiyar hapiste, babası kral Viştaspa (Guştâsp) ise Zal oğlu Rüstem'i ziyaret etmekteydi. Şehre giren Turaniler, yakıp yıktıkları mabedlerdeki 80 din adamını da öldürmüşlerdi. İşte böylesine bir kan deryasında "Turbaratur" Zarathuştra'nın küçük ibadethanesine ulaşabiliyor ve onu öldürebiliyordu...

Fakat araştırmacıların çabalarını özetleyen Herzfeld, olayı tarihi bir temele oturtamamanın rahatsızlığını dile getirir. Şu gerçeği vurguluyor: Ölümü, tarihi bir temele oturtulamamıştır. İlk olarak peygamberin ölümünden 1400 yıl sonra ve efsanevi bir dille olayı kaleme alan bu eserlerin inandırıcı olması mümkün değildir. "Ben şuna inanıyorum; onun mezarı bugün de, dokunulmadan ve dokunulamadan varlığını sürdürüyor.."

Evet, buna biz de katılıyoruz diyebiliriz.. Böylece tartışmalı konuları geride bırakmanın vakti geldi sanırım.. Şimdi artık Zarathuştra'nın kavgasını verdiği dinin derin mantığına, felsefesine ve eskatolojisine dalabiliriz, hem de araştırmacılarla tartışma lüzumu his etmeden...