Kitaplarım - Zarathuştra


V. BÖLÜM

BÜYÜME ÇAĞI

Doğduğu yer, esas itibariyle bir kırsal alan uygarlığının izleriyle doluydu. Herşey buram buram doğa kokardı doğduğu yörelerde. Darej Nehri kıyısındaki köyünün ve kabilesinin temel geçim kaynakları anlaşıldığı kadarıyla tarımcılıktı. Baba tarafından ebeveynlerinin çoğunun ismi "aspa"=kurmanci'de hesp ile, yani tarımcının en büyük yardımcısı olan hayvanın adıyla biter, ki bu, isimlendirmede o zamanların sosyal yapılanması açısından karekteristiktir. İşte bazı örnekler; Paitiraspa, Haicetaspa, Urvandaspa ve Zarathuştra'nın babası, Pourusşaspa.. Annesinin adı da hayvancılıkla ilgiliydi; "sütü bol ineklerin sahibi" anlamına gelen Doughdova.. Peygamber'in kendisinin de adında bulunan uştra=deve bizi tabiatın o güzelim kucağına götürmüyor mu? Eşlerinden birinin adı; "ilginç öküzleri olan" anlamına gelen Hvovi, oğlunun adı Işatvestra, yani "istenen otlaklar" anlamına geliyordu. Bunca çayır, öküz, deve v.s. arasında herhalde zenaatkârların egemen üretici güç olduğu bir şehir uygarlığı beklenemezdi..

Her dinde olduğu gibi, Zarathuştracılık'ta da Tanrı tarafından peygamberlerin türeyeceğinin önceden bildirildiği varsayılır. Mesela Kutsal Kitap İncil'de bir havari Hazreti İsa'ya; "O gelecek olan (kurtarıcı) sen misin, yoksa bir başkasını mı arayalım?" diye sorarken, Kuran-ı Kerim (Saf suresi, 6); İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in ineceğinin İncil'de; ”…benden sonra gelecek olan bir peygamberin müjdecisi olarak geldim ki, onun ismi Ahmet'tir (Yani Muhammed-NB)” şeklinde müjdelendiğini söylerken, dinlerin bu eğilimini, ya da dindar bir terimle "devamlılığını" vurguluyorlardı. Daha önce de değindiğimiz gibi; Zerdüştiler'in dinsel kitapları, dinin açıklanmasından üçbin yıl önce, Zarathuştra'nın "fravaşi"sinin göklerde bulunduğunu kaydederler.

Bu tür iddialardan birini de, Mazdacılar'ın kutsal kitaplarından biri olan Dinkart tekrarlar. Dinkart'a göre "şer güçleri, Yima'nın krallık yaptığı dünyada, doğacak olan (O) şerefli insan tarafından yenilgiye uğratılacaktır". Dahası, görkemli bir boğa dile gelmiş ve; (tanrı tarafından) söz verilmiş olan vahiyin Zarathuştra'nın (Zaratuşt) dudaklarından tebliğ edileceğini bildirmiş. Boğanın bu söylediklerinden dolayı ilk peygamberlerden Kawıs (Kai Us) tarafından mükafatlandırıldığı da aynı kitapta yer alır.

Zarathuştra'nın hayatının ilk on yılı, Avesta'nın kayıp Spend Nosk'ında (Angheuş) anlatılmıştı. Fakat bu kayıp Nosk'ın özünü yansıtan veya aynı içeriğe sahip yayınlar yine de Pehlevi Edebiyatı'nda yer alır. Çünkü bu Nosk'ta yer alan bilgilerin çoğunun; Dinkart'ta, Zat-Sparam'da ve Zerduşt Nama'da yer aldığı araştırmacılar tarafından (bazı istisnalarıyla) kabul görüyor. Bu eserler, diğer bütün dinlerin edebiyatlarında olduğu gibi, Peygamberlerinin doğumunu efsaneye kaçan cümlelerle süslerler. "O gülerek doğmuştu..", "Kainat O'nun doğumundan dolayı sevinçten titrerken, şer güçleri yerin derinliklerine kaçışmışlardı..", "Peygamberliği ve tanrısal haber vericiliği, Ahura Mazda'nın kendisi tarafından Zarathuştra'ya verilmişti.." v.s.

* * *

Zarathuştra, zamanının önemli, bilgili ve varlıklı bir ailesinin üyesi olduğu için, diğer pekçok Önasyalı Peygamber'e nazaran epey avantajlara sahipti. Bu zeki çocuk, çevresinin dikkatini çekiyor, gelecekte önemli bir insan olacağını düşündüren tavırları ard arda sergiliyor olmalıydı. Zarduşt Name'ye bakılırsa, Peygamber'in babası Pouruşaspa da, ifrit ve sihirbazların "genç adam"ın sahip olması beklenen büyük gelecekten söz etmelerinden etkilenmişti. Bunun için Baba, "delikanlı"yı bilge ve bilgili öğretmenlerin nezaretine verdi. Zamanın saygıdeğer hocalarından biri olan Burzin-Kurus'tan ders almasını sağladı..

Bunun yanında yanlışlığı bilinmesine rağmen, Zarathuştra'nın, "İsrailoğulları'ndan Jeremiya'nın öğrencisi" olduğu gibi bir tezin varlığını da burada kaydedelim. Arap ve İsrail kaynakları, kendi milletleri dışından insanların peygamberliğine tahammülsüz idiler. İsrailoğulları bu tür peygamberlere ”gentile=yahudi olmayan” (peygamber) diyorlardı. Yanlarına; İran'ı assimile ede ede yutmaya çalışan Arap-İslam meslekdaşlarını da alan Suriyeli bazı Hristiyan yazarların da Zarathuştra'yı aşağılama yarışına katıldıklarını biliyoruz. Bundan dolayı, uzun uzun süslenen bu karalamaları tekrarlamayacağız.

Burada, Grekli klasik yazarlardan birinin iddiasını aktarmayı gerekli görüyoruz: Pliny, Zarathuştra'nın öğretmeni olarak Aganaces diye birinin ismini zikrediyor. Hermippus'tan yaptığı bir alıntıya göre, Platon'un ölümünden 6000 yıl önce yaşamış olan bu "duacı"nın hocası Azonacem (Aganaces) idi. Bu iddianın kaynağını bilmiyoruz. Ama, Peygamber'in yaşadığı iddia edilen tarih gerçeklerle uyuşmazsa bile, Azonacem'in Zarathuştra'ya hocalık yapan bir başka bilge olma ihtimali de görmemezlikten gelinemez.

Zarathuştra'nın öğrenim gördüğü yıllarda; çevresinde oluşan sosyal karışıklık ve tüm moral değerlerde meydana gelen çöküntü büyüktü. Buna ilaveten kendi bölgesindeki insanlar arasında; hayvan katliamı, hayvanlara işkence etme olayları, söze güvensizlik, sözünden dönme olayları, sahtekârlıklar, kişilik bozulmaları, dinsel kavgalar, iblisi güçlere iltifat ve sonuç olarak toplumsal kokuşmuşluk had safhadaydı.

* * *

Dinkard'dan öğrendiğimize göre; O, yedi yaşına geldiğinde düşmanı olan"Turani" Durasrobo ve Bratok-reş'in gözleri, geleceğin peygamberinin üstündeydi ve her an büyü ile veya başka hilelerle onu canından usandırmak, ya da yok etmek için tetikteydiler. Bir keresinde bu küçük peygamber adayını zehirlemeye bile kalktılar. Pehlevi dilinde yayınlanan diğer dini kitapların da bildirdiği gibi, sihirbazlık, gizli bilimler ve ruh çağırmalar o döneme damgasını vuran toplumsal gerçeklerdi. Bu gibi olgular toplumun her ferdini etkiliyordu. Sihirbaz rahipler veya doktorlar siyasi otorite sahiplerini bile sarsacak kadar güçlü idiler. Zarathuştra'nın babası; yani Pouruaspa'nın kendisi de, oğlunun rakibi olan bu iki "Turani" sihirbazın etkisi altına girmişti. Zarathuştra, daha henüz çocuk yaşlardayken, bu sapkın dinin sürdürücüleri olan Durasrobo ve Bratok-reş'le tartışmalara giriyor, onların görüşlerini çürütmek suretiyle küçük düşürüyordu. Dinkart, Zat-Sparam, Zartuştname ve Dadıstan i dinık gibi önemli dini eserlerin ve kitapların bildirdiğine göre küçük peygamber adayı, bu daeva-yasnacı rahipleri korkmadan azarlıyordu.

15 yaşına gelmek, İrani Uluslar'ın geleneğine göre reşit olunan yaşa ermek demektir. genç peygamber adayı bu yaşa kadar hep öğrendi. Kendisine atfedilen deyimle; dünyasında "mevcut bilimlerin tümünü" hazmetti. Tababet, astronomi ve bilhassa dini alanda bilinen herşeyi öğrendi. Çok merhametli bir karektere sahip olan Zarathuştra, zaman içinde bu özelliğini daha da belirginleştiriyordu. İhtiyarlara karşı sempati ile doluydu. Zat Sparam'ın naklettiğine göre, kıtlığın hüküm sürdüğü, yemlerin yoklara karıştığı bir yılın sert kış aylarında O; babasının ambarındaki ot ve benzeri yiyecekleri, yük taşıyanları başta olmak üzere, açlık çeken hayvanlar arasında bölüştürmüş, bu canlıların ve onların sahibi olan komşularının felaketini engellemişti. Zartuşt Name; "müşfik yürekli ve iyilikçi gibi sıfatlar O'na halk tarafından verilmiş sıfatlardı" der.

Zat Sapram; "Zarathuştra 15 yaşında iken, diğer kardeşleri ile birlikte babasına müracaat ederek, mülklerinin aralarında bölüşülmesi için talepte bulundu" diyor. Çeşitli zenginlikler arasında O, sadece bir kemeri seçip almıştı. Eski Aryaniler'in, bilhassa onların Med koluna mensup her insanın 15 yaşından itibaren çıkarmamacasına bağlamak zorunda oldukları bir "kutsal kemer"di bu. Mitolojide Makro Kozmos olarak telakki edilen ve Angra Mainyu'nun içine hapsedildiği Zodiak'ı temsil eden ”Kamara=kemer” çok kutsaldı. Onu çıkarmak, ve uzun bir süre sebepsiz yere bağlamamak günahların en büyüklerinden biri sayılıyordu.

Peygamber Adayı bu arada, Aryaniler'in geleneklerine aykırı olan hareketlerinden ilkini gerçekleştirmişti. Bu ”isyan” evlenme arzusu gösterdiği zaman cereyan etti. Zat Sparam'ın kaydettiği bu isyanla Zarathuştra; ana ve babasının kendisi ile evlendirmek istediği kız ile evlilik öncesi mutlaka yüzleşmek istemişti, ki bu büyük bir reformdu.

baba evini terk

Peygamber adayı 20 yaşını doldurduğunda, artık dünyevi zevklerin tümünden elini eteğini çekmişti. O, dürüstlüğün huzur verici erdeminin güzelliğine tam olarak ermiş bulunuyordu. Baba evini; "Dürüstlüğe en fazla istekli insan kimdir, kimdir fakirlerin kalkınmasına en fazla yardımcı olan?" sorularını sora sora terketti. Sonra bir gün; "Aradığın adam, Aurvaitodih'in küçük oğlu Tur'dur" cevabını aldı ve Tur'un yaşadığı yerlere yöneldi. Zat Sparam kolleksiyonunda; Zarathuştra'nın burada fakirlere gıda dağıtımı işlemine yardımcı olmak için varını-yoğunu ortaya koyduğunu anlatılır. Aynı kitapta, peygamber adayının sadece insanlara değil, tüm canlı türlerine karşı da aynı merhametle yüklü olduğu bir örnekle kaydedilir: Zarathuştra çevreyi dolaştığı bir sırada, ruhu her türlü acıyla dolu olarak kıvranan beş yavru sahibi bir dişi kurt gördü. Hayvan açlıktan ölmek üzereydi. Ulu İnsan bu yaratığa gıda yetiştirmek için koşuşturdu, ama bulduğu gıdalarla geri döndüğünde hayvan'ın açlığa daha fazla direnemeyip öldüğünü görmüştü.

Hayatının bu döneminde, iyiyi yakalamak için kötüyü tetkik etmeyi de ihmal etmemişti. Nihayet "kötü", diğer kutbunda iyinin bulunduğu hayatın bir gerçeği idi. Kürt Bilgini Ehmedê Xanê'nin de paylaştığı inancı, yani; "kötünün bilinmediği yerde iyiyi tarif edemezsin". "Her şey zıddı ile izah edilir" şeklindeki diyalektik ilkeyi rehber edinmişti.

inziva

Zarathuştra 23 yaşından itibaren iç dünyası ile tam bir hesaplaşmaya girişmek üzere Sabalan Dağı'nda inzivaya çekildi. Artık tefekkür, kuşkuculuk ve felsefi içebakış dönemine girmişti. Büyük İnsan, 7 yıl boyunca kendi kalbi ve nefsi ile mücadele etti; sonunda kazandı. Grek yazarları, O'nun bu yıllar boyunca dünyayı tasvir eder şekilde düzenlediği mağarasında sadece peynir gibi gıdalar alarak yaşadığını kaydederler. Porphyrius, bu dağın o sıralarda doğa üstü bir ateş ve parlaklıkla aydınlandığını naklediyordu.

Burada hayatın anlamını, dünyanın sırrını, evreni, insanlığın nereden gelip nereye gittiğini düşündü. İnsanla ilgili problemleri o muhteşem sessizlik ve doğal dinginlik ortamında, "Tek Tanrı Ahura Mazda" fikrine ulaştığı anda çözümlemişti. Tasarladığı dini sistem'in olgunlaşması, yönelttiği sorulara cevaplar bu ortamda bulundu. Meditasyon, içebakış ve vicdanı ile yaptığı akıl almaz iç mücadele, O'nu vecdi bir ruhsal coşkunluğa erdirmişti. O artık beklediği, yani Ahura Mazda ile yüzyüze geleceği ana yaklaştığını his ediyordu. Genç bilge, bu büyük ilahi buluşmaya her yönden hazırdı.

peygamberlik

İnzivaya çekildiği Sabalan Dağı'ndaki kutsal mağarasında artık yapacağı bir şeyi kalmadığı belliydi. Onun insanlarla yeniden yüzleşmesinin zamanı gelmişti. Tamamen değişmiş, tanınmaz bir haldeydi. Mağarasında sürdürdüğü iç mücadele sırasında sorduğu bütün sorulara cevaplar bulmuştu.. Sözün kısası O artık peygamberliğe hazırdı. Aralarına indiği insanlar Zarathuştra'yı kafalarında oluşan soru işaretleri ile dinlediler. Yılların birikimi olan bir din kültürünün şekillendirdiği kafaları değiştirmek tabii ki kolay değildi. Mevcut dinî ve sosyal sistem, toplumsal gelişmenin karmaşık güç dengeleri üzerine kurulmuş ve oturtulmuştu. Bu zalim çarka çomak sokmak imkansız gibi görünmekteydi. Rus steplerinde yaşadıkları günlerden beri adım adım şekillenen Mithra sisteminin, Zurvanizm'in ve Daeva-Yasnacılık'ın koruyuculuğunu üstlenmiş olan yerel hakim sınıflar ve bu dinlerin yürütücüleri; yani ruhani sınıf ile bunlar arasında yer alan büyücüler, ruh çağırıcıları ve diğer ”çığırtkanlar” O'na çok sert tepki gösteriyorlardı. Toplumu yönlendiren menfaat grupları, mevcut sistemi zaman içinde kendi lehlerine ve ağır ağır şekillendirmişlerdi. Şimdi Zarathuştra çıkmış, toplumu oluşturan sosyal tabakaların tümünü eşit gören, zayıfla güçlüyü, zenginle köleyi aynı kefeye koyan bir tanrı'yı; Ahura Mazda'yı tarif ediyordu kitlelere.. Bu olamazdı...

Dağdan tek başına indi. Kalbi İran'a yönelmişti. Zarthuşt Name, onun bazı diğer insanlarla birlikte 30 gün boyunca yürüdüğünü, üstünden geçmekte oldukları bir deniz'in (Ormiye olsa gerek) suyunu alçaltarak onlara zarar vermediğini anlatır (burada Musa Peygamber'in Nil'i geçişini hatırlayınız). Nihayet Parsi takvimin 12. ayı olan; "Spendarmad" ayının "ânarân" adı verilen son gününe rastlayan (modern takvimin 20 Mart'ı) "gasno-î Vahâr"da bir kasabaya yaklaştı. Gasnô, bugünkü Farsça'da ve bazı Kürt bölgelerinde kullanılan Cejn=bayram kelimesi ile aynı anlama geliyor. Vahar ise günümüzün Kürtçesi'inde aynen muhafaza edilen ve Türkçe'ye de geçen "bahar"ın ta kendisidir. Demek ki Zarathuştra bahar bayramında, yani Newroz'da kendisini bilinmeyenin beklediği bir kasabanın yakınlarındaydı.

Zarathuştra, kasabaya gitmekteyken, Daitya Nehri'nin bir bölümü olan Aêvatâk suyu kıyısındaki bir ovada mola verdi. Biri bir ayak boyu, biri dizboyu, biri bele gelen ve sonuncusu insanın boyuna kadar kaybolduğu dört akıntısı veya bölümü olan Daitya'ya yöneldi. Daitya'nın birinci bölümü Aêvatâk=teksu anlamına gelir. Kürtçe'deki av ve tek burada aynen muhafaza edilmiş. Zarathuştra ırmağa karşı, "Homa-sıvısını dökerek nehre saygı" gibi tarif edilebilecek dinsel bir görev yerine getirecekti. Halbuki Peygamber, eski dinin bir öğesi olan Homa'nın uyuşturucu etkisine karşıydı, ki bu Gathalar'da (zımni de olsa) yer alır. Bunlar, sonradan yazılan Dinkart ve Zatsparam'dan seçme eserler gibi dinsel kitaplarca araya sokuşturulmuş Zarathuştracı olmayan öğeler olabilirler. Fakat şunu da belirtmekte yarar var; Peygamber'in Homa'yı tümüyle red ettiğine dair hiç bir ipucu yok elimizde. Biz yine olayımıza dönelim:

Fakat suya varmadan önce ilk işareti aldı. Gözüne, kuzeyden gelen ve insan neslinden oldukları besbelli ve çok süslü dünyevi varlıklardan oluşan bir kalabalık ilişti. Bu topluluk, kendisine yaklaştıkça dünyada yaşayan tüm halklardan oluşan bir kalabalık, bir ordu halini alacak şekilde netleşiyordu. Onlara, Bahdini olmayı kabul edecek olan ilk insan; Maidyo-Maongha (Maidyomaho) kumanda ediyordu. Maidyo-Maongha, Zarathuştra'nın amcası Arasti'nin oğluydu. Dinsel kaynaklar, bu ordunun Fravaşiler'den oluştuğunu yazarlar. Bu mucizedeki Fravaşiler veya Fravartiler; bütün inananların, büyüme ve varolmalarını sağlayan bir içsel güçtür. Bu mucizeyle; insanlığın en sonunda tümüyle Bahdini'yi yani "hak dinine mensup" olmayı kabul edeceği anlatılmak isteniyordu.

Zarathuştra, ırmağın akıntılarına yöneldi. Suyun beline kadar geldiği üçüncü akıntıya geldiğinde bir adamın görüntüsü belirdi. Bu, ”başmelek” Vohu Mano (Vohu Manah) idi ve güneyden geliyordu. Vohu Mano ona; insandan ayrı ve insanlıktan önceki bir varlıkmış gibi göründü. Boyu bir insanın üç misliydi. Elinde, Dinkard'ın "arûs tâk" dediği parlak dal parçası vardı (mainog tâk-i dino). Peygamber adayı kısa bir süre sonra Daitya'nın 4. suyu olan Avşen rut'e vardığında Vohu Mano'nun imajı daha bir netlik kazanmıştı.

Başmelek Zarathuştra'ya; "maddi vücudundan soyutlan" diye emretti. Vohu Manah vecid içindeki peygamberin ruhunu, Ahura Mazda ve Tanrı'nın diğer beş veçhesinin (meleğin) göz kamaştırıcı huzuruna çıkarmıştı. Zarathuştra; Ahura Mazda ve baş meleklerin parlak varlığından dolayı, herşeyin gölgesiz olduğunu gördü. Gölgeler, Zarathuştra'nın ruhsal varlığı huzurda bulunduğu sürece görünmeyeceklerdi..

Peygamber adayının aldığı ilk emir şu oldu; "Ahura Mazda'ya saygı göster (inan!), başmeleklere saygı göster (inan)!". Zarathuştra daha sonra ilerleyerek "sorgu sandelyesi"nde oturdu. Artık söyleneceklerin söyleneceği an gelmiş, görüşmelere eşlik edecek olan cennetin kapıları da ardına kadar açılmıştı. Sorguyu bizzat Ahura Mazda idare ediyordu. Dinin baş prensiplerinin Zarathuştra'ya tebliğ edildiği bu görüşmeler gün boyu üç defa tekrarlandı.

Bu mutlu olaydan sonra O, artık bir peygamberdi. Müslümanlar'ın peygamberi Hazreti Muhammed de Mirac'da Allah ile, ama arada bir perde bulunaraktan konuşmuştu. Yahudiler'in peygamberi Hazreti Musa Tur Dağı'nda Yahweh ile görüşürdü. Hazreti İsa tanrının oğlu olduğunu söylediği için çarmıha gerilmişti, ki aşağı-yukarı yeryüzündeki tüm dinlerin sahip çıktıkları böylesine gerçekleri veya iddiaları, o dinlerin kutsal kitaplarında bulmak mümkündür.

* * *

Geleneksel Zedüşti kaynakları (Zad-sparam kolleksiyonu, Dinkard, Zartuşt Nama, Vendîdâd vs.) Zarathuştra'nın peygamberliğe yükseldiği yer olarak Daitya Nehri'nin kıyısını gösterirler, ki bu nehrin Airyanem Vaeco'da veya diğer adıyla İranvej'de olduğunu kaydediyorlar. İncelememizde de göstereceğimiz gibi, eğer Airyanem Vaeco mitsel bir ülke değilse şimdiki Azerbaycan'nın ta kendisidir. Dâitya için ise, ikisi Medya'da biri Siestan'da olmak üzere üç önemli aday vardır. Bunun dışında da Daitya olduğu varsayılan nehirler bulunuyor. Önemli adaylardan birincisi ve en kuvvetli aday, Fargardlar halinde düzenlenen Vendidad'ın yorumundan anladığımız kadarıyla Araxes=Aras'ın bir kolu olan Daryai olmalıdır. Bundahişn'a göre Araxas, Gargistan (Gürcistan) dağlarından fışkırır. Sasaniler'in; Vanguhi Daîtya'daki "Vanguhi"nin karşılığı olarak, İndus Nehri'ne "veh" dedikleri bilinmektedir. Bu durumda "İndus"u şöyle bir anmakta bilimsel tarafsızlık açısından fayda vardır. Eğer İndus Nehri Aryan Irkı'nın yerleşim sınırı olarak kabul görüyorsa, bu bakımdan önemli olabilir. Fakat Zarathuştra'nın baba ocağını belirlemek açısından hiç bir değer ifade etmez. Bu nehirden biz sadece bilimsel kaygı açısından bahsediyoruz, çünkü İndus vadisi, Brahmanizm'in sökülüp atılamadığı bir yerdi. Bir diğer gerçeği de -metinde Oxus ismi geçtiğinden- ifade edelim, ki Herodotus döneminde, Oxus ve Arexes aynı nehir olarak kabul ediliyorlardı. Oxus, ayrıca Amu-Derya'nın antik adıdır.

Jackson ise, ikinci adayı takdim ediyor. Buna göre Kuzey Medya'daki Safed Rûd; yani klasiklerde yer alan (Ptolemaeus) Amandhos, kuvvetli bir ihtimalle Dâitya'dır. Görüldüğü gibi klasikler Aras vadisini terk etmeye niyetli değiller. Modern araştırmacılar arasında bu iddiayı doyurucu bir şekilde yalanlayan hiçbir yayına rastlamadık. Daitya, Dareja, Airyana Vaeco gibi nehir ve yerlerin neresi olduğunu daha önce tartıştığımızdan bu kadarla yetiniyoruz.