Kitaplarım - Zarathuştra


VII. BÖLÜM

NİHAYET ZAFER

Zarathuştra ilk vahiy gelmeden önce, dünyadaki tüm insanlarının fravaşilerinden oluşan ve başlarında Maidhyu mangha'nın bulunduğu bir ordunun, yeni dine katılmak üzere kendisine doğru geldiğini görmüştü. Aradan tam on yıl geçmişti. Peygamber'in amcası Arâstâî'nin oğlu Maidyu Mâh (Zt-Sp ve Yt-13) Bahdini olmaya hazırdı artık. Maidyu Mâh, Darej Nehri cıvarında bulunan bir kamış ormanında Zarathuştra ile buluşmuş ve yeni dini kabul etmişti. Yaban domuzlarının buluşma yeri olan böylesine bir sazlığı görüşme için seçmeleri, Peygamber'in hala ailesince kabul görmediğinin ve can güvenliğinin dahi bulunmadığının bir işaretidir. Şunu da belirtelim ki, Maidyu Mâh'ın, Ahura Mazda dinini seçen ilk aziz olduğunu hem Gathalar hem de Avesta kaydeder.

Din artık hareket kazanmaya başlamıştı. 13.Yaşt'tan öğrendiğimize göre, bu iki yıl içinde 19 önemli insan Behdini oldu. Bilindiği gibi Peygamber'i gören insanlara Müslümanlar "Ashabe" diyorlardı. İşte bu insanlar da Ahura Mazda dininin ashabeleriydiler. Adı geçen Yaşt'ın takdim ettiği azizlerden bazılarının, sonradan metne sokuşturulduğu sanılıyor. Ama bu listenin, yine de güvenilir ve çok eski olduğunda araştırmacılar hemfikirdirler.

hedef viştaspa

Şimdi artık hedef, Tus i Nodaran'da kendi çapında bir kral olan Kavi Viştaspa'yı yeni dine girmesi için ikna etmekti. Eğer bu sağlanırsa, büyük bir ihtimalle, Hindistan'a kadar doğudaki bütün ülkelerin kapıları yeni din için ardına kadar açılırdı. Çünkü din, güçlü bir koruyucu el kazanacak ve insanlar kendilerini güvenlik içinde his ettiklerinden yüksek bir morelle her yere uzanabilecek, bir devlete de sahip olacakları için serbestçe ordularını da organize edebilecek ve "kafir"lerin muhtemel saldırılarına karşı koyabileceklerdi..

Peki neden Viştaspa?

Çünkü İran'ın doğuya açılan penceresi sayılabilecek bir yerde, yarı bağımsız bir şekilde hüküm süren bu "Kavi" veya modern dille "prens", aksine iddiaların varlığına rağmen bir Med'dir ve Peygamber ile aynı sülaleden gelmektedir. Bu Med kökenli prens, muhtemelen Pers tabanlı bir ülkede hüküm sürüyordu. Bundan dolayı zayıflıkları olabilirdi. Bu zayıflıklar, ona güç katacak ve yeni kan verecek bir dinle giderilebilirdi. Belki böyle düşünüyor olmalıydı Zarathuştra, belki de başka şeyler vardı aklında, ama bütün gücüyle bu prensliği yöneten Kavi Viştaspa'yı yeni dine bağlamak için iki yıl boyunca didindi durdu..

* * *

Önce bir tespitte bulunmak zorundayız; bu tesbit, Viştaspa'nın gerçek bir şahıs olup olmadığıdır. Soruya çok kısa ve kestirme cevap vereceğiz; eğer Zarathuştra tarihi bir şahsiyetse, yani yaşamış bir insansa ve eğer Gathalar onun eserleri iseler -ki öyledirler-, aynı Gathalar'da yer alan Kavi Vişpasta'da bir gerçektir. Bu kaynaklara bakılırsa, Viştaspa, Zarathuştracılığın belkemiğidir. Hazreti Muhammed için takipçisi olan dört Halife ne ise, Hazreti İsa için havarileri ve İlk Hristiyanlar için Hristiyanlığı seçen ilk kral Konstantin ne ise, Zarathuştra için de Viştaspa odur, hatta daha da önemli.. Bunları niçin kaydediyoruz? Çünkü bazı araştırmacılar işi, tabir caiz ise, gargaraya getirerek, Viştaspa'yı es geçiyor ve Zarathuştra'ya; ikinci dereceden delil sayılan (o da yanlış değerlendirdikleri) Yaştlar'ın yardımıyla tarih içinde ve Asya coğrafyasında bir yer arıyorlar.. Okuyucu hiçbir şekilde unutmamalıdır; Tarih saptamada arkeolojik bulguların dışındaki en önemli kanıtlar, birinci elden, yani ilgili dönemde yazılan materyalde aranır. Bizim olayımızda Gathalar en önemli delillerdir. Çünkü bu dinsel metin, yani Ahura Mazda dininin kutsal kitabı, süreç işlerken şekilleniyordu. Peygamber, bir yandan günü yaşarken, bir yandan da mücadelesindeki güçlükleri ve zaferleri Gathalar'da ifade ediyordu, ki Viştaspa'nın dini kabul etmesi bir dönüm noktası sayıldığından dini kitapta en önemli yeri almıştı. İkinci derecedeki önemli kaynak; Avesta'nın geride kalan bölümleridir. Bunun dışında Zerdüştiler'in kutsal kitapları da paha biçilmez yardımcılarımız olacaklardır. Bir diğer müracaat kaynağımız Grekli düşünürlerin kitapları olacaktır.

viştaspa'nın kimliği

Peki ya Viştaspa'nın Medli'liği?

Bu konuda yorumlar çeşitlidir. Biz, gerçeğe adım adım yaklaşmaya çalışacağız. Önce Viştaspa'nın ismine bakalım, ki bu Medce'dir. İsimlerdeki Aspa=Hesp(kurmanci)=at, eki sadece Medler'e mahsustu. Firdowsi, Onun ömrünün ilk yıllarının Batı'da, Rum'da geçtiğini kaydeder. Viştaspa, Rum'dan babası Lohraspa'nın (Avesta'da Kava Aurvataspa; Yaşt 5.105) yerine tahta geçmek için döner. Fakat ne Avesta, ne de Pehlevice yazılan dini yayınlar, Viştaspa'nın aile adının ne olduğunu direkt bir şekilde yazmaz. Hatta ülkesinin başkentini de.. Bu ise bazı araştırmacıları neredeyse "çadırdan yönetilen devlet" gibi bir teoriye taşır..

Fakat Zat Sparam başkentten bahsetmezse de Viştaspa'nın doğduğu yeri "Nudar=Nodar" olarak bildirir ve bu yerin Kist=Caeçista=Urmiye Gölü'nden 60 parasang=360 kilometre mesafede olduğunu kaydeder, ki bu da; nereden bakılırsa bakılsın, Kürtler'in ataları olan Medler'in ülkesinin o günkü topraklarının içinde yer almaktaydı. Zat Sparam daha sonra (16.13) ise, Nôdar'ın Mânûskihar'ın oğlu olduğunu, Viştaspa'nın da bunun sülalesinden geldiğini kaydeder. Manuskihar ise Aji Dahaka'yı yenip Daena Dağına hapseden Thraetoana'nın soyundandır. Nôdar'ın adı, yerleştiği mıntıkaya verilmişti. Nôdar, Avesta'da Naotara olarak geçer. Nôdar Dînkard'da Râk ile birlikte yer alır. Rak Zarathuştra'nın uzak dedelerinden biridir. Bundahişn'da (31.31) ise akrabalıklar şöyle sıralanır: "Kaî-Apîvêh'in anası, Râk'ın oğlu olan Urvad-gâi-Frâst'ın kızıdır. Adı, Farhak'tır (şehnamede bu kadın Kaî Kâvûs'un anası olarak gösteriliyor). Râk'da Mânûskihar'ın oğlu olan Dûrâsrôbo'nun oğludur. Bu durumda Zarathuştra'nın uzak dedesi olan Râk, Viştaspa'nın uzak dedesi olan Nôdar'ın amcası oğludur. Dinkart'tan (Dk 7.19) da Râk ve Nôdar'ın akrabalık ilişkilerine (ki kardeştirler) dair işaretler alıyoruz. Geç dönemin dini kitaplarında Zarathuştra'nın Râk=Ragha'lı olarak gösterilmesi, isim ile şehrin karıştırılmasından ileri geliyor. Yani Zararthuştra Râk'ın soyundandır. Ama bu Ragha şehrindendir anlamına gelmez. Rak denilen bu yöre (eğer varsa) Ragha'dan başka bir yöre olmalı.

Herzfeld, başka bir yola baş vurarak, Viştaspa-Nodar veya Notarya ilişkisini saptama yoluna gidiyor. Bunun için elinde iki kanıt var. Birincisi; yazıtlarda Dara babasının adını Viştaspa olarak veriyor. Şunu da hemen kaydedelim ki o sırada bölgede iskit kasırgası neticesinde Medya'nın 28 yıl boyunca bağımsızlığını kaybetmesi, pek çok karışıklıklara yol açmıştı. O yıllarda, hangi ülkenin nereye ne kadar bağımlı olduğu bile tam olarak bilinmediğinden, bu dönemle ilgili olarak Zarathuştra araştırmacıları daha da çaresiz kalmışlardır. Bu arada, Zarathuştra ile birlikte ortalıkta dolaşan herkesi iskit olarak gösteren Abaev gibi Rus araştırmacıları da çıkmıştı. Fakat Herzfeld, yazıtlardan hareket ederek Viştaspa'nın Pers olduğuna hükmediyor. Biz yazıtlarda adı geçen Vistaşpa'nın Kava Vistaşpa ile aynı şahıs olmadığını biliyoruz (bu konuya kısaca ileride yine döneceğiz).

Konuya dönersek, Medya ile birlikte yaşıyan ve muhtemelen herhangi bir şekilde bu güçlü imparatorluğa bağımlı bulunan Parthava'nın başkenti Tusa idi, ki adı "Tus i Nodaran" olarak geçiyor. Bilindiği gibi Tus=Tosa, Aryanlar'ın Med ve Pers kollarının İran'a geçerken kullandıkları geçitte bulunuyordu. Herzfeld'in ikinci kanıtı, Yaştlar'ın tahlilinden elde edilmiştir. Yaşt-5; "Viso awi Nôtarânâm"dan bahseder. Medler'in sosyal strüktüründeki (nmana=aile, vis=familya, zantu=kabile, dahyu=mıntıka) dörtlüde vis=familyaya tekabül eder. Yaşt bu haliyle "Notaram familyası"ndan bahsetmiş oluyor. 5.Yaşt'ı bir bütün halinde düşündüğümüzde; "Tus i Nodaran" ve "Viso awi nôtarânâm" bir araya geldiğinde, haliyle Tus, "Notaram ailesinin Tus'u" oluyor.

Metinde adı geçen Tusa (veya Tus); prens Notara'nın, kahraman bir savaşçı olan oğludur. Bu savaşçı, ailesinden gelen sonraki nesillerin yönettiği Parthava'ya başkent olarak seçtikleri Tusa şehrini kurmuştu. Prens Tusa'nın savaşçı kişiliğini Avesta'daki "hızlı savaş arabalarının kullanıcısı, Tusa" şeklindeki ibareden anlıyoruz. "Tos i nodaran" tabiri ise, onun Nodar soyundan geldiğini gösterir. Bu konuda Şah Nama'ya da bakılabilir.

Böylece toplam olarak belirli bir mesafe aldık. Özetlersek; Nodar'ın ailesi, önceleri Medya'da, Urmiye Gölü'ne yaklaşık olarak 360 kilometre uzaklıktaki bir yerde yaşıyordu. Bu aileden Tusa adlı bir savaşçı daha sonra belli olmayan sebeplerle, ailesiyle birlikte doğuya göç ederek Parthava'da Tus i Nodaran adını alan bir şehir kurar. Bu aileden oluşan nesil, daha sonraları Parthava'yı denetimleri altına alırlar, ki Viştaspa bu soydan gelen bir kavi=prenstir. Fakat yine de şunu ilave etmeliyiz ki, içlerinde Herzfeld'in de bulunduğu pek çok araştırmacı Viştaspa'yı Persli bir prens olarak kabul etmektedirler. Bunun dayanağı, Naks-i Rustem yazıtlarıdır. Bu yazıtlarda Dara; "Ben Akaemen Viştaspa'nın oğluyum. Bir Pers'im. Pers'in oğluyum. Aryan'ım. Aryan tohumundanım," diyor. Bu yazıt; Hertel (1924), Herzfeld (1947) ve Altheim (1970)'in Viştaspa ile ilgili teorilerine dayanak olmuştu. Buna göre; "Zarathuştra'nın koruyucusu olan Viştaspa Pers'tir. Dara'nın babasıdır.."

Fakat bazı terslikler bizim bu teoriden hızla uzaklaşmamızı gerektiriyor. M.S. 4.yüzyılda Ammianus Marcellinus'da "Viştaspa'nın oğlu Dara"dan bahseder, ki bu, Herzfeld'in teorisini destekler bir cümledir. Fakat M.Ö. üçyüzlü yılların başında Büyük İskender'in İran'ı fethettiği sıralarda, gerçekten bilgili bir yazar ve konuya hakim bir subay vardı; Mytileneli Chares. Bu Chares, özenle hazırladığı bir yazısında Zarathuştra'nın koruyucusu Viştaspa'dan, O'nu Dara'nın babası Viştaspa ile karıştırmadan, yani ayrı bir kişi olarak söz eder. Daha da ilginci, Ctesiastan gelen bilgilerdir. Bu Grek yazarı, bize Gaumata'nın ve Magular'ın öldürülmesi olayını haber verirken, Darius'un yönettiği katliamda Spandata=İsfendiyar'ın da öldürüldüğünü kaydeder. Herzfeld, bunun Grekçe metnin yanlış tercüme edilmesinden ileri geldiğini, aslında cümlenin; "Spantada öldürdü" olması gerektiğini söylüyor!.. Bilindiği gibi bu katliamdan sonra, olayın meydana geldiği günü Persler, "bâgayâdiş" veya magufonia, en büyük bayram olarak kutlayacaklardı. Bu konuyu daha önceki sayfalarda tartışmıştık.

Olayı bağlarsak; Zarathuştra'nın koruyucusu Viştaspa Notarya ailesindendir. Babası Aurvat-aspa'dır ve en önemli oğlu Spendâta'dır. Dara diye bir oğlu yoktur. Fakat Herzfeld, Spendata=Dara'dır diyor. Neden böyle yazıyor belli değil. Diğer Viştaspa ise Akamenid'dir, Pers'tir, babası Arşama'dır (Arsames) ve oğlu Dara'dır (Darius). Biz, eğer başka doyurucu izahı yoksa, kuşkusuz iki ayrı Viştaspa ile karşı karşıyayız. İkisi de gerçek, ikisi de yaşamış olan Viştaspa'lar.. Tabii ki eğer Dara kendisine ”soyluluk” kazandırmak için sahte bir baba bulmamışsa, ki bu o dönem için olağandı.

* * *

Viştaspa'nın kökeni ile ilgili bazı başka görüşler öne sürenler de yok değil. Viştaspa Yaşt'da (Yt 24.3); "senin; Vafra Navaza'nın başardığı gibi, (ülkenin) Rangha Nehri'de kadar (genişletebilmeni) dilerim," şeklinde bir cümle yer alıyor. Bu Yaşt'ın bir bölümünde Zarathuştra, Ahura Mazda'ya Viştaspa için dua ediyor ve ona zenginlikler, daha geniş bir otorite, yöneteceği daha büyük bir ülke v.s. diliyor. Enteresan olan bu Yaşt'tan hareket eden Darmesteter'in Rangha Nehri'ni, Sassani kaynaklarına dayanarak Dicle ile özdeş görmesi, dolayısıyla Viştaspa'yı Batı'da, bu nehre komşu bir yerlere yerleştirmeye çalışmasıdır. Bu iki nehrin özdeşliğini diğer bazı araştırmacıların da tartıştığını kaydedelim.

Dikkat çekilmesi gereken şey, hatta en önemli şey, "Ahura Mazdacı'ların Ben-i İsrail"i olan daeva-yasnacı Kürtler'in sadece Zarathuştra'nın doğup büyüdüğü "Dahyu"da ve yakınlarında varlıklarını sürdürdükleridir. Ucu Parthia'ya kadar uzanan bu coğrafya, Gathalar'ın şekillenmeye başladığı coğrafyadır. Zarathuştra'nın kendisinin de aralarında doğup büyüdüğü daeva-yasnacılar'ı unutarak ne Zarathuştra'ya, ne de Viştaspa'ya coğrafyada gerçek bir yer bulamayız.

Fakat biz, Zarathuştra'nın ve Viştaspa'nın Doğu İran'dan kopuk olduğunu da söylemiyoruz. Onların, dinin yayılması için Hindukuş'a veya Hamun bataklık gölüne, özetle Hindistan'a kadar olan bütün Doğu'ya çalışmalar yapmak için gittikleri -büyük bir ihtimalle- gerçektir, hatta Parthia'dan sonra en parlak başarının Xorazmiya'da kazanıldığı da.. Onlar oralarda son derecede başarılıydılar.. Bizim burada baştan beri aradığımız, Zarathuştra'nın kimliği ve daha sonra da onun en büyük destekçisi olan Viştaspa'nın kimliğidir. Bu din, Kürtler tarafından kabul edildikten sonra, bu halk tarafından öylesine can siperane bir şekilde savunuldu ki, İslam'ın yükseliş döneminde tüm İran -Parsiler hariç- kısa bir süre içerisinde Müslümanlığın kuralları gereği "imana" gelirken, onlar dinlerini değiştirmemek için direniyordu. Zararhuştra'nın tebliğ ettiği dini, sonradan Mithraizm ve hatta kısmen daevacılıkla da karıştırmak Kürtler'in Kültürel şekillenmelerinde öylesine etkili oldu ki, bunu bugün bile -bilhassa Alevi, Ehl i haq ve Yezidi Kürtler'in- günlük hayatlarında görmek mümkündür. Bu kimliği doğru bir şekilde ortaya çıkarmak, Kürtler'in kendilerini daha doğru bir şekilde tanımalarına yol açacaktır inancındayız.

Şimdi "elde kalan" kaynaklardan Peygamber'in mitolojik yürüyüşünü izlemeye devam edelim..

viştaspa'nın sarayında

Maidyou Mangha'nın din değiştirip Ahura Mazda'nın yolunu kabul etmasinden sonra, Zarathuştra yine tanrısının huzuruna çıkmıştı (Zt.Sp. 13.2-3). Peygamber, Ahura Mazda'ya şöyle sesleniyordu; "On yıldaki başarıma bak, sadece bir kişiyi doğru yola çevirebildim!". Karamsar Paygamber'ine Ahura Mazda'nın cevabı sabır tavsiye eder gibiydi; "(gün) gelecek sen, (Behdini) olmayı kabul etmeyenlerin sadece bir kaç kişi olarak kaldığını göreceksin". Dinkard'dan (Dk. 7.65) anladığımız kadarıyla Zarathuştra aynı gün Ahura Mazda'dan; "Viştaspa'nın sarayına yalnız başına yönel!" emir ve tavsiyesini de almıştı.

Viştaspa'nın entrika dolu sarayında "ölesi Karapan; Zak'ın alçak ve sapkın dini" hakimdi.. Zak'la birlikte pekçok başka Kigi ve Karapan daha vardı. Zarathuştra oraya varır varmaz kendisini büyük bir dedikodu cenderesinin içinde buldu (Dk. 4.64). Yaşt-5 (Yt. 5.105); "bu sarayda Kötülüğün Dini hüküm sürüyordu" diyor. Bu bize, Zarthuştra'ya düşman olan rahiplerin Viştaspa'nın sarayında da hakim pozisyonları tuttuğunu göstermektedir. Çok sonraki yayınlarda yer alan ve diğer dinlerle rekabet için uydurulduğu açıkça belli olan ve konu açısından lüzumsuz bazı mucizeleri burada aktarmak vakit ısrafı olacağından, sadece önemlilerini yeri geldikçe bilgi olsun diye aktarmakla yetineceğiz.

Zarathuştra, Viştaspa'yı ilk defa aspânvar=zazaki asparkey=atyarışları sırasında gördü (Dinkard). Peygamber, Viştaspa'ya; Ahura Mazda dinini anlattı. Tanrı'nın, kendisinin özünü nasıl tümden zaptettiğini vurguladıktan sonra, bu Kava'yı yeni dine davet edecekti. Viştaspa, Peygamber'in sözlerini sahip olduğu derin dini bilgisinin ışığında dinledi, sorular sordu. Fakat Viştaspa, daha henüz dinin temellerini anlayamadan (veya duyamadan), "ölesi Zak" ile tüm diğer Kig ve Karapanlar Zarathuştra'nın dinini iftira dolu veya yanlış bilgilerle ve hakaretler yağdırarak karalamaya başladılar.

Zarathuştra bir anda yakalanıp, cezaevine ve işkence(hane)ye kapatıldı. Dînkard'ın naklettiğine göre (Dk. 4.67), olayı Peygamber'in kendisi şöyle anlatıyor; "Onlardan üç sorgucu ile konuşuyorken, kaatillerin, hainlerin; yani 'İblise Tapıcı'ların otuzüç zinciri ile bağlandım". Kendisini üç kişi soru yağmuruna tutarken otuz kişi bağlıyordu. Fakat cesaret ve imanın verdiği dayanma gücüyle bu işkencelerin üstesinden gelmiş, kurtulmuştu.

İslam yazarlarından Kazwini ve İbn al-Athîr, Zarathuştra'nın Viştaspa ile görüşmeye veya onun huzuruna normal tarzda çıkmadığını, mucize göstererek girdiğini kaydederler; "Çatı, Kutsanmış Zat'ı içeri almak için ikiye yarıldı". İbn al-Athîr buna ilaveten; "elindeki ateş dolu küpteki kor parçalarıyla oynadığı halde, hiç bir zarar görmüyordu" diye alaylı bir şekilde kaydediyordu. Bu, İslami yazarların Zarathuştra konusunda tamamen ikiye bölündüklerini gösterir. Bir kısmı, Onun Peygamberliğini kabul ederek hareketlerini mucizelerle süsleyerek anlatırken, diğer bir bölümü ise, onu yerden yere vurmak için her fırsatı kullanmaktaydı.

Zarathuştra iki yıl boyunca adım adım mesafe kazanmış, rakiplerinin tertiplerini bozmuştu. "Otuz üç sorulu sorgu"lardan geçirilmiş ve tümünden başarılı çıkmıştı. Fakat Zararthuştra'nın saraydaki etkisi artıp Viştaspa'nın dikkati O'nun üstünde toplandıkça, "daeva-tapıcıları"nın tertipleri de hızlanıyordu. Zarathuştra'nın kuvvetli önsezileri, saraydakilerin düşüncelerini hayret verici bir başarıyla okuması gibi sonuçlar da vermeye başlayınca rakiplerinin huysuzluğu had safhaya vardı. Bunun üzerine yeni ve daha etkili bir tertibe giriştiler, ki hedefleri, Zararhuştra'nın hayatını bu vesileyle kaybetmesi idi. Peygamber'in kaldığı evin hizmetçisini ayarlayan "şerrir entrikacılar", odasına aleyhinde kanıt olarak kullanmak üzere iğrenç bazı araç ve gereci sakladılar. Sihirbazlıkla ilgili diğer materyalla birlikte kedi ve köpeklerin kafaları, tırnakları ve kılları gibi materyaldi delil olarak sakladıkları şeyler.. O, böylece ruh çağırıcı ve sihirbaz olarak suçlandı, hapse atıldı. Orada açlıktan ölmeye terk edilmişti. Dinkart; Zarathuştra'nın burada bütün gücünü kullanarak Kötü ile mücadele ettiğini kaydeder. Yokuşlu veya engebeli hayatı boyunca gördüğü işkenceler, çektiği açlık ve susuzluklar, kalın zincirler ve insanın dayanma gücünü sınırına kadar zorlayan diğer kötülükler ”sayesinde” kazandığı bağışıklık onu zindanda korudu. Karapanlar'ın beklediği ölüm onu bulmadı.

Bu arada zındana, Viştaspa'nın atının hastalandığı haberi geldi. Harika bir aygırdı bu at ve anlaşıldığı kadarıyla bir nevi felç olmuştu. Dinkart ve Zartuşt Nama, serbest kalma karşılığı Zarathuştra'nın bu atı nasıl tedavi ettiğini, sonucun Viştaspa'yı nasıl sevindirdiğini dinsel bir vecd içinde anlatır. Siyah at kurtulmuş, Peygamber saraydaki eski itibarına kavuşmuştu..

sarayda zafer

Viştaspa, artık Peygamber'in söylediklerine inanmaya başlamıştı. Yeni dini kabul etmesi an meselesi gibiydi. Fakat hala tereddütleri vardı. Bunca kültür birikiminin şekillendirdiği bir dini sistemi red ederek, Ahura Mazda'nın meçhul dinine merhaba demek kolay değildi. Hele daeva-yasnacılık gibi korkutmaya dayanan bir dinin etkilediği ruhi şekillenmeyi aşmak, korkularından sıyrılarak eskiden tanrı bildiği düşünsel varlıklara sırtını dönmek çok zordu. Bir anda, nasıl yılların dinine "sen yoksun artık" diyebilirdi ki? Çok güzel konuşmasına, bilgeliğine, dürüstlüğüne rağmen ya Zarathuştra yanılıyorsa? Viştaspa'ya daha etkileyici bir delil gerekliydi..

Dinkard; Ahura Mazda'nın Zarathuştra'ya, Viştaspa'yı kazanması için yardımcı olmaya karar verdiğini anlatır. Viştaspa'ya çok etkileyici bir delil gösterilecekti. Bu delil ”melek”leriydi. Bunun için ”başmelek”lerinden Vohumân'a (Vohu Manah), Aşa Vahişto'ya ve Hayırlı Ateş'ine (Burzin Mitro); Viştaspa'ya görünme emri verdi. Başmelekler, Bahdin'in açık doğruluğunu Zarathuştra'nın Tanrının Peygamberi olarak görevlendirildiğini söyleyecek, Viştaspa'yı dine davet edecek, ve dinin dünya çapındaki tanıtımında belirleyici olacak olan katkısını sağlıyacaklardı. Başmeleklerin ülkenin içinden akarak Viştaspa'nın sarayına yönelmek suretiyle (vâzîdanô-pehlevice) gerçekleştirdikleri ilahi olgu harikuladeydi. Tanrı, başmeleklerine; "gidin! Siz başmelekler, zengin sığır sürülerinin sahibi (yani tebaası fazla miktarda olan) ve bu dine olan inancıyla ünlenecek olan Viştaspa'ya gidin! Spitama ailesinden dürüst Zarathuştra'nın bizden arzuladığı yardımı gerçekleştirmek ve (Viştaspa'ya söylediği) sözlerin tabiatını onaylamak için gidin!"

"Başmeleklerin nuru yüce sarayındaki Viştaspa'ya göründü. Kendilerinin üstünlük ve büyük gücünden ileri gelen mutlak ışıktan bir cennet oluştu. Viştaspa titredi, saraylılar titredi. Viştaspa'nın tüm kumanda heyeti şaşırdı. O üstün sınıf insan, bir savaş arabasındaki sürücü gibi (zangırdıyordu)."

"Ve Ahura Mazda'nın Ateş'i (başmelek) kahramanımızın diliyle şöyle dedi; "Korkma! Sen ey Viştaspa, senin korkman gereken şeyler değil onlar (başmelekler).. Onlar; Arcâsp'ın tayin ettiği elçilerin yaptığını yapmaya gelmediler. Yani senin sarayını dehşete düşürmek başmeleklerin amacı değildir. Arcâsp'ın Khyôn (Kayanlar halkından) iki elçisi, (ortalığı dehşete vererek) haraç ve yıllık vergi istemişlerdi, bunlar (başmelekler) onlardan değildirler. Bunlar (melekler) senin sarayını dehşete düşüren, boyun eğdirici, zarar verici veya rezil eşkiya (Arcâsp)'ın adamı değildirler. Biz üçümüz, Vohûman, Aşavahisto ve Ben; Merhametli İlahın Ateşi, sana geldik. Düşüncen en akıllıca ve en dürüst olduğu (için) senin sarayına geldik. Eğer, -dünyasal varoluşun ihtiyaç duyduğu (bu) Mazda-tapıcıları'nın dini olan Bahdin'e (iyi dine), ki saf (bir şekilde) nakledilmek suretiyle Zarathuştra Spitama tarafından öğretiliyor-, yardım edersen, sana hikmet gelecektir."

Dinkard, daha sonra abartı yolunu seçerek başmeleklerin Viştaspa'ya neredeyse rüşvet teklif ettiklerini ima edecek kadar ileri gidiyor. Bunlar arasında "uzun bir hükümdarlık", "150 yıl ömür" gibi "çekici" teklifler bulunduğuna değinmek yeter.. Fakat Gathalar bu konuda çok ciddidir. Yasna 28.7'de; "Ey Aşa, (bizi) Vohu Manah'nın meziyetleri ile ödüllendir! Ey Armaiti; sen bana ve Viştaspa'ya kudret ver! Ve sen ey (herşeyi) bilen Mazda, bize ihtimam göstereceğine dair duymak (istediğimiz) sözü ver!" denmek suretiyle, dinin tanıtılmasını üstlenen Peygamber ve güçlü takipçisi Viştaspa için "dürüstlük, kudret ve korunma" isteniyor veya Mazda tarafından onlara bu özellikler veriliyor..

* * *

Bundan sonra, önce Tusa'daki saraydan başlamak üzere yaprak dökümü başladı. Viştaspa'nın, kendisi gibi Notarya ailesinden olan eşi Hutaosa, kardeşi -ki ilk kutsal savaşta şehit düşmüştü- Zairivairi, oğulları Spentô-dâta (Persler'in İsfendiyar dedikleri oğlu) ve Peşutanu din değiştirenlerin en önemlileridir. Yaşt-13'teki listede aileden Bahdini olan 31 kişinin ismi geçer. Kızı Huma ise, Yaşt-13'te ismi geçen 27 "ashabe" kadından biridir.

Notarya ailesi dışında, ilk din değiştirenler Hâugava ailesinin mensuplarıydı. İki kardeşten birincisi Fraşauştra, hem Haugava ailesinin reisi, hem Viştaspa'nın yardımcısı ve veziri, hem de Zarathuştra'nın üçüncü evliliğini yaptığı Hvôgva veya Haugavi'nin babasıydı. Adı Gathalar'da iki kez (Ys 28.8 ve Ys. 51.17) geçen Bahdin'in bu ulu kişisinin aile kökeni hakkında maalesef doyurucu bir bilgi yok. Herzfeld aileyi çok çok zorlayaraktan Pers'te arıyor. Fraşauştra'nın Hvâdaêna adlı bir de oğlu vardı ve o da yeni dini kabul etmişti. Fakat, köken bakımdan eğer bir önemi varsa, bu aileye mensup insanların tümünün isimleri Medce'dir.

Diğer kardeş Jamaspa ise Viştaspa'nın danışmanı idi, ki sonradan Zarathuştra'nın kızı ile evlenecekti. Jamaspa, Yaşt-13'te Hvôva'nın oğlu olarak gösteriliyor. Yaşt-5'te bir komutandır. Zardûşt Nama'da ise peygamber düzeyinde değerlendiriliyor. 13.Yaşt'ta onun Avâraostri adlı bir kardeşinden de "ashabe"ler arasında söz edilir. Jamaspa'nın Hanghaurvaungh adlı bir oğlunun ve Vareşma adlı bir torununun adı da Yaşt-13'ün listesinde yer alıyor. Jamaspa'nın adı çeşitli yazıtlarda, çeşitli telaffuz ve yazılış şekilleriyle yer almaktadır. Paikuli yazıtlarında "z'm [sp]; bunun Persçe versiyonu; d'm ['] sp. (Herzfeld). Grekler, bu ismi Susa'daki bir yazıtta Zamaspes veya Zamasfes diye kaydederler. Bütün bunlar, Jamaspa ve Fraşauştra'nın kökeni hakkında yine de yol gösterici değil. Bildiğimiz, şahıs isimlerindeki "-aspa" ve "-uştra" son eklerinin Medce ekler olduklarıdır.

* * *

Jackson, Herzfeld, Tate ve Yule; Zarathuştra'nın Horasan'ın Turşîz mıntıkasındaki Kişmar Ateş Madebi'nin önünde Viştaspa'nın Bahdini olmasının şerefine gövdesinde; "Kih padhiruft Guştasp din-i bahi" yani "Guştasp (Viştaspa) Bahdini (olmayı) seçti" yazılı bir selvi ağacı dikti. Dadistân'ın kaydettiğine göre; İslam Halifesi al-Mutawakkil, Hicri 232 yılında bu 1450 yaşındaki ağacı, Kuzey Samarradaki Ca'farriya'da bir "Caferi Sarayı" yapmak bahanesiyle kestirmişti. Fakat bu Halife, ağacın gövdesi saray'ın yapımında kullanılmadan öldürüldü. Herzfeld, İran ve Afganistan'da 500 yaşını bulmuş olan pekçok selvi ağacı gördüğünü anlatıyor. Yazara göre Kuzey Avrupa'nın Porsuk ağaçları (yews) bin yaşını geçebiliyorlar. Bu bakımdan Kişmar Mabedi gibi Müslümanlar gelmeden önce iyi korunan yerlerde bir selvinin 1450 yaşını bulması şaşırtıcı değildir.

Bu al-Mutawakkil, H.235 yılında çıkardığı bir fermanla "ahl al-Dhimma"ya (Müslüman olmayan kitap ehline) ait tüm ibadethanelerin yıktırılmasını emretmişti. Hicri 241'de bu fermanı sertleştirerek tekrarladı. Bunları, al-Mulawakkil'in böyle bir şeyi yapmaya hazır bir hükümdar olduğunu belirtmek için veriyoruz.