Kitaplarım - Mitolojik ve tarihi gerçeklerin isiginda Newroz


önsöz

Her ulus veya halk grubu sahip olduğu kültürel zenginlikleri ile kişilik kazanır, global kültüre zenginlik katar. Halk gruplarının sahip oldukları kültürel zenginlikler günlük yaşamlarında manevi bir gıda iken, bilhassa, bağımsızlıklarını veya özgürlüklerini kazanamamış olan ulusların savaşım kararlılığı için de anahtardır. Aksini düşünürsek, şu sorular çarpıcı bir şekilde aktüelleşir: Dünyanın herhangi bir yerindeki hakim ulus yöneticileri neden kendilerine siyasal açıdan bağımlı halkların kültürel zenginliklerine saldırırlar? Neden yılda yüzlerce dil yasaklar ve zorla assimilasyon yüzünden ortadan kalkıyor? Hem de ilk hedef olarak. Neden 'kültürel haklar' gibi, sosyal birimlerin en tabii ve asgari haklarından bahsedilmesi söz konusu yöneticileri cin çarpmışa döndürür? Neden bu kadar yasak?

Aydınlar, bilhassa araştırmacı aydınlar, birer üyesi oldukları kabile, halk, ulus gibi sosyal birimlerin uzak geçmişlerinden beri oluşan kültürel zenginliklerine sahip çıkmadıkça, o kültürü talan edecek pek çok karanlık güç odağı yerden mantar biter gibi ortaya çıkar ve hiç acımadan, o uykucu halkın kültür adına sahip olduğu bütün zenginliklerini alır götürürler. Hem de büyük bir hızla ve en umulmadık anlarda. Hele Kürt Halkı gibi parsellenmiş bir coğrafyada yaşamak zorunda bırakılan şanssız halklar veya uluslar için bu, katmerli olarak böyledir. Bir gün bakarsınız, eski çağlardan beri davul zurna eşliğinde kanlarını kaynatan bir oyun havası başkasına mal olmuştur. Bir başka gün stranları hak getire.. Evlerinin sütununa kadar, dinlerine, mitolojilerine kadar her şey, her an uçabilir, uçmuştur da. Kökleri açıkta kalmış bir ağaç gibi sipsivri ortada kalmaları işten bile değildir. Hafif bir rüzgara bile direnemeyecek, devrilmeye hazır bir ağaç..

 Antik çağlardan günümüze kadar inen uzun bir tarih süreci boyunca; Kürt Tarihi, Kürtler'in kültürel zenginlikleri olan menkibeleri, stranları, masalları, folkloru, gelenekleri, ulusal günleri, mutfağı ve hatta geniş ölçüde mitolojilerinin büyük bir tanığı olan Avesta'ları bile çok sinsice ellerinden alınıp götürüldü. Onların uzak geçmişleri ile bağlantıları ustaca koparıldı ve giderek yok sayıldı, yok gösterildi. Bu zenginlikleri sadece bölgeye dışarıdan gelen ve Kürt Kültürü'ne tamamen yabancı, Osmanlı'dan itibaren kurulan Türk Devletleri değil, diğer komşu halklar da, bilhassa Persler, arslan payını kapmak suretiyle götürdüler. Fakat Kürt Kültürü'nü yağmalama olayında en kararlı davrananlar kuşkusuz söz konusu halkın uzak geçmişinde hiç bir tarih kesitinde yolları kesişmemiş, kültürlerinin kesin bir şekilde uzağında kalmış olan Türk kesimi oldu. 1923'ten sonra adım adım oluşturulan bir Resmi ideoloji çerçevesinde yetişmiş olan Türk 'bilim adamları', Türk 'folklorcuları', Türk 'mitologları' velhasıl Türk Devleti'nin kültür politikalarını oluşturan bilim çevreleri bu talan olayında diğerlerinden geri kalmamak için hep alarmda oldular. 'Emir ve komuta zinciri içerisinde ve emirle' yaptılar bunu. Kürt Araştırmacıları, dikkatli ve azimli bir şekilde yürütecekleri çalışmaları ile, Newroz-2000'in kutlandığı günlerde bile hızından hiç bir şey kaybetmemiş olan bu sürece son vermelidirler. Bu inkar ve haksız sahiplenme sürecine, zor da olsa, son verecek materyalleri vardır. Hele mitolojide. Bunun için gayret gerek, ter gerek.

 Unutmayalım ki bilim adamları aktif politikacılar gibi davranamazlar. Politikacılar, geçtikleri her süreci kendi politik hedeflerini gerçekleştirmek için eğerek bükerek kullanabilirler. Hatta taviz uğruna bazı gerçekleri görmemezlikten bile gelebilirler. Bilim adamları ise böylesi siyasal manevralara katılamazlar. Bilimsel gerçek ne ise onu ortaya koymakla yükümlüdürler. Türkiye açısından böylesi bilim adamları yok demek, büyük bir haksızlık olur. Kendi düşünceleri uğruna yıllarca hapis yatan, bilimsel kariyer olanaklarını tepen bilim adamlarını düşündükçe bu konuda serbest eleştiri oklarını  kullanmak olanaksızlaşıyor. Ülkelerinde büyük bir talan yaşanan Kürt Bilim Adamları ise araştırmalarında vardıkları sonuçlar itibariyle daha kıskanç bir şekilde gerçekçi olmak zorundadırlar.

 Elinizdeki bu çalışmayı, bir yönüyle söz konusu talana duyduğum isyan, diğer yanıyla Newroz-2000'e kadar yaşanan süreç boyunca Kürdistani medya organlarının her Newroz'da yaptıkları hatalı değerlendirmelere artık tahammül edemez duruma geldiğim için kaleme aldım. Kürt Medyası ve bazı araştırmacıları adeta, şu satırların yazıldığı an itibariyle bile, Türk Devleti'nin resmi ideolojisinin emrindeki Türk Basını ve birer bilim yuvası olması gereken Türk Üniversiteleri'nde görev yapan 'kapıkulu' nitelikleri bariz bazı öğretim görevlileri ile yarışırcasına, hata üstüne hata yapmaktadır. Newroz'a, Kürt Araştırmacıları tarafından ileri sürülen değerlendirmelerin ışığında baktığımızda, bu festivalin Proto-Kürt bir kaynaktan geldiğine, bugünkü Kürtler'in bu bayramın tek varisi olduklarına şüphe ile bakmamak mümkün değil. Elimizdeki gerçeği beğenmeyerek, Firdowsi gibi bazı İranlı ve onun yanında bazı Arap yazarları esas almak; telaştan, kendisine güvensizlikten doğan bir şaşkınlıktan başka ne ile izah edilebilir? Kürt Araştırmacılar'ın, bütün marifeti kitabında 'Kürt' kelimesini geçirmek olan, bir değerli yazarı göklere çıkarıp esas almayı ne zamana kadar sürdüreceklerini kestiremiyorum. Fakat bununla Firdowsi'nin ve onun gibilerin tamamen gözardı edilmesi gerektiğini tavsiye ediyor değilim. Firdowsi gibi yazarlar bize, Newroz'un tüm figürlerini vermekle aslında çok büyük bir hizmette bulunmuşlardır. Bunun yanında, bilhassa Firdowsi, menkibeyi de' 'Newroz' kelimesini kullanmadan, dikkatle vermiştir. Ayrıca 'Kürt' kelimesini kitabında geçiren en eski yazarlardan biri de Firdowsi'dir. Bu da çok önemlidir. Kürt-Newroz bağlantısını, sadece Newroz'un figürleri bağlamında da olsa, ortaya koyan en eski yazarlardan biri olmak gibi bir değeri de vardır. Bunlar çok önemlidir. Ama yine de sadece bu ve benzeri metinlere bağlı kalma tembelliği Kürt Araştırmacıları'nın ürünlerini okuyan bilim çevrelerini hayal kırıklığına uğratmamıştır desem yalan olur.

 Ben bu araştırmamı başlıca Avesta'ya, onun tamamlayıcısı olan Pehlevice din kitaplarına,antik Grek Yazarları'na, Pers Yazıtları'na ve bunları ter dökerek yorumlayan Batılı bilim adamlarının yapıtlarına dayattım. Bunun yanında, sırf bazı tarihi gerçekleri hatırlatmak için, Med Tarihi yazarlarına da başvurdum. Ayrıca biraz da Mani Dini'ne eğilen kaynakları kullandım.

Faydalı olacağı inancıyla.

M Sirac Bilgin

Mart-2000