Kitaplarım - Mitolojik ve tarihi gerçeklerin isiginda Newroz


beşinci bölüm

newroz'un kozmogoni açısından incelenmesi

Yukarıda, Medya'da şekillenen dinin temellerinin, evren ile insan arasında var olduğu düşünülen bağ çerçevesinde atıldığını kaydetmiştim. Medya'lı rahiplerin, yani Magular'ın eseri olan ve başlıca Avesta'da, Özellikle Genç Avesta'da şekillenen Med Mitolojisi'ne göre Evren; ”Makro Kozmos” iken, insan onun minyatür bir kopyasıdır ve ”Mikro Kozmos” olarak kabul edilir (bkz; Iranian Bundahişn, pp 189-196 ve Ulema-i İslam). Bu mitolojinin temelinde Evren ve insanın, Kötü'ye karşı savaşın birer aracı olarak İlahi Sonsuz Işık'tan yaratıldığı konsepti yatar. Yani insanlar İlahi Sonsuz Işık'tan; ruhsal 'bölgelerini' ve kötü ile bulaşmış olmasına rağmen vücutlarının temelini alırlar. Buna göre, Kötü'yü Zodiak Takım Yıldızları şeklinde gördüğümüz kendi 'Kamara(sı)=kemer'i ile içine hapseden Evren'in; yıldızları, Ay'ı, Güneş'i veya gezegenleri, 'vücudunda' yerleşmiş olan Kötü'ye (Angra Mainyu'ya) karşı birer savaş aracı olarak taşır. Aynı şekilde; bedenlerine sızmış olan Kötü'yü, hayatları boyunca sadece yıkandıklarında ve uyuduklarında açtıkları kemerleri sayesinde, içlerine hapseden insanlar da, çeşitli organları vücutlarında Kötü'ye karşı birer mücadele aracı olarak taşırlar (mesela kalb gibi). Zerdüştiler'de kemer, Kötü'yü vücuda hapsettiğinden dolayı, dinsel açıdan çok önemlidir (Vendidad). Kemer sahibi bu iki varlık, yani İnsan ve Evren biribirlerini karşılıklı olarak (evet karşılıklı olarak) etkilerler. Zarathuştra Dini'ne göre Evren'de cereyan eden kozmik değişimler tesadüfi değildir. Ayrıca orada oluşan her değişimin insanların hayatlarında bir karşılığı vardır (ve vice versa).

'Güneş, Aşa'nın saptadığı düzen sayesinde, Dünya'nın etrafında dönerken' oluşan gece, gündüz ve mevsimsel değişiklikler bunlar arasındadır. İşte bizim bir de bu yönüyle ele alacağımız Newroz'un, Genç Avesta'da ve bu Avesta'nın şu anda kayıp olan kısımlarından zamanında yararlanılarak oluşturulan Zerdüştiler'in diğer dini kitaplarında yer alan mitolojik belirlemeler iyice kavrandığında kozmogonideki yeri anlaşılır. Böylece Newroz'un sadece İrani Halklar'a, İrani Halklar arasından ise -bilimsel hata payı bırakaraktan- tam bir şekilde Medler'e has olduğu, Pehlevi dilinde yazılan dini kitaplardaki bazı tersliklere rağmen, daha iyi anlaşılır. Daha önce de delilleri ile birlikte geniş ölçüde izah ettiğimiz gibi, Genç Avesta ve Pehlevice yazılmış olan Zerdüştiler'in kutsal kitaplarında şekillenen Mitolojik kavramlar, onları geliştiren Magu denilen Medya'lı din adamlarının söz konusu dini kitaplara yerleştirdikleri kavramlardır. Bu saptama diğer bazı ulusların da, başka anlamlar yükleyerekten, yılın aynı dönemini kutlamaya değer buldukları gerçeği ile çelişmez. Bunu yukarıda incelemiştik. Ama yineleyelim; onların kutlamalarına yükledikleri anlam, Med Halkı'nın ve o halkın torunlarının Newroz'a yüklediği anlamla asla bağdaşmaz. Newroz, Newroz (Nava Roaca) olarak Medler'e ve onların torunları olan Kürtler'e özgüdür.

***

Zerdüştiler yılı kalın çizgileri ile iki bölüme ayırırlar. Yani Genç Avesta'nın yaratıcıları olan Medyalı Magular; bahar equinox'u (gündüz ile gecenin eşitleşmesi)) ile güz equinox'unun böldüğü iki ana yıl bölümü veya mevsim tasavvur ederler. Yılın bu iki ana bölümü, üçer alt mevsim içerir, ki bu mevsimlerin arasında aşağı yukarı ikişer aylık birer interval bulunmaktadır. İşte buna göre; her biri için dinsel birer kutlama, gahambar (pehlevice; gâsânbâr), öngörülen bu altı mevsim boşuna değildir. Her mevsimsel festivalin, gahambarın, kozmogoni açısından bir anlamı vardır.

Peki ne anlama gelir Gahambar? Bu kelime için bir çok tarif geliştirilmesine rağmen, en güçlü tarifi K. R. Cama'nın yaptığını görürüz. Buna göre; gahambar, kelime olarak iki ayrı sözcüğün birleşmesinden oluşuan bileşik bir isimdir. Gaham-, 'Gathalar'ın (yani Zarathuştra'nın orijinal ayetlerinin) okunması' anlamına gelir. -bar ise tıpkı 'septem-ber, Decem-ber' vs deki 'ber' de olduğu gibi 'vakit' anlamına gelir, eğer zaman içindeki değişimi de hesaba katarsak, Kürtçe'deki (Kurmanci'deki) 'berê (?)=zamanın (eski hali?)=...den önce' (berê kû ez werim) kelimesi bu -ber kelimesini hatırlatmaz mı? Tıpkı Kirdk~i'deki 'vêrî' kelimesi gibi. Dilcilerimize iyi bir sorudur bu. Kelimeyi tam olarak tarif edersek; 'Gathalar'ın söylenme (terennüm edilme) zamanı' gibi bir tarife ulaşırız.

Gahambarlar hem mevsimsel ve tarımsal yönleri olan kutlamalardır, hem de kozmogoni'de karşılıkları vardır. Kozmogoni açısından gahambarlarla kutlanan mevsimlerin başlangıç günleri (her mevsim için beş gün); evrenin, dünyanın, bitki ve hayvanların ayrı ayrı olmak üzere (insanlar dışındaki) canlı türlerinin ve insanın oluşumu ile sıkı ve kopmaz bağlara sahiptir. Bunun yanında hayvanların, tarımın durumu, mevsimlerin durumu ile de kopmaz bağlarını buluruz.

İlk Gahambar, Newroz'dan 41 gün sonra, Nisan Ayı'nın 30'unda başlayan Maidyozaremya'dır. Bu bahar ortası bayramıdır (Peh; Gosno-i vahar=bahar bayramıdır). Festivalin kutlanmaya başlandığı 30 Nisan'da (Aşa Vahişta Ayı'nın 2. günü) gökyüzünün yaratılmaya başlandığına inanılır. Ahura Mazda'nın altı önemli yardımcısından biri olan Xşathra Vairya'ya adanmıştır. Xşathra Vairya Göksel Hakimiyet, dinin hakimiyeti anlamına da gelir. Görüldüğü gibi gökyüzünün yaratılması ile onu temsil eden Ameşa Spenta (Siz bunu altılar olarak anlayınız) arasında kopmaz bağlar kurulmuştur. İşte Aryanların tek bahar bayramı budur. Türkiye'de bilim adına resmi ideolojiyi doğrulayan konseptler üreten bazı 'araştırmacı-yazar' ve 'profesör' ünvanlı zatların iddialarının aksine, Newroz'un bahar bayramı olmakla direkt ilgisi yoktur. Zaten bu tür 'bilim adamları', yok sayamadıkları ve yasaklamalara rağmen ülkelerinde birileri tarafından kutlanan her bayram veya günü, resmi ideoloji adına yozlaştırmakla görevli birer maaşlı memurdan başka bir şey değildirler. Yozlaştırmayı kolaylaştırmak için maaş alana, herkes bilir ki, bilim adamı denmez. Bilinir, bu memurlar bir ara 1 Mayıs Dünya işçileri Dayanışma ve Mücadele Günü'nü de 'bahar bayramı' olarak ilan etmişlerdi. Kutlanmasını engelleyemeyince bu kez bir askeri darbe ile bu şekliyle bile bayramı yasakladılar. Ama 1 Mayıs hala olduğu yerde duruyor.. Neyse biz konumuza dönelim: Kuzey Avrupa'da yukarıda zikrettiğimiz bahar ortası bayramı başka bir ad altında (Valborg) ve aynı takvim gününde kutlanır. Bu dini bayram sırasında İskandinav Ülkeleri'nde büyük ateşler de yakılır.

İkinci Gahambar; Maidyoşem= yaz ortası bayramıdır. Altılardan Haurvatat'a (bu ad; Vücutsel Bütünlük, Sağlık anlamına gelir) adanmış olan bu festival sıcakların artık tamamen hakim olduğu, en uzun günün yaşandığı bir zaman kesitine rastlatılır. Bu bayram boyunca suların (göksel ve yersel) yaratıldığına inanılır. Anahita adlı tanrı veya Zerdüştiler'in meleği bu suları dünyaya taşımakla bereketi de getirmiştir. Haziran ayının sonuna doğru (Tiştrya Ayı'nın 4. günü) kutlanmaya başlanan bu bayramı, üç gün farkla (26 Haziran) ve aynı adla İskandinav ülkelerinin halkları da aynı adla kutlarlar, ki bu da ilginç bir köprüdür. 29 Haziran, suların yaratılmaya başlandığı gün olarak kabul edilir.

Üçüncü Gahambar; Paitişya, hasat mevsimi bayramıdır. Bu festival 12-16 Eylül günleri (Xşathra Vairya Ayı'nın 6. günü ile 10. günü) arasında kutlanır. Dikkat ediniz, bu festival, güz equinoxuna çok yakındır. Bundan dolayı Mithra'ya adanan Mithra Kana festivali ile de çakışır. Zerdüşti inancına göre 12 Eylül'de yerin yaratılışı başlamıştır. Bundan dolayı altılardan Ahura Mazda'nın Yeryüzü ile ilgili yardımcısı, Spenta Armaiti'ye adanmıştır.

Dördüncü Gahambar; Ayathrima, Hayvanların gebe kalması ya da ahırlara kapatılması bayramıdır. Bu festival 12-16 Ekim günleri arasında kutlanır. 12 Ekim'de (Mithra Ayı'nın 7. günü) bitkilerin yaratılması başlamıştır. Festival bu bakımdan hem bitkiler'in yaratılması hem de hayvanların ahıra kapatılması dolayısıyla kutlanır. Altılardan Ameratat'a (bu ad; Ölümsüzlük anlamına gelir) adanmıştır. Bu festival, Yahudiler'e, peygamberlerinden biri olan Ezra tarafından, M.Ö. 397'deki Filistin'e dönüşünden sonra 'Çadır Bayramı' şeklinde kabul ettirilmiştir. Şunu bir ek bilgi olarak sunalım ki, Ezra'nın dönüşü ile Yahudileik'te devrim niteliğinde bir değişim yaşandığını bir bilgi olarak sunalım. Bu olgu, O'nun kaleminden çıkan 'Old Testament'in ilgili bölümünü, Tevrat'ın diğer bölümleri ile mukayese ederek rahatlıkla izleyebiliriz. Görüldüğü gibi Yılın sadece birinci ucundaki bayram değil, diğer ucundaki bayram, Mihrican da tıpkı Newroz gibi sınır tanımamış olan bir Zerdüşti bayramıdır.

Beşinci Gahambar; Maidyo yairya (yıl ortası bayramı) bayramıdır. 26-30 Aralık ya da 31 Aralık-4 Ocak günleri (Dadv Ayı'nın 16. ile 20 günleri) arasında kutlanır. Zerdüşti inancına göre bugün hayvanların yaratılışı başlamıştır. Altıların en önemlilerinden biri olan Vohu Manah'a (bu ad; İyi Düşünce anlamına gelir) adanmıştır. Bu bayram ayrıca Ermeniler'in etkisiyle, Mithra'nın doğum günü olarak takriben milat yıllarında Roma'ya geçmiş ve orada da aynı amaçla kutlanmaya başlamıştır. Söz konusu bayram, Hristiyanlığın kabulundan sonra; Noel Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Hristiyanlar, 26 (doğrusu 24) Aralığı Mithra'nın doğum günü yerine Jesus'un (Mesih, İsa'nın) doğum günü olarak kabul etmişlerdir.. Altıncı Gahambar ise bizim için önemli olduğundan belli bir girişten sonra onu da anlatacağız.

***

İranlılar, dünyada kendi alanlarında saygı duyulan bazı araştırmacılar'ın iddialarına göre, Mısırlılar'dan ödünç aldıkları ve kendi mitolojilerine uyarladıkları bir takvim kullanırlardı. Bu takvimde, yılın oniki aydan oluştuğu, her ayın otuz gün sürdüğü kabul edilirdi. Buna göre yıl 360 gün olmalı. Fakat yılın sonuna 5 artık gün (Gatha Günleri) eklerlerdi. Bunları da ekleyince bir yılın uzunluğunu bulmuşlardı; 365 gün. Oysa, İranlı olmalarına rağmen, Avesta'ya inananların Persler'den ayrı bir takvim kullandıkları Taqizade (1938) tarafından epey inandırıcı bir şekilde ortaya konulmuştur. Zaten hiçbir ciddi din, kutlanacak günleri saptama açısından da olsa takvimsiz olamaz. Bu ay takvimi olur, güneş takvimi, farketmez. Ciddi ve evrenle ilişkili olarak oluşmuş olan Zarathuştracılık gibi bir din ile takvim ayrı düşünülemez. Çünkü bu dinde her şey evren, mevsimlerin değişimi ve insan merkezli olarak saptanmıştır. Avesta'nın üstünde yükseldiği mitoloji, tümüyle astronomiyi temel alır. Mesela 'mevsimlerin doğru dönüşmesi, gece ile gündüzün ard arda gelmesi, evrenin doğru işlemesi' ile görevli Aşa vahişta gibi bir figür, takvimsiz bir dinde ne fonksiyon görebilir ki?

Avesta inancına sadık İraniler'in kullandıkları takvim ile eski Mısır ve Pers takvimi arasında büyük bir fark var; yılbaşı.. Bildiğimiz en eski Avestik takvime göre yılın ilk günü Farvardin Ayı'nın ilk günü (21 Mart) olurken, diğer iki takvime göre ise Kasım-Aralık arası. Persler'in Kasım-Aralık ayları arasında bir ateş festivalleri (Sada) vardı. Bir hatırlatmada daha bulunalım: Herodot'a (III.90) göre; Darius, Kilikyalılar'dan vergi olarak her yıl 360 at alırdı, yani yılın her günü için bir at. Bu da gösteriyor ki, Darius döneminde bile Persler, Babil Takvimi'ni kullanıyorlardı. İster orjinal olsun, ister Mısır'dan alınsın, en başta söz konusu ettiğimiz takvim, magular'ın şekillendirdikleri Genç Avesta'nın bütün önemli günlerini yerli yerinde taşıyordu.

Yılın ilk günü 21 Mart, ilk ayı ise "Fravartîn"dir. Bu aydan itibaren Makro Kozmos'ta "Âsmân=Gökyüzü" yaratılmaya başlanmıştır (Bund.I, 25). Bu, yaratılan dünyasal ilk figürdür. Bundan önce ise, yaradılışa hazırlık olmak üzere hava (Vayu) ve göksel ateş (Athar) yaratılmıştı. Bunun Mikro Kozmos'da bir karşılığı yoktur, daha doğrusu bunlar Mikro Kozmos'un oluşacağı malzemelerdir. Nisan ile Mayıs arasında 'Aşa Vahişta', Mayıs ile Haziran arası "Haurvatat" aylarıdır. Bu aylar boyunca Makro Kozmos düzeyinde "Âpân=Sular" yaratılırken, Mikro Kozmos için çok önem arzeden toprak oluşur. Yaradılışın bu aşamasında, Gök ile yerin arasına yıldızlar'ın, ayın güneşin ve gezegenlerin yerleştirilmesi ile Makro Kozmos tamamlanmıştır. Haziran ile Temmuz arası 'Tir', Temmuz ile Ağustos arası 'Ameratat' aylarıdır. Bu aylar boyunca 'Zam=Yeryüzü' yaratılmıştır ve sular bulanıklıktan kurtularak berraklaşmışlardır. Ağustos ile Eylul arası 'Xşathra', Eylul ile Ekim arası 'Mithra' aylarıdır. Xşathra ve Mithra ayları boyunca dünya; yaratılmışlar için yürünebilir hale gelir. Mithra ayı ayrıca ilk canlılar olan 'Urvar=bitkiler'in yaratıldığı ay olarak da çok önemlidir ve Cautopades veya güz equinox'u (gece-gündüz eşitliği) da bu mevsimdeki Mithra Ayı'ndadır (21 Eylul). Bundan dolayı İrani Uluslar bu ayın ilgili günlerine çok önem verirler ve büyük bir bayramla kutlarlar (Mihrican Bayramı).

Yılın ikinci yarısı; Ekim ile Kasım arasındaki Âpân ayı ile devam eder. Bu ay ”Gauş Spenta=Erdemli Sığır”ın yaratıldığı aydır. Bu ay boyunca ayrıca bitkiler yapraklarını, renklerini ve kokularını arzederler. Kasım- Aralık arası; Athar, Aralık- Ocak arası; Dadv, Ocak- Şubat arası; Vohu Manah, Şubat-Mart arası; Spenta Armaiti aylarıdır. Bu süre boyunca yaratılmışlar, kışı karşılamak için eğitilmişlerdir. Onlar kış boyunca karşılaşacakları güçlükleri anlamış ve onu karşılamak için hazırlıklar yapmışlardır.

İrani kavimler, yılı ikiye bölen iki equinoxu, bahar ve güz equinoxlarını birer bayram olarak kutlarlar. Bunlardan Bahar equinoxunda kutlanan Newroz'un kurucusunun Mitolojik figür Yima, güz equinoxunda kutlanan Mihragan'ın (Mithrakana=Mihrican'ın) adandığı tanrının Mithra olduğu Oxford'dan Prof. Zaehner (1961) tarafından kaydedilir. Biz Newroz ile ilgili figürleri ve menkibeyi bir bütün halinde göz önüne getirdiğimizde, bu ulusal güne Yima'nın katkısını unutmuyoruz, fakat kutlamalarda asıl rol oynayanın Threataona olduğu gün gibi açıktır. Her şeye rağmen kozmogoni açısından Zaehner'in bu görüşüne değer vermek gerekiyor. Çünkü Yima ve Mithra'nın ikisi de güneşle ilgilidir. Bu iki bayram da, kozmogoni açısından güneşin hareketleri ile ilgilidirler. Yima yeryüzünde 'parlaklığı güneşi olan' kral olarak bilinir. Yima'nın aldığı Xşaita lakabı güneşi bir parlaklığı anlatır. Kısaca yersel kral Yima, yersel güneş, Mithra ise göksel güneşin efendisi olarak bilinir. Bundan dolayı Bir tarafta Mithra'ya adanan bir Mihrican Bayramı varken, neden 'onun ikizi' gibi görünen Yima'ya diğer uçtaki bayram adanmasın diye sorulabilir. Okuyucuların bu teoriyi de bilmelerinde fayda mülahaza ettik. Fakat Mary Boyce Newroz'un Aşa Vahişta'ya adandığında ısrarlı (1981). Aynı görüşü 'Zoroastrian Studies' adlı yapıtta da görebiliriz. Çünkü Aşa Vahişta, Athar'ın sahibi veya kendisi olarak kabul görür.

Profesör Zaehner'in bir saptaması çok önemlidir (bunu İngilizcesi ile verelim): 'The feast of Nôrûz survives as the greatest by far of all the national holidays in Iran even now becouse it is genuinely national...' Yani kısacası Newroz, İranlılar'ın en büyük ulusal bayramlarıdır. Daha da açalım; Newroz'a; içinde Kürtler, Beluciler, Gilaniler ve Farslar'ın vs yer aldığı Aryan kökenli eski İrani Kavimler hariç hiç kimse sahip çıkamaz. Biraz sadeleşti değil mi? Burada Aryani İran'ın tümü kastedilir. Çünkü bu kavimlerin tümü bir zamanlar Zerdüşti idi ve Newroz'u kendi anladıkları dinsel motifle kutluyorlardı. Avesta'nın ruhunu incelediğimizde ise bu bayramın, Kürtler'in kutladığı şekli itibariyle İrani halklar arasında özellikle Med kaynaklı olduğunu daha önce delilleri ile ortaya koymuştuk (bkz. Newroz figürlerinin yukarıda arz ettiğim coğrafi konumları). Bu, aynı zamanda İrani Halklar'ın ayrı anlamlar yükleyerekten kutladıkları iki ayrı tip Newroz bayramının söz konusu olduğunu gösterir. Birinde; krala hediyeler gönderilen ve bağlılık gösterileri yapılan resmi Newroz, diğerinde ise direniş ve zaferin temsil edildiği Medyalı Newroz.

***

Newroz festivali ile iliştirilen kozmogonik olgular Spenta Armaiti ayının 26'sından itibaren başlayan büyük kutlamalar zinciri ile işlemeye başlar ve 5 Gatha günlerini de kapsayarak sürer. Bu bir gahambardır. Diğerlerinin iki misli uzundur. Tam on gün sürer. Bu uzun Gahambar'ın adı; Hamaspathmaedem'dir (ismin anlamı belirsizliğini koruyor). Tanrı Ahura Mazda'nın kendisine ve Tanrı'nın kendisinin de oluştuğu öz olan Spenta Mainyu'ya adanmıştır (Boyce, 1979, 1984). Med Mitolojisi'nin dayandığı ve Avesta'da şekillenen inanca göre bu gahambar boyunca; her varlığın ruhunun numunesi olarak tarif edebileceğimiz Fravaşiler dünyaya doluşur ve ardından Gatik günler boyunca fravaşilerin dünyaya yayılmaya devam etmesi ile insanın yaratılışı sürer. Bilindiği gibi Gatik günler, Gathlar'a adanmış günlerdir. Spenta Armaiti Ayı'nın son beş günü ile Gatha günlerinin tümü, yani on gün, bu son festivalin günleri oluyor. Gathalar, Avesta'da, Zarathuştra'ya Ahura Mazda tarafından vahy edildiği farz edilen, bilimsel saptamalara bakılırsa peygamberin kendi eseri olan bölümlerdir. En son gün yılın bitimidir. İşte bu bitiş noktası Newroz'dur. Newroz'un kozmogoni açısından yaşattığı gelişmeler şunlardır.

Birincisi; Takvimin kutsal Gatha Günleri boyunca en üstün varlık olarak kabul edilen insan yaratılır. İnsanın yaradılışı bu günlerin sonuncusunda, yani Newroz günü tamamlanır (Modi, 1922). Hamapathmaêdêm denilen bu kutlama günlerinin sonuncu sadece bu sebeple de olsa kozmogoni açısından çok önemlidir. Buna yukarıda da işaret etmiştik. Burada şunu açıkça bileceğiz ki, ateş ve fravaşinin insanların ruhu ile ayrılmaz bağları vardır. Bundan dolayı Newroz Gecesi'ne (20/21 Mart gecesi) bu iki mitolojik figürün de yaratılmasının rastlatılmış olması mantıkidir. Konuya değinen araştırmacılar insanların önce ruhlarının, yaratıldığında hemfikirdirler. Zaten bunu Bundahişn'den açıkça okuyabiliriz:

(Bund; XIV, 4): 'Şöyle söylendi: 'hangisi önce yaratıldı; ruh mu, vücut mu? …Ve Ahura Mazda söyledi ki yaratılan için ruh önce, vücut sonra geldi (yaratıldı), o (ruh) eylem gerçekleştirsin diye vücudun içine yerleştirildi, (yani) vücut sadece eylem için yaratıldı'.'

Çok karmaşık bir süreci izleyerek ve muhtelif bölgeler halinde oluşmuş olan ruhun en belirgin parçası olan fravaşi söz konusu gahambar boyunca yaratılır (insan ruhunun bölümleri; urvan=insan tenini şekillendiren bilgileri içeren ruhsal bölümdür ki modern tıptaki genetikle karşılaştırılabilir, deana=vicdan, jan=vatu adlı nefes, cinsel arzu ve meni üçlüsünden oluşan ruhun çoğalma içgüdüsü ile ilgili bölümü, baodho=algı ve faravaşi=cedlerin ezelden varolan ruhu). O gece tamamlanmış olan ruh, vücut ile birleşir. Bu inanç, kuzen halkın dini, Hinduizm'de Yima'nın yaratılan ilk insan olması ve Newroz'un ona adanması ile de sabittir.

İkincisi; Kutsal Ateş bu gece yaratılmıştır. Bu ateş çok çeşitli fonksiyonlar icra etmek üzere yaratılmıştı. Bu fonksiyonlardan ilki; Vohu Manah'ın, kendi 'İyi işlemi' ile yarattığı bir ateşin, 'dünya ışığı'nın, aydınlatma görevini yerine getirmesidir. Zafer ateşi veya diğer adıyla Kava Ateşi ise insanların sahip olduğu; 'kötü'ye karşı mücadele ve zafer' azmini ifade edecekti. Bu ateş de aynı günün gecesi (veya 20/21 Mart gecesi) dünyaya inmiş veya daha önce bahsettiğimiz Varathraghna tarafından indirilmiştir. Deana ateşi ise insanların vicdanı olacaktı. Ayrıca hayvanların vücudunun yakıtı da ateş olacaktı. Bunlar gibi, daha önce saydığımız beş ateş türünün dördü bugün yaratılmıştır. Birincisi ise yani 'Anarg roaca= sonsuz ışık' ise inanca göre zaten ezelden beri vardı. Demek ki dürüst insanların (Aşavanlar'ın) vicdanı ve mücadele ile zafere kilitlenmiş olan ruhundaki ateş bugün yaratılmış veya yer yüzüne inmiştir (ayrıca bakın yukarıda, Athar Bölümü). 

Üçüncüsü; bu gece insanların ölmüş cedleri evlat ve torunlarını ziyaret etmek için torunlarının evlerine geri dönerler. Ölen cedlerin soylarından gelenleri tekrar ziyaret etmeleri eski bir Aryan inancıdır. Bu inanca göre evinden ölü çıkan Aryan aileleri, o ölünün cennete gitmesi için belli bir süre sırf onun için kurban keserlerdi. Fakat ölülerinin artık güvencede olduğunu kabul ettikten sonra bu kez aile geçmişlerindeki tüm ölüler için bir tek kurbanı. o da Newroz'da olmak üzere keserlerdi. İnanıldığına göre yılın son gecesi gün batımında ölüler, soylarından gelenleri ziyarete gelir, ertesi sabah gün batımından önce evi terkederler (Boyce, 1979). Ölülerin şerefine o gün evin ateşi daha bir gür yakılırdı. Bu inancın izleri, Alevi Kürtleri'nde de görülür. Dersim'in bazı yörelerinde, Newroz gecesi adeta bir ocak ateşi yarışına girişirler. 'Kimin ateşi bacadan görülecek', 'hangi evin ateşi daha gür çıkacak', 'hangisinin alevleri daha yükseklere tırmanacak' diye ha bire harlarlar ocağı (Çem, 1995).

Dördüncüsü; bu gece aydınlık karanlığı yener, yani günün uzunluğu geceyi geçer. Bahar kavuşumu da denilen bu gün hemen hemen tüm insanlığın vaktin birinde kutladığı bir gündür. Fakat Zerdüştiler'in bu aydınlığa yükledikleri anlam değişiktir. Burada söz konusu olan karanlık, Aji Dahaka'nın Aryan Yurdu'na kral olmasından sonra başlayan karanlıktır. Bilindiği gibi Yima, saldığı ışığı ile yeryüzünü aydınlatıyordu. Fakat iç ihanet ile birleşen yabancı, Babilli Dahaka onun aydınlığını yok etti. İşte o gece kazanılan zafer ile yabancının Threataona tarafından yenilmesi, aydınlığı geri getirmişti.. Burada kastedilen aydınlık, bir yönüyle o aydınlıktır.

Beşincisi; aynı gece (20 Mart'ı-21 Mart'a bağlayan gecelerden birinde), Zarathuştra tüm sorularına cevap bulmuş olarak Sabalan Dağı'ndan inmiş ve peygamberliğe giden yolda en önemli adımını atmıştı. Bunu Zat Spram'ın sécme eserlerinde şöyle izleyebiliriz (Zat Sparam; Chapter XXI, 1): 'Zuhur etmesinin otuzuncu yılını geçtiğinde, Spendarmat (Spenta Artmaiti) Ayının, Aneran günü; o Gasnoi vahar'ın kutlanmakta olduğu yere doğru yürüyüşe geçti, yeni yıl gününden 45 gün sonra (oraya vardı).'

Burada bahsedilen Spenta Armaiti Ayı, Med takvimi'nin son ayıdır. Aneran günü ise son günü.. Yani tam da Newroz ateşinin yakılacağı gece. Bu inanç bir çok bakımdan Newroz'u Zarathuştra düşüncesi takipçileri açısından daha da önemli kılar. Böylece Newroz, Zerdüşti geleneğine yedinci gahambar olarak geçer. Bağımsızlaşır.

Zoroastrian Studies; K.R. Cama Oriental Institute Bldg.nin başlıklı bir yayında; Zarathuştra'nın bugün ilk vahiyi aldığı ve bu festivalin bundan dolayı doğrudan doğruya Zarathuştra ile başladığı kaydı düşülmüştür. Bu açıdan olaya bakanlar için bu kayıt  ilginçtir.

Altıncısı, ki bunu öncelikle çok net bir şekilde Mary Boyce'de yakaladım; Newroz günü, kıyametin koptuğu gün olacaktır veya dünyanın Kötü'den kurtulduğu gün. yani bu gün, dürüstlüğün nihai zaferini kazandığı gün olacaktır. Kötü, Angra Mainyu (Ahriman) ebediyen yok olacak, dünyanın rehabilite olduğu yeni gün başlayacaktır.. Aynı konuda görüş bildiren Zoroastrian Studies adlı incelemenin yazarı, Newroz'un, aydınlığı temsil eden güçlerin, karanlığın güçlerini sembolik olarak alt ettikleri (edecekleri) bir gündür (gün olacaktır) der. Aynı yazar ölümden sonraki dirilişin bugün gerçekleşeceğini kaydeder. Bu da Kürtler'in Newroz Menkibesi'ne çok uygun düşer. Kötü'ye, Kötü Dahak'a ve sonraki Dahaklar'a, karşı nihai zafer kazanılmış, dünya 'rehabilite' edilmiştir. Artık ebedi hayatın başlama günü olacaktır o. Zerdüştilik'te, her şey başladığı noktada biter. Hayat Newroz'da başladığına göre orada yeni bir form, ebedi hayat formunu almak üzere orada bitecektir. Bu sonsuz ışıktan oluşup, sonsuz ışığa, Tanrı Ahura Mazda'ya dönmek, tanrı ile yeniden birleşmekle aynı şeydir. Xallac-ı Mansur'un 'en el haqq' dediği gibi..

Yedincisi, 20/21 Mart gecesi, Angra Mainyu'nun, Ahura Mazda tarafından Kötü'ye karşı mücadele amacıyla yaratılan tüm iyi varlıklara saldırdığı gecedir. Mitolojiye göre, Ahura Mazda, kendisinin de mekanı olan 'Sonsuz Işık'tan oluşan İyi'nin mekanını, Angra Mainyu'nun bir gün fark edeceğini, buraya saldırıp kendi kötülüklerini onlara taşıyacağını biliyordu. Bunu engellemesi gerekiyordu. İşte yaradılış bu amaçla başlatıldı. Mitolojiye göre yaratılan her şey aslında İyiler'den oluşuyordu. Bu yaratıklar Kötü'ye, Angra Mainyu'ya karşı mücadele amacıyla yaratılmışlardı. Yaradılış tamamlandığı anda Angra Mainyu bunu fark etti. Saldıracaktı. Ahura Mazda zaten bunu bekliyordu. Buna göre Kötü yaratılan Evren'e saldıracak, onun içine girecekti. O Evren'in içine girdikten sonra Evren bir kemer gibi onun üstüne kapanacak, içeride hapsedecekti. Böylece sınırlı bir mekanda, Sonsuz Işık'tan oluşan tanrının mekanının dışında İyi ile Kötü'nün kıran kırana mücadelesi başlayacaktı. İnsan bu mücadelede merkezi yer kaplamalıydı.

Bundahişn, Kötü'nün bu saldırısını şöyle anlatıyor (III-11): 'O (Angra Mainyu) gökyüzünün üçte-biri içine doğru  ilerledi ve gökyüzünden yere doğru bir yılan gibi (sürünerek) koştu. (III-12): Farvardin ayının Ahura Mazda günü (21 Mart Günü) akşama doğru saldırdı, o anda gökyüzü; bir koyunun bir kurt tarafından (dehşete düşürülmesi) gibi dengesini kaybetti, dehşet içinde bırakıldı.'

Aynı saldırıyı Zat Sparam'ın 'Seçme Eserleri'nde de okuyabiliriz. (Zat Sparam; chapter, 2.1): 'Ahriman'ın yaratılanlara saldırısı hakkında şu açıklamada bulundu: Farvardin Ayı'nın Ohrmazd Günü (Ahura Mazda Günü, yani birinci gün, newroz günü), akşam vakti gökyüzünün sınırlarına dayandı..' Daha sonra bu kitapta da -daha geniş olmak üzere saldırı tasvir edilir.

Bundahişn'a göre, Angra Mainyu daha sonra sırasıyla bütün elementleri; havayı suyu, yeri ve ateşi saldırı hedefi olarak seçti. Bu elementlerden sonra bitkileri, ilk sığırı ve Gayo Maratan'ı (ilkel insan numunesini) saldırı hedefi olarak seçti. Pehlevilerin Gumecişn dedikleri her şeyin bir karışım haline geldiği safha böylece başlamıştı. Gündüzün ortası, gecenin ortası gibi karanlık hale gelmişti.. Dha sonra Newroz'u kutlayan insanlar o gece ateş yakmakla bu saldırıya karşı O'nu direniş sembolu olarak seçmeleri, Kötüye karşı topyekun mücadelenin bu gece başladığını farz etmeleri söz konusu.. Yani neresinden bakarsanız sıkı bir mücadele!

Birinci, altıncı ve yedinci kutlama sebeplerini bir arada incelediğimizde, Newroz'un dünyevi hayat için bir başlama ve bitiş noktası olduğunu görürüz. Ebedi hayat için ise Newroz mutlak başlangıç günüdür. Ayrıca iki son kutlama sebebine bakarsak, Kötü'nün dünyadaki hakimiyeti Newroz günü başlıyor, sonu da aynı güne rastlatılıyor. Fakat arada geçen süre kıyasıya bir mücadelenin geçtiği bir süredir. Kötü ile sürdürülen bu mücadele boyunca insan asla uzlaşmacı bir yol izleyemez. Böylesi bir yola sapan kişi öldüğünde bunun cezasını cehennemde (Kötü'nün Evi'nde) çekecektir. Ayrıca Newroz, insanın ebedi hayattan, yani Tanrısal Sonsuz Işık'tan dünyevi hayata geçildiği ve dünyevi hayattan ebedi Sonsuz Işığa tekrar dönüşuldüğü gündür. Kısacası; Tanrıdan gelinip tanrıya dönülen noktadır Newroz. En el Haqq günü..

Baladhuri'ye (M.S 851) göre, İslam istilası sırasında Araplara yenilen Azerbaycanlı Kürtler, bu bayramı kutlama özgürlüğünü korumak için onlara haraç vermişlerdir. Avesta'yı esas alırsak (ki bunun yazarları Med rahipleri olan Magular'dır) gerçek çizgileri itibariyle bu bayram sadece Medler'e ve onların takipçisi olan Kürtler'e hastır (Ama başka anlamlar yükleyerekten de olsa bu bayram Farslar tarafından da kutlanır).