Kitaplarım - Zarathutra- Gathalar


I. bölüm

gathalar ve gathalarda geçen bazı kavramlar

gathalar ve yazılı hale getirilişleri

Avesta'nın en önemli bölümü, ”Gathalar” adı verilen bölümüdür. Bu bölümün önemi, Gathalar'ın Zarathuştra'nın kendi öz deyişleri olmalarından ileri geliyor. Bilindiği gibi Bahdiniler (Zerdüştiler) Gathalar'ın 72 Yasna'dan oluştuğunu söylerler. Onların bu iddiaları, eldeki sayıları 17 olan gathaları 72'ye tamamlamalarından da bellidir. Orijinal Avesta'nın bu bölümü gerek tabii olarak kaybolması, gerek Akamenid (Pers) krallarının ve gerekse Büyük İskender'in emir ve saldırıları ile büyük bir kısmının tahrip olması sonucu elde sadece 17 bölümü (yasna) kalmıştır. Günümüze kadar yaşayabilen Gatha Yasnalar'ı ve adları şöyledir: 28. Yasna'ya kadar olan bölümler kayıptır. Yaşatılabilen bölümlerden birincisi 28.Yasna'dan, 34. Yasna'ya kadar olan bölümdür. Bu yedi yasnalık bölüme; ”Gatha â ahunavaiti” deniliyor. Arada bulunan 9 Yasna kayıptır. Bu kayıp bölümler sonradan ikmal edilmiş ve ”Gatha â heptangathi” adını almıştır, ki Zarathuştra'ya ait olmayan bu bölümlerin, kendisinin ölümünden sonra şekillenen Avesta'nın en eski bölümlerinden biri olduğu sanılıyor. Bir başka teoriye bakılırsa bu bölümler, Zarathuştra'nın yapıtı olan asıl Avesta ile paralel bir şekilde varlıklarını sürdürmüşler. Bir kaynağa dayanmayan bu ilginç teori, bu gathanın içeriğinin farklılığına ve antikitesine dayandırılıyor. Buna göre, Zarathuştra'nın yapıtı olan kutsal dizelerle eş zamanlı olarak yaşayan bu bölüm, bir başka Ahura Mazda dininin kutsal ayetleridirler. Medya'da yaşayan bu dinin mensupları olan Magular Zarathuştra'nın dinine iltihak edince onların kutsal kitapları da Avesta'ya uyarlanarak 35.'den- 42.'ye kadar ki kayıp yasnaların yerini doldurdular. 43. Yasna'dan itibaren Zarathuştra'nın terennüm ettiği yasnalar yine görülmeye başlanıyor. 43. Yasna'dan, 46 dahil, 46. Yasna'ya kadar olan Gatha'ya ”Gatha uştavaiti” adı verilmiştir. 47. Yasna'dan, 50 dahil, 50. Yasna'ya kadar olan bölüme; ”Gatha â spenta mainyû” deniliyor. 51. Yasna; ”Gatha â vohu xşathra ┠adını alırken, son olarak 53, Yasna'ya; ”Gatha â vahışta îstış” denildi. Orijinal 52. yasna ise kayıptır ve yeri sonradan Magular tarafından doldurulmuştur.

Gathalar'ın her biri ayrı birer metrik sisteme (vezine) sahiptirler ve şiir şeklinde düzenlenmişlerdir. Bunlardan Gatha ahunavaiti, her biri 16 heceden oluşan üçer mısradan ibaret ”ayet” olarak adlandırabileceğimiz bölümlerden oluşur. Bu Gatha'nın her bir mısrası, birinci kısmı 7, ikinci kısmı 9 hece olan iki kompartımandan oluşur. Gathaların dili çok eskidir. Bundan dolayı bunlar gramatik açıdan çok ilkeldirler ve anlaşılmaları zor olan yapıtlardır. İkinci Gatha olan uştavaiti, her biri onbir heceden oluşan beşer mısralık ”ayet”ler veya kıtalar halinde düzenlenmiştir. Bu gathanın mısraları da ortadan iki kompartmana bölünmüştür. Birinci bölüm bazan 4, bazan da 5 hecedir. Üçüncü gatha; yani ”Gatha â spenta mainyû” beheri genellikle onbir heceden oluşan dörder mısralık ”ayet”ler halinde sunulmaktadır. Her bir mısra tıpkı bir önceki gathada olduğu gibi 4+7 veya 5+6'lık ikişer kompartmana bölünmüştür. Dördüncü gatha, yani gatha â vohu xşathrem de dörtlükler halindedir. Bu gathanın her bir mısrası 14 heceden oluşuyor. 7+7'lik iki kompartman halinde düzenlenen bu gatha tek bir yasnadan oluşuyor. Bir önceki gatha gibi kendisi de tek yasnadan oluşan bu gatha dörtlü kıtalardan oluşuyor. Bu gathanın metrik sistemi oldukça değişiktir. İlk iki mısra 7+5, 7+4 ve hatta 10+5'lik iki kompartmandan oluşurken, son iki mısra oldukça karmaşık bir vezne sahiptir. Bu son iki mısra bazan 18, bazan 19, bazan da 20 heceden oluşuyor. 3. ve 4. mısralar, bir öncekilerden değişik olarak, üçer kompartmandan oluşuyor. Bu kompartmanlar 7+7+3, 8+6+6, 6+7+5, 8+6+5 vs gibi bir kompozisyona sahiptir.

***

Kimi araştırmacıların kanılarına bakılırsa, Gathalar'ın, Bahdin Rahipleri tarafından ezberlenerek Sasani Krallığı dönemine kadar bozulmadan taşındığı, bunların o zamana kadar asla yazılı hale getirilmedikleri varsayılır (Örneğin Fransız Peter Nau, 1927). Diğer bazı araştırmacıların kanılarına bakılırsa, Sasani egemenliğinin ilk üçyüz yıllık dönemindeki çalışmalar sonucu yazılı hale getirilen Gathalar, bu yolla günümüze kadar daha emin bir şekilde korunabilmişlerdir. Buna mukabil Avesta'nın ta başından beri yazılı hale getirildiğine dair de kuvvetli delillere sahibiz. Bu delillerin en önemlilerini bize yine iki kaynak sağlar; Zerdüştiler'in dini kitapları ve Grekler. Zerdüşti kaynaklarına bakılırsa, Tanrı Ahura Mazda tarafından Zarathuştra'ya indirilen veya vahyedilen Avesta onun tarafından Kral Viştaspa'ya verilmiştir. Bahdin'in ilk büyük azizi olan Viştaspa, teslim aldığı bu paha biçilemez kitabın yazılı hale getirilmesi görevini Jamaspa'ya vermişti. Jamaspa üstlendiği görevi yerine getirerek Bahdin'in ”Kelam-ı Qedim”ini 21 nosk halinde düzenlemiş ve 12.000 öküzün derisini kullanarak yazılı hale getirmiştir. Eser, İskander-i Romi tarafından tahrip edilinceye kadar böylece muhafaza edilmişti. Bu arada Zerdüştiler'in en emin dini kitaplarından biri olan Dinkard'da (4. Kitap) konu ile ilgili olarak Sasani krallarından I.Xosraw yönetiminin resmi bir açıklaması olan bir döküman yer almaktadır, şöyle: ”Darius'un oğlu Darius, Ohrmazd (Ahura Mazda) tarafından Zarathuştra'ya indirilmiş olan Avesta ve (onun bir yorumu olan) Zand'ın yazılmasına izin verdi. Bunlar iki adet olarak düzenlendi”. Bu yazılı (hale getirilmiş Kutsal) kitaplardan biri Şiz'de (şimdiki Ormiye), diğeri ise devlet arşivinde korundu. Bu açıklamada yer alan Darius, III.Darius'tur (Büyük Darius). Büyük Darius, İskender-i Rumi'nin İran'ı işgalinden önceki son Akamenid hükümdarıdır, ki M.Ö 300'lü yıllarda yaşamıştı. Theopompus'un tam da o sıralarda (M.Ö. 338) ”Zand kitaplarından yararlanarak” Zarauthuştracı düşünceyi çok iyi formüle ettiğini düşünürsek, bu olay daha bir gerçeklik kazanır.

Tevrat'ın Esra Bölümü'nde (Esra; 6, 1-2) Yahudiler'in dini yayınlar külliyesinin Ekbatan'daki kraliyet hazinesinde korunduğu kaydedilir. Bu, Medler ve Persler'in yazılı evrakı belli bir yerde tutma gibi bir geleneklerinin bulunduğunun bir işaretidir. Neden aynı şey Avesta için de söz konusu olmasın? Nitekim İskender'in ölümünden çok sonra Arsakid hanedanına mensup şahsiyetlerden Valaxş (Vologeses) özetle şöyle bir emirname yayınlar: ”İskender'in istilasından sonra tahrip edilen ve bu talandan arta kalan bölümleri tüm İran'da etrafa dağılan ve bozulmamış, saf parçalarından hazırlanan el yazması Avesta ve (onun yorumu olan) Zand, (İran'ın din adamları olan) Dasturlar tarafından yeniden ezberlenmeleri için bir araya getirilecektir.” Bu emirname, Avesta'nın İskender'den önce de ve onun tahribatlarının hafiflemesinden hemen sonra da yazılı hale getirildiğini, o sıralarda (yani İskender'den sonraki dönemde) Pehlevi dilinin İran'a hakim olmasından dolayı, Avesta'nın bu dildeki bir yorumdan ibaret olan Zand'ın da Kutsal Kitab'a eklenerek korunduğunu gösterir.

En nihai ve temelli Avesta'yı toparlama teşebbüsü, ”Papak'ın oğlu büyük kral Artaxşathr (Ardeşir)” zamanında gerçekleşir. Bu kral, Avesta'nın herhangi bir bölümünün (zihninde veya evinde) taşıyıcısı olan İran'daki tüm din adamlarını (dasturları ve maguları) sarayına davet eder. Ardeşir, bu dini erkana mensup şahsiyetler arasından, daha sonra Zerdüştiler'in tarihi bir azizi haline gelecek olan Tansar'ı ”Dasturların Dasturu” ilan ederek ona Avesta'yı yeniden toparlama görevini verir. Bu arada şöyle de bir emirname yayınlar: ”Den mazdesn (daena mazdayasniş= Mazda dini) ile ilgili tüm ders verir nitelikteki bilgi (ve materyal) bize teslim edilecektir”. ”Bundan böyle ülke içinde bu bilgilerin dışında hiç bir öğrenim faaliyeti ve bilgi bulunamayacaktır”. Bu emirname; Bahdin'in, yani Zerdüşt'ün dininin Sasaniler tarafından resmi din olarak kabul edildiğinin bir belirtisidir. En nihayet II. Şahpur (M.S 309-379) ve I. Xusrew (M.S. 531-579) dönemlerinde bu işin daha da ciddiye alındığını görüyoruz. Tansar'ın ve ondan sonra gelenlerin toparladığı Avesta 345.700 kelime içeriyordu. Ama bu kadar kelime içeren bu dev kutsal yapıttan da elimizde hiç bir nüsha yok.. Çağımıza ulaşan Avesta 83.000 kelime içerdiğine göre; Zerdüşti din bilginlerinin bahsettiği ana kitabın dörtte üçünün Arap istilası esnasında tahrip edildiği veya kaybolduğu gerçeğine varıyoruz. Bu arada şunu da kaydedelim ki; çağımıza ulaşabilen en eski elyazması Avesta bölümü, Vendidad'ın bir kopyasıdır. Çok ”genç” bir kopya olan bu yapıt 1205 yılından kalmadır.

Grek yazarları ise bize Avesta'nın bir zamanlar yazılı halde bulunduğunun ipuçlarını kısa pasajlar halinde verirler. Bunlar ayrıca Zarathuştra'yı hep Magular'a bağlarlar. Bunlar arasında özellikle; Ctesias, Eusebius'un alıntı yaptığı Cephalion, Moses of Khrone gibi yazarlar sayılabilir. Proklus, Zarathuştra'nın 70 dörtlüğünü topladığını ve bu dörtlükler hakkında yorumlar yazdığını bildirir. Ancak Proklus'un bu ”dörtlükler'e dayanarak geliştirdiği kaydedilen yorumları, günümüzün bilinen Avesta'sını hatırlatır tarzda değildirler. Bir diğer klasik yazar olan Prodikus, Zarathuştra'nın kutsal kitaplarına sahip olduğunu bildirir. Pausonias, Med rahipler sınıfına mensup olan Magular'ın ateş tapınaklarında barbarca bir dilde yazılmış bir kitaptan bazı ilahiler (veya anlaşılmaz şeyler) okuduklarını söyler. Bunların Gathalar olması kuvvetli bir ihtimaldir. Strabo Pausoniasın söz konusu ettiği ayinlerde (bu barbarca dildeki) ayetlerin okunmasının bir saat kadar sürdüğünü bildirir. Hermippus ise Zarathuştra'nın iki milyon satırdan oluşan kitaplarını incelediğini kaydeder. Theopompus bu dini kitaplardan yararlanarak, -sürpriz bir şekilde- Zarathuştra dinini mükemmele yakın bir şekilde açıklar. Onun ”Zend Kitapları'na” dayanarak M. Ö. 338'de geliştirdiği (veya bu tarihe yakın bir dönemde) Zarathuştracılık ile ilgili analizini Plutarch günümüze kadar taşır.

Fakat Grek yazarlarının yaptıkları bununla da bitmez. Onlar Zarathuştra'nın eserlerinden haberdar olduklarının delillerini direkt olmayan yollarla da verirler. Bu meyanda Aristotle, Dinon, Heraklides Cumanus ve Platon'dan bahsedilebilir. Bunlardan biri, Herodot'tan önce yaşadığı kesin olan Xanthus'tur. Xanthus, ”Zarathuştracılar'ın Logos”undan bahseder. Grekler, ”Logos”tan bahsederken, Zarathuştracılığın en temel kavramlarından biri olan Vohu Manah'ı kastederler (veya tarif ederler). Vohu Manah; Ahura Mazda'nın, evrenin, maddi dünyanın ve insanların sahip olduğu veya içerdiği ”İyi Düşünce”dir. Grekler bu kavramı olduğu gibi alarak kendi ”logos”larını geliştirmişlerdi. İşte Xanthus'un bahsettiği Zarathuştracı logos, Gathalar'ın en temel ögesi olan Vohu Manah'tan başka bir şey değildir. Böylesine bir kavramı bilmek ve bundan yararlanacak kadar hazmetmek için çok sıkı bir temasın sağlanmış olması gerektiğini düşünmek yerindedir. Bu da ancak yazılı belgelerle mümkündür. ”Grek Logosu”nun gelişmesi ve buna Zarathuştracı Magular'ın etkileri ile ilgili daha geniş bilgileri ilk çalışmamda tartıştığımdan dolayı burada daha fazla üstünde durma gereğini duymuyorum (bkz; Zarathuştra-1995). Tüm bunları bir arada gördüğümüzde Gathalar'ın bir zamanlar yazılı hale getirilmiş olduğunu düşünüyorum. Fakat ne bunun yazıldığı alfabe, ne de yazıldığı tarih belli değildir. Zaten bu dini kitabın yazılı hale getirildiğine dair daha kesin delillerin bulunduğu, Sasani dönemine ait Avesta'nın herhangi bir nüshası da ortada yoktur.

Bütün bu saptamalardan sonra Avesta'nın bir zamanlar yazılı halde bulunmadığına inanmanın imkânsız olduğu sonucuna varıyoruz.

gathalarda geçen bazı kavramlar

ahura mazda:

Ahura Mazda Aryan Mitolojisi'nin eski tanrılarından biridir. Bu büyük Aryan tanrısının izine ilk kez eski Medya'da, M.Ö.715 yılındaki bir yazıtta ”Mazdaka” olarak rastlanır (Meyer, 1909). Zarathuştra'nın bu ismi dininin tek tanrısı olarak seçmesi bu bakımdan tesadüfi değildir. İsmin başına eklenen ”Ahura” sıfatı, Hindular'ın ”Asura”sı ile aynı kökten gelmesine rağmen, bu sıfat İrani Aryanlar'da ”iyi” tanrıların sıfatıydı. Bu ismin daha sonra hükümdar Asurbanipal (M.Ö. 668-622) dönemindeki bir Asur yazıtında (Hommel; 1909, Pavry; 1933); Assara Mazaş olarak geçtiğini görürüz. Asurlular ayrıca; Aryan Mitolojisi'nin yedi iyisinin karşılığı olarak ”göklerin 7 iyi ruhu -İgigi”leri, yedi kötünün karşılığı olarak da ”yerlerin yedi kötü ruhu -Anunnaki”leri kendi dinlerine adapte etmişlerdi. Bunun dışında M.Ö. 1400'lü yıllarda bölgede hüküm süren Hurri devletinin bir mührü vardı (Campbel; 1968). Bu mühürde kanatlı bir güneş olarak temsil edilen ve Ahura Mazda'yı betimlediği sanılan bir figür yer almaktaydı. Orta dönem Zerdüştiler'in hafif bir değişiklikle, yani güneşin ortasına temsili bir Ahura Mazda resmi ekleyerek sembol olarak seçtikleri bu mührü bazı araştırmacılar Asurlular'a mal ederler. Buna son zamanlarda yüzeyel araştırmalar yapmakla yetinen bazı Kürt arkeologlarının da katıldıklarını görüyoruz. Oysa Hurriler böylesine bir sembolu devlet mührü olarak kullanırken, Asurlular'ın daha henüz tarih sahnesine bile çıkmadıklarını biliyoruz (ilk Asur kralı Tukulti-Ninurta I, M.Ö. 1255'te tahta çıktı).

Ahura, ”Efendi”, ”sahip” gibi anlamlara gelir. İngiliz araştırmacılar bunu ”Lord” olarak çevirmişlerdir. Mazda ise ”bilgelik”, akıl”, ”hikmet” şeklinde çevrilebilir. Kelimeyi böyle çeviren Hindustanlı araştırmacı Neryosangh, Mazda'nın içerdiği √maz'ın ”büyük” veya ”ulu” anlamına geldiğini de hatırlatır, ki aynı kök Kürtçe'nin lehçelerinin çoğunluğunda da aynı anlamlara gelir. Böylece Ahura Mazda'yı bir bütün halinde çevirirsek; ”Tek Bilge”, ”Efendi Bilgelik”, ”Tek Efendi”, ”Büyük Efendi” anlamlarını elde ederiz. Ahura Mazda, Zarathuştra'nın tebliğ ettiği dinin tek tanrısıdır (bu konuda daha fazla bilgi için bkz Zarathuştra-1995).

spenta mainyu- angra mainyu:

Zarathuştracı Düşünce'nin temel taşlarını oluşturan bu ikili, Bahdin inançlarına göre sonsuzdan beri kendiliğinden varolan iki güçtür. Metinde Spenta Mainyu ”Erdemli Güç” veya ”Erdemli Ruh” olarak geçer. Güç veya ruh terimleri arasında git-gel yapmama sebep, ”Mainyu” terimine şimdiki dinsel terminolojide tam ve doğru bir karşılık bulamamamdan dolayıdır. Bazı araştırmacılar bu iki gücü Zerdüştiler'in ”İyi Tanrı”sı ve ”Kötü Tanrı”sı olarak anlama ve sunma eğilimindedirler. Oysa Zarathuştra'nın geliştirdiği din, tek tanrılı ilk din olma gibi bir özelliğe sahiptir. Bunu Gathalar'ın ruhunu çok ayrıntılı bir şekilde inceleyen araştırmacıların ezici bir çoğunluğu teslim eder (bkz; Mills, Moulton, Zachner vs). Bu tek tanrılılığı bir çokları arasında 30. Yasna'nın 5. ayetinde görebiliriz. Şöyle; ”Bu iki güçten (Spenta ve Angra) Yalan(a) saptıranı kötü şeyleri gerçekleştirmeyi seçmiştir. Fakat.......gerçekten Erdemli olan Güç Gerçeği seçti. (Ve böylece bunlar, yani Gerçeği seçenler), süreklilik kazandırdıkları adaletli eylemleri ile Ahura Mazda'yı memnun edeceklerdir.” Bu bölümde açıkça iki ayrı güçten veya tercüme çok zorlanırsa iki ayrı ruhtan ve bir de bunların dışında tutulan Ahura Mazda'dan bahsediliyor. Eğer Henning (1951), Mary Boyce (1979) ve onlar gibi düşünen bazı araştırmacıların düşündüğü gibi, Zarathuştra'nın dini ”tek tanrılılığa karşı bir protesto” ise, hani Gathalar'da Ahura Mazda'nın karşıtı olarak yer alması gerekli olan tanrı veya tanrılar? Eğer İyi ile Kötü gibi biribirleri ile mücadele eden iki güç bu araştırmacılar tarafından, Zarathuştracılar'ın taptığı ”ikiz tanrılar” olarak sunuluyorsa biz bunun izine Gathalar'da rastlamıyoruz. Çünkü, Zarathuştra'nın tebliğ ettiği din dahil, tüm dinlerde tanrıların ayırdedici sıfatı ”yaratıcılık”tır, ki biz bu sıfatın Kötü'ye atfedildiğini Gathalar'ın hiç bir bölümünde göremeyiz. Yok eğer çok tanrılılığa delildir diye Gathalar'ın Daevalar'dan bahsetmesi gösteriliyorsa, biz bunların ”Kötü” de olsa birer tanrı olarak kabul gördüklerine dair bir herhangi bir imaya rastlamıyoruz. Çünkü 32. Yasna'nın 3. ayeti açıkça bunları ”kötü Düşünce'den köklerini alan döller” olarak niteliyor. İslamın, Hristiyanlığın ve Yahudiliğin ”şeytan” dediği kavramla benzerliği olan Daevalar'ın ”yaratıcı bir güce” sahip olduklarına dair delilleri ancak Aryan mitolojisinde bulabiliriz, bu mitolojinin reforme edilmiş bir şekli olan gathalar'da değil..

Gathalarda bu iki güç sürekli bir mücadele halindedirler. Santralda oturan insan, özgür iradesiyle seçimini yapmak suretiyle bu ezeli mücadelede tarafını seçer. O, bu seçimle tüm hayatının rotasını tayin edecektir. Sonunda bu güçlerden birinin yandaşı olacak ve ikinci hayatına ya cehennemde ya da cennette başlayacaktır. Metinde bu iki güç; ”İyi” ve ”Kötü” olarak geçecektir. Bazan ”Yalan'a sapmışlar” tabirine de rastlanabilir, ki buradaki Yalan'la da Angra Mainyu kastediliyor. Gathalar'da Angra Mainyu yerine daha ziyade onun bir sıfatı olan ”druj=yalan” kelimesi geçer. Angra Mainyu ise sanki tesadüfen yer almış gibi durur Gathalarda. Dinsel yayınlarda tesadüfe yer olmadığını tabii ki biliyoruz.

gauş urvan:

Gathalar'da söz konusu olan bir diğer önemli mitolojik figür Gauş Urvan, ya da düşünürlerin hemen hemen tümünün yorumladığı şekliyle; Sığırın Ruhu'dur, ki metinde ben de bu yorumu kullandım. Sığırın Ruhu; ikili anlamı olan bir kavramdır. Bu terim Doğu Aryan Mitolojisi'nde de bu ikili anlamıyla kullanılır. Birincisinde; gerçekten söz konusu olan ”sığırın ruhu”dur. Sığırın Ruhu bu anlamıyla hayvanlar alemini doğuracak veya oluşturacak olan ilahi ilkel ruhtur. İkincisinde; ”iyi görüş” şeklinde özetlenebilecek olan ve Gerçek (Aşa) ile İyi Düşünce'nin (Vohu Manah'ın) yönettiği ”ideal bir dünyayı hedefleyen düşünce”yi ifade eden bir kavram söz konusudur. Insler buna ”good vision” diyor. Sanskritçe'ye ve Rig Veda'ya fikse olan Khabardar (1951) ibareyi; ”Spirit of Earth” şeklinde tercüme etmiştir. Insler (1975), ”Gauş”un bir ”Dünya”yı temsil ettiği fikrine katılıyor, fakat bu dünya İyi Düşünce'nin ve Gerçek'in hakimiyetinin şekillendirdiği bir dünyadır. Öte yandan biz Kürtler öküze hala ”ga” diyoruz. Moulton (1913) başta olmak üzere diğer bazı araştırmacılar ise Gauş Urvan'ın tüm hayvanlar alemini temsil ettiğini kaydederler, ki bu yorum Aryan Mitolojisi'nin ruhuna çok uygun bir yorumdur. Bu şekliyle ibare, İncil'in Gathalar'dan (Gauş Urvan vesilesiyle) borç aldığı; ”Yaşayan Dört Yaratık” kavramına da uyar. Barthalomae Gauş Urvan ve Gauş Taşan'ın (ki bu sonuncusu genel değerlendirmede ”sığırın şekillendiricisi” olarak kabul ediliyor, -yaratıcısı değil-), Ateş ile birlikte ”Ahura”lık sıfatını taşıdıklarını söylüyor (Gauş Urvan hakkında geniş bilgi için; bkz Aryan Mitolojisi adlı çalışmam).

gauş taşan

Gauş Taşan'da iki anlamlı bir kavramdır. Birincisi; bu ibarenin içerdiği kelimelerin tarifine uygun olan bir anlamdır, ki ”Sığırı Yaratan”, ”Sığırı Şekillendiren” anlamlarına geliyor. Ben metinde Gauş Taşan'ın karşılığı olarak ”sığırı şekillendiren” terimini kullanmayı yeğledim. Çünkü Gathalar'da tek yaratıcı tanrı'nın Ahura Mazda olduğu açıkça yer alır. Bunun için gauş'a başka bir yaratıcı arama lüzumu hasıl olmadı. Burada sığır yerine ”öküz” kelimesi de kullanılabilir. Bu metindeki taşan kelimesini yaratıcı olarak kabul edersek bundan, mitolojinin derinliklerinde sığırı yaratan bir ilahın bulunabileceği anlamı çıkar, ki bazı araştırmacıların ”şu tanrı Aryanlar'da sığırın yaratıcısı olabilir” şeklinde dile getirdikleri bazı yorumlar dışında ben böylesi bir işlevi olan bir Aryan tanrısının izine rastlamadım. Gauş Taşan'ın diğer anlamına baktığımızda, bunun ”imanlı insanlara doğru yolu gösteren bir güç” anlamına geldiğini görürüz. Bu şekliyle Gauş Taşan ”Spenta Mainyu” yerine kullanılmıştır. Ben de gauş taşanı böyle anlama eğilimindeyim.

daena:

Daena kavramı, Zarathuştracı öğretinin en temel ögelerinden biridir. Bu kavram -Zarathuştracılık'ta daha geniş olmakla birlikte- İslamlar'ın İrade-i Külliye'si ile karşılaştırılabilir. Zarathuştracılar'ın irade-i külliyesi, maddi dünyanın yaradılışından önceki dönemde, yaratılması söz konusu olan tüm varlıkların da iradelerini içerirdi. O‚ Spenta Mainyu'yu oluşturan en temel parçadır. Buna Dünya'nın, Güneş'in, Ay'ın, gezegenlerin, yıldızların ve insanların iradeleri dahildir. İyilerin Kötü güçlere karşı mücadelesinde en önemli enstrüman olan insan, daenası sayesinde Tanrı dahil tüm varlıklardan bağımsız bir şekilde iki temel güç arasındaki evrensel mücadelede, yanında yer alacağı tarafı seçer. Bütün bunları hesaba katarak daenaya baktığımızda, onun biri evrensel diğeri her varlık için özel olmak üzere iki yüzünün bulunduğunu görürüz. Dikkat edilirse bu ikili karekterlilik, Zarathuştra'nın geliştirdiği hemen hemen tüm kavramlar için geçerlidir.

İnsanın kişisel daenası, onun en önemli ruhsal bölgelerinden biridir ve onun ”içsel ben”i, ”vicdan”ı veya ”ego”su olarak tarif edilebilir. Bartholomae (1904, 1906), daenayı çok doğru olarak ”inners wessen=içsel varlık”, ”geistiges ich=ruhsal ego” diye tarif ediyor. Meillet (1925) ise bu kavrama ”personalité religieuse=dinsel şahsiyet” diyor. Moulton'un (1913) yaklaşımı benim yukarıdaki tesbitime uygun düşüyor; ”self=ben” (daha fazla bilgi için bkz; Aryan Mitolojisi adlı çalışmam).

daevalar:

Daeva, üç grup Aryan tanrısından birine verilen addır. Bu üç gruptan birincisi; Asura veya Ahura grubudur ve bu tanrıların genel sıfatları olan Ahura; ”Efendi” anlamına gelir. İkinci grup tanrılar; ”yagata” olarak bilinirler. Bu gruba dahil olan tanrıların genel sıfatları olan yagata, ”kurban adanmaya layık olan birileri” olarak çevrilebilir. Üçüncü grup Aryan tanrıları, benim burada söz konusu etmeye çalıştığım tanrılardır; ”daevalar=parlayan birileri”. Daevalar; bilhassa Zarathuştra'dan sonra şekillenen Med Mitolojisi'nde eski parlak sıfatlarını kaybetmiş, karanlık ve Angra Mainyu'nun emirlerini yerine getirmeye amade Kötü Güçler olarak kabul edilmişlerdir. Çünkü Med Mitolojisi'nde çok kutupluluk, yerini iki kutba terketmişti; iyi tanrılar ve kötü tanrılar. Bu iki grup tanrı sürekli mücadele halinde bulunuyorlardı. Zarathuştra'nın reformasyonundan sonra ise, tanrılar birdenbire ortadan silinince onların yerine biribirinin zıddı olan iki güç söz konusu edilmeye başlandı. Bu dini sistemde, bilhassa Magular'ın (yani Medyalı Rahiplerin) dini yeniden şekillendirdikleri dönemden sonra tüm eski tanrılar iki temel güç olan İyi ve Kötü'nün birer ”astı” haline dönüştürüldüler. Böylece tüm ahuralar ”yazata”laştı ve İslam, Hristiyan ve Yahudi dinlerinde ”melek” denilen kavramlara benzer birer dinsel kavram seviyesine indirildiler. Daevalar ise aynı Ortadoğu dinlerindeki ”şeytan” kavramının bir benzeri oldu. Orijinal Avesta'da daevalara ”yaratıcılık” sıfatı atfedilmez. Onlar Zarathuşra'nın dininde, kendilerini yaratılmışları aldatmakla görevlendirmiş olan ve Kötü'nün soyundan gelen varlıklar olarak kabul edilirler. Bu tür kavramsal varlıklar; ”Kötü Güç”ün takipçisi olmayı seçmişlerdir.

Medyalı Rahipler, yani Magular tarafından kaleme alınmış olan Avesta'nın Vendidad adı verilen kitabı, bu daevalardan uzun uzadıya ismen bahseder. Bunların Hindu Mitolojisi'ndeki karşılıkları olan kavramlar, çoğunlukla hala ”iyi” ve ”kudretli” birer tanrı olarak kabul edilen varlıklardır. Bu daevaların başında İndra ve Nasaitya (Naunghaithya) gelir. Bu ikili, Mittaniler'in ”resmi” dinlerinde kabul gören çok önemli bir tanrı çiftiydi, ki Hitit-Mittani barış antlaşmasında da adları geçer. Sıfatlarıyla ele alındığında İndra aslında Med Mitolojisi'nde bir dereceye kadar ”Varathragna” olarak devam eder. İran'dan Roma'ya ihraç edilmiş olan bu tanrıya tüm Avrupa'da değişik isimler altında da olsa tapılırdı. Varathraghna, Avesta'ya ”yazata”laşarak (melek) girebilmiştir. Bundan başka bu isimlere yakın olarak telaffuz edilen ve kirliliğin karşılığı olan ”Nasu” adlı bir daeva daha var. Yine bunlara yakın bir isim görüyoruz; ölümün sembolu olan ”Sauru”. Hindular'ın Kutsal kitabı olan Rig Veda'nın ”Saru” veya ”Sarva” adlı tanrısı ile aynı sıfatlara sahip olan bu tanrının adı, sonraki ”Şiva”nın ”soyadı” olarak kabul edilir.

Vendidad'da adı geçen bir daeva çifti de ”Tauru” ve ”Zairi”dir. Bunlar; Ahura Mazda'nın birer veçhesi olan Haurvatat'ın temsil ettiği ”sağlık” ile Ameretat'ın temsil ettiği ölümsüzlük'ün karşıtını, yani ”hastalık” ve ”çöküntü”yü temsil ederler. Son dönemin Zerdüştiliğinde haurvatat ”sular”ın, Ameretat ise ”ağaçlar”ın başmeleğine dönüşünce bu şeytani güçler de ”susamışlığın” ve ”açlığın” yaratıcısi olan Kötü Güç oluverdiler. Bir diğer daeva çifti; Aeşma ve Akataşa'dır. Aeşma yer yer Aşa'nın karşıtı olarak gösterilir. Fakat Vendidad'da bu ”gönül kırıcı vuruş” olarak anılır. Akataşa ise ”Kötü'nün işçisi” olmak gibi çok önemli bir sıfatı haizdir. Bazı araştırmacılar bunun Angra Mainyu'nun adından başka bir şey olmadığını kaydederler. Bir diğer daeva Bûiti'dir. Bûiti, ölümün habercisidir. Hayatın son demlerinde bu şeytani güç vücut ısısını öyle bir yükseltir ki en sonunda insan ölür.

Bir diğer daeva Bûidhi'dir. Darmesteter Bûidhi'nin anlamının saptanmadığını kaydeder. Oysa İsveçli araştırmacı Nyberg, Herodot'un kaydettiği Med aşireti Boudioi'nin bu daeva ile izah edilebileceğini izah eder. Buna göre Boudioi, eski bir İran dili kelimesi olan ”Baudiya” kelimesi olarak anlaşılabilir, ki bu da; ”onlar ki tanrıça Bûidhi'ye taparlar” anlamına geliyor. Nyberg, Bûidhi kelimesinin bir Aryan fiili olan √bûdh'dan geldiğini, bu fiilin de; ”hem içsel, hem de dıştan algı yoluyla alınan hislerin işleyişi” anlamına geldiğini kaydeder. Bu işleyiş, herşeyden önce ”uyanma, hislerin uyanması” şeklindedir. Fakat bu aynı zamanda bu uyanışın ölümle birlikte vücuttan uzaklaşmasını temsil eder ki, Bûidhi'yi daevalaştıran budur. Bir diğer daeva Kundi veya Kunda'dır. Kunda; ”o ki içmeden sarhoştur” anlamına gelir. O, dinsel görevlerini inkâr eden Yalan'a sapmış olan insanların üstüne çöker. Bunlar daeva-tapıcıları olan günahkârlardır. Bunların dışında daha az önemli olan daevalar da vardır. Bunlardan biri olan Xruighni, gönül kırıcılıktır. Sarı ve uzun elleri olan Buşyasta; uyanık olan dünyayı uykuya sevkeder. İmanlı insanların ibadet vakitlerini unutmalarını sağlar. Muidhi; ”tahrip etme” şeytanıdır, ya da tahrip edicidir (Aspendiarji'ye göre). Kapasti; ”intikam” şeytanıdır (yerine koyacak daha uygun ve anlaşılır bir kelime bulamadığım için ”şeytan” tabirini kullanıyorum. Aslında bunlar Kötü'nün takipçileridir). Bunların dışında ”yoksulluk” anlamına gelen; ”Driwi”, ”yalan söyleme” anlamına gelen; ”Daiwi”, ”adilik” anlamına gelen; ”Kasvi”, ”muhalefet veya karşı hareket” anlamına gelen; ”Paitişa” gibi başka daevalar da vardır.

Görüldüğü gibi daevalar insana musallat olan içsel ve dışsal düşmanlardan oluşur. Bunlar, bazı kavramların personifikasyonundan başka şeyler değiller.

mãnthra:

Mãnthra; Söz, Tanrı'nın söylediği Söz anlamına geliyor. Med Mitolojisi'ne göre Söz, yaradılışın ilk aşamasında yaradılışın öz hareketi ile doğar veya söz hareketi doğurur. Tanrı'nın Söz'ü olan Mãnthra, ya da Spenta Mãnthra yaradılışın Mainyu safhası denilen bu ilk aşamanın hem sonucu hem de sebebidir. Mãnthra, Ahuna-vairya denilen Kutsal Kelam'ın içinde gizlidir. Bu haliyle Mãnthra kavramı Hristiyanların ”önce söz vardı” terimi ile uygunluk arz eder. Daha sonra dünyayı rehabilite etmekle görevlendirilmiş olan peygamberler tarafından insanlara tebliğ edilicek olan Söz, bu yönüyle Avesta'nın kendisidir.

yima

Yima, Doğu Aryanlar'ın en önemli mitolojik figürlerinden biridir. Hindular'da o, Yama olarak geçer. Hindular'ın inançlarına göre Yama yaratılmış ilk ilk insandır. İrani Aryanlar'da, bilhassa daha net bildiğimiz Medler'de Yima ilk insan değildir. Ancak yenmesi yasaklanmış olan eti yemek suretiyle insanların sahip oldukları ölümsüzlük gibi bir hassayı kaybetmelerine yol açmıştır (daha geniş bilgi için bkz; Aryan Mitolojisi adlı çalışmam).

altılar-ameşa spentalar:

Gathalar'ın, giderek genç Avesta'nın en önemli kavramları olarak boy veren Altılar, ya da Ameşa Spentalar, tanrının veçheleri olarak tarif edilebilirler. En önemlileri Aşa ve Vohu Manah olan Altılar'ın diğer üyeleri; Armaiti, Xşathra, Hauvartat ve Ameretat'tır. Bunlardan biri olan Aşa'nın Hindu Mitolojisi'ndeki karşılığı ”Rta”dır. Aşa ve Rta, orta dönem İrani diller ve Modern Kürtçe'nin Zazaki'sinde karıştırılarak ”Raşta=Doğru” tabiri elde edilmiştir, ki Aşa'nın eski mitolojide ve Avesta'daki sıfatlarının en önemlilerinden biri de budur. Aşa; tercüme metinde hem ”Doğruluk”, hem de ”Gerçek” olarak geçmektedir. O, hak düzeni demektir. Aşa hem insana özel olarak, hemde evrensel düzeyde vardır. Bu ilahi varlık vasıtasıyla Ahura Mazda; evrenin düzenli işleyişini, dünyanın düzeninin aksaksız sağlanmasını, insanların sosyal ve dinsel hayatlarının düzene sokulmasını, gündüzün geceyi, ayın günleri, yılın ayları, mevsimlerin biribirlerini düzenli bir şekilde takip etmesini, doğadaki tüm yaratıkların hayatlarının düzene sokulmasını sağlar veya böylesine bir düzenliliğin ifadesidir. Gathalar'da Aşa'nın Ahura Mazda tarafından yaratıldığı (Y.31, 7-8), ama Ahura Mazda'nın aynı zamanda onun babası olduğu (Y.47,29) açıkça yer alır. Bu, tüm dinlerin benzer mecazi anlamlara çok yer verdiğini bilen okuyucular için sürpriz bir niteleme değildir.

Altıların iki önemli elemanından biri olan Vohu Manah, ”İyi Düşünce”, ”İyi Akıl”, ”İyi Amaç” gibi anlamlara gelmektedir. Tercüme metinde ”İyi Düşünce” olarak geçer. Vohu Manah, tıpkı Aşa kavramında olduğu gibi, insan oğlunun içsel işleyişi ile ilgili fonksiyonlara da sahiptir. O, insan ruhunun hareketliliğini, savaşımını ve akışını içeren etkililiktir. Eğer insan ona uymayı seçmişse, yani Aşavan ise, bu ilahi kavram onları doğru yönde etkiler. Bir diğer yönüyle; bilincin faaliyetlerinin, ruhsal algı gücünün, düşüncenin ve anımsamanın doğru yönde olmasının da sorumlusudur. Bunlar, insanın ayırdedici özellikleridir. Altıların ikinci önemli unsuru olan Vohu Manah, insan ile tanrı arasında bir köprüdür. Ölmeleri halinde, insanların ruhları Vohu Manah vasıtasıyla ”çözümlenir”. Vohu Manah, insanla tanrı arasında bir köprü rolu oynadığı gibi, peygamberlerle tanrı arasında da aynı köprü rolunu oynar. Bu yönü itibariyle o, vahiy taşıyıcısıdır ve İslamlar'ın Cebrail'i ile hemen hemen aynı fonksiyonları yerine getirir. Vohu Manah, tercüme metinde ”İyi Düşünce” olarak yer almıştır.

Altıların diğer elemanları, bir yönüyle Aşa ile Vohu Manah'ın işlerini kolaylaştırmakla yükümlüdürler. Bunlardan Armaiti, Dindarlık demektir ve tercüme metinde de böyle yer alır. Kelime anlamı itibariyle ”dine sadakat”, ”dindarlık”, veya ”sevgi” demek olan Armaiti, Aryan Mitolojisi'nde ”yer ana”dır ve bu yönüyle önemli bir tanrıdır. Zarathuştra, onun bu sıfatını yok saymaz. Zarathuştra'nın öğretisinde Dindarlık, ferdin özgür bir seçimle Tanrı'nın vahyettiklerine itaat etmesi ile mümkündür. Bu yönü itibariyle Dindarlık, Sraoşa (İtaat) ile sıkı bir şekilde ilişkilidir. Bu ”özgür itaat”, o zamana kadar toprak kölesi olan ve karar verme hakkına çok muhtaç olan serfler için bulunmaz nimetti. Temelli bir kastlaşma eğilimi gösteren İran toplumunda boy gösteren Zarathuştra'nın dini, hakim sosyal tabakaları bu yönüyle çok sinirlendiriyordu. Peygamber, özgürlükle ilgili düşüncelerinden dolayı ailesinin dahil olduğu aşireti tarafından bile red edilmişti. Çünkü bu düşünceler sistemin temellerine vuruyordu. Pouruaspa ailesi ise; taşıdığı ”Magu” sıfatı dolayısıyla bu sistemin vaz geçilemez direklerinden biriydi. Dindarlık, Tanrının Egemenliği'ni temsil ettiğinden dolayı Gerçek'in ve İyi Duşünce'nin en önemli tamamlayıcı unsuru olarak belirir. Dindarlık'ın da bir içsel yönü ve bir de genel yönü vardır. İçsel yönü itibariyle Armaiti; insanın İyi ve Kötü karşısındaki kendi kararıyla ilgilidir. Dışsal yönü itibariyle düşünüldüğünde ise; Tanrı'nın gösterdiği yolun toplum içinde egemen olması Armaiti'nin egemenliği ile aynıdır.

Buradan Xşathra= Egemenlik kavramına varıyoruz. Egemenlik, Tanrı'nın birer veçhesi olan Aşa'nın, Vohu Manah'ın ve Dindarlık'ın insanın nefsinde ve toplumda hakim hale gelmesidir. Dünya'nın sonu olan ”kıyamet”te ise İlahi Egemenlik, Ahura Mazda'nın Angra Mainyu'yu yenip yok etmesi ile tesis edilecektir. Bu artık kalıcı bir Egemenlik'tir.

Altılar'ın son iki elemanı bir ikilidir; Harvatat ve Ameretat. Bunlardan Harvatat, ”sağlamlık, fiziksel bütünlük” anlamına gelir. Ben tercüme metinde kestirmeden giderek bu kavramın karşılığı olarak ”Sağlık” tabirini kullandım. Harvatat, ”bolluk ve bereket”i de temsil eder, ki bu yönüyle Geç Dönem Zerdüştiliği'nin ”Anahita”sı ile de ilişkilidir. Harvatat bu dünyadaki ”hayat ve zaman”ı, ”dünyadaki kutsanmış olan hayat”ı da temsil eden bir kavramdır. Ameretat ise ”Ölümsüzlük” demektir ve tercüme metinde ben bu kavramı bu şekliyle kullandım. Bir yönüyle ruhun ölmezliğini hatırlatan Ameretat, ”ebedi hayat” ile ilintilidir. Harvatat'ın Kötü Güc nezdindeki rakibi hüzün, ameretat'ın rakibi ise ”ölüm”dür.

Sraoşa

Sraoşa, metinlerde İtaatı, söz; yani Tanrı'nın olan Mãnthra Spenta'yı dinlemeyi, ona uymayı temsil eder. Sraoşa ayrıca en eski Aryan tanrılarından biridir, ki bu konudaki en geniş bilgileri ”Aryan Mitolojisi” adlı çalışmamda vermiştim.

cinvato pereto

Cinvato pereto, İslam'a ”Sırat Köprüsü” olarak geçen kavramdır. Zarathuştra'nın öğretisine göre insanlar bu köprüden geçerken ayrışırlar. Cennete gidecek olanları köprünün kendisi cennete, cehenneme gidecek olanları da oraya çıkarır. İslami yayınlarda ise bu köprüden düşenler, cehenneme düşmüş sayılırlar, ki bu onların bilinçaltlarında bir ”yeraltı” cehenneminin varlığını işaret eder. Zarathuştracılık'ta ise cehennem bir temizlenme yeridir, şeytani bir varlıktır ve en nihayetinde Angra Mainyu ile birlikte yok edilecektir.