The face of the enemy

Uzun süreden beridir sizinle görüşlerimi paylaÅŸma olanağı bulamadım. Kürt Düşmanları sevinmesin. Günlük olarak bana gönderdikleri tahripkar ve tahrikkar on cıvarında mesajın bunda hiç bir etkisi olmadı. Ben bir Kürd’üm ve her Kürt Yurtseveri gibi, mücadele mazim doÄŸuÅŸtan itibaren baÅŸlamıştır. Bunu Türk Devleti’nin kontraları, MÄ°T’i, Özel Harp’te psikolojik savaÅŸ senaryoları ile ortaya çıkan kadroları ve onların yerli iÅŸbirlikçileri böyle bilsinler..

Evet Kürt Halkı’nın kahraman direnişçileri...

Biz, Türk Meclisi’nde Kürt Meselesinin tartışıldığı 12 Kasım’dan itibaren “The Face of the Enemy”yi, yani düşmanın yüzünü açıkça gördük, sözlerini dinledik.. Tabii ki bu bizim için sürpriz deÄŸildi. Türk, her zamanki gibi türklüğünü yapıyordu. Yani kıvrak dansözlüklerinin tüm inceliklerini ortaya koyarak Kürt halkı’nı uyutmaya çalışmaktaydılar. Kaba hatları ile ikiye ayrılmışlardı: Birinci gruptakiler; “hemen, tıpkı Dersim, Çolig ve diÄŸer yörelerde yaptıklarımızı, anaların gözyaÅŸlarına bakmadan, yapalım Kürdistan’ı kan gölüne çevirerek bu düğümü çözelim” diyorlardı. MHP, CHP ve Hüço’nun DP’si gibi enik parti ve örgütler bu gruptandır. Bu grubun çok ileri derecedeki bir açıklıkla, Kürt varlığını hedefe oturttuÄŸunu, Güney’i de kapsayan bölgesel bir anti-Kürt savaşı çıkarma peÅŸinde olduÄŸunu ibretle seyrettik.

Ä°kinci grup ise Ä°ktidar’da temsilini bulan gruptur. Bunlar; “Acele etmeyelim, maÅŸa dururken ateÅŸi elle tutmayalım, Kürtler’i bölerek, baÅŸsız bırakarak, passifleÅŸtirelim ve ardından bir parça ekmek karşılığı kendimize baÄŸlayalım” demeye getiren gruptur. Bu grup “açılım politikası” dediÄŸi uyduruk bir terimler çorbası ile ortaya çokmış, bir çok Kürt “liderciÄŸi”ni de kendisine hayran bırakmıştır. Kürt lidercikleri bu hayal dünyasında tatlı rüyalar görürken, AKP iktidarı tarafından yönetilen Türk Devleti, bölgesel çapta yeni ve daha saÄŸlam bir “Sadabad Paktı” kurulması için adımlarını sıklaÅŸtırıyordu.

Öte yandan bilhassa Kürt Halkı’nın Gerillaları Habur’da karşılama coÅŸkusu Türk Devleti Tarafından o kadar ince bir sahtekarlıkla kullanıldı ki, PKK Yönetimi dahi bu coÅŸkulu karşılamanın “hata” olduÄŸunu sandı ve kabul etti.. Amaçları içinin boÅŸ olduÄŸu besbelli olsa da süreci kurtarmaktı. Ama kazın ayağı öyle deÄŸildi. Hayır! Söz konusu karşılama asla hata deÄŸildi. Bence bu karşılama bir alay askeri safdışı etmekten daha etkili olmuÅŸtu ve 1980’den sonraki en doÄŸru eylemdi.. Kitle eylemi korkutucu olmuÅŸtu. Kitle eylemi Türk’ün gizli ırkçı duygularını su yüzüne çıkarmıştı. Kitle eylemi ulusal birliÄŸe giden yolu göstermiÅŸti. Birlik zaferle eÅŸ deÄŸil mi?

Ä°ÅŸte bu karşılama ve Türk Meclisi’nde dışa vuran “Türk MilliyetçiliÄŸi” yarışı, büyük bir anti-Kürt dalga yaratmış, Türk Hükümeti’nin Başı ErdoÄŸan’ı coÅŸkulu bir ÅŸekilde DTP’ye karşı harekete geçirmiÅŸti. Ama DTP umduÄŸu kadar “yumuÅŸak” çıkmamıştı. Hatta umduÄŸundan daha sert bir duruÅŸ sergiliyor, çelik gibi direniyordu. Her yerde gösteriler baÅŸlamıştı. Türk devleti ise ortalığı yatıştıracağına her fırsatta provokasyonlar geliÅŸtiriyordu. Orduları da bu iÅŸin tamamiyle içindeydi.

Provokasyonlar serisi, Sayın Öcalan’ın 11 Yıldır yaÅŸadığı hücreyi 6 metrekareye indirmekle baÅŸladı. Bu büyük bir tahrikti. Gençler her yerde araçları yakmaya, karakollara saldırmaya baÅŸladılar. Gençler yaktıkça Türk Devleti koro halinde DTP’yi suçlamakataydı.

Ä°kinci provokasyon Sayın Ahmet Türk’ün (bu soyadına hiç alışamadım) bir miting için mi ne, Ä°zmir’e gittiÄŸi gün gerçekleÅŸti. Türkler’in hazır saldırı birlikleri sokaklarda Kürt kafilesine Türk Bayrakları eÅŸliÄŸinde ve “Allah!... Allah!” nidaları ile yöneldiler, insanlarımızı yaraladılar. Her ÅŸey açıktan açığa cereyan ediyordu. Fakat Türk Hükümeti’nin Başı, saldırganlara kol kanat germiÅŸ, DTP’lileri ve giderek Kürtler’i hedef tahtasına oturtmuÅŸ, “terörist propagandası” ile “suçlamış”tı..

Saflar ayrışıyordu. Ama bu sanki Türk Devleti’nin istediÄŸi ÅŸeydi. Ä°lle de Kürtler’in boyun eymelerini isteyen, emreden TV yayınları peÅŸpeÅŸe geliyordu. Türkler her ÅŸeyi tahrik olarak niteliyorlardı. Kürd’ü aÅŸağılamak serbestti.

Öte yandan “Åžehit yakınları adı verilen bir güruh da ortaya çıktı. Bu güruh Türk Devleti’nin yarattığı terör ortamını pekiÅŸtirmek için kullanıldı. Meclislerinde dahi gösteri yaptırdılar bu güruha.. Nedir? Åžehit dedikleri ve asla ÅŸehit olarak kabul edilemeyecek olan ölülerine karşılık Kürt Milleti’nin imhasını dayatıyorlardı. Asıl kendi vatanları için topraÄŸa düşmüş olan yiÄŸit Kürt ÅŸehitlerini anmaya “kalkanları” ise bir bardak suda boÄŸacaklarmış gibi bir hava yaratmak istiyorlardı.

Nihayet son perde açıldı.. DTP’nin kapatılmasını hızlandırıcı adım nihayet atıldı. Anayasa Mahkemesi dedikleri cellatlar topluluÄŸu kapatma davasını gündemine aldığını ilan etti. Raportör “kapatılsın” dedi.

Amaç Kürtler’i baÅŸsız, yöneticisiz bırakarak daha rahat hareket etmekti. Ama DTP umduklarından daha sert bir çıkış yaparak “Sine-i Millet”e dönmenin açık ve geri dönüşsüz sinyalini verdi. 20 Kürt Vekil istifa metinlerini imzalayarak EÅŸ BaÅŸkan Ahmed’e verdiler. Åžimdi herkes beklemede..

Ama Kürt Milleti kararlıdır.

Geri adım yok!

Her ÅŸey Kürt Halkı’nın özgürlüğüne feda olsun diyorlar..

Haydi birliÄŸe!

Zafer silahın değil, imanın olacaktır.

2009-12-05

A Sirac Kekuyon